Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun listelerde bıraktığı izler
Parlamenter sistemde kalmaya devam etseydik milletvekili aday listeleri bugün olduğundan daha çok merak edilirdi. Yine merak ve tartışma konusu elbette ama eski kadar değil…
Çünkü artık hükümet ve icra kudreti Meclis’te değil bizatihi Cumhurbaşkanı’nın şahsındadır. Meclis’in yetkileri ise çok sınırlıdır ve sistem üzerindeki gücü büyük ölçüde gerilemiştir. İcra gücü tek başına ve neredeyse sınırsız bir yetkiyle sadece Cumhurbaşkanı’nın elinde bulunmaktadır. Mevcut sisteme göre Meclis, Cumhurbaşkanı’nın istemediği hiçbir kanunu çıkaramaz, ona rağmen çıkarmak isterse de finalde nitelikli çoğunluğa ihtiyacı vardır. Bununla birlikte elbette Meclis, en zayıf yetkilerle bile önemlidir ve esasen demokrasinin varlığının olmazsa olmaz kurumsal ve yapısal birinci işaretidir. Yeni sistem ne kadar önemsizleştirse de Meclis’te kurulacak veya kurulamayacak üstünlükler hâlâ siyasi açıdan en önemli göstergedir.
Dün, Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edilen milletvekili aday listeleri bu yetki ve önem ekseninde ne söylüyor?
AK Parti, mevcut meclis grubunun çok büyük kısmını yeni ve daha sadık isimlerle değiştirdi. Kendisi siyasetten çekilenler hariç kimseyi hariç tutmayıp bakanları da milletvekili listesine ekledi. Bunun anlamı AK Parti’nin gelecek dönemde Meclis’te her bir sayıyı hesaba katacak kadar güçlü olmayı önemsediğidir. Erdoğan bunu daha önce hiç yapmamıştı. Daha uyumlu ve Erdoğan’la çalışma tecrübesi yüksek isimlerin sevk ve idaresinde bir Meclis grubu tanzim etmek, Cumhurbaşkanlığı koltuğunu kaybetme senaryosunu da hesaba katmak anlamına gelir. Elbette hâlâ kimin cumhurbaşkanı olacağı belli değil ve Erdoğan hâlâ en az Kılıçdaroğlu kadar güçlü bir aday ama Meclis’te her ihtimale göre yığınak yapmak dikkat çekicidir. MHP gibi neredeyse yediği içtiği ayrı gitmeyen bir ortağa kendi listelerinden yer vermemek de bununla ilgili olsa gerek. Olabilecek en yüksek sayıya, sadece kendisine bağlı isimlerle ulaşmak istiyor.
Erdoğan kendisinin kazanacağı ve kaybedeceği senaryoları ince çalışmış görünüyor. Verimli verimsiz, başarılı başarısız bütün bakanları aynı kefeye koyup, muhtemel seçim galibiyetinde dahi icranın dışında bırakmayı göze alacak kadar sıkı bir tedbir AK Parti’de daha önce hiç görülmemişti. Unutmayalım ki mevcut isimlerin birçoğu önceki Meclis’e vekil olarak girip istifa ettirilerek bakan yapılmıştı. Şimdi ise tam tersi oluyor.
Şu halde yeni dönem Meclis hesaplarında ortak bir Cumhur İttifakı vizyonundan söz edemeyiz. Hâlâ çok güçlü iki ortak oldukları şüphe götürmez ama AK Parti ve MHP’nin ayrı ayrı hesap ve kaygıları da ortadadır. O kadar ki iki parti Meclis’e ittifakın hiçbir avantajını kullanmadan giriyor! Bu konuda özel bir kanun çıkarmalarına rağmen…
CHP ve genel olarak Millet İttifakı ise milletvekili listelerini net bir şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimi galibiyeti hedefine göre dizayn etmiş görüyor.
Genel olarak CHP ve İYİ Parti önemli isimlerinin bir bölümünü Meclis’e göndermeyi planlarken, bir bölümünü de Cumhurbaşkanlığı’nı kazanma senaryosuna göre icra için rezervde tuttu. Birçok önemli isim de bizzat bu ihtimale istinaden aday olmadı. Bu durum DEVA, Gelecek, Saadet ve DP adaylarında da görülmektedir. Adaylarını CHP listesinden gösteren bu dört parti de icrada görev alabilecek bazı önemli isimlerini ve ağır toplarını dışarıda tuttu.
Milletvekili listeleri ve liste stratejileri Millet İttifakı partilerinin yeni dönemde Meclis’te ittifak çatısını koruma niyetini yansıtıyor. Kılıçdaroğlu, Gelecek, DEVA, Saadet ve DP’ye çok sayıda garantili sıra açarak bunu gözetmiş görünüyor. Gayet tabii bu strateji Kılıçdaroğlu’nun tamamen Cumhurbaşkanlığı’nı kazanmaya odaklı olmasının bir sonucudur. Bu da CHP’de daha önce görülmüş bir şey değildir.
14 Mayıs’a dair ilk güçlü işaretler milletvekili listelerinde saklı. Bugüne kadar yaptığının tersine adım atan iki liderin ve iki yeni stratejinin yarışı giderek daha merak uyandırıyor.