Yorum ve hakikat

Din alanında belki sadece “kelime-i tevhid” ile “kelime-i şehadet”in düz anlamlarında ittifak, bunun haricindeki diğer bütün esaslı konuların kahir ekseriyetinde ihtilaf içindeyiz.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de durum aşağı yukarı bu minvaldeyken, pek çoğumuz dinî alanda kesin doğru olarak bildiği şeyleri birer mutlak hakikat gibi dayatmak adına kimi zaman tekfir kipli sözcükleri ok gibi cümlelerin ucuna takıp olanca hınçla sağa sola fırlatmaktan da ictinap etmemekteyiz. Oysa bugün mutlak hakikat olarak bilip ölesiye savunduğumuz birçok dinî görüş ve anlayış, on beş asırlık tarihsel tecrübe içerisinde ortaya çıkmış ve kendisine siyaset, devlet ve halk katından taraftar bulduğu için bugüne kadar varlığını korumuş birer yorumdan ibarettir. Bu gerçeğe dair farkındalık oluşturacağı ve belki bundan böyle “tarihsel yorumlar” uğruna birbirimizi daha az hırpalamaya vesile olacağı ümidiyle itikadi alana dair birtakım temel kabullerle ilgili tikel örnekler vermenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

İslam tarihindeki ilk ve en önemli meselelerden biri olarak kabul edilen ve çok boyutlu etkileri günümüze kadar da süren mürtekib-i kebîre (büyük günah işleyen kimse) problemini ele alalım ve uzak geçmişte kim ne demiş bakalım: Mürtekib-i kebîre tövbe etmediği takdirde dünyada ve ahirette kâfir olarak muamele görür (Hâricî yorum). Mürtekib-i kebîre günahlarından dolayı zarar görmez ve ahirette cehenneme girmez (Mürcî yorum). Mürtekib-i kebîre imandan çıkar; fakat küfre girmeyip iman ile küfür arasında bir yerde (el-menzile beyne’l-menzileteyn) bulunur (Mu’tezilî yorum). Büyük günah, insanı isyan ve fıska sevk etse dahi bu durumdaki bir mümini mutlak manada fasık ve facir olarak nitelemek mümkün değildir (Sünnî yorum). Amel imandan bir cüzdür (Hâricî, Mu’tezilî ve Şiî yorum). İmanın mahiyeti Allah’ın varlığını, birliğini ve Hz. Muhammed aracılığıyla gönderdiği vahiyleri kalben tasdik etmekten ibarettir. Dolayısıyla amel imanın bir cüz’ü değildir (Sünnî yorum).

Allah kendi zatından bağımsız olarak sübûtî nitelikli kadim sıfatlara sahip değildir (Mu’tezilî ve Şiî yorum). Allah zat itibariyle kemal vasfı taşıyan kadim sıfatlara sahiptir (Sünnî yorum). Allah dünyada görülemediği gibi ahirette de görüleyecektir (Mu’tezilî yorum). Allah ahirette müminler tarafından görülecektir (Sünnî ve Selefî yorum). Allah’ın arşa istivası, göklerin üstünde bulunan ve melekler tarafından taşınan arşa oturması manasına gelir (Kerrâmî, Haşvî-Hanbelî yorum). İstiva, keyfiyeti insan tarafından bilinemeyen bir ilâhî sıfattır (Selefî yorum). İstiva, ilâhî kudret ve iradenin bütün kâinat üzerinde sürekli olarak geçerli olduğuna ve tüm varlıkları hâkimiyeti altında bulundurduğuna işaret eden bir sıfattır (Mu’tezilî, Şiî, Mâtüridî, Eş’arî yorum).

Bütün bu örnekler, “Biz fırka-i nâciyeyi temsil eden Ehl-i Sünnet mezhebine mensubuz; Mu’tezile ve Şia gibi ehl-i bidat fırkalarını zaten hükümsüz saymaktayız” şeklindeki bir gerekçeyle kâle alınmayabilir. Bu durumda, Ehl-i Sünnet’in iki büyük kolunu temsil eden Mâtüridîlik ile Eş’arîlik arasındaki görüş ve yorum farklarına dair şu birkaç örneği idraklere sunmak faydalı olabilir. (1) Matüridî: İman ne artar ne de eksilir. Eş’arî: İman artar ve eksilir. (2) Matüridî: Peygamberlikte erkeklik şarttır. Eş’arî:

Peygamberlikte erkeklik şart değildir. (3) Maturidî: Ye’s halindeki tövbe makbuldür; fakat bu durumdaki iman muteber değildir. Eş’arî: Ye’s halindeki tövbe de iman da makbul değildir. (4) Matüridî: Allah’ın var ve bir olduğunu aklen bilmek farzdır. Eş’arî: Allah’ın var ve bir olduğunu aklen bilmek farz değildir. (5) Mâtüridî: Akıl bazı şeylerin güzel ve çirkin (hüsün ve kubuh) olduğunu bilebilir. Eş’arî: Akıl hiç bir şeyin güzel ve çirkin olduğunu bilemez. (6) Mâtürîdî: Allah çirkin bir şey yapmaz. Mesela, Allah mü’mini ebedi olarak cehennemde yakmaz, kâfiri de cennetlik kılmaz. Eş’ârî: Allah’ın fiillerinde çirkinlik diye bir şey söz konusu olamaz. Allah bir peygamberi ebedi olarak cehennemde yaksa ve bir kâfiri cennetlik kılsa dahi çirkin bir iş yapmış olmaz. (7) Mâtürîdî: Kader eşyanın ezeldeki takdiri, kaza bu kadere göre eşyanın meydana gelmesidir. Eş’ârî: Kaza takdirdir, takdirin meydana çıkması ise kaderdir.

Görüldüğü gibi iki büyük Sünnî-itikâdî mezhep de kendi aralarında birçok konuyla ilgili olarak ihtilaf etmişlerdir. Üstelik burada söz konusu olan ihtilafların pek çoğu inanç alanıyla ilgilidir. Tam bu noktada şunu sormak gerekir: Bu kadar farklı görüş ve iddia sahibi mezhepler arasında hakikati kim veya hangi mezhep temsil etmektedir? Hakikat denen şey kime ve neye göre belirlenmektedir? Herhangi bir mezhebin tek başına temellük ve temsil ettiği şeyler hakikatle özdeş midir? Yoksa her mezhep aslında birer farklı görüş ve yorumdan mı ibarettir? Kendisini itikâdî alanda Sünnî-Mâtüridî olarak tanımlayan bir müslüman Sünnî-Eş’arî mezhebine mensup bir müslümanın doğru addettiği görüş ve yorumları bâtıl sayma yetkisine sahip midir? Hâsıl-ı kelam, inanç alanıyla ilgili hemen her kesin kabulümüz dahi birer mezhepsel görüş ve yorumdan ibaret olduğuna göre bizden farklı görüşlere sahip başka müslümanları bidat ve dalâlet ehlinden saymanın âlemi nedir? İmam eş-Şâfiî’ye nispet edilen, “Benim görüşüm yanlış olması muhtemel doğrudur; muhalifimin görüşü ise doğru olması muhtemel yanlıştır” şeklindeki geniş açılı anlayışı benimseyebilmek için daha ne kadar beklememiz gerekir?

YORUMLAR (93)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
93 Yorum
  • Kemal / 02 Aralık 2020 22:01

    Yahudi piçi seni! Keşfettim zırvalarının kaynağını.. O küçük beyinciğinle.... İslam dinini tahribe yeltenmenle.... Düelloya davet ediyorum seni! Tavşan ruhlu yahudi seni! İlahiyatçıymış bir de!! HAHAHAHAH. İslam'ı da yahudalardan mı öğrendin....... Kitaplar yazıyor bir de! bak sen şuna hele...

    Yanıtla (0) (4)
  • Fatima zehra / 03.07.2020 20:54

    Mustafa bey kardesim,sizde biliyorsunuzdurki,"Islam Dünyasinin (böyle bir dünyami var ya) nersine giderseniz gidin düsünmekden akletmekten kuduz köpekten kacnildigi gibi kacinildigini göreceksiniz. Alti iki kere cizilecek bir söz.. Kimden okudugumu bilmiyorum. Onun icin sizin gibi kardeslere dusman olmalari bu yüzden... Aldirma biz Mustafa lari cok seviyoruz Halbuki müslümanin ölcüsü "Onlar Sözü dinlerler" zahmetine bile katlanmayan bir güruh varki iste onlari sevemiyorum

    Yanıtla (0) (0)
  • Ferhat karasari / 03.07.2020 20:44

    "Ehli Sünnet itikadi tertemiz berrak sekilde günümüze ulasti" diyor bir kardesimiz.. Sen biraz kitap oku kardesim. Degil iki mezhebi bir araya getirmek iki ehli sunnetide bir araya getiremiyorsun . herkes elindekinin hak oldugunu iddia ediyor seb hangi ehli sünnetten bahsediyorsun,, Bozulmayan Kuran kaldi elimizde.. Onu da Yüce Allah (cc) korudugu icin... sadece kitabin icinde kaldi, Sadece ölüm vakasi olursa ele anilan bir kitap durumuna Kim getirdi ? Ehli sünnet getirmedimi,, Saf ve berrak sekilde

    Yanıtla (0) (0)
  • Dilaver Memmedov / 28.06.2020 18:35

    Allah razi olsun hocam,

    Yanıtla (0) (0)
  • Okur / 27.06.2020 12:23

    Sayın Hocam, kısaca şu mezhep, tarikat ve cemaat anlayışını yok sayıp Kuran ve sünnete göre sosyal alandaki, dikkat imani alanı katmıyorum, din anlayışımızı yeniden siz değerli alimler ele almalıdır. Ele almalıdır ki din anlayışımız daha da bozulmasın.

    Yanıtla (0) (0)
  • Teology / 25.06.2020 16:24

    Sonuç? Bahsettiğin görüş ayrılıklarından mutezile, cebriye, mürcie, hariciye vs. vs. ehli sünnet tarafından tarih çöplüğüne gömülerek fosilleşti, ehli sünnet itikadı tertemiz berrak şekilde günümüze ulaştı. Onlar İslam düşünce tarihinin kiri köpüğü.. Tarih çöplüğünden o kokuşmuş fikirleri alarak yeniden ısıtıp müsteşrik fikirlerle yoğurarak gündeme alanlar da tarih çöplüğünde fosilleşmeye mahkumdur.Sonun iyi değil Mustafa, akıbetin öncekilerden farklı olmayacak.Tarih tekerrürden ibarettir. Vesselam

    Yanıtla (0) (0)
  • teolog / 25.06.2020 16:13

    Baştan sona görüşleri yanlış anlama, çarpıtma, asılsız kıyaslar üzerine kurulmuş bir demagojiyle kendinize meşruiyet atfetme çabası içindesiniz. İleri sürdüğünüz argümanlar baştan sona mantık, usul, yanlış isnat, yanlış anlama üzerine kurulu. 736 kelime kullanmış en az 800 hata çarpıtmasyon üzerine demagojik bir safsatayla kendi batıl fikirlerini temellendirme çabasına girmişsin ama baştan sona büyük bir HİÇ ten öteye geçmiyor

    Yanıtla (0) (0)
  • Teolog / 25.06.2020 16:09

    Sayın Yazar! Eşariye göre akıl hüsün-kubhu somut, akli, tabii açılardan idrak edebilir, ancak buna istinaden dini bir hüküm veremez. Şafii'nin görüşü ameli konularda içtihat hatasıyla ilgilidir. İtikadi konular kesin delillere dayanır. Kesin delillerin olduğu yerde içtihat olmaz, ihtilaf değil tefrika olur. Siz o fırka-i dalleden değil misiniz? Tamamen muğalata, çarpıtma üzerine kurulmuş bir demagojiyle batıl fikirlerinize meşruiyet atfetme çabası içindesiniz. Ana gövde Ehli Sünnet, ayrılan marjinaller fırkai dalle. Eşari-Maturidi arasında kayda değer bir fark yok, lafzi/itibari anlayana!

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 23.06.2020 02:16

    Sn.yazar sonraki yazısında bu görüş farklılıklarının niçin ortaya çıktığını açıklarsa, kafalardaki soru işaretleri azda olsa cevap bulur.Arap kabileleri hz. İsmailden sonraları tevhid inancından ayrılmış,amr bin luhay öncülüğünde ilk put kabeye getirilip putpereslik yayılmış.Ayette dediği gibi etrafı dağlarla çevrili olup istilalardan korunan mekke, risalete kadar gelişemeden kültürü bozulmadan süre gelmiştir.İslam fetihleriyle pers,rum ve mısır topraklarında babil,pagan ve helen'in mitos ve felsefe katmanlı dinlere mensubiyetin ilah ve uhrevi algısı farklılığından görüşler çoğalmıştır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Demir / 21.06.2020 19:38

    Selamünaleyküm hocam. Anladığım kadarı ile bu kadar çok görüşün olması hz. Peygamberin bu konuda görüşü olmadığındandır. Olsaydı bu olmazdı sanırım. Bize lazım gelen bu görüşleri tarihe bırakarak evrensel doğrular üzerine bir hayat kurmak ve yaşamak olsa gerek. Temel hayat hakkı, ahlâk, tevhid, ibadet, adalet, ticaret, suç ve ceza anlayışı din olarak insana yeter diye düşünüyorum. Bunun dışı patinaj ve ondan çıkan dumandan başka bir şey değil. Çünkü hepsi 'bana göre' meselesi. Hayat 'bana göre sana görenin' çok üzerindedir. Selam ve dua ile.

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 21.06.2020 15:12

    benim ssözüm hocaya degil bazı yorumculara.İslamcı söylemde ''hakikat'' ''gerçek''in çok ötesinde ve aynı olmadıgı çok sık tekrar edilir. fark nedir bir bilen anlatsında bilelim.sizde anlatabilirsiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 21.06.2020 11:49

    23.01, bence sen ilkin okuduğunu doğru anlamayı öğren, çünkü hoca hakikati ben bilirim demiyor, hakikat adına kimse ahkam kesmesin diyor, kendi bildiğini de en nihayet bir yorumdan ibaret görüyor,. İnsan hakikat diye bir şeyin peşine düşebilir ama buldhğu şeyi hakikat bu diye ahkam kesmemelidir,. Sayın 23.01tekrar söylüyorum, küstahça laf sokmak yerine okuduğunu doğru anla...

    Yanıtla (0) (0)
  • Ekonomister / 21.06.2020 09:58

    Çok güzel bir yazı ele alınmış teşekkürler

    Yanıtla (0) (0)
  • Demokrat hukukçu / 21.06.2020 00:57

    Hocam biliyorum onu demek ve yapmak istemiyorsunuz ama yazılarınızı okuyan bir kısım insanların kafası karisiyor ve adeta "görüyorsunuz işte islâm ve Kuran bu.Ne dediği belli değil, bir öyle diyor bir böyle, birbirlerine karşı da hiç müsamahalari yok son derece bağnaz ve gericiler"diyenleri sevindiriyor.Klasik müslümanları da imanindan şüpheye düşürüyor.Şimdiye kadar inandiklarimiz hikaye imiş dedirtiyor.Bu belki tahkiki imana ulasmak için bir anlamda iyi.Ancak geçmişte de yapilip bitmiş ve inanç anlamında belli bir saflığa ve gerçekliğe ulaşilmışken buna gerek var mi diye de düşünüyor insan.

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 20.06.2020 23:01

    şu ''hakikat'' denilen şey nedir. gizemli bir şeydir herkes anlamaz diye ahkam kesmeyin anlatında bilelim.

    Yanıtla (0) (0)
  • H.K. / 20.06.2020 23:00

    Musto’nun 2 yaşındaki torununa balkonda bi miktar “ceyran” verilince hanyayı konyayı öğrenmiş! Balkona çıkmak haram! Allah, Kuran’da “düzenim çetindir” ayetiyle insanları “hanya & konya” konusunda “Peygamber” & “Kitap”larıyla tekrar tekrar uyarmakta (Tevhid).Mutlak Hakikata kıyasla bütün insanlık &geliştirdiği uygarlık seviyesi 2 yaşındaki çocukluk seviyesinden aslında pek farklı değildir. İçlerinden ceryan verdiği birisi mesajı almış, ama musto mesajı almayanların sayısına bakarak torununa bozuluyor, sanki! Neymiş sınırlandırılıyormuş! Yahu, ne işin var balkonda bi de aşağıya düşeceksin!

    Yanıtla (0) (0)
  • Demokrat hukukçu / 20.06.2020 22:58

    2-Tamam demokrat ve hoşgörülü olmak mecburiyetindeyiz. Bütün Islâm alemini de buna davet ediyoruz.Ama bu hangi görüşün doğru hangisinin yanlış olduğunu söylememize de engel değil. Berrak bir kafa ve duru bir kalp ile kafa karışıklığına yol açmadan meramimizi anlatabilmeli ve Allah yolunda sirati mustakim adına faydalı bir iş de yapmaliyiz kanaatindeyim. Bu dediklerinizi en başta Şii harici ve selefilere anlatmak gerekiyor. Digerinde (bizde) az çok var. Yalnız klasik geleneksel islamcilarda da nispeten var.

    Yanıtla (0) (0)
  • Demokrat hukukçu / 20.06.2020 22:46

    1-Sayın Öztürk, yazınızda özetle birbirimizin farkli görüşlerine saygı duymalı, hakikat yalniz benim dediğimdir deyip küfürle itham etmemeliyiz diyorsanız amenna ve saddakna. İslam akademi dünyasindaki bilimsel metodoloji ve demokrasi eksikligine dikkat cekiyorsaniz diyecek bir sözümüz yok. Ancak bunu yaparken de küçük mezhepsel yorum farkları ile büyük ve Islamin ve yukarıdaki çerçevenin dışına çıkan görüş ayrılıklarını da bir tutmamak lazım. Mesela Şianın amel imandan bir cüzdür inancının pratiğe yansıması bilimsel demokrasi ve hoşgörüyü geçin yaşamsal temel hak ve hürriyetleri kısıtlıyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • Demokrat hukukçu / 20.06.2020 22:25

    Sn Mürsel münazara ve münakaşaya düelloya gerek yok.Münazara yapacaksanız siz de kendi görüşlerinizi kaynak göstererek yazabilirsiniz ki seviyeli bir münazara, akademik çalışma ve tartışma da böyle olur zaten.İslâm dünyasının temel sorunu metodoloji, müsamaha ve demokrasi yoksunlugudur. Şeffaf ve özgür bir tartışma ortamının olmaması ilimin gelismesine ve doğruların yayılmasına engeldir.Siz de belli ki okuyan birisiniz.Ama biraz musamahasiz gozukuyorsunuz. Sabırla kaynak göstererek elestirebilirsiniz.Aksi halde haklı iken haksız duruma düseceksiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • fikri / 20.06.2020 22:07

    Sayın Hocam bu bir yorum değildir. Belki bu kısa ricanın yeri de değildir. Fakat heyhat, siz yine repartuarınızdaki yazılarınıza devam edin ama şu İçişleri Bakanın bir gazeteciye (fikirlerine katılmazsak bile) "namussuz" demesi hakkında kalem oynatmanız muhakkak gerekir diye düşünüyorum. Fikirler susturulursa yarın sizde fikirlerinizi ifade edecek bir ortam (medya) bulamayabilirsiniz. Bunu Lütfen dikkate alın. Sizin hem yazar, hem akademisyen ve hemde ilahiyatçı kimliğiniz var. Allah için bunu yapın.

    Yanıtla (0) (0)
  • H.K. / 20.06.2020 19:52

    Vahiylerle çelişmeme işine örnek olmuş Hz Peygamber devri var.Aynı yolda sonraki kişilerin söyledikleri de aklın rehberliğiyle çelişmiyorsa önemlidir. Eskilerin görüşlerine bakıp faydalanırsın veya eleştirebilirsin. Ancak,sonradan gelmişler arasında, Sn yazar’ın bazı örneklerindeki gibi her kafadan ayrı bi ses çıkıyorsa,bunların herbirinin hakikati temsil etmesi zor! Diğer yandan “Allah’ın arşa istivası” üzerine ileri sürülen çeşitli görüşlerin çelişkili olduğu da söylenemez. Hakikata yaklaşan çeşitli algıları temsil eden birer yorumlamadır. Gerisi,akıl rehberliğinde haddini bilen pozitivizm!

    Yanıtla (0) (0)
  • Asım cedid / 20.06.2020 19:30

    Ehl-i sünnet vel cemaat yolu asıldır..!

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 19:17

    Hocam akıllı adamsıniz. Bu yazınızn bağlamından ayrı olarak yazıyorum. Bunca yıl yaptığıniz: Husnu zan, hüsnü tabir, hüsnü niyet. Oysa biraz abartiyoruz galiba hiç demediniz mi

    Yanıtla (0) (0)
  • Elif YAZICI / 20.06.2020 19:08

    (2) Hem güncel bir sorun dile getirilmiş hem de bağnazlığın mezhebî değil kişisel olduğu vurgulanmış. Benim yazıdan anladıklarım bunlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Elif YAZICI / 20.06.2020 19:05

    (1)Yazının amacı, anlatımı ve içeriği o kadar anlaşılır olmasına rağmen anlaşılamaması ya da anlaşılmak istenmemesi diyelim, o kadar acı ki...Böyle bir yazının ne faydası ya da ne gereği vardı yorumlarına şöyle bir cevap verilebilir: Toplumumuzda kendilerini "Ehl-i Sünnet" olarak tanımlayıp farklı görüş sunanları tekfir gibi hem toplum genelinde hem de ilahiyat özelinde nur topu gibi bir sorunumuz var. Yazıda kendini "Ehl-i Sünnet" olarak tanımlayıp diğerlerine zulmedenlere açık ve net bir şekilde Ehl-i Sünnet'in birbirine zıt görüşlerine yer verilmiş.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 18:08

    Yorumları okuduktan sonra hocanın" sıtkım sıyrıldı" demesini daha iyi anlıyorum. Hocanın bütün eserleri, videoları yazıları ortada, internette arşivi var, okuyun bilgi sahibi olun.Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Yoksa böyle abuk sabuk yorumlar ortaya çıkar. Bu konular yorum köşelerinde açıklığa kavuşmaz. Hocanın yazılarının arka planında 30-35 yıllık ilim tahsili var, risale-i nurdan papağan gibi devamlı aktarımlar yapmakta bir tüketme ameliyesidir, iş olsun diye yorum yazılırsa karagöz hacıvat gösterisi olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Cengiz Duahan / 20.06.2020 17:58

    Kelime-i tevhid, “lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah” cümlesinden ibaret olduğu halde, 1400 yıllık süreçte envai çeşit kelime-i tevhid levhaları yazılmıştır. Kelim-i şahadet, “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” cümlesinden ibaret olduğu halde, ek ve tensikat ile binbir şekle sokulmuştur. Özleri aynı gibi dursa da, sorun şuradadır: Bu namütenahi keyfe uyan farklılıklar tefrikanın hem alameti hem de bahanesi olmuştur. İslam aleminin derdi budur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali rıza / 20.06.2020 17:15

    Hocam iyi ki varsınız , dilinize kaleminize sağlık , bu sizin çok doğru düşüncenize önce , diyanetin sahip olması lazım , ve hatta mısır daki el ezher fetva meclisinin vede iran kum kentindeki yine fetva meclisinin , düşünüp biz nerede hata yapıyoruz deyip , hatalarını düzeltmeleri gerekir , sizde biliyorsunuz ki kabile arası çekişmeler ( haşimi- emevi) bu güne kadar devam ediyor , bu çekişmenin dinle imanla kitapla ilgisi yok , haşimilerden yana şiiler aleviler , emevilerden yana olanlar sünniler , bedir savaşı haşimilerle emeviler arasıda geçti , sıffın savaşı emevi muaviyeyle ,haşimi Ali

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 15:31

    Bir okur, "Sayın yazar islamdan uzaklaşan yeni neslin sorunlarına dair ne yazdı, ne söyledi" diye yazmış. Esas sorun bu değil sayın okur. Esas sorun, "bu yazı, islama yaklaşan eski ya da yeni neslin sorunlarına dair ne yazdı, ne söyledi?" olmalı. Önce bir kendisine müslüman diyenlerin neden müslüman olamadıkları meselesini çöz, ondan sonra kendisini dindar olarak nitelemeyenlerin meselesine sıra gelir.

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 20.06.2020 15:19

    '' Peygamberlikte erkeklik şart degildir'', kadın peygamber gelmemişse, bundan sonrada gelmeyecekse, bu sözün anlamı nedir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Arif Uysal / 20.06.2020 15:10

    Bayılıyorum yazılarınıza,konşmalarınıza yorulmak bilmiyen çalışmalarıza, Allah uzun ömür ve güç kuvvet versin

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 15:01

    2- Bu kısım ise, örf ve âdât, muamelât-ı fıtriyede Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir.” (Lemalar 53)

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 14:59

    Sünnet-i Seniyyenin merâtibi var. Bir kısmı vâciptir, terk edilmez. O kısım, Şeriat-ı Garrâda tafsilâtıyla beyan edilmiş. Onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. Bir kısmı da nevâfil nev'indendir. Nevâfil kısmı da iki kısımdır:“Bir kısmı, ibadete tâbi Sünnet-i Seniyye kısımlarıdır. Onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş onların tağyiri bid'attır. Diğer kısmı, "âdâb" tabir ediliyor ki, Siyer-i Seniyye kitaplarında zikredilmiş. Onlara muhalefete bid'a denilmez fakat âdâb-ı Nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir.

    Yanıtla (0) (0)
  • mn hc / 20.06.2020 14:16

    said nursi aşılmış ve bitmiştir.sen mustafa öztürkün karşısında besmele bile çekçmezsin

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 20.06.2020 14:08

    bu tür yazılar bazı müslümanların kafasını karıstırmaktan başka bir işe yaramıyormuş. lafa bak.tam bir korkaklık, aman kimse duymasın,bilmesin, böyle iyiyiz. tam tersine kafanın karişması lazımki yeni şeyler ortaya çıksın.aynı şeyleri tekrar etmeyi bilgi sanıyor bazıları malesef.

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 13:36

    ve sona ilave! yanlış anlaşılmasın. ben eşariyi de maturidiyi de eleştirmiyorum. Bilinemeyecek şeyler üzerine de kafa yorulabilir ve yorulmalıdır da. Benim eleştirim, tıpkı yazar gibi, eşari ve maturidiye ve onların düşüncelerine yaklaşım.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 13:31

    Samsunlu’ya... Ne diyor samsunlu, reality show gibi işler yapıyorsunuz bırak bizim müptezelliklerimiz sürgit devam etsin ne diye açığa vuruyorsun. Senin amacın ne mustafa hoca... Bravo samsunlu... ömür törpüsüsünüz vesselam

    Yanıtla (0) (0)
  • Ziya Keskiner / 20.06.2020 13:19

    İmam eş-Şâfiî’ye nispet edildiğini söylediğiniz, “Benim görüşüm yanlış olması muhtemel doğrudur muhalifimin görüşü ise doğru olması muhtemel yanlıştır” cümlesi, tevazu kılıfına sokulmuş bir kibir ifadesidir. Aynı kaynaktan beslenen iki mezhep mensubunun bu kadar ters kutuplarda duruşunu anlamak mümkün değildir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sorgulayıcı / 20.06.2020 13:05

    Yorumlarıyla hocaya karşı çıkanlar aslında hocayı haklı çıkarıyor. Hoca mezheplerin görüşleri yorumdur diyor. Karşı çıkanlar ise mezhebi anlayışın yorum olmadığını, din ya da nass olduğunu kabul etmiş oluyor. Hoca da tam olarak bunu söylüyor. Mezhebi din ya da nass zannediyorsunuz ama değil diyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • Akil / 20.06.2020 12:46

    Sadece kendi mezhebinin/yorumunun mutlak doğru olduğunu zanneden, bunu dogmalaştıran insanlara bir şey anlatmanın mümkün olmadığını buradaki bazı yorumlarda tekrar görüyoruz maalesef. Bu tür arkadaşlara bir soru sorabiliriz: Siz benimsediğiniz/dogmalaştırdığınız herhangi bir yorumun hakikat olduğuna dair bir vahiy mi aldınız?

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 12:23

    ve son! Diyelim ki eşari haklı. bu neyi değiştirir? nerdeyse her müslümanın, kendisi gibi düşünmeyeni kafir olarak düşünmesinin önüne geçer mi? Bütün müslüman ülkeler, ahlakta, güvenilirlikte, vicdanda, insanlıkta sınıfın son sırasında iken, yorumların yanlışlığı doğruluğunun ötesinde, bu yorumlar, bu konuya herhangi bir katkı sağlıyor mu? Eğer bir katkı olduğunu söyleniyorsa, bu katkı, olumsuz yönde olmalı.

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 12:20

    İngiliz bilimler akademisi, uçağın icadından önce, "havadan ağır hiçbirşey uçamaz" diye fetva vermiş. İnsanlar yüzyıllardır, büyük taşın küçük taştan daha hızlı yere düşeceğini inanmış. bunlar nesnel şeylerken bu kadar yanlış değerlendirilmişken, bilinmesi mümkün olmayan (en azından şu an için), "insanlar Allah'ı öbür tarafta görecek" ya da "yok yok göremez" diye bilmek, hakikaten müthiş yetenek.

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 12:16

    Fakaaat! orasının türkiye türü demokrasi ile yürütüldüğü konusunda epey şüphelerim var. Yani! Yanisi ne eşariyi ne de maturidiyi, hatta yorum yazan arkadaşlardan herhangi birisini, "Yaşasın cennet, kahrolsun cehennem" dedi diye cennette, kimin cennete gireceğini belirleme yetkisi olan konuma getirmezler. (diye düşünüyorum)

    Yanıtla (0) (0)
  • hamza akyol / 20.06.2020 12:13

    Öncelikle, Allahın ne yapıp ne yapmayacağı üzerine kafa yormak, insanı iyi hissettiriyor. sanki Allah'a yakınmış gibi hissettiriyor. O kadar yakın ki, Allah'ın ne yapacağını bile kestiriyorsun. Üstelik de bu sayede toplumda da ederin artıyor. seni daha bir adam yerine koyuyorlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Cafer Genç / 20.06.2020 12:06

    Mezhep adları "cins isim" olarak düşünüldüğünde sorun büyük oranda ortadan kalkar!

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 11:57

    Sapla saman karışmışmış... bi kere de malumatfuruşluk yapmamanın adamlığına talip olsan keşke... senin gibi ukala okuyucun olacağına...

    Yanıtla (0) (0)
  • musto / 20.06.2020 11:53

    Akıl ve bilimle izah edemediğimiz,gerçekleri vahiyle geçiştiriyoruz.Torunum 2 yaşında ıslak elle balkonda bulunan anten priziyle oynadı ve hafif çarpıldı,bir daha balkona ne kendi nede bizleri çıkardı.Akıl da eşit dağıtılmamış çoğu sorgulamadan birilerinin peşinden gider sorgulayan da bir yerde tıkanır kalır.Yaradılış Adem Havva ve Nuh tufanı,binlerce Peygamber ve nebilerle izah edilir.8,milyar dünya nüfusunun% 60 bunlara inanmamıştır.Aynı damardan beslenen % 40,sadece tek yaratıcının olduğu inancında birleşmişler.Sadece Karanlıkta yaşayarak karanlıkta beslenen akılla aydınlığı çözemeyiz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Samsunlu / 20.06.2020 11:52

    Surekli yaptiginiz bu tip tespitlerle TV kanallarindaki " reality show " programcilari gibi olmuyor musunuz. Boylece olumsuzluklar once gosterilip ispat ediliyor , sonra elestiriliyor , sonra siradanlastirilip benimsetiliyor.Keske boyle yapmasaniz,gecen hafta ahlaktan bahsedip " dini degil fitri " dediniz , simdi de bu tespitleriniz.Siz hafiye misiniz . İslam da ahlaki, toplumsal ,bireysel ya da her ne ise eksik bir sey mi var.Maksadiniz nedir anlamiyorum . Selamlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar okuru / 20.06.2020 11:42

    Sayın yazar yine döktürdü. Sade bir müslüman olarak soruyorum, bu yazı yaşanabilir bir müslümanlık adına kimi aydınlattı. Bazı müslümanların kafasını karıştırmaktan başka ne işe yaradı bu yazı. Sayın yazar islamdan uzaklaşan yeni neslin sorunlarına dair ne yazdı, ne söyledi. Sadece inanıyorum demekle mümin olmak mümkün müdür? Haram, helal nedir kaç müslüman biliyor. Karar gazetesine sesleniyorum, lütfen müslüman topluma zarardan başka bir etki sağlamayan böyle yazılara gazetenizde yer vermeyiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhtefi. / 20.06.2020 11:24

    En.guzeli Sarhoş neşe olmak.!....Sormuşlar sarhoşa Allah bir Deveyi igne deliğinden gecirebilir mi.?..Deve de neymiş Kainati bile gecirir..:))))...

    Yanıtla (0) (0)
  • feyzi aydıner / 20.06.2020 10:35

    islam hatta itikadi bir mezhep içindeki farklı yorumların olduğunu bile bile hakikatin tamamen ve sadece kendisinde temellük ettiğini düşünmek, bir iman değil saflık işaretidir...

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali / 20.06.2020 10:27

    Yorumlar yazının ne kadar isabetli olduğunu göstermiş. Herkes kendi inancını bilgisini yorumunu hakikat sanıp fesuphanallah deyip salvolara başlamış.

    Yanıtla (0) (0)
  • samilhas / 20.06.2020 10:23

    Eğer siz yaratılış ve ölüm hariç tüm dini oluşumları insanaverirseniz cenneti satlığa çıarır okunmuş sudan yanmaz efene herderde deva muskaya her hastalığı okuyup üflemeye kendine gösterilen ilgiye saygıya ve maddi desteğe göre cennetten seçkin arsalar satmaya eğersiz kur-an'ın bir biyolojik iyileştirme kitabı değil sosyal hayatı düzenliyen Tanrı tavsiyeleri olduklarını söylemez biyolojik tedaviyi insan aklının tecrübesinin deneyimlerinin araştırmasının becerisinin olduğunu şeyhin hocanın hacının nefes gücüyle değil bilmin ürünü olduğunu söylemezseniz işte böyle olur

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 09:59

    Mustafa Öztürk’ün birçok görüşünü kabul etmediğim halde, burada hakikatı konuşmuş.Yazar ihtilafları yazmış ve bazı örnekler vermiş. Bu örnektekilerin doğruluğu ve yanlışlığını tartışmıyor. Sadece diyor ki düşüncemizdeki fikirler mutlak doğrular olmak zorunda değil. Karşı tarafı mutlak batıllık, kafirlik olarak suçlamanın doğru olmadığını anlatıyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 09:53

    Bir Süleyman Ateş,İlhami güler ve birde sizden duydum (duymadıklarım mümkündür herkesi bilmem mümkün değil)Yani bunlar bizim görüşümüzdür.Ben böyle düşünüyorum,ben böyle anladım ve yorumladım,yanılabilirim.Çünkü ortada elimize ulaşmış bir METİN var.Metni okuyan ile sesiz yazılı sözcükler var.Anladığımızı nesnesine gidip Allah resulüne ve Allah onaylatma şansımız yok.Çünkü ilk yorum cu hayatta değil.Çünkü vahiy yazı değildir .Çünkü Vahiy hitap ve sözdür Ve Allah ısrarla bir yazılı metin göndermedik der.Yazıda okuyucu yani metni okuyanın kültürel terkibi,zekası mizacı önemlidir.

    Yanıtla (0) (0)
  • H.K. / 20.06.2020 09:45

    Yorum ve hakikat, Hakikatı aramalı tahkikat! Ancak,kimin cennetlik&cehennemlik olabileceğine kadar boylarından büyük işlere çüret etmişler gibi bi hal var. Allah’a kalmış o tür işlerde ahkam kesip kurallar koymak, insanın kendine Allah adına bi “izm” yaratmasına kadar giden & vebali de olan bi tehlikedir. Mutlak Hakikat dindar için Allah'ın varlığıdır. KURANdaki vahiyler insana bi YÖN tayin eder, ipucu verir. Gerisi aklın rehberliğinde ulaşılacak süreçte inşa edilecek sistemlerdir (yaşamdır). Bunların vahiylerle çelişmemesine dikkat edilmeli.Çünkü, ancak böyle,“Hakikat”tan uzaklaşılmamış olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 20.06.2020 09:40

    Cerbezeli ifadelerle Eşari ve Maturidi mezhepleri arasında derin ittifak varmış göstermek, bir de bunun üzerine bütün bunlar birer yorumdur diyerek hakikati bilinmezlik perdesine gizlemeye çalışmaktaki gayeniz nedir? Madem hakikat bu kadar yoruma açık idi Kuran'da neden ayetlerin apaçık olduğu beyan ediliyor?

    Yanıtla (0) (0)
  • Takipci / 20.06.2020 09:17

    Sn Yazar diyor ki: Hakikat denen sey kime ve neye gore belirlenmektedir? Gecmisi bilmem ama, gunumuzde Hakikat menfaate gore belirlenmektedir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Polken / 20.06.2020 09:11

    Nihayet çok isabetli bir yazı kaleme aldınız Hocam. Mezhep demek şahsi görüşlerin kurumsallaşmasidir. Her görüş hakkı bir nebze temsil eder ancak hiçbir görüş hakkın tamamını temsil etmez. Mutlak hak çıplak vahiydir...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 06:57

    Din birileri için siyaset ve sömürü aracı olmaya devam ettikçe sonsuza bekleriz...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 06:31

    Rumuz Mürsel, Bu iş ilim işi kardeşim, Kıt ezberle olmaz önce terlemek lazım zaten ondan sonra böyle pehlivan kesilecek mecalin kalmaz, düşünürsüün, anlarsın, bi daha düşünürsün...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 02:30

    bi köşe yazarı dedi ya..meal isteyip diyanetten öğrencilere dağıtıyor din k.a.b. öğr.lerisonra çoğu deist ya da ateist oluyor...meal okunmasına getirdi sonunda altyapı güçlü değilse...valla adam haklı.ben buna asım köksalın islam tarihini ekliyorum.muteber biri..ama okuyanın islam dairesinde kalması ihtimali yazarın meal yazısındaki gibi..

    Yanıtla (0) (0)
  • Mürsel / 20.06.2020 01:56

    4- Kaza takdir( kaderdir)Takdirin oluşması kaderde yazıldığını gösterir/ yani kazadır.( eşari). Görüldüğü gibi 4 büyük hak mezhebe birden" sünni görüş" denir ki doğru caddei kübradır.1500 yılın tercümlerini tavuğun yem yediği gibi toplarsak M.Öztürk yazıları ortaya çıkar.Risalei Nur okuyan Sanat Tarihçi' yim ki Sayın Öztürk'le istediği yer ve şekilde münazara ve münakaşaya hodri meydan diyorum.Özür diliyerek derim ki bu yazılarım Öztürk'ün yazısını okuduktan hemen sonra ardarda düşünmeden araştırmadan seri olarak yazıldı.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mürsel / 20.06.2020 01:46

    3-Akılla bir şeyin hakikatı bilinir ama o akıl aakıl olmalı/ akıllı akıl( İşaratül İ'caz).Hakikatı tam bilmesi için vahyin ışığı şarttır.( maturidi) Akıl hakikatı tam olarak ancak vahiyle bilir.( eşari) Özü aynı ikiz tevil. Hayır/ şer- güzel/ çirkin Allah tarafından yaratılmıştır.Amma şerri yaratma şer değildir çünkü şer külli ve uhrevi sonuçlara bakar ve sonuç olarak hayır ve güzeldir.Amma şerri işlemek şerdir.Yaratılan her şey ya doğrudan veya dolaylı şekilde hayırdır güzeldir şer ve çirkinlik zahiri geçici ve nisbidir.( 26.Lema). Kader program gerçekleşmesi kazadır.( maturidi)

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 01:40

    sapla saman karışmış yine... son cümle de güya sağduyu daveti... insanın böyle dostu olacağına...

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Poyraz Fersahoğlu / 20.06.2020 01:38

    Hoca’m, Allah u Teala’nın selamı üzerinize olsun. Keyifli bulduğum bir konuda yazıp görünür örnekler vermeniz takdire şayan!

    Yanıtla (0) (0)
  • Mürsel / 20.06.2020 01:33

    2- İman artar ve eksilir.hz Peygamber" iman gömleğin eskidiği gibi eskir"." Ey Hanzala imanınız beraber olduğumuzdaki gibi kalsaydı, melekler etrafınızda tavaf ederdi" İmam Eşari artma/ eksilme yerine parlama/ sönme der ki özü bir iki doğru tevildir. Ye's hali nedir? Eziyet işkence anıysa makbul değilm mi?" Ey Yasir inkar ettiğinde kalbin üzüntülü müydü?- Evet ya Resulallah.- O zaman korkma imanın sapasağlamdır" Resulullah sav. Fetret ortamında" bir tanrı var demek hissetmek şarttır"( maturidi) Fetret ortamında" bir tanrı vardır demese de kişi kurtulur"( eşari)Özü aynı iki tevil.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 01:26

    Cehalet problemi çözülmeden hakikat tekelciliği çözülmez.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 01:26

    hocanın yazdıklarının arka planına ilişkin okumanız araştırmanız, mütalaa etmeniz olmazsa böyle tuhaf yorumlar anında sökün ediyor. malzeme bu kadar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mürsel / 20.06.2020 01:21

    Fesübhanallah hocam ya. Yazdıklarınıza yorum değil tevil denmez mi müdakkik hocam.Yorum bir konuda en geniş ve serbest yorum. Tevil bir konunun muhtemel sonuçlarından birini tercih etme.Bu tevillerin( maturidi eşari hanefi şafi) tamamı sünni görüş/ ümmetin ana caddesi.Bu ve benzerleri tarihin engin akışında süzülen ve bugün tecdit ile bağdaşık/ uzlaşık yapılan değerler." Büyük günah mümini fasık ve facir yapsa bile kafir yapmaz"( sünni görüş, sizin tarifle kıyaslayınız)."Amel imandan bir cüz değildir büyük günah işliyen kafir olmaz, devamlı işler ve tövbe etmezse fasık ve facir olur"( SG

    Yanıtla (0) (0)
  • karar okuru / 20.06.2020 01:14

    daha çok beklememiz gerekecek. bu iki mezhep imamı da ben böyle düşünüyorum diye yorum yapmış. garip olan bu yorumların kanun haline gelmesi ugruna insanların katledilmesi.bu iki insan bugün yaşamış olsalardı yine aynı şeylerimi? söylerlerdi.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.06.2020 01:05

    Akıllı bi adama benziyorsun sen de saçmalığın farkındasın

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 20.06.2020 01:02

    Hakikat ancak gönüllerdedir....

    Yanıtla (0) (0)