Akşener’in vedası
Düşük ve sakin temposuna rağmen Altılı Masa’nın en bariz karakteri ve gücü bir arada kalmayı başarabilmesiydi. Birbirinden fraklı partiler, iktidardan gelen ağır baskılara direnerek bugünlere gelmeyi başarmıştı. Kamuoyunun hız beklentilerini karşılayamadığı zamanlarda bile Masa’nın geri geri dönüşsüz bir noktaya geldiğine kesin gözle bakılıyordu. Partilerin tamamı da bu konuda kamuoyuna söz vermekten geri durmuyorlardı. En iyi politikalar üretilemeyebilir veya en iyi aday belirlenemeyebilir ama Masa asla eksilmezdi; kimse de ayrılmazdı. Problem olabilir, müzakereler zaman alabilir ama altı lider her şartta bir arada kalmaya devam ederdi. Çünkü hem böyle bir güven verdiler, hem de bir noktadan sonra Masa’nın eksilmesi siyaseten Cumhur İttifakı’na ve elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’a avantaj sağlardı. Bunu yapmayacak kadar siyaset biliyorlardı!
***
Erdoğan’ın seçim için en yakalayabileceği büyük koz ve seçim yolunda elde edebileceği en değerli siyasal materyal Altılı Masa’nın, Millet İttifakı’nın dağılması veya eksilmesi olurdu. Bu oldu.
Bir partinin; hele de İyi Parti gibi güçlü bir partinin ayrılması Millet İttifakı’nın başına gelmemesi gereken tek şeydi, bu da geldi.
Böyle bir sonucu tahmin ettiğini söyleyenler olabilir ama siyasi olarak o kadar yıkıcı ve yanlış bir karar ki tahmin edilse dahi gerçekleşmesi yine de şok edicidir. Böyle bir şey ancak siyasi kulis veya senaryolardan bir senaryo olabilirdi. Bir yıl boyunca bütün toplantılara katıldıktan, ortak belgelere imza attıktan ve tam final eşiğine geldikten sonra ayrılmak asla bir seçenek olamazdı. Başlangıçta katılmamak evet, altı ay önce, hatta üç ay önce ayrılmak evet ama bugün son düzlükte masadan kalkmak asla Millet İttifakı’nın tahminleri arasında değildir. Bu saatte, bu geri dönülmez noktada ayrılığı kim tahmin edebilirdi.
Meral Akşener’in uzun süredir “kazanacak aday” üzerinden yaptığı kritik kabul edilebilir elbette ama yıllardır birlikte siyaset yaptığı partileri hedefe koyan, itham eden dil asla anlayışla karşılanamaz. Yanlış ya da doğru; en nihayet üzerinde anlaşılamayan şey adaylık konusudur. Çekincesi olan sadece Akşener değil, başkaları da vardır. O adayı desteklemez yolunuza bakarsınız ama Millet İttifakı’nın birikimini ve dolayısıyla tabanını hedefe koymak bir ayrılık konuşması için fazla olmuştur. Verilen mesajlar en az ittifaktan ayrılmak kadar şoke edicidir. Bu sözlere bakınca, Akşener için Altılı Masa günleri eziyet çektiği zamanlar gibi görünüyor. Aylardır çektiği bir eziyet dün bitmiş oldu!
***
Böylelikle, Türk demokrasisinin ürettiği en iyi işlerden birisi olan “altılı masa” modeli de ağır bir darbe almıştır. Böylesine önemli bir tecrübenin son düzlükte başına gelen ayrılık, siyasi tarihin tartışma konularından birisi olmaya nazmettir. Akşener’in “Tarih mi olacağız, tarih mi yazacağız?” sorusundaki merak ise, kısa süre sonra seçimde cevap bulacaktır.
Peki, İyi Parti’siz ittifak ne yapar? Bir darbe aldığı açık ama en nihayet İyi Parti’nin tabanı keskin muhalif bir karakter taşıyor ve sandıkta tercihleri yine muhalefet olacaktır. İyi Parti’nin Millet İttifakı’ndan ayrılması Cumhur İttifakı’na oy transferi anlamı taşımamaktadır. Ancak, bu ayrılık elbette kararsız ama aklı hala AK Parti’de kalan seçmenin muhalefete geçme eğilimini zayıflatır. Bir partinin eksilmesi Millet İttifakı’nın enerjisini de zayıflatacağı için beş partinin şimdi bunu ikame eden politikalar geliştirmesi gerekecektir.
İttifakta kalan partilerin olup bitene söyleyecek sözleri olabilir. Ama bu Akşener’in kendilerine yönelttiği eleştiri ve ithamları iade etmek şeklinde olmamalıdır. Bunu görmezden gelip ileriye bakmak, muhalefet içi tartışmalarla vakit kaybetmemek isabetli olacaktır.