Ravel’i, Dede Efendi’yi dinlerken itikadım tehlikeye girer mi?
Bilindiği gibi koronavirüs salgını yüzünden dünyada milyonlarca insan geçici bir süre için evlerine hapsoldu. İşte bu günlerde Fransa Ulusal Orkestrası çok önemli bir sanatsal etkinliğe imza attı. Sanatçılar internet üzerinden bir araya gelerek Ravel’in İspanyol dansı olan Bolero’yu çaldılar. Çalınan enstrümanlar, daha sonra montajda birleştirilerek bir bütün haline getirildi.
Dünyanın en tanınmış klasik müzik parçalarından biri olan Bolero’nun bu sıra dışı yorumu, Şef Didier Benetti tarafından farklı bir versiyona dönüştürülmüş. Bu çalışma YouTube’a yüklendiği 29 Mart’tan bu yana bir milyondan fazla görüntüleme almış. Kemancı David Riviere, “Bu sanal bir birleşme, ‘Bulut’ üzerinde toplandık” derken, Radio France’a konuşan müzik direktörü Michel Orier, karantinaya işaret ederek, “Çalışmamak korkunç. Ancak bu hareketli video ile halka ‘Hala sizin için oradayız’ demek istedik” yorumunda bulunmuş.
Bu haberi okuyunca müthiş heyecanlandım ve Bolero’yu bir kez daha huşu içinde dinleme ihtiyacı hissettim. Aslında bu ifadeleri kullanırken biraz tedirginlik de yaşamıyor değilim. Zira bu ülkede artık her şey “yerli” ve “milli” şablonları üzerinden değerlendirilir hale geldiği için, müziğin evrensel sesini dinlerken, ya da bu konuda coşkulu bir cümle kurarken çok rahatlıkla “dış güçler”in yerli işbirlikçisi olabilirsiniz...
Ama ben her şeyi göze alarak Mozart’ın o olağanüstü senfonilerinden birini baştan sona sabırla dinlemeyi, Vivaldi’nin “Dört Mevsimi”ne ya da Ravel’in Bolero’suna ıslıkla eşlik etmeyi tercih ediyorum.
Açıkçası Türk musikisinin büyük ustası Dede Efendi’nin bestelediği,
/Bir gonca femin yâresi vardır ciğerimde
Ateş dökülürse yeridir ah serimde
Her lâhza hayalî duruyor didelerimde
Takdire nedir çare bu varmış kaderimde/
şarkısını veya Beethoven’ın Ay Işığı Sonatını dinlerken itikadımın tehlikeye gireceği kanaatinde değilim.
Bu yüzden dış güçlerin adamı olmayı da göze alarak hüznümü, sevincimi içinde gül ve kastanyetin büyülü raksını barındıran Ravel’in Bolerosu’na teslim ediyorum.
Bilindiği gibi Bolero farklı seslerle, farklı çalgılarla ortaya çıkan muhteşem bir eser... Galiba yaşayabilenler açısından Bolero hayatın kendisi. Eğer coşkuyu hissedebilirsek, hayatın tekdüzeliğini nasıl çeşitliliğe dönüştürebileceğimizi de kanıtlamış oluruz aynı zamanda.
Esas itibariyle Bolero bir dans müziğidir. Nice eserlere ve hayatlara adeta ilham kaynağı olmuştur. Ayrıca pek çok film müziğinin teması, pek çok dansın ritmi olmuştur.
Sınırlı biçimde, sınırlı melodi, armoni ve ritimde işlenmiş bir eser olan Bolero’daki tek değişiklik orkestra tınısındadır. Eser içindeki her tekrarda, topluluğa yeni bir çalgı katılır ve ses bileşiminin rengini değiştirir. Eserin sonuna doğru beklenmeyen bir modülasyonla gerginliğin birikimini boşaltır ve parça biter. Ravel, tek bir melodiden oluşan parçada, değişen orkestra renklerini kullanan ve alçaktan başlayan ses düzeyini 15-16 dakika içinde en yükseğe ulaştıran yorumu ile usta ve cesur bir besteci olduğunu kanıtlamıştır.
Bugün kendinize bir iyilik yapmak isterseniz, açın Ravel’in Bolero’sunu ve camlara vuran yaz yağmuru eşliğinde kendinizi dinleyin. Ve o anı derinleştirmek için de sırasıyla Yahya Kemal’den, Haşim’den, Necip Fazıl’dan, Nazım’dan, Sezai Karakoç’tan, Orhan Veli’den, İsmet Özel’den, Ataol Behramoğlu’ndan, Can Yücel’den, İlhan Berk’ten, Cemal Süreya’dan, Ece Ayhan’dan, Turgut Uyar’dan, Gülten Akın’dan ve daha pek çok şairimizden şiirler okuyun.