Ne yapsan kabahat
32 kısım tekmili birden maceraların her gün yaşandığı bir ülke Türkiye.
Burası ne Finlandiya, ne Moğolistan, ne de Kanada.
Burası hususî bir ülke, burası Türkiye.
Doğudan daha doğu, batıdan daha batı varoluşlar yanında, dünyayı aşırı umursamayan tiplerle birlikte, dünyanın içine doğru her gün sıkı yürüyüşler yapanlar da burada.
Ayrıca iç dinamiklerden beslenen değişik bakışların da zihinsel patlamalar yaptığı bir ülke burası.
Somut bir olay karşısında bile birbirine çok ters duruşlar bu ülkenin değişmez gerginlik alanları olarak her gün, her olayda yeniden zuhur eder. Olan demişim pardon olmayan konusunda bile gerginlik çıkar.
Sözgelimi Corona virüsü olayı…Resmî kanalların, yani Sağlık Bakanlığı verilerinin bu konuda otorite olmasından daha doğal bir şey olamaz değil mi? Ama kızın ayağı öyle değil, perdeli. Neymiş, çünkü Bakanlık vakaları gizliyormuş, sansürlüyormuş. Her yerde varmış da bizde nasıl olmazmış?
Bilemiyorum, ben yoruldum galiba böyle durumlarda konuşmaktan.
Çatışma olur, bir grup der ki “neden savaşıyoruz ne işimiz var bla bla bla…”
Ateşkes yapılır, yine aynı grup “neden savaşmıyoruz rö rö rö…”
Herkesi mutlu edecek anlık politikalarımız yok Matmazel.
Sizi kırk yıldır olduğu gibi yine memnun edemedik Monsieur.
Burası Türkiye. Burada sinirlerin sağlam değilse, güzel müzikler dinleyip su içerek, çiçek koklayarak, resimlere bakarak yaşayıp gitmenin bir yolunu bulacaksın bayım.
Bulamadın mı yandın. Her gün kırk kişi “hişt” dese de işin zor.
Dere’de birkaç güzel dakika
Selçukî başkentimiz Konya’daydım.
Şehrin o bilinen atmosferinin girdi çıktılarına ufak ziyaretler yaparak kendimi birazcık güncellemeye çalıştım.
Dostum ve mihmandarım Cuma vakti Dere’ye gidelim, dedi. Her zamanki gibi hay hay dedim. Güneşli güzel bir öğle vakti Meram üzerinden Dere mahallesine girdik eski bir kasaba resminin içine girer gibi.
Girdiğimiz küçük mescidde cemaatin çoğunluğunu cıvıl cıvıl çocuklar oluşturuyordu.
İmam Efendinin mikrofon olmadan okuduğu hutbeyi dinlerken onyıllardır mikrofonsuz hutbe dinlemediğimi farkettim.
Sonra çocuklardan biri kamet getirdi ve namaz eda edildi.
Çıktığımızda dünya biraz daha genişlemiş gibiydi.
Bundan sonra Konya’ya geldikçe Dere’ye dalmaya çalışacağım. Bir Sille değil ama başka bir hoş belde olarak zihnimize kaydettik Dere’yi.
Savaş ve barış
Tarihimiz savaş ve barış anlaşmaları ile dolu.
Şu var ki yaptığımız anlaşmaları bozan hep karşı taraf oldu.
Şimdi yeniden bir ateşkes anlaşması imzalandı. Daha dün yapılan anlaşmaları kim bozduysa, bunu da onlar ihlâl edecek.
Kuşku duymuyor ve her şeye hazır olmak dışında aklıma bir şey gelmiyor.