Beka sorunu nedir; varsa sorumlusu kimdir?
Beka tehlikesi nedir demeden, bir ülkede böyle bir mesele varsa sorumlusunun kim olduğuna cevap bulmak gerekir. Varsayalım beka meselesi var ve ülkenin yarınından endişeliyiz. Yakın zamana kadar böyle bir iddia yoktu; şimdi bizi kim beka tehlikesine düşürdü acaba?
Dış güçler, karanlık odaklar, lobiler, süper güçler, dünyayı yönete beş aile ve elbette onların yerli işbirlikçileri köşe başlarını tutmuşsa… Senelerdir ellerinden geleni yapıyorlarsa… Tam ayağa kalkacakken sanayimizi baltalıyorlarsa… Tam parayı bulacakken dövizi artırıyorlarsa… Tam kalkınacakken bir yolunu bulup şalteri indiriyorlarsa… Tam bilimde, sanatta ilerleyecekken eğitimi kültürü baltalıyorlarsa… Tam zengin ve güçlü ülke olmak üzereyken bir gece ansızın soğanın patatesin, ekmeğin fiyatını artırıyorlarsa… Tam dünyaya hükmedecekken acayip oyunlar kurarak bizi aciz düşürüyorlarsa… Yani, aslında biz mükemmelken, güçlüyken, dünyanın vicdanı, ümmetin umuduyken ve çok şeyi yapabilecekken bir hamleyle bizi durduruyorlarsa…
Peki, biz dünya gücü olma hesabı yaparken kendimizi birdenbire beka tehlikesiyle ve yarınımızdan emin olmayacak halde buluyorsak sorumlusu kimdir?
Hem mükemmel yönetilip hem de türlü oyunlar nedeniyle yoksul, pahalı, parasız ve gençlerin istikbalini “dış güç” memleketlerinde aradığı bir ülke haline gelmişsek sebebi nedir?
Söyledikleri doğruysa; yani, bu perişan halin arkasında “karanlık odaklar” ve emperyalist güçler” varsa, elbette sorumlu iktidar solmalıdır. Dış güçlerin hamleleri karşısında koruyamayıp, ülkeyi enflasyonda, faizde, kurda, cari açıkta, kişi başı gelirde, eğitimde, hukukta, fikir hürriyetinde dünyanın en kötü ülkeleri arasına demir atmaya mahkum eden tablonun sorumlusu başka kim olabilir? Bugünkü tablonun sebebi dış güçlerse, onlarla gereken mücadeleyi veremediği için sorumlu iktidardır. Değilse ve beka meselesi bir propagandadan ibaretse, bugünkü tablonun hem sebebi hem de sorumlusu zaten iktidardır.
Türkiye nasıl bir ülke oldu ki her operasyona açık, her hamleye boyun eğer hale geldi? Ne milli parasını koruyabiliyor ne de güvenliğini. Ne dostu bulabiliyor ne de taviz vermeden ilişki kurabiliyor.
Ülkeni beka tehlikesi içinde olduğunu söyleyen iktidar, şimdi bir kez daha beka tehlikesine karşı ülkeyi korumak vaadiyle nasıl oy istiyor? Bekamızı korumakta başarısız oldukları halde!
Her ülkenin beka tehlikesi olabilir. Eğer, hukuk, ifade hürriyeti, liyakat, ehliyet, ortak akıl, denetim, şeffaflık ve kaliteli eğitim yoksa; yerine bol bol hamaset varsa o ülke geleceğinden endişe duymalıdır. Böyle bir ülkenin geri bırakılması için ayrıca dış güçlerin oyununa gerek yoktur. Kendi kendine her türlü kötülüğü yapan, gerilim, kutuplaşma, ötekileşme dahil bir ülkeyi geriletecek her şeyi kendine reva gören bir ülkeyi durdurmak için kimse hamleye, operasyona ve karanlık planlara ihtiyaç duymaz. Zaten kale boştur, ülke savunmasızdır ve kendi bacaklarından tutarak kendisini aşağıya çekmektedir.
“Gerçek” bir beka tehlikesinden daha beteri kötü yönetimdir. Kötü yönetildiğini inkar ederek tecrübeye, farklı fikirlere ve eleştiriye kulak tıkamak ise en beteridir. Türkiye’nin içinde bulunduğu beka meselesi bundan başka bir şey değildir.
Kimse bu ülkeye eğitimde geri kalması için, ekonomide akıl dışı kararlar alması için, yargıyı siyasallaştırması için, toplumu ikiye bölmesi için, basın özgürlüğünü kısıtlaması için, insanlarını depreme dayanıksız evlerde kaybetmesi için oyun kurmadı.
Başarıları kendine yazmak, başarısızlık ve yenilgileri dış güçlere mal etmek kapalı toplumların işidir ve modası geçmiştir. Potansiyeli ve enerjisi bu kadar yüksek bir ülkeyi komplo ve senaryolarla oyalamak, sloganlarla insanları yanılmak; kötü yönetim gerçeğini gizleyerek, toplumu “dış güçlerin oyunları” yüzünden asla başaramayacakları duygusuna mahkum etmek de büyük haksızlıktır.
Başarısızlığı ve dünyanın gerisinde kalmayı türlü mazeretlerle perdelemek Cumhuriyet’in yüzüncü yılını sürmekte olan bir ülkeye hiç yakışmıyor.