Zirvenin önemli bir sonucu
Pazartesi günü Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen üçlü zirvede ve öncesindeki ikili görüşmelerde nelerin konuşulduğunu bilmiyoruz. İdlip konusunda yeni bir mutabakat oluştu mu, Türkiye’nin de katılacağı bir ortak ya da koordineli harekat yapılır mı diplomasinin doğası gereği belirsiz. Yapılan açıklamalardan, ortak deklarasyondan kanaat oluşturmak zor. Rusya, İran ve Türkiye Cumhurbaşkanları da İdlip hakkında birbiriyle çok örtüşen şeyler söylemedi. Görüş farklılıklarının sürüyor olma olasılığı güçlü.
Belli olan üç ülke arasındaki işbirliğinin süreceği, sorunun yönetiminde tarafların temel çıkar ve beklentilerine hassasiyet gösterilmeye devam edileceği. Astana süreci kapsamında gerçekleşen bu beşinci buluşmanın en bariz sonucu ise Suriye sorunun artık yeni bir evreye girdiği, Türkiye ile Suriye’nin birbirlerine az da olsa yakınlaştığı. Ruhani’nin Adana mutabakatından bahsetmesi Türkiye ile Suriye arasında bir süredir yazdığımız, olması gerektiğini söylediğimiz yeni bir açılıma işaret ediyor.
***
Görünen o ki Suriye Türkiye’nin çıkar ve beklentilerine karşı dikkatli olmaya başladı ya da dikkatli olmayı İran ve/veya Rusya’nın baskıları sonucunda kabul etti. Aksi takdirde daha önce de Putin tarafından hatırlatılan 1988 Adana Mutabakatının bir kez daha kameraların önünde gündeme getirilmesi mümkün olmazdı. Anlaşılan iki ülke PKK/PYD karşıtlığında yakınlaşacak, böylece de PKK/PYD Türkiye kadar, hatta belki Türkiye’den de çok Suriye’nin sorunu olacak.
Suriye’nin politikasının değiştiğine, Türkiye ile yakınlaşmaya hazır olduğuna işaret eden tek gösterge de Ruhani’nin konuşması değil. Pek çok habere yansıdığı gibi Suriye rejimi BM Genel Sekreteri’ne yazdığı bir mektupla SDG’yi, yani aslında PYD’yi “ayrılıkçı terörist milisler” olarak tanımladı. SANA haber ajansının aktardığına göre Şam bu “milisler” tarafından ele geçirilen topraklarını kurtaracağını ilan etti.
Daha önce yakın işbirliği içinde oldukları PYD’ye karşı olan bu politika değişikliğini sadece Amerika veya İsrail karşıtlığına bağlamak yeterli olmaz. Muhtemeldir ki arabulucular vasıtasıyla Suriye Türkiye’nin beklentilerine hitap eden bir politika geliştirdi, Türkiye de Esad rejimine karşı tutumunu gözden geçirmeyi, ilişkileri aşamalı olarak normalleştirmeyi kabul etti.
Yaşananlar düşünüldüğünde ve Türkiye’den bakıldığında böylesi bir değişimi kabullenmek zor. Nihayetinde yüzbinlerce insanın ölümünden, milyonlarcasının yerinden edilmesinden, işkencelerden, varil bombalarından ve daha pek çok şeyden doğrudan sorumlu olan bir rejimden söz ediyoruz. İdeal olanı Esad ve yakın çevresinin hesap vermesi, mesela Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması olurdu. Ama bu ne yazık ki (şimdilik kaydıyla da olsa) mümkün değil.
Ne Amerika’nın ne de Avrupa’nın böyle bir niyeti var. Fransa ilişkileri geliştirmek için şimdiden çaba harcamaya başladı. ABD’nin derdi ülkedeki varlığını korumak, Rusya ve İran’ı dengelemek, İsrail’in güvenliği için Suriye’yi askeri ve siyasi olarak hep zayıf tutacak bir formül bulmak. Obama Esad’ın işlediği suçlar bir süre sonra ilgilendirmemeye başladı, Trump’ı ise hiç ilgilenmedi. Avrupa’nın geri kalanı derseniz Esad’dan ziyade mültecilere odaklanmış halde.
***
Türkiye’nin adaleti sağlamak için tek başına hareket etmesini beklemek de kabul edelim ki gerçekçi değil. Rusya’nın 2015 yılında soruna aktif müdahalesi tüm dengeleri değiştirdi. Türkiye yaşanan ilk büyük gerilimden sonra Rusya’ya rağmen Suriye sorununun seyri üstünde söz sahibi olamayacağını gördü. Zaten çok geçmeden de Astana Süreci başladı. Ankara beklentilerini optimum düzeyde tutarak, ekonomiyle siyaset arasında köprüler kurarak hayati diye gördüğü çıkarlarını korumayı başardı.
Sivil halkın daha fazla zarar görmemesi, daha fazla insanın ölmemesi, istikrarsızlığın daha fazla yaygınlaşmaması, mültecilerin evlerine ya da kendileri için yaratılacak yeni yerlere dönebilmesi, Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderebilmesi ve Amerika’nın PYD/PKK’ya olan desteğini kesmesi için sorunun bir an önce çözüm yoluna girmesi gerekiyor. Anayasa Komitesi’nin çalışabilecek olması önemli bir aşama. Ama asıl büyük aşama Türkiye ile Suriye’nin yeniden konuşabilmesi olur…