Bir Savaş Kaç Para?
Napoleon’un “savaş nedir?” sorusuna yanıt olarak “para, para, para” dediği rivayet edilir. Bu sözün gerçekten sarf edilip edilmediği tartışmalıdır ama savaşın güzel bir özeti olduğu söylenebilir.
Bu yazı kaleme alındığı dakikalarda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı başlamıştı. Hiç kuşkusuz en büyük tedirginlik kaynağı insan kaybı olacaktır. Hiç kimsenin burnunun kanamaması ve bu işin bir an önce bitmesi herkesin en büyük dileği.
İşin askeri-politik kısmına değinecek değiliz ama bu savaşın ardında ciddi bir ekonomik tablo var. Giderek daha zor ve daha karmaşık bir hal alacak olan bir ekonomik tablo. Ona eğilmek istiyoruz.
Öncelikle ABD ve AB, her ikisi de Rusya’ya karşı yaptırımlar öngörüyorlar. Ellerinde şu an için başka bir silah yok. Zira Ukrayna, NATO üyesi değil. Onun yanında gidip bilfiil savaşılması gibi bir durum kesinlikle öngörülmüyor. Batı’nın beklentisi bu işin uzaması, Irak, Afganistan, tarihteki Vietnam, örneklerindeki gibi uzun bir direnişe dönüşmesi. Bunun da Rusya’yı zayıflatması.
Rusya’nın Swift sisteminden çıkarılması bir başka önemli yaptırım kalemi. Biz bunun gerçekleşmesini mümkün görmüyoruz. Zira Rusya, petrol ve doğalgazı dolar üzerinden satar. Swift’ten atılmış bir Rusya bu ticaretini euro ya da yuan üzerinden yapma yoluna gidebilir ki bu da doların rezerv para birimi olmasına darbe vurur. Bunu ABD de istemeyecektir.
Almanya, ABD’nin kaç zamandır şikâyetçi olduğu Rusya ile Kuzey Akım projesini askıya aldı. Bunun üzerinde Rusya’nın eski başkanı Medvedev bir açıklama yaparak “Avrupalılar, doğalgazın litresinin iki bin euro olduğu zamanlara hoş geldiniz” dedi.
Rusya’nın petrol-doğal gaz satamaması onun ekonomisini vurabilir, doğru. Ama Türkiye dahil tüm Avrupa ülkelerinde ciddi bir enerji sıkıntısına, pahalılığa ve hatta üretim durmalarına da yol açabilir. Zamanla Rusya’nın ticaretinin de engellenmesi birçok ülkede tedarik zincirinin kırılmasına neden olacaktır. Bu da küresel çaptaki enflasyonu daha da arttırıcı bir etki demektir.
Özellikle ülkemiz açısından tarım ihracatı ve ithalatları, tahıl-buğday gibi ürünlerin hem tedariki hem de fiyatları ciddi dalgalanmalar gösterebilir. Ek olarak Rusya bakır, nikel, alüminyum ve paladyum gibi metallerin de önde gelen bir üreticisi, kaynağı konumundadır. Küresel çapta paladyum üretiminin yüzde otuza yakınını Rusya karşılıyor ve bu da ticarette potansiyel kesintiler, özellikle otomotiv endüstrisindeki çip krizinin daha ciddi bir hal alması demek olacaktır.
Aslında bu noktada Ortadoğu, İsrail ve Katar doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya götürülebilecek olmasının Türkiye açısından bir avantaja dönüşmesi ihtimali var. Bunu zaman gösterecek. Dikkatli ve usta bir dış politika ile bu mümkün. Ama önce dış politikamızın ideolojinin hayal aleminden çıkıp, reel politik gerçekler zeminine oturması lazım.
Türkiye, zaten son on yıldır ekonomik olarak bir gerileme içerisinde. Son yıllarda yaşadığımız kur krizi, yabancı ve hatta yerli sermayenin ülkemizden çıkması yeterince soruna yol açmıştı. Bunun üzerinde bir de Rusya merkezli sorunlar eklenecek. Şimdiden döviz ve altın yükseldi. İstanbul Borsasında açılış ile birlikte devre kesiciler çalıştırıldı. Ciddi değer kayıpları söz konusu.
Ülkemiz açısından işin bir de turizm boyutu var. Rusya ve Ukrayna, vatandaşları ülkemizi en çok ziyaret eden ülkeler arasında. Bu yaz ciddi bir turist sayısı bekleniyordu. Bu son savaşın nasıl bir hal alacağı henüz net değil. Yazın turizmi vurma ihtimali de var.
Yazının başında dediğimiz gibi en önemli unsur, insan unsurudur. Dileriz ki can kayıpları yaşanmaz ve bu cinnet hali bir an önce sona erer. Ama işin bir ekonomik boyutu var ki hem büyük krizlere hem de büyük fırsatlara yol açacağa benziyor.