TCMB başaramıyor ve başaramayacak

TCMB yöneticilerinin, herkesin gıptayla baktığı müthiş özgeçmişleri var. Eğitimse eğitim, başarıysa başarı ve tecrübeyse tecrübe…

Fakat bu parlak müktesebatları onlara başarıyı getirmedi; belki de parlak müktesebatlar, onlarda, onların da farketmediği bazı “katı önyargılar” oluşturmuş olabilir.

Başarısızlığın sebeplerini iktisatçı olmayan sayın okuyucuların da kolay anlayabileceği bir örnek:

Bir ay önce 196 milyar dolar olan bankalardaki toplam döviz mevduatı BDDk’ya göre 214 milyar dolara yükselmiş.

Varsayalım ki bu mevduat sahiplerinin bir kısmı kendi aralarında anlaştılar ve TCMB’ye 100 milyar dolar satmayı teklif ettiler.

Soru: TCMB bu teklifi kabul eder mi?

Cevap: Ecet mevcut TCMB yönetimi bu teklifin üstüne balıklama atlar.

TCMB hemen 3,8 Trilyon TL para basar ve bu 100 milyar doları satın alır.

Sonra da çıkar bütün dünyaya “net döviz pozisyonum bir günde 50 milyar dolardan 150 milyar dolara çıktı” diye hava atar.

TCMB’nin para basarak, dövizini satın aldığı mevduat sahipleri de bu 3,8 Trilyon TL’yi görürüp yıllık %48 faizle bankaya yatırır. (Not: Aylık %48 faizin yıllık bileşik getirisi %60’tır.)

Peki bankalar bu parayı ne yapacak?

Cevap: Normal şartlarda bankaların mevduatı artınca, bankalar bu parayı ya kredi olarak kullanırlar ya da bono ve tahvil satın alırlar.

Fakat TCMB, bankalara: “TL kredilerde aylık, ortalama olarak en çok %2 büyüyebilirsiniz” diyor.

Anlattıklarımın yorumu: Yani Bankalar bu 3,8 Trilyon TL’nin çok küçük bir kısmını mesela 300 milyar TL’yi kredi olarak verebilir ve 3,5 Trilyon TL atıl olarak kalır.

Soru: Nasıl olur; bankalar %48 faiz vererek topladıkları mevduattan hiç bir gelir elde edemeyecek mi?

Cevap: TCMB bankalara”verebileceğiniz kadar, mesela 300 milyar TL kredi verin üstünü de bana gönderin; ben de size %48 faiz vereyim” diyecektir.

Bunu sağlamak için de bankalar arasında TL depo ihalesi, likidite senedi ihalesi vs. gibi araçları kullanarak bakiye kalan paranın tamamını piyasalardan geri çeker.

Yani TCMB karşılıksız olarak bastığı parayı, bileşiği %60’a ulaşan bir faiz oranıyla geri çeker.

Soru: Zaten TCMB’de olan veya olabilecek olan (Zorunlu karşılık, swap, depo ihalesi vs yöntemlerle) 100 milyar doların mülkiyetinin, TCMB’ye geçmesinin TCMB’ye, Türkiye ekonomisine ve enflasyonla mücadeleye bir katkısı var mı?

Cevap: Olduğu şüpheli.

Öte yandan zararları kesindir: 3,8 Trilyon TL’ye ödenen bileşik %6o faizin enflasyonu aşan kısmı, açık ve net bir şekilde TCMB’den para sahiplerine yapılmış bir kaynak transferidir.

İkincisi, ödenen bu %60 bileşik faizler tek taraflı olduğu için para arzını artıracaktır. Para arzının artması, mutlak olarak enflasyon artışına yol açar.

Üçüncüsü bankaların TCMB’ye şu ya da bu isim altında yatırdıkları paralar mevduat sahiplerini ilgilendirmez; bir sıkıntıları olduğu anda paralarına hemen ulaşmak isterler.

Dördüncüsü mevduat sahipleri, paralarını bankalara gecelik olarak bağlayabilirken bankalar, bu paraları TCMB’ye üç ay vadeli depo edebiliyorlar.

Bu yanlış uygulamaların sonucu olarak yakında bir sıkıntı çıkabileceğini ve hatta bir devalüasyon olabileceğini, Mart ayında yazdığım üç köşe yazısında açıkça belirtmiştim.

Maalesef Türkiye’de TCMB’yle ilgilenen neredeyse her iktisatçı “net döviz pozisyonu” hakkında yukarıda irdelediğim “ortak ve yanlış önyargıya” katılıyor; bu topluluğun akılcı bir yöntemi benimsemesi çok zor gözüküyor.

İçeriğini değil fakat ekonomiye etkisini tahmin ettiğim son krizle ilgili, bu önyargılı topluluğun söylem ve analizleri gerçekten umut kırıcı.

“Otuz milyar dolar rezerv yakıldı”, “büyük emek ve zorluklarla biriktirilmiş rezervler…”, “halka yüksek bir maliyet ödetilerek oluşturulan rezervlerin bir gecede buharlaşması” vs. vs. vs.

Rezerv biriktirmek dediğimiz şey yukarıda anlattığım gibi TCMB’nin para basarak ve yüksek faiz vererek mülkiyetine geçirdiği paralarıdır ve “buharlaşması” da bu dövizlerin iade edilmesidir; bu kadar.

TCMB 32 veya 33 TL’den aldığı dolarları 38-41 TL aralığında bir fiyatla 30 milyar dolar karşılığı döviz sattıysa bu iyi bir şeydir. İyi bir şeydir çünkü piyasadan 1,2 Trilyon TL para çekti, bu sayede.

Piyasalara döviz satarak TL çekmek, para arzının kombinasyonunda TL’nin miktarını azaltacağı ve dövizin miktarını artıracağı için de doğru bir hamle olmuştur.

İkincisi çekilen paralara ödenen %60 bileşik faiz artık ödenmeyeceği için TCMB’nin, para sahiplerine kaynak aktarmaması da iyi bir gelişmedir.

Her ekonomi dalgalanmalarla ve krizlerle karşılaşabilir; son krizimsi dalgalanmalar, uygulanan programın direncini test ettiği için yararı, zararından fazla olmuştur.

Önemli olan krizlere maruz kalmamak değil krizlere doğru teşhis koyup doğru tepkiler vermektir; şu ana kadar verilen tepkiler yanlış değil.

Bugünkü Türkiye ekonomisi, bir ay önceki Türkiye ekonomisinden daha güçlüdür; eğer önümüzdeki günlerde net döviz pozisyonundan 30 milyar dolar daha döviz satılırsa daha güçlü olacaktır.


BERAT ALBAYRAK MURAT ÇETİNKAYA DÖNEMİ

2018 seçim döneminde de Türkiye ekonomisi büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştı.

Yanlış politikalara ilaveten Rahip Brunson Kriziyle bir dolar 6,55 TL’ye kadar yükselmişti.

Bunun üzerine TCMB faizleri önce %16’lara sonra da %24’e çıkardı ve enflasyon düşmeye başladı.

Faizlerin %24’e çıkarılmasından tam 20 ay sonra enflasyon %8,25’e kadar düşmüştü.

TCMB yöneticilerine soralım: Siz de faizleri artırdınız onlar da artırdı; onlar başardı siz başaramadınız, niçin?

TCMB yöneticileri cevabı düşünedursun biz de onlara kopya çekmeleri için bir ipucu verelim.

Onlar TCMB’nin net döviz pozisyonu eksiye geçinceye kadar döviz sattılar ve yabancı bankaların spekülatif amaçlarla döviz alım satımı yapmamaları için swap limitlerini neredeyse sıfırladılar.

Sizin ne yaptığınızı yukarıda anlattım.

Kurlar konusunda da sizden daha başarılılar; onlar döviz satarak piyasada TL bırakmadılar bu sayede dolar 20 ayda 6,55 TL’den, 6,80 TL’e kadar yani sadece %3,80 yükselebilmişti.

Siz piyasayı paraya boğdunuz; bu paralar piyasada durdukça enflasyonun kalıcı olarak düşmesi mümkün mü?

Bilmekliğin insanlarda oluşturduğu kibir, önyargılar oluşturur.

Bilmekliğe dayalı Önyargılar her zaman hata yapmaya daha açıktır.

Önyargılardan arınmış zihinler, en değerli çözüm bilgilerinin, başkalarının yaşanmışlıklarında ve tecrübelerinde içkin olduğunu bilirler.

Kesin inançlıların yanılması da neredeyse her zaman ve her yerde kesindir.

YORUMLAR (25)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
25 Yorum