Bayrağı alıp ‘hainler’i kovalım mı?
Başlıkta neden bu kadar coştuğumu merak edenler olabilir. Hemen belirteyim, Akif Beki’nin geçen cumartesi günkü yazısında yer verdiği Arif Nihat Asya’nın o meşhur “Bayrak” şiirini yeniden okuyunca aşka geldim ve içinde bulunduğumuz hale biraz olsun yakından bakma ihtiyacı hissettim.
Malum, özellikle son beş yılda toplumun önemli bir kesiminde aşırı milliyetçiliğin tavan yaptığı bir hali yaşıyoruz. Başta AK Parti olmak üzere neredeyse bütün siyasi partilerin dili bu yeni konjonktüre uyum sağlamış durumda. “Beka” meselesi üzerinden köpürtülen aşırı milliyetçi duygular, toplumun farklı kesimlerini “hain”, “terör destekçisi” parantezine alarak ülkedeki barış ve kardeşlik iklimini zehirlemeye devam ediyor.
Bu sert kutuplaşma ikliminin nasıl oluştuğunu anlamak için özellikle siyasetin hangi argümanlar üzerinden yapıldığına daha dikkatli bakmak gerekiyor galiba. Meseleyi şöyle bir somut örnek üzerinden izah etmek sanırım daha açıklayıcı olacaktır. Afrin harekatının devam ettiği ve biraz da yapay bir duygu köpürtmesiyle oluşturulan duygusal rüzgarların estiği günlerdi, AK Parti Bursa il kongresine katılmıştım. Salona girdiğimde, AK Parti kongrelerinde o güne hiç kadar tanık olmadığım bir atmosferle karşılaştım. Salonda çalınan müzikler, marşlar, yapılan konuşmalar, adeta herkesi cenge çağıran bir nitelik taşıyordu sanki. Bir ara yanımdaki arkadaşa “Bir yanlışlık olmasın, MHP kongresine filan gelmiş olmayalım” mealinde bir espri yapma gereği duydum.
Hemen belirtelim, elbette AK Parti de bu vatanı seven, milli duyguları sağlam bir partidir. Ama hiçbir zaman şoven duygular üzerinden siyaset yapan bir parti olmamıştır.
Çünkü bu parti yola çıkarken “Toplumumuzda kısır çekişmelere yol açan, din, mezhep, cinsiyet, etnik ayırımcılık konularındaki tartışmalı uygulamaların temelinde, hak ve özgürlükler konusundaki eksiklikler yatmaktadır Demokrasimizi evrensel düzeye taşıyacak ‘insan haklarına dayanan’ devlet anlayışının yerleşmesiyle bu kısır çekişmeler sona erecektir” diyerek evrensel ilkelere özellikle vurgu yapmış ve Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olan Kürt meselesi konusunda cesur adımlar atmıştır.
Ama ne yazık ki aynı AK Parti bugün başka bir dünyanın şarkısını söylüyor. Düşünün ki Kürt meselesinin çözümü konusunda cesur adımlar atan AK Parti iktidarının yönettiği Türkiye’de, bazı holigan gruplar Kuzey Irak’tan gelen Kürt turistlere karşı, Türk misafirperverliği ile asla bağdaşmayacak ırkçı tavırlar sergileyebiliyorlar. Daha vahim olanı, devletin valisi bile aynı koroya katılabiliyor olmasıdır.
Şundan eminim ki, Kürt turistlerin kaşkolunu görünce “vatan-bayrak” aşkıyla ön safa koşanların önemli bir bölümü ‘bedelli askerlik’ çıkınca koşarak gidip ilk sırada yerlerini almaktan çekinmeyeceklerdir. Nitekim geçmişte “Reis bizi Afrin’e götür” şarkısıyla fiyakalı poz verenler, sabah erken kalkıp bedelliye koştular...
***
Maalesef siyasilerin de yardımıyla son yıllarda oluşan bu tehlikeli iklim, toplumdaki makuliyet anlayışını zedelemiş, en önemlisi de hepimiz için hayati bir öneme sahip olan has “vatanseverlik” duygularını zaafa uğratmıştır.
Korkarım, bu gidişle düşüncelerine, renklerine katılmadığımız herkesi “Türklük testi”ne tabi tutup Arif Nihat Asya’nın “Sana benim gözümle bakmayanın/ Mezarını kazacağım/ Seni selamlamadan uçan kuşun/ Yuvasını bozacağım/ şiiri eşliğinde hain ilan edeceğiz.
İyi güzel de Kuzey Irak Kürt bölgesinden gelen Kürtlerin boynundaki kaşkolun renginden dolayı onlara nefretle bakarsak, kendilerini sol ya da hoşlanmadığımız bir başka düşünceyle tarif edenleri bölücü ilan edersek, Avrupa’dan gelenleri ‘Türk düşmanı’ diye kuşkuyla karşılarsak vatanseverliğimizin derecesi yükselir, ülkemizin refah seviyesi artar mı?
Biliyoruz ki kendisiyle aynı düşüncede olmayanları ötekileştiren, onların yaşam tarzına tahammül edemeyen ve her gün birbirine parmak sallayan insanlardan oluşan hiçbir ülkede barışın hakim olması, refah düzeyinin artması mümkün değildir. Ve böyle bir ülkede gerçek anlamda bir vatanseverliğin içselleştirilmesi de hayaldir...