Bir vasiyet ve bir merak Harvard’da bir Türk bilim merkezini nasıl doğurdu?
Harvard Üniversitesi hocalarından Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil de bizim için olduğu kadar dünya için değerli isimlerden birisi. Hotamışlıgil, Harvard’da bizim için başka bir önemli merkezin de başında… Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi… O merkezde genel olarak obezite ve diyabet araştırmaları olarak tabir edilebilecek değerli bir bilimsel mesai veriyor. Zaman zaman Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi’nden çıkan keşifleri medyada da duyuyoruz. Mesela, Hotamışlıgil ve ekibi en son diyabet oluşumunda kritik rol üstlenen bir hormonu -fabkin- keşfedip, bloke ederek Tip 1 ve Tip 2 diyabeti tedavi etmeyi başardı. İnsanlık için değerli; bunu bir Türk bilim insanı ve ekibi başardığı için bizim ayrıca değerli bir gelişme.
Hotamışlıgil’i tv100’de Candaş Tolga Işık’ın Az Önce Konuştum programında izledim. Herkesin merak ettiği sorulara cevap verdi. Mesela, Harvard Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi nasıl kuruldu? En başta merhum Sabri Ülker’in vasiyeti var. Ailenin çabalarının bir kısmının bilime harcanmasını ve beslenmeyle ilgili bir alanda faaliyet gösterilmesini istiyor. Ardından Sabri Ülker Vakfı kuruluyor. Sonra? Sonrasını Prof. Hotamışlıgil anlatıyor: “Murat Ülker’in bilime olan düşkünlüğü sayesinde bu alana yatırım yapmak istediler.” Yani, sadece bir niyet değil aynı zamanda heyecanı diri tutmak ve insanlığa katkı sağlamak vizyonu da devreye girmiş. Nerede olursa olsun farketmiyor çünkü yine Hoca’nın ifadesiyle “Bilimin ulusu ve uluslararası diye bir ayrımı yok. Nitekim, bizim asıl zenginliğimiz, çeşitliliğimiz. Türk de var, Filistinli araştırma görevlimiz de var. İranlı ve Alman da var. Tüm dünyaya açık bir merkez kurduk.”
Merkez Harvard’da çalışmaların ama bir ayağı da Türkiye’de. Prof. Hotamışlıgil, “Dünyanın bilim güçleriyle geleceği parlak olan bir ağ oluşturmak istiyoruz. Bu yatırım uzun sürüyor. Metabolizma ve yaşam sempozyumu yapmaktaki amacımız da bu. Her toplantımızda kariyerlerine yeni başlamış dört kişiyi daha sonrada Nobel ödülü almış bir kişiyi konuşturuyoruz. Sempozyumlarımızı Harvard’da ve Türkiye’de yapıyoruz” diyor. Bilimin sadece laboratuvar köşelerinde çalışarak olmayacağını ve gelişmeyeceğini de ekliyor.
Hotamışlıgil programda karaciğerli ilgili keşiflerden de bahsetti. Meraklıları ayrıntıları youtube’den izleyebilir ama şu kadarını aktarayım. Sadece bir toplu iğne ucu kadar karaciğerin hücresinden yola çıkarak hücrenin moleküler düzeydeki alt yapısını ve oradaki “yağ üretme tesisi”ni incelemişler. Yapılan işlem, bugüne kadar bu boyutta yapılmış ilk çalışma.
Şimdi başa dönelim… Merhum Sabri Ülker böyle bir hedef koymasa, Murat Ülker bu hedefi kovalayıp geliştirmese ne olurdu? Herhalde Ülker’den bir şey eksilmezdi ama onlar bilimi insanlığın hizmetine yaklaştırma çabasına katılarak herhangi bir büyük şirketin yapabileceğinden fazlasını yapmayı tercih ettiler. Bu değerli hizmeti üzerlerine vazife bilerek Türkiye’yi de bu bilim yolculuğuna dahil etmeyi başardılar.
Bu vesileyle söyleyeyim, 10 yılı aşkın süredir faal olan Sabri Ülker Merkezi önümüzdeki dönem de desteklenecek. Bu sayede belki de obezite ve diyabet, daha hastalık aşamasına gelmeden önlenebilecek.