Corona günlerinde tutarsızlık
Bazı zamanlar görüşler keskinleşir, sis dağılır, düşünceler ve eşya netleşir.
Bahar Kalkanı harekâtı böyle zamanlardan biri.
Türkiyemizin başından beri kılı kırk yararak yürüttüğü siyasetin gelip dayandığı noktada çatışma başladı.
Müzakere ve diplomasi sürüyor gibi gözükse de kendi halkının üzerine varil bombaları yağdırmaktan çekinmeyen rejim ve hâmi/işbirlikçilerinin bu tutumları varoldukça cephedeki sıcaklık sürecek gibi gözüküyor.
Orada otururken anlaşma yapıp söz verdiği diplomasi masasını cephede deviren ayılar, tilkiler yanında cephedeki fiilî durum devam ederken memleket içinden irili ufaklı hançerlerin çekilivermesi şaşırtıcı değil.
Kimi sıfır bilgiyle moral bozmaya çalışıyor, kimi gazeteci olarak bir gerçeği yamultmaya çalışıyor, kimi bilmem ne belâ.
Çakalların, sırtlanların da vardır tabiatta bir vazifesi ama bazı zamanların varoluş atmosferi bazı toleransları yok eder.
Kapıların açılması ile birlikte batı sınır kapılarına akın eden mültecîler ise toplumdaki bir yığın yeni haşeratı ve içlerindeki ufuneti görme imkânı doğurdu.
Düpedüz ırkçılar birden hümanist mi oldu?
Batı, hümanist batı ellerinde çiçeklerle mi karşıladı mültecîleri?
Buyrun, şimdi kapılarınıza dayanan bu insanların tepelerine atılan bombaların hepsi sizin fabrikalarınızda üretildi. Yüzünüzü çevirmeyin, jiletli dikenli telleri yükseltmeyin, arkadan ateş edip onları öldürmeyin. Yüzleşin.
Tutarsızlığı anlarım ama bu kadarını kaldırmak zor.
Elektronik harp sahasında önemli atılımlar yapan, savaş hukukunun bütün ahlâki kurallarına uyan şeffaf bir ülke görüyoruz sahada: Türkiye!
Saha gerisinde ise değişik çarpıtmalar, yanıltmalar ve algı oluşturma çabaları.
İstikbâl göklerdedir ama yerde Selçuk’lar varsa.
İçeride ve dışarıda zombilere teslim olmayacağız.
Bugün Meclis’teki tarihî oturumun hayırlara vesile olmasını dilerim.
Tutarlıyız. Corona günlerinde de.
İslamofobi ve Çocuk
İslamofobi terimi ilk olarak 1991 yılında İngiltere Runnymede Raporunda ortaya konmuş, ve Müslümanlara karşı temelsiz bir düşmanlık besleme, onlardan korkma ve onları sevmeme şeklinde açıklanmıştır. Dünyadaki terör saldırıyla Müslümanların ilişkilendirilmesi, medyadaki algı yönetimiyle beraber, İslam düşmanlığı pompalanmakta ve dünyada Müslümanlara karşı derin bir önyargı oluşturulma çabalarına devam edilmektedir. 11 Eylül saldırılarında önce ve sonra İngiltere’deki gazete haberlerine baktığımda Müslümanlar hakkında yapılan haberlerin negatif içeriklere dönüştüğü görülmektedir. Avrupa ve Amerika’daki İslam düşmanlığı konusunda bu tarih bir dönüm noktası olmuştur. Daha sonra bir kaç yıl arayla İspanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Amerika’da gerçekleşen saldırılar İslamla ilişkilendirilmiş, çeşitli raporlarda belirtildiği üzere Avrupa ve Amerika’da müslümanlara karşı nefret suçlarında büyük artış gözlenmiştir. Ayrımcılıkla beraber nefret körüklenmiş sözlü, fiziksel saldırıların yanı sıra bazı Avrupa ülkelerinde Müslümanların özgürlükleri kısıtlanma yoluna gidilmiştir. Avusturya’da camilerin kapatılması, Fransa’da başörtü yasağı bu kısıtlamalara örnek gösterilebilir.
İslam korkusu oluşturulmaya çalışılırken çocuklar bunun neresinde duruyor?
İngiltere’de yaşayan şu an üniversiteyi bitirmiş ve iş hayatına atılmış bazı arkadaşlarımla konuştuğumda kendi çocukluk dönemlerinde Müslüman olduklarından ötürü hiç sorun yaşamadıklarını, son yıllarda özellikle 2016 yılında Brüksel saldırısından sonra okullarda kendi kardeşlerinin Müslüman olmalarından ötürü okul zorbalığına maruz kaldıklarını dile getirdiler. Beyaz tenli Müslümanlara göre Somali veya Pakistan uyruklu daha koyu tene sahip kimselerin daha fazla tepki çektiğini vurguladılar. Bunun yanı sıra Müslüman olduğumdan ötürü hiç yabancılık çekmedim, ayrımcılığa uğramadım, ya da islam düşmanlığına maruz kalmadım diyen arkadaşlarımın da sayısı bir hayli fazla.
Gamze Özdemir- Çeto