Robotlar tez yazınca…

Akıllı aletler giderek hayatlarımızın ayrılmaz parçası olmaya başladı, her yerimizi sardı. Arabalarımız kendi kendine fren yapabiliyor, park edip, öngördüğünüz bir hızda gaza ya da frene basmadan gidebiliyor. Çok yakında ona bile gerek kalmayacak, araçlarımız hız limitine müdahalesiz uyum sağlayacak.

Zaten telefonlarımızdaki navigasyon uygulamaları alışkanlıklarımızı hesaba katarak eve ve işe kaç dakikada, nereden ulaşabileceğimizi söylüyor. Bilgisayarlarımız bizi parmağımızdan ya da yüzümüzden tanıyor. Arama motorları çeviri yapıyor. Bankalarımız müşterilerini sesiyle tanır hale geldi. Yani makine zekâsı pek çok açıdan hayatımızı kolaylaştırdı.

Ama galiba biraz fazla kolaylaştırdı. Artık öğrencilerin araştırma yapıp, okuyup ve çalışıp ödev ya da tez yazmasına gerek kalmadı. Telefonlarına indirecekleri ücretsiz bir uygulamaya tezlerini yazdırabilecekler. Şimdilik sadece İngilizce için sunulan bu hizmet eminim yakında Türkçe dahil pek çok dilde bulunacak, uygulamaya verilen parametreler içinde mükemmele yakın tezler yazılacak.

Henüz yapay zekâ imzalı bir tez örneği görmedim ancak Guardian’da yazdığına göre Elon Musk’ın fonladığı OpenAI Foundation tarafından geliştirilen ChatGPT adlı uygulama öğrenciler için öylesine güzel ve tutarlı tezler yazmaya başlamış ki İngiltere’de üniversiteler komisyonlar toplayarak bu programın değerlendirme sistemleri açısından ne anlama geldiğini sorgulamış.

Haberi derleyen gazetecinin konuştuğu uzmanlar uygulamanın “oyun değiştirici” olduğu konusunda ısrarlı. Tedbir alınması gerektiği vurguluyorlar ki tedbir gerçekten de şart. Alınmazsa eğitim kalitesinin her yerde daha da düşmesi, özellikle bizim gibi ülkelerde konusuna hiç hakim olmayan master ve doktoralı insanların sayısının geometrik olarak artması kaçınılmaz.

Daha da korkuncu akademik ilerlemenin yapay zekâ makaleleriyle sağlanması, akademik yetkinliğin iyice ortadan kalkması olur. İntihal orantısal olmaktan çıkar total hale dönüşür. Bir grup programcının yarattığı ve kendi kendine de öğrenebilen uygulamanın sorduğu birkaç soruya verilen cevaplarla üretilen makale ve/veya kitap benim diye sunulur.

Belki intihal programcıları ileride buna karşı da bir yöntem geliştirir. Muhtemelen YÖK ya da Üniversiteler Arası Kurul da konuyu masaya yatırır, doçentlik sınavlarını yeniden gündemine alır, profesörlük raporlarının yazılma biçimlerini gözden geçirir. Tez savunmalarının teknik ve taktik açıdan nasıl yapılması gerektiği konusunda detaylı bir el kitabı hazırlar.

En radikal tedbir ise yapay zekanın yasaklanması değil eğitimin içine dahil edilmesi olur. Nasıl yapılacağı, günün gerekleriyle geleceğin beklentilerinin hangi yöntemlerle dengeleneceği konusunda doğrusu hiçbir fikrim yok. Fakat teknolojinin ilerlemesinin karşısında olmaktansa içinde olmanın daha doğru olacağına inanıyorum.

Belli ki yapay zekanın gelişimini durdurmak imkânsız. Sadece düşünen, karar veren konuşan değil fiziksel ve duygusal özellikleri açıdan insana benzeyen “makinalar” yapılıyor. Bu makinaların yakın bir gelecekte biyonikleşmesi, hatta yapay deri ve etle biyolojikleşmesi bekleniyor. Tıpkı bizler gibi hissedebilecekleri, hüzünlenip sevinebilecekleri söyleniyor.

Felsefeciler bir süredir hisle birlikte insanla makina arasındaki ayrımın kalmasının doğuracağı sorunları tartışıyor, bir yandan insanların diğer yandan “makinaların” birbirine karşı sorumlu olacağı bir düzenin yaratılıp yaratılamayacağını konuşuyor. Hukukçular cezai ehliyet konusunu, kendi kendine öğrenen, otonom hareket eden robotların ve programların çıkartabileceği sorunları işliyor.

İktisatçılar verim artışıyla istihdam ikilemi arasında sıkışmışa benzer. Kimi refah artar diyor, kimi ekonomi çöker. Akıllı makinaların insanlık için iyi şeyler yapacağını söyleyen de var, mesela iklim krizini aşmak için tüm insanlığı yok etmeyi düşünebileceğini söyleyen de. Teknoloji daha fazla ilerlemesin diyenlerin sayısı da hiç az değil.

Fakat kim ne derse desin teknolojik ilerleme tüm dünyayı yeni bir evreye taşıdı. Söz konusu olan bilimkurgu roman ya da senaryolarının yarattığı sanal gerçekliğin veya Metaverse avatarlarının çok ötesine bir şey. Değişim hayatımıza, hayatımızın akışına, gelecekte nasıl yaşayacağımıza, hangi gerçeklikle baş edeceğimize ilişkin meydan okumalar içeriyor. Güvenliğimizi, esenliğimizi ilgilendiriyor.

ChatGPT bu köklü değişimin sadece küçük fakat önemli bir parçası. Onun yarattığı soruna tek başına çare üretirsek, yasakla geçiştirirsek olasıdır ki büyük değişimi, bazılarına göre insanlık evrimininin dördüncü aşamasını kaçırırız. Guardian’a konuşan Swansea Üniversitesi’nden Michael Draper’in söylediği gibi yapılması gereken sanırım bu teknolojiyi reddetmek yerine kucaklamak.

Unutmayalım ki yapay zekâ bize de lazım. Mutfak robotlarımız için de gerekli, güvenliğimiz için de. Amerika, Rusya ya da başka bir ülke otonom hareket edebilen insansız hava araçları, gemiler yapacaksa bizim de yapmamız şart. Benzeri eğitim için de geçerli. Onlar yapay zekayı kullanacaksa kuralları ve sınırları dahilinde biz de kullanmalıyız.

Ama galiba ondan önce de ne olduğunu anlamak, daha doğrusu hissetmek için çaba harcamalıyız. Benim önerim 2013 yapımı “Her” ve 2018 yapımı “Zoe” filimleri. Daha önce de önerdiğim için detaylarına girmeyeceğim iki film de yapay zekayı bize tehdit olmanın ötesinde bir mantıkla anlatıyor, insanın “makinaya” aşık dahi olabileceğini gösteriyor…

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum