Başarısız Gara operasyonunun sorumlusu olacak mı?
Gara’da şehit edilen evlatlarımız için yüreğimiz yanıyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Yaklaşık altı yıl önce PKK tarafından kaçırılan evlatlarımızı kurtarmak için Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen operasyonla kurtarılamaması maalesef acımızı daha da derinleştiriyor.
Aradan geçen bunca zamandan sonra gerekli bütün istihbari bilgiler toplanıp daha sofistike yöntemlerle başarılı bir sonuç alınabilmeliydi, ama ne yazık ki bu başarılamamıştır. Dahası bazı insan hakları kuruluşları ve siyasi aktörler devreye sokularak sonuç alıcı hamleler yapılabilmeliydi. Devlet dediğimiz aygıt böyle zamanlar için vardır ve dünyanın her yerinde devletin kurumları adeta kılı kırk yararak çözümler üretirler ve sonuç alırlar. Maalesef “Türk tipi” başkanlık rejimiyle birlikte devletin bütün kurumsal yapılarını yerle bir ettiğimiz için her işi el yordamıyla yapmak zorunda kalıyoruz.
Ve sonuç ortada… Bu da yetmezmiş gibi evlatlarımızın acısı üzerinden hamaset üreten bir siyasi mekanizma var ki bu acılarımızı daha dayanılmaz kılıyor.
K. Irak’a yapılan operasyonun amacının “güvenlik” gerekçesiyle önceden açıklanmamasını anlamak mümkün. Nitekim Milli Savunma Bakanı olaydan sonra verdiği beyanatta “teröristler tarafından kaçırılan vatandaşlarımızla ilgili istihbaratı teyit edip gerekli müdahalede bulunmak” olduğunu söyledi. Ancak bu konuda ortada dolaşan iddialar oldukça kafa karıştırıcı. Elbette böyle bir durumu devletle irtibatlandıramayız, bu yüzden de “Çarşamba günü sizlere birçok güzellikleri takdim edeceğim” sözlerindeki “müjde”nin operasyonla ilgili olduğu söylentileri içimizi acıtıyor.
Evet 40 yıllık terörle mücadelede, canlarımızı kaybettik, annelerin-babaların yürekleri yandı ve ülke olarak büyük kayıplar yaşadık. Ve PKK’nın acımasızlığını da çok iyi biliyoruz, dolayısıyla bunca tecrübeden sonra eğer bir operasyon beceriksizliği yaşıyorsak bütün bunların siyasi bir sorumlusu olmalı ve hesabını vermeli, hukuk devletinde işler böyle olur.
Hiç fazla söze gerek yok, devlet PKK’nın Gara’da rehin olarak tuttuğu 13 insanımızı kurtaramamıştır, hamaset yaparak ya da muhalefeti suçlayarak bu gerçeği değiştiremez. Hemen acilen devleti yönetenler şapkalarını önlerine koyup ciddi bir muhasebe yapmalı, sorumlulara bu beceriksizliğin hesabının sorulduğunu millete açıkça göstermelidirler.
Her ne kadar milletin beklentisi bu yönde ise de, iktidarın böyle bir adım atma niyeti pek gözükmüyor. Tam aksine sanki gençlerimizi kurtaramamanın sorumlusu muhalefet partileriymiş gibi “siyasi suçlamalara” devam ediliyor, öyle anlaşılıyor ki ellerinden gelse başarısız “Gara operasyonu”ndan dolayı Millet İttifakı’nı yargı önüne çıkaracaklar… Nitekim iktidara iliştirilmiş gazetelerin neredeyse tamamı Millet İttifakı’ndan hesap sorulmasını istiyor.
Tamam anladık, Cumhur İttifakı milletin fukaralığa isyan feryatlarıyla ilgilenmiyor, zira artık bütün derdi 50+1’i yakalamak. Bunun için hiçbir ahlaki ve vicdani kuralla kendilerini bağlı hissetmiyorlar. Bari milletin ortak acısını siyaset malzemesi yapmayın, zira bu milletin vicdanını daha çok yaralar. Ayrıca hemen hatırlatalım, iktidara bunun faturası sandıkta daha ağır olur. 23 Haziran öncesinde TRT’de Öcalan’ın mektubunun okutulmasının sandıktaki sonuçlarını kimse unutmasın. Her ne kadar bazıları bu mektubun faziletini anlata anlata bitiremese de…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmadaki şu sözlerini herkesin dikkatle okumasında yarar var: “Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dan seçimlerde size yardımcı olması için mektup dilenirken, neden vatan evlatlarının serbest bırakılması için çağrı yapmasını istemediniz? İstanbul seçimleri sizin için 13 vatan evladından daha mı kıymetliydi?”