Arayış
Söz konusu olan bir başka parti olsa, bugün sahip olduğu halk desteği ve gücü sayesinde ne sorgulanır ne de taraftarları onun için kaygılanırdı. En büyük oy oranını elinde bulunduran ve lideri en güçlü politik figür olan bir parti için bu kadar tartışma yapılması garip karşılanırdı. İktidara ulaşmayı ve orada kalmayı rakiplerinden çok daha iyi bilen bir partinin hergün kritik edilmesi anlamlı bulunmazdı.
Ama AK Parti, güçlü halk desteği ve iktidar potansiyeline rağmen tartışılıyor, eleştiriliyor ve gelecek adına bizzat taraftarlarının endişesiyle masaya yatırılıyor.
İktidar partilerinin eleştiri odağında olması, en çok politik hikayenin bu partilerden üretilmesi ve elbette geleceklerine dair tahminlerin yürütülmesi normaldir. Yani, özellikle yerel seçimler ve büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesi sonrası başlayan tartışmaların AK Parti için de anlaşılır bir yanı vardır. Ancak, AK Parti ve partinin lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında gelişen eleştirilerin bu durumu aşan boyutları vardır. Bu yüzden ülkenin hala en büyük partisi yeni politik söylem, tarz, tavır ve politika arayışı hissediyor. Bu yüzden de Erdoğan, bu değişim için bazen öneri bazen de eleştirilere muhatap oluyor.
Çünkü artık bir partinin birinci olması ve hatta rakipleriyle arayı açarak kazanması iktidar için yeterli olmuyor. Başkanlık sistemi AK Parti ve Erdoğan’a neredeyse sınırsız bir icraat imkanı sunarken, iktidar olma ve iktidarda kalma garantisini matematik olarak zayıflattı. Eski sistemde yüzde 40’la bile iktidar olmak mümkünken bugün yüzde 50 eksi bir oy yetmemektedir. Nitekim bu yeni denklemin baskısı yüzünden 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2019 Mahalli İdareler seçimlerinde MHP ile ittifak mecburiyeti doğdu. Geçen hafta içinde yapılan 18. Kuruluş yıl töreninde de bizzat Erdoğan tarafından ittifaka bağlılık teyid edildi. Bu şartlarda artık Cumhur ittifakının iktidarını konuşuyoruz.
Ne var ki son yerel seçim ve tekrarlanan İstanbul seçimi Cumhur ittifakının yüzde 50+1 oy için yeterli olup olmayacağı şüphesini güçlü şekilde doğurdu. Buna mukabil muhalefet bloku da yüzde 48-49’a demirlemiş görünüyor. Sadece bir puanın bütün hesapları değiştirebileceği ürkütücü bir denge hali… Gayet tabii, bir dahaki seçime dört yıla yakın bir süre var ve bugünkü verilerin değişme ihtimali yüksek ama iktidar partisiyseniz bu ihtimali pozitif yönde alıp cebinize koymak gibi bir rahatlığınız olamaz.
Şartlar değişir elbette ama ya daha kötü istikamette değişirse ne olacak? Bu soruyu sormak ve düşünmek zorundasınız. Problem varsa -ki öyle görünüyor- şimdiden hamle yapmalısınız.
Nitekim, açık ifade edilmemekle birlikte endişeler iktidar kanadından geliyor. Hatta, bu bahis seçim sonrası alelacele başkanlık sisteminde revizyona gidilmesi gibi yüksek bir seviyeden açılmıştı. MHP Lideri Bahçeli’nin duruma el koymasıyla o tartışma yapılmadan kapandı. Sistem ya da tatbikat… AK Parti’nin problemi görmemiş ve analiz etmemiş olması mümkün değildir. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “toparlanmak, kapı kapı dolaşmak, herkesi kucaklamak, daha çok çalışmak” gibi güç kazandırmaya yönelik mesajları bunu açıkça gösteriyor. Bir arayış var ama görünen o ki Erdoğan bunu panik havası yaratmadan ve kaybedilen bir şey olmadığı duygusunu yayarak sürdürüyor. Henüz etkili bir enstrüman kullanabilmiş değil ama bulunduğu konumda böyle davranmakta haksız sayılmaz. Zira, mesele sadece AK Parti’nin imajı veya kadrolarında yapılacak değişikle sınırlı değil. Erdoğan, bir yandan ülkenin karşı karşıya bulunduğu ciddi ekonomik sorunların acilen üstesinden gelmek, bir yandan da siyasi sahada yaşanabilecek yeni gelişmelerin göğüslemek gibi zor bir mesai ile karşı karşıyadır.
Her ne yapılacaksa, hangi karar alınacaksa bunun sahici, derin ve mutlaka bütün ülkenin dikkatini çekecek kalitede olması zarureti vardır.