Yeni yılda yeni riskler…

Türkiye dış politikası açısından bakıldığında 2024’de bana başarılı bir performans sergiledi. Yakın çevresindeki iki savaşa taraf olmaktan kaçındı. Amerika’yla olan sorunlarından bazılarının çözümü yolunda aşama kaydetti. Avrupa’yla ilişkilerini çok taraflılıktan çıkartıp ikiliye indirgedi. Almanya, İtalya, İspanya, Yunanistan ve tabii ki Macaristan’la özel işbirlikler geliştirdi. Afrika açılımı giderek daha kapsamlı hale geldi. Türk dünyasıyla bağlantılar daha da güçlendi.

Hepsinden önemlisi 13 yıllık Suriye iç savaşının sona ermesinde, Esad rejiminin çökmesinde ve İran’ın ülkedeki resmi varlığının bitmesinde Türkiye aktif rol oynadı. Eğer askeri gücünü, diplomatik aklını ve “Bahçeli Açılımını” doğru dozda kullanıp, zeminde karşılık bulabilecek gerçekçi hamleler yaparsa, ki yapacağa benziyor ve şimdiye kadar yaptıkları umut vaadediyor, PKK’nın da Türkiye için tehdit olmaktan çıkartılması mümkün.

Trump Yönetiminin Ukrayna savaşını bitirmek için gerçekten çaba harcayacağını, Kıbrıs sorununun bu yıl da sorun olmadan yönetilebileceğini, Ermenistan ya da Gürcistan kaynaklı ciddi bir bölgesel kriz çıkmayacağını, ABD’yle ilişkilerde Suriye dahil ilerlemenin süreceğini varsayarsak ve Gazze’deki kıyımın bölgesel bir çatışmaya yol açmadan bitme ihtimalinin güçlü olduğunu düşünürsek, geriye öngörülebilir risk olarak bir tek İran kalıyor.

Çünkü İran rejimi bir yandan İsrail karşısında yaşadığı yenilgiyi, diğer yandan da Suriye’den çıkartılmasını hazmetmekte zorlanıyor. Türkiye’yi askeri anlamda hedef almaları çılgınlık olacağı için de yumuşak gücünü, ikna kabiliyetini kullanmaya, uyuyan hücrelerini, yılların yatırımını uyandırmaya, onlar üstünden siyaset yapmaya, hiç olmazsa intikam almaya çalışıyor. Suriye’deki görece istikrar ve huzuru bozmaya, yeni rejimi sert tedbirler almaya zorluyor.

Hedef belli ki bir Alevi-Sunni çatışması çıkartmak ve bunu mümkünse tüm bölgeye yaymak. Daha önce başta Bahreyn ve Suudi Arabistan olmak üzere başka yerlerde denediklerini muhtemelen Türkiye’de de tekrarlamak. Ayrıca yine PKK’ya yatırım yapmak isteyebileceklerini, Türkiye’nin siyonistler ve emperyalistlerle işbirliği yaptığını söyleyebileceklerini unutmamakta ve nükleerleşme arzularını ciddiye almakta yarar var.

Bizim hem bunlara müsade etmememiz hem de İran’la doğrudan zıtlaşmaktan, hasım muamelesi yapmaktan kaçınmamız gerekiyor. Doğrusunu isterseniz bu işin de tarihe mal olmuş mucizevi bir formülü yok. Bir yöntem bizi karşılarına almalarının kendileri için talihsizlik olacağını, yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını yakından takip ettiğimizi özellikle dini lider katında bilmeleri ve anlamalarını sağlamak olabilir.

Bir başka yöntem de özellikle Türkiye’de hitap edecekleri kesimlere iktidarın daha önce hitap etmesi, beklenti ve sorunları konusunda hassasiyetini ifade etmesi olur. Belki Rusya’sız yeni bir Astana Süreci de ikili ilişkilerin kazasız belasız yönetilmesi için fayda sağlar. Biraz düşünmeye sevk edebilirsek Körfez ülkeleri yetmiyormuş, İsrail’le başları yeterince belada değilmiş, sanki Trump Amerika’da iktidara gelmiyormuş gibi bir de Türkiye’yi karşılarına almanın anlamsızlığını kavrarlar.

Görmeleri gereken Türkiye’nin İran’da rejim değişikliği gibi bir ajandası olmadığı, istikrarını ve refahını önemsediği, işbirliği yapmak istediği, en zor anlarında yanında durduğu. Şimdi de Suriye’den çekilmelerinde kolaylaştırıcı rol oynadığı, Şam’daki büyükelçiliklerinin yağmalanmasının önüne geçtiği. Ama kendisine ya da Suriye’de kurulmasına katkıda bulunduğu düzene müdahale etmeleri halinde tavrının değişeceği.

Umarım İran en kısa zamanda devrim ihracı mantığının iflas ettiğini, bölgesel hegemonya kurma çabalarının akamete uğradığını, 7 Ekim 2023 gibi teşebbüslerin tüm Müslüman dünyayı kendi liderliklerinde birleştirmeye değil insan kıyımına ve İsrail’in genişlemesine, müttefiklerinin yıpranmasına yol açtığını, Ürdün’ün bile İsrail’e attıkları füzeleri, dronları vurduğunu idrak ederler. İçlerine dönerler, ekonomilerini düzlüğe çıkartmaya, enerji kısıntılarını azaltmaya çalışırlar.

Fakat Türkiye’nin yine de benim ve benim gibi insanların temennilerine güvenmemesinde, İran rejiminin elindeki tüm imkanları kullanacağını varsaymasında yarar var. İran’la nasılsa başkaları uğraşıyor deme lüksümüz korkarım son Suriye yenilgisinden sonra iyice azaldı. İran Türkiye’yi Suriye ve/veya kendi üstünden zorlayamazsa Kafkaslar’da durdurmak için çaba harcayacağa, Irak’la yakınlaşmasını engellemeye çalışacağa benzer. Yanlıyor olma ümidi ve huzurlu bir yıl dileğiyle…

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum