Hegemonik demokraside hep muhalefet suçludur
Demokrasi kültürünün olmadığı toplumlarda otoriter ve popülist politikalara yönelen iktidarlar, ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar her alanda başarısızlıklarının üstünü örtmeye, dikkatleri başka yönlere çekmeye çalışırlar.
Peki neden?
Çünkü bu tür toplumlarda iktidarda kalabilmek ancak “biz” ya da “onlar” argümanı üzerinden toplumu belli kutsal değerlerle motive ederek gerçeklikten koparmakla mümkündür. Bunun için de iktidarın acze düştüğü her krizde, meseleyi daha kutsal bir alana taşıyarak muhalefetin felaketleri fırsat olarak kullanıp ülkenin birliğine karşı adeta bir yıkım ekibi gibi çalıştığı tezini işlemektir.
Malum yangın felaketinde yüzbinlerce insan “Help Turkey” sloganıyla “yangınları söndürmek için uçağımız yok, bize yardım edin” diyerek dünyaya çağrı yaptı. Hemen anında bu insanlar, iktidar ve etrafında slogan atmakla görevli “yerli-milli” ameleler tarafından hain olarak ilan edilip “Bunlar Türkiye’yi dünyaya aciz gösteriyor” diye suçlandılar. Ve ayrıca savcılarımız da yargının ne kadar hızlı işlediğini kanıtlamak için jet hızıyla soruşturma açtılar.
Evet devletimizin yangın söndürme uçağı yok, bu yüzden ormanlarımız, insanlarımız yandı milletçe bunu yaşayarak öğrendik. Meğer bu iktidarın, Kastamonu ve Sinop’ta insanların sel altında kalmasını önleyecek tedbiri de, hazırlığı da yokmuş…
Ama hakkını yememek lazım; ‘Help Turkey' diyerek yangın söndürme uçağı isteyen insanları ihanetle suçlayan iktidarımız mendil açarak halktan yardım isteme işini çok iyi beceriyor. Yani bizzat iktidar “Help Turkey” kampanyası başlatıyor ama Türkiye’yi dünyaya karşı asla rezil etmiyor!
Görüldüğü gibi 19 yıllık iktidarı boyunca bir adet bile yangın söndürme uçağı alamayan, 4 milyon dolar verip THK’nın var olan uçaklarını tamir edemediği için hangarlarda çürümeye terk eden ama Somali’ye bir kalemde 30 milyon dolar hibe gönderen iktidar her zaman haklıdır, mendil açıp halktan yardım istese bile…
Esas itibariyle hukuk devletini korumak ve anayasaya uymakla yükümlü olan iktidar, muhalefetin ve vatandaşların yaşanan beceriksizliklere, başarısızlıklara yönelik eleştirilerini adeta kişisel bir hakaret olarak kabul edip ya toplum nezdinde “İşte bunlar iktidarı yıkmak istiyor” diyerek itibarsızlaştırmakta, ya da yargısal takibe maruz bırakmaktadır.
Açıkçası ülkeyi yönetenlerin şu ifadelerini nasıl bir demokratik zihniyetle izah etmek gerekiyor doğrusu bilemiyorum: “Maalesef bazı gerçekleri söylemeye mecburum, milletime karşı görevim, kusura bakmasınlar; iktidarı başarısız, kötü yönetiyor gibi göstermek, yıpratıp sandıkta değişirmeye çalışmak değildir demokratik muhalefet, bu hainliktir, bu düşman ağzıyla konuşmaktır, bunlar beşinci koldur, bunlar terörist ve ajandır…”
Oysa bütün demokratik toplumlarda olduğu gibi Türkiye’de de bütün siyasi partilerin hedefi iktidar olmaktır. Dolayısıyla bugün muhalefetin iktidara yönelik eleştirileri “iktidar yıkıcılığı” değil, mevcut yönetimi sandıkta yenerek iktidar olmaya yöneliktir. Eğer bir iktidarın eleştirilerden münezzeh olduğunu söylemek istiyorsak, o zaman bu sistemin adı demokrasi değil, başka bir şey olur…
Türkiye’yi “hegemonik demokrasi” olarak tanımlayan siyaset bilimci Hüseyin Çiçek DW Türkçe'ye verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi inşa ettiği cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle aslında kendi iktidarını muhafaza etmeyi de zora soktuğuna işaret ediyor ve hegemonik demokrasi konusunda şu tespitleri yapıyor:
“Çoğu durumda, hegemonik demokrasi görünüşte liberal bir demokrasi gibi çalışır, burada da seçimler yapılır, iktidarlar seçimle iş başına gelir. Hukuk devleti ilkeleri ve azınlıktakilerin hakları dikkate alınır. Ancak hegemonik demokrasilerde iktidarlar, anayasal kurumları kısıtlayarak, muhalefet üzerinde baskı kurarak, tutuklamalar yaparak, iktidarlarını tam olarak sürdürmeye devam ederler. Demokratik özgürlükler sınırlandırılır. Sürekli, belirli aralıklarla yapılan seçimler ise, liberal demokrasi görüntüsünü desteklemek içindir, bu amaçla yapılır.” (23 Şubat, 2021)