Madem çarkıfelek bu kez rasyonelde durdu...
Yeni ekonomi ekibi ve buna bağlı Merkez Bankası yönetiminin kökten değişmesi işlerin artık yolunda gideceğine dair beklentileri artırırken kamuoyunda da sınırsız bir kredi oluşmasını sağladı. Geride kalan beş yılın akıl almaz yanlışları, kaçan fırsatlar, ileriye yönelik hesaplanması bile çok zor finansal maliyet vesaire bir kenara bırakıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok muhtemel bütün bun eleştirilere katılmasa ada yeni ekip tercihleriyle içeriye ve dışarıya “Olan oldu, önümüze bakalım” mesajını vermekten geri durmadı, duramadı. Hatta o kadar esnek davrandı ki şimdi olup bitenlere olumlu yaklaşanlar bile Elvan-Ağbal vakasını hatırlayarak Erdoğan’ın sabredemeyeceğini ve yolun bir yerinde, birdenbire tabloyu eskiye çevireceğini söylemekten geri duramıyor. En nihayet yaptığı bütün yeni tercihler, kendisinin ekonomi hakkında kıyasıya eleştirilen görüşlerinin tam zıddı bir yere tekabül ediyor.
Seçtiği yeni isimler, cesaret ve utangaçlık arası bir üslupla “Şeffaflık olacak, Merkez Bankası bağımsız olacak, faiz silahı kullanılacak” diyorlar. Erdoğan’ın vadettiği yüzde 20 civarı enflasyonun vaadini de yüzde 58’e güncellemekte sakınca görmüyorlar. Enflasyon hedefinin ancak doğrular yapılırsa -yani işlerine karışan görüşen olmazsa- tutturulabilecek bir hedef olduğunu ilan ediyorlar. Böylelikle Erdoğan, kendisine seçim kazandıran politikaları terkederek, karşıt iktisat görüşüyle yola devam etme kararı vermiş bulunuyor. Dönüş beklenmedik ve sert olduğu için, bu kararını da kendi destekçilerinden çok muhalif iktisatçılar destekliyor.
Piyasadaki görüşlerin özeti şöyle: Rasyonalite olsun de ne olursa olsun!
Rasyonalite yani, akla, mantığa, piyasa kurallarına riayet etmek, daha denenmiş ve sonuç alamamış -KKM gibi, sürekli regülasyon gibi- yöntemlerle ekonomiyi tahrip etmemek ve tecrübeye saygı duymak demektir. Daha açık yazalım, iki kere ikinin dört ettiğini kabul etmektir.
Türkiye’nin acılı ekonomi deneylerinden sonra geldiği yer, daha önce zaten defalarca geldiği ve fayda gördüğü yerin ta kendisidir. Kaybettik üzülmüştük, bulduk seviniyoruz. Toplumu; hatta toplumun siyasi ve ekonomik elitlerini sevindirmek, mutlu etmek bu kadar kolaymış… Bu, Erdoğan’ın sınırsız bir tercih imtiyazı sayesinde olabiliyor. Bazı tercihleriyle ekonomiyi krize sokabilir ve o tercihlerle seçim kazanabilir.
Sonra döner o tercihlerine tam aksine karar vererek yeniden kazanabilir. 2023 hedefleriyle bilmem kaç zafer kazandı ama bu hedeflerin hiçbirisinin yarısı bile tutmadığı halde; bu kez onların yarısını vaadettiği 2028 hedefleriyle yeniden kazanabiliyor. Hatta 2053, 2017 hedefleri gibi teknik olarak ulaşacağı noktaların belirsiz olduğu hedefler koyabiliyor; yine kazanıyor. Enflasyon bugünlerde yüzde 5 olacaktı, millet yüzde 20’ye de razı oldu; yetmedi şimdi yeni ekibi yüzde 58’i ilan etti… Bu da sadece Erdoğan’a ait benzersiz bir imtiyaz sayesinde sorun değil. Çünkü, hedef ne olursa olsun tutsun ya da tutmasın, o kazanıyor.
Bugün, yeni ekonomi ekibine açılan kredi de bu imtiyazın sonucu. Bir de böyle deneyelim imtiyazı… Mehmet Şimşek ve arkadaşları hem çok güçlü bir desteğe sahip, hem de eldeki fırsatı heba ederlerse sevimsiz eleştirilerin odağı olmak riskiyle karşı karşıya. Aklı başında herkesin slogan gibi seslendirdiği “rasyonel politikalar”ın işe yaradığını göstermek zorundalar. Çünkü bütün bu denemeler arttıkça Türkiye’nin sırtına taşımakta zorlanacağı ağır yükler biniyor. Her yanlışın maliyeti gelecek nesillerin hesabına yazılıyor.
Yani, Erdoğan’a her şartta kazandıran sınırsız tercih hakkının bu kez millete de kazandırmasını sağlamak gibi önemli bir görevleri var. Madem çarkıfelek bu kez rasyonelde durdu, fırsat bu fırsat...