İletişimsizlik – üzüm kavgası
ÜZÜM KAVGASI – İLETİŞİM DİLİ (KAYNAK: MESNEVİ)
Türk, Arap, Rum ve İranlı dört kişi bir aradaydı. Bir kişi bu dört kişiye bir dinar verdi. Dört kişi, kendilerine verilen dinarla ortak bir şey alacaklardı.
Arap “ineb”, İranlı “engür”, Rum “istafil”, Türk “üzüm” almak istedi.
Aralarında anlaşma olmayınca kavgaya tutuştular.
O kişiler çekişerek savaşa girişti; çünkü adların sırrından habersizdiler.
Aptallıkla birbirlerini yumrukladılar; cahillikle dolu ve bilgiden boştular.
Bir sır sahibi, yüz dilli bir aziz kişi bulunsaydı onları barıştırırdı.
Aslında hepsi de üzüm istiyorlardı ama dilleri farklı olduğu için birbirlerini anlamamışlardı.
İnsanoğlu bazen aynı şeyi ister ama bunu farklı bir dil ya da üslupla, farklı bir şekilde talep ettiğinden ne istediği anlaşılmaz.
Anlaşma için herkesin aynı dili konuşması gerekir. Farklı dilden konuşanlar, aynı şeyi düşünseler de anlaşamazlar. İletişim dili kullanılan günlük konuşma dilinden ibaret değildir. Farkına varılmayan, ihmal edilen beden dili konuşma dilini destekleyen en önemli araçtır. Farklı beden diline sahip iki ayrı kişinin dudaklarından çıkan kelimeler lügatte aynı anlama gelseler de muhataplar nezdinde farklı anlamlar yüklenecektir.
Aynı iletişim dilini kullanmayan insanlar, aynı şeyi düşünüyor ve kast ediyor olsalar da anlaşamazlar.
Bu kıssa ile Mevlâna bir hususa daha dikkat çekiyor: Taraflar anlaşamadığında, kavga etmek yerine, sözüne itibar edilen bir arabulucudan yardım alırlarsa uzlaşma sağlarlar. İletişim teknikleri ve uygulamaları doğru olsa da taraflar her zaman anlaşamayabilir. Anlaşmazlık durumlarında, Mevlâna’nın işaret ettiği (günümüz hukukundaki arabuluculuk müessesesi gibi) uzlaştırıcılar toplumsal huzura önemli katkılar sunar.
GÖRME ENGELLİ DİLENCİNİN MESAJI – İLETİŞİMİN DUYGUSAL BOYUTU (*)
Şehrin kalabalık caddelerinden birinde bir bahar günü kör bir adam dileniyormuş. Önüne koyduğu mukavva üzerinde “DOĞUŞTAN KÖR” yazıyormuş.
Herkes dilencinin önünden geçip giderken bir reklamcı tabelayı okumuş, tabelanın üzerine bir şeyler yazıp aldığı yere koymuş.
Ne olduysa ondan sonra olmuş… Gelip geçen ve bu tabeladaki yazıyı okuyan herkes dilencinin önündeki şapkaya para atmaya başlamış.
Onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede parayla dolmasına şu cümle yetmiş:
“GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ... AMA BEN BAHARI GÖREMİYORUM.”
Bu örnekten şunu anlıyoruz: İletişimde sadece akla hitap edilirse, muhataplar mesajı alsalar da genellikle harekete geçmezler. Muhatabı hareket geçirmek amaçlanıyorsa, akıl yanında duygulara da hitap edildiği oranda başarılı olunacaktır. Hatta bazen akla uygun olmasa da doğrudan duygularla insanların harekete geçirildiğine şahit oluyoruz.
İnsan, mantıktan çok tarafgirliğin, akıldan çok duyguların tesirinde kalır. Bu zafiyet, birçok insana akla hayale gelmeyen fikirlerin kabul ettirilmesine fırsat verir. İletişimi propaganda silahına dönüştüren diktatörlerin büyük kitleleri nasıl tesir altına aldıkları ve peşlerinden sürükledikleri bilinmektedir.
İletişim bir neşter gibidir. Peygamberin dilinden hayat verir, katilin elinde cana kasteder, diktatörün elinde insanları kul yapar.
ETKİN İLETİŞİM SÜRECİ
Genel olarak “iletişim”; bir bilginin, mesajın veya duygunun, ileti içeriğinin anlaşılabileceği bir ortam ve formatta, muhataba aktarılması ve muhatabın iletilenleri anlamasıyla sonuçlanan süreçtir.
Sürecin başarılı olarak tamamlanması için:
Mesajı gönderinin (kaynağın) mesajını açık ve anlaşılır bir dille ve mesajı eksiksiz iletecek bir kanal üzerinden muhataba (alıcıya) göndermesi gerekir. Muhatabın da (alıcının) mesajı anlaması ve kaynağa (alıcıya) geri bildirim yapması gerekir.
Üzüm kavgası kıssasında ortak iletişim dilinin önemini vurgulayan Mevlâna; “Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin, karşındakinin anladığı kadardır.” ifadesi ile iletişimle ilgili evrensel bir gerçeğe daha dikkat çekiyor.
Kişi, sahip olduğu bilgiyi toplumla paylaşırken, muhatabın algılama yetkinliğini dikkate almalıdır. Siz ne kadar fazla bilgi verirseniz verin, muhatabınızın bir algılama derecesi vardır. Bunu dikkate alırsanız muhatabınızla daha kolay iletişim kurar ve sahip olduğunuz bilgileri daha kolay paylaşırsınız.
İşaret edilen algılama farklılıkları insani bir olgudur. Üstünlük veya aşağılama gerekçesi olamaz. Seçkinci ve kibirli kişiler, sadece kendi bildiklerine itibar ettikleri için, muhatabının sorgusuz sualsiz kendi görüşüne tabi olmasını bekler. Kendi görüşüne tabi olamayanları aşağılar, değersizleştirir. Oysa iletişimde tarafların kendi görüşlerini kabul ettirmeleri değil, görüşlerini doğru ve muhatabın anlayacağı bir şekilde aktarmaları önemlidir.
İletişim süreci ve etkin iletişim koşullarını ayrı bir makalede detaylı olarak açıkladım. Merak edenler bu makaleme bakabilirler.
ASTLARLA ÜSTLER ARASINDAKİ İLETİŞİM (DİKEY İLETİŞİM)
Kurumsal iletişim gerekliliklerinden biri etkin bir dikey iletişim mekanizmasının kurulmasıdır. Dikey iletişim denilince genellikle üstlerin astlarına verdikleri talimatlar akla gelir. Oysa başarılı bir iletişimden bahsedebilmek için tek yönlü değil çift yönlü iletişim kurulmalıdır.
ABD’de çalışanlara yönelik bir çalışma, katılımcıların yüzde 70 gibi ciddi bir kısmının patronlarının karşısında (kritik meseleler de dahil olmak üzere) herhangi bir konuyu gündeme getirirken rahatsızlık duyduğunu ortaya koydu. Diğer bir çalışma da çalışanların yüzde 85’inin konuşmaktan çekindikleri için fikirlerini kendilerine sakladıklarını gösterdi.
Dikey İletişimi engelleyen iki önemli sebepten bahsedilebilir:
Dikey iletişimi engelleyen önemli bir sebep yöneticilerin yüksek özgüvenleri veya egolarıdır.
Her şeyi ve her şeyin en iyisini bildiklerini zanneden yöneticiler, aşağıdan yukarıya gelişecek iletişim kanallarını peşinen kapatmış olurlar.
Diğer önemli bir sebep ise yöneticilerin özgüven zayıflığıdır. Özgüven seviyeleri düşük olan yöneticiler astlarının görüşlerine ihtiyatla ve çekingenlikle yaklaşır. Bu tutum zamanla astların görüş bildirmekten çekinmeleri sonucunu getirir.
İfrat ve tefrit… Her alanda olduğu gibi iletişimde de en önemli handikaplardan.
Merak edenler, konu ile ilgili makaleme bakabilirler.
SONUÇ
Sağlıklı ve etkili iletişim, kişinin içsel barışıklığının, aile ilişkilerinde mutluluğun, sosyal yaşamda barışın en önemli araçlarındandır.
İletişim imtihan sırrının da bir aracıdır aynı zamanda. Nebevi mesajları hakkıyla anlayıp uygulayanlar dünyasını ve ahiretini imar ederler. Bozguncuların mesajına itibar edenler hem dünyasını hem ahiretini helak ederler. Siyasi veya dini diktatörlerin mesajına itibar ederek, Allah’ın en değerli emaneti olan iradesini onlara ipotek edenler, emanete sadakat imtihanını kaybederler.
İç dünyamızda, ailemizde, sosyal yaşamımızda etkili ve sağlıklı iletişim kuranlardan olmamız dileğiyle…
(*) Başoğlu, M. (2005), Yoktan Seçmeli Yaşam Deneyimleri, Çizgi Kitapları, s 186.