YSK, AK Parti’ye ve demokrasiye tuzak kurdu
36 günlük bir belirsizlikten sonra nihayet Yüksek Seçim Kurulu (YSK) İstanbul seçimini iptal etti. İstanbul seçmeni duygusal anlamda yaşadığı bunca eziyetin ve yorgunluğun ardından böyle bir iptal beklemiyordu. Açıkçası ben de, ilk günden yani 31 Mart gecesinde yaşanan sandık kaosundan itibaren hiçbir hukuki gerekçesi olmayan seçim iptalinin mümkün olamayacağı kanaatindeydim.
Çünkü böyle bir kararın doğrudan seçmen iradesine müdahale niteliği taşıyacağına inanıyordum. Ama sonra ilerleyen süreçte meselenin hukuki argümanlardan çok, siyasi bir hesaplaşma üzerinden yürütüldüğü ortaya çıktığında işin bu noktaya geleceği anlaşılmıştı. Aslında AK Parti itirazını yaptığı ilk günden itibaren topluma hiçbir hukuki gerekçe sunamadı, dosyasındaki “kısıtlı seçmen” ve “KHK’lı seçmen” iddiaları süreç içinde çöktü, elde kala kala sandık kurullarının oluşumuyla ilgili iddia kaldı. Ve YSK da bu iddia üzerinden iptal kararı verdi. Ancak hemen belirtelim, YSK’nın gerekçesi hukuk açısından yüz kızartıcı bir durumdur. Nasıl bir hukuk anlayışıysa büyükşehir başkanının seçiminde ‘usulsüz’ kabul edilen kurullar, aynı zarfın içinde yer alan meclis üyeleri, ilçe belediye başkanları ve muhtarlar için ‘usulsüz’ kabul edilmiyorlar. Kimse kusura bakmasın, bunun anlamı halkın aklıyla alay etmektir... Hukuku yok sayan, millet iradesiyle alay eden bu karara, 23 Haziran’da İstanbul seçmeni tarafından nasıl bir cevap verileceğini hep birlikte göreceğiz.
Artık sokaktaki insan bile biliyor ki bu kararla Türkiye’de hukuk iptal edilmiştir ve demokrasi ağır yaralıdır. Ancak benim bu süreçte anlamakta zorluk çektiğim; AK Parti’nin neden böyle bir sonuçtan mutlu olduğudur... Ne yalan söyleyeyim YSK’nın iptal kararını duyar duymaz, “Eyvah YSK AK Parti’nin ve demokrasinin altını oyuyor” diyerek hayıflandım. Şunu açık yüreklilikle ifade edelim, bu karar AK Parti’yi millet nezdinde çok zor bir durumda bırakmıştır. Kişisel olarak hiçbir zaman komplo teorilerine itibar eden birisi olmadım, ama insan bazen ister istemez “Acaba bu işlerin arkasında bilmediğimiz bir güç var da, AK Parti’yi bitirmek için böyle oyunlar mı tezgahlıyor” diye düşünmeden edemiyor. Herhalde hiçbir siyasi parti, özellikle de AK Parti gibi yıllarca milletin teveccühünü kazanarak bugünlere gelmiş bir parti kendi itibarını zedeleyecek böyle bir karardan mutlu olmaz. Bu çerçevede MHP lideri Bahçeli’nin seçimin iptali konusunda bu kadar coşkulu olmasından bile huylanmıyorum desem yalan olur.
Zira bütün bu olup bitenler kelimenin tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır. Türkiye’nin demokrasisine, ekonomisine ve siyasi istikrarına zarar vereceği çok net bir şekilde ortadayken ve de hiçbir hukuki dayanağı olmadan böyle bir karar vermek akıllara zarar bir durum. Nitekim DW Türkçeye kararın hukuki boyutunu değerlendiren Anayasa hukukçusu Prof. Ergun Özbudun, hem AK Parti hem de MHP tarafından YSK’daki hukukçuların “baskı altına” alındığını ve bu baskının düzenli bir şekilde uygulandığını öne sürerek “Başka türlü bir karar beklemiyordum zaten. Türkiye’de yargı bitmiştir. Bunu da her vesileyle görüyoruz. Türkiye “hukuken belirsiz” bir atmosfere sürükleniyor” diyor.
Maalesef YSK verdiği bu iptal karıyla, Türkiye’yi siyaseten bir belirsizlik koridoruna sürüklemiştir. YSK hukuka hile yaparak, sadece siyasi kaygılarla verdiği bu kararını Türkiye toplumuna ve dünyaya nasıl izah edecek doğrusu çok merak ediyorum.
Yani YSK Türkiye’ye dönüp Şöyle mi diyecek: “Ey millet, tamamen YSK’nın ve siyasi iktidarın idari tasarrufunda olan sandık kurullarının oluşmasında bir takım usulsüzlük yaptık ve sonunda seçmenleri cezalandırmaya karar verdik, bizi affedin.”
Böyle bir komedi olabilir mi? Ama ne yazık ki Türkiye’nin bugününe ve geleceğine zarar vereceği aşikar olan bir kararın altına imza atılmıştır. Öyle anlaşılıyor ki bundan sonra dolar zirve yapıp Türk parası değer kaybettiğinde, zaten kriz içinde olan ekonomimiz daha da kötüleştiğinde, dünyada Türkiye’nin itibarı her zedelendiğinde, YSK’da elleri demokrasiye karşı kalkan 7 üyeyi bolca anmaya devam edeceğiz.