TCMB başkanının umuduyla uygulamaları arasında uçurum var
Bazen birileri, topluma, tek “bir yanlışı” kabul ettirmek için 99 doğruyu savunmaktan çekinmez.
Yılsonu enflasyonunu %18,4 olarak revize eden TCMB, %16’ya indirdiği faizi biraz daha indireceğini beyan ediyorsa; söyleyebileceği doğruların tamamı şüpheli hale gelir.
TCMB Başkanı geçen hafta yaptığı basın toplantısında, sunum metninde olmayan ve neyi ima ettiği anlaşılmayan “cari açığı kapatmadan enflasyonun kalıcı olarak düşürülemeyeceği” önermesi ile “şimdiye kadar ithalat üzerinden enflasyonu düşürme politikaları başarısız olmuştur” iddialarını zikretti ve dinleyenleri şaşkına çevirdi.
Şimdiye kadar, ithalat üzerinden enflasyonu düşürme politikalarının, kalıcı olarak, başarılı olamadığına ve olamayacağına, bunun sadece cari açığı artıracağına bu sütunda defalarca, değinildi.
İkincisi, Türkiye ekonomisinin ancak ve ancak her yıl cari açık vererek yani borçlanarak ayakta kalması olgusunun yapısal bir hastalık olduğunu ve bu hastalık iyileştirilmeden diğer sorunların kalıcı olarak iyileştirilemeyeceğine de…
Acaba umutlanmayı gerektiren bir paradigma değişimi mi yaşanıyor, yoksa, bu iki yapısal sakatlığı tedaviye yeltenecek yanlış bir reçeteyle mi yüz yüzeyiz?
İTHALAT ÜZERİNDEN ENFLASYONU DÜŞÜRME
Geçmişte, ne zaman enflasyon oranında bir sıçrayış yaşansa, TCMB faizleri artırdı.
TCMB, borç verme faiz oranını 2006’da 600 puan, 2010-11 döneminde 375 puan, 2013-14 döneminde 550 puan ve 2016-18 döneminde de 1700 puan artırmıştır.
Her faiz artırım kararının ardından ekonomi, yurtdışından gelen sıcak para sayesinde birkaç yıl nefes alırdı. Fakat bu dönemlerde ekonomide yapısal reform (yapısal reform: nitelikli sanayileşme) yapılmadığı için yapılan fedakârlıklar heder olur ve başa dönülür; enflasyon tekrar artar vs.
Döngü ve etkilerini madde madde hatırlayalım:1) Faiz artar, dolarizasyon durur ve dövizde küçük de olsa bir çözülme olur. 2) Bankaların kredi verme şartları zorlaştırılır. 3) Bu gelişme yatırım amaçlı döviz talebini düşürdüğü için döviz fiyatları, genellikle, düşer. 4) TL mevduat, tahvil ve varlıkların reel getiri kazanma ihtimali güçlenir. 5) Bu gelişmeler, yurtiçi toplam talebi düşürür ve bu, enflasyonun düşmesine katkı sağlar 6) Toplam talep düştüğü için ithalat da miktar olarak düşer. 7) İthalatın düşmesi ve TL faizlerinin artması dövize olan talebi azaltır, bu da, döviz fiyatlarının düşmesini sağlar. 8) Dövizlerin fiyatının düşmesi, ithal ürünlerin fiyatını düşürür. 9) İthal ürün fiyatlarının düşmesi, yurtiçinde üretilen ürünlerin fiyatlarını terbiye eder ve arz yönlü enflasyon baskısını azaltır. 10) Enflasyon düşer 11) Ucuzlamış döviz, artmaya başlayan kredi iştahı ve düşük enflasyon ortamı, iyimserliği ve iktisadi faaliyetleri artırır. 12) İktisadi faaliyetlerin artışı toplam talebi, toplam talep kredi ve ithalatı, ithalat kurları, kurlar enflasyonu artırır. 13) Döviz fiyatları ve enflasyon tekrar tehlike olabilecek seviyelere ulaşır ve en başa dönüşür. 14) Faizler artırılır.
Yukarıda faiz artırımının zorunlu hale geldiği dört dönemin dördünde de 14 maddelik süreç neredeyse milimetrik olarak işlemiş ve kısa vadede başarılar sağlanmıştır. Fakat sonuçta, iyileşme dönemlerinde “gerekenler” yani yapısal reformlar yani nitelikle sanayileşme sağlanamadığı için kalıcı başarılar elde edilememiştir.
KİBİR HER YANLIŞIN İLK ADIMIDIR
Kendi doğrusunun sesinden başka ses duymak istemeyen Ak Parti’nin kibirli ekonomi yönetimleri, acaba bu defa, samimiyetle, gerçeği görüp gerekeni yapmaya mı başlayacaklar?
Acaba Türkiye’yi, akranları arasında dünyanın dış borcu en yüksek ülkesine dönüştüren politikalarından gerçekten vaz mı geçecekler?
Yapısal reformlara, yani nitelikli sanayileşme çalışmalarına yani şu anda üretilemeyen fakat üretildiğinde yurtdışına satılabilecek nitelikte ürünler üreten bir sanayileşme süreci mi başlatacaklar?
Hayır.
Bu kibirli yönetim de, asla, böyle bir şey yapmayacak.
Bir gösterge olarak faiz indirimleri bile tek başına bunun olmayacağının delilidir.
İlave delil isteyen BİM, ŞOK, A101, MİGROS ve CarrefourSA’ya kesilen cezalara baksın.















Mb açıklamalarında tutarlılık aramayın. Faiz enflasyonun sebebidir teorisini (!) uygulamazsa kelleleri gider. Bu saçma açıklamalar ondan. Bu saçma teoriyi söyleyen de milletin hayrına söylemiyor. Önce devalüasyonla yandaşlara servet kazandır, sonra faizleri artırıp bir vurgun daha, sonra seçim öncesi bas parayı kgf ile yandaş zengin et, sonra faizleri emirle düşür, kamu bankalarının görev zararı ile yandaşlara ucuz kredi ile ev araba, altın coin aldır. Son iki yılın tekrarlayan hikayesi budur.
Yanıtla (0) (0)MB kendini FED gibi görüyor. Yani enflasyon %5, faiz %0- 0,25 aralığı. ABD de oluyor bizde neden olmasın diye düşünüyor. Ayrıca Obama'dan bu zamana 800 milyar $ olan para arzı 7 trilyon dolara çıkmış. Yine de faiz yerinde sayıyor. Bunun sırrını bulmaya çalışıyorlardır umarım.
Yanıtla (0) (0)Merkez bankasi yaptigi islerle kime hizmet ediyor,kime fayda sagliyor.gercekten mb hangi merkezin bankasi..
Yanıtla (1) (0)Türkiye’de işler ne zaman yoluna girer? Sorunlarımızı doğru tanımlayıp harekete geçtiğimizde, bunu da halka yalansız ve dürüst bir şekilde anlatığımızda. Yok efendim dış güçlermiş, yok efendim şuymuş gibi bahaneler üretip olup biteni meşrulaştırmaktan vaz geçtiğimizde. Covid hastası rakamlarından tutun da enflasyon rakamlarına kadar herşeyi doğru söylediğinizde söylediğimizde, halkın itimadı yerine geldiğinde…
Yanıtla (1) (0)Ama bu bu iktidarla olmaz çünkü inandırıcılığı kalmadı.
Biz ekonomi gibi basit meselelerle ile değil itibarla(!) ilgileniriz. Bakın reisimize 30 araçlık itibar(!) konvoyu tahsis etmeyen İskoçya'ya haddini nasıl bildirdik !
Yanıtla (2) (0)Yurdum insanı üç harfli marketlere kesilen cezanın aslında kendilerine kesildiğini bir bilebilse ah!
Yanıtla (0) (0)Sayın yazar ümidini kaybetme, her şey yoluna girecek, krizler aşılacak, iktidar enflasyon canavarı dahil tüm ekonomik olumsuzlukların üstesinden gelecek.
Yanıtla (0) (2)Umut, tasarruftur, adil adalet, hukuktur. Haktır. Doğruluktur. Özgürlüktür. İş, aştır...... Kaldıysa bizde alalım.
Yanıtla (0) (0)Marketlere verilen ölçüsüz, adaletsiz ceza ile ülkede olup bitenler arasındaki bağlantıyı göremeyenler, “kötü yönetim”in ne olduğunu hiç anlayamazlar.
Yanıtla (2) (3)Kamu bürokrasisinde liyâkatsızlık kol geziyor da, Rekabet Kurumu mu bundan istisna ya da muaftır?
İcap ettiğinde, devlet memuru, uzman ya da kurul, devin omuzlarına binmiş cüce misali asar da keser de…!
Siyaset kurumu problem üretir, hukuk ve adalet yerlerde sürünür, ekonomi baş aşağı giderken fatura birilerine çıkartılacaktı…
Yanıtla (1) (0)Eğitim yok, hukuk yok, bürokrasi fena da rekâbet hukuku var ve iyi mi diyeceğiz?
Rekabet Kurumu’nun karar vericileri de, olsa olsa mevcut kamu yönetiminin bir parçası, bir başka açıdan da kerâmeti kendinden menkûl devlet memurlarıdır!
Memlekette olan bitenlerin hepsi aynı akıl ve iradenin ürünü…
Zincir marketler için kartel tanımlaması yapmak, piyasayı, işleyişi ve sürdürülebilirliğin ne olduğunu bilmemek demektir.
Yanıtla (0) (0)Her mahallede bir Şok market, bir Bim, ve A101 var. Kalite, imaj yani marka farkı yoksa, aynı ürünü biri diğerinden farklı fiyata nasıl satacaktır? Tüketici hemen tercihini değiştirecek, bakkala, mahalli markete yönelecektir.
Yani böyle bir piyasada kartel oluşturmak için aptal olmak gerekiyor.
Böyle bir tabloda fahiş fiyat ise hiç mümkün değildir.
Mevcut merkez başkanı yenişafak ta ekonomi yazarıydı çalıştığı gazete NaciAğbal için manşet attı sen kime operasyon çekiyorsun diye hoop bu Ş. Kavcıoğlu başkan olarak atandı. Üç ay faize dokunmadı indir faizi denince iki puan yetmez denince bir puan daha indirdi. Yedi lira olan dolar onlira ya yaklaştı. Şimdi sormak hakkımız sen kime operasyon çekiyorsun.
Yanıtla (6) (0)Para tükendi,kredi alınamıyor,yeni Türkiye artık evlatlarını yiyiyor.
Yanıtla (5) (0)