Eğitim hukuk ve yapısal reform
Acaba Türkiye ekonomisi, kalıcı olarak, dünya ekonomisinden %1,5 hatta %2 pay alabilir mi, bunun olabilirliği var mı?
Gençlik yıllarında sorulsa, derhal “vardır” cevabını verip, hızla bir kalkınma reçetesi yazardım.
İnsan öğrendikçe, tarihin ve sosyolojinin oluşturduğu kalıcı sorunlara, tevazu içerisinde çözüm önerileri sunması gerektiğini anlıyor.
Bu yıl değerli TL sayesinde kişi başına milli gelir 15.000 doları ve GSYH’da 1,3 Trilyon doları aşacak.
Böylece Türkiye ekonomisi, 109 Trilyon dolar olarak tahmin ettiğim dünya ekonomisinden %1,2 civarında pay alabilecek. Oranın %1,5’e yükselebilmesi için de kişi başına milli gelirin 2025 yılında 19 bin dolara ve %2 pay alabilmek için de 25 bin dolar civarına yükselmesi gerekiyor.
Peki, yükselmesi için ne yapmak gerekiyor?
Cevap: Yapısal Reform.
Dönüp dolaşıp yine yapısal reform kavramına geldik.
Yapısal reform nedir sorusuna verilen cevaplar çok muğlak çünkü bu kavrama, gereksiz ölçüde işlev ve başarı hedefi yükleniyor. Böyle olunca da, başarı için bazen on yıllar gerektiği algısı oluşuyor.
Yapısal reformlarla ilgili masum, iyiniyetli ve basit gibi görünen aşırı yorumlar, bazen tahrifat derecesine çıkabiliyor.
Örnek: “Türkiye’de yapısal reform tam demokrasi, eğitim reformu ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla mümkün olabilir.”
Türkiye bir özgürlükler ülkesi değil ve hiçbir zaman da olmadı; hukukun üstünlüğüne dayalı tam demokratik bir ülke hedef olarak kalmaya devam edecek.
Eğitimde de dünyada ses getirecek bir başarıya ulaşmış değiliz.
Durum buysa, yapısal reform konusunu tartışmanın bir anlamı kalır mı?
EKONOMİDE YAPISAL REFORM
Bu tartışmalara daha sonra döneriz fakat önce yapısal reform konusunda öncelikle bu tablo üzerinden bazı değerlendirmeler yapmaya çalışacağım.
Türkiye’de 70 bini OSB’lerde, irili ufaklı 100 bin civarında fabrika var.
Bu 100.000 fabrikayı bazı varsayımlara dayalı olarak, tablodaki gibi segmentlere ayırdım.
Benim tanımım: Mümkün ve anlamlı bir Yapısal Reform, firmaları, teknolojik yoğunluğuna göre bulunduğu segmentten bir üst segmente yükseltmeyi başarmaktır; bu kadar yalın ve net.
Örnek: Her yıl orta-yüksek teknoloji ürünler üreten 300 firmayı “yüksek teknolojili ürünler” üretebilen firmalara dönüştürmektir. Her yıl orta-düşük teknolojili ürünler üreten bin 500 firmayı, orta-yüksek veya yüksek teknolojili ürünler üretebilen firmalara dönüştürmektir. Düşük teknolojili ürünler üreten firmaları her yıl en az 2 bin adet azaltmaktır.
Yüzlerce fabrikayı incelemiş ve binlercesini gezmiş biri olarak, tek bir fabrikanın teknolojik seviyesini yükseltmenin bile ne kadar zor olduğunu biliyorum. Yine de “yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”
Başa dönelim ve soralım: Acaba eğitim seviyemiz ve hukuk sistemimiz bu tip teknolojik ve hukuki dönüşümler için yeterli mi?
EĞİTİMDE FAZLAMIZ VAR EKSİĞİMİZ YOK
Türkiye’deki üniversitelerden yeni mezun veya tecrübeli, binlerce kişiyle “işe alım mülakatı” tecrübem var.
Özetle şunu söyleyebilirim: Türkiye firmalarının, bankalar dâhil, insan kaynakları sorunu yeterli miktarda kapasiteli yeni mezun bulamamaları değil. Tam tersine, kaliteli yeni mezunları yeni işlerine bağlayacak kadar iyi ve gelecek vaat eden yeterli miktarda makam, mevki ve pozisyon olmamasıdır.
Türkiye’de her yıl Anadolu Lisesi ve Fen Liselerinden 90.000 civarında öğrenci mezun oluyor.
Üniversite sınavlarında, diğer lise türlerinden mezun olup, bu 90 bin kişi arasına girebilen 40 bin civarında kapasiteli öğrenci de mezun oluyor.
Birinci çıkarım, 130 bin yüksek kapasiteli ve dünyanın her üniversitesinde okuyabilecek kalitedeki bu öğrencilerin büyük çoğunluğu hak ettikleri eğitimi tam olarak alamıyorlar, bu kesin.
İkincisi, firmaların imalat teknolojisi düşük olduğu için, kapasitesi yüksek bu mezunları, isteseler de uzun erimli olarak istihdam edemiyorlar.
Öte yandan dünyanın en iyi bin üniversitesi listelerine Türkiye’den de en çok on civarında üniversite girebiliyor. Buna da şükür. Dünyada 30 binin üzerinde üniversite olduğu için, bu on üniversitemizin dünyadaki 29 bin üniversiteden daha kaliteli olduğu çıkarımını, pekâlâ yapabiliriz.
Gerekirse bu on üniversitemiz klonlanarak (şaka) sayıları artırılabilir.
Tekrarlamaktan usanmayacağım, “araştırma üniversitesi” statüsü verilen 20 kamu üniversitesiyle, Bilkent, Koç, Sabancı, Özyeğin gibi üniversitelerin mezun ettiği bütün öğrencilere iş önerecek nitelikte yeterli sayıda iyi ve kapasiteli firmamız yok.
Bu mezunlar, kaliteli iş bulamadıkları için de “beyin göçü” kaçınılmaz oluyor.
Firmalarımızı büyütmeden, eğitim kalitemiz biraz daha artırılırsa beyin göçü biraz daha hızlanır. Aksini düşünenlere, en yüksek puanla öğrenci alan Robert Kolej ve Alman Lisesi örneklerini incelemelerini öneririm.
Bu tespitlerimizden dolayı “madem kaliteli eğitim beyin göçünü artırıyor, o zaman eğitim kalitemizi düşürelim” şakasını yapacaklara bir diyeceğim yok.
HUKUK SİSTEMİ ve YAPISAL REFORM
Peki, kusurlu ve etkinliği yetersiz, sık sık arıza üreten bu “Hukuk Sistemiyle” yapısal reform yapmak mümkün mü?
Lütfen hatırlayalım, benim yaptığım yapısal reform tanımı, firmalara teknolojik sınıf atlatmaktır.
Firmalara teknolojik sınıf atlatmanın ilk şartı onlara yüksek teknolojili ürünleri üretebilecekleri makine ve teçhizat teminidir; bu da, firmalara ihtiyaç duyacakları finansı temin edecek kadar güçlü ve yetkin bir finansal sistemin varlığını gerektirir.
Yetmez; ilave olarak, bu finansal sistemin vereceği kredileri kolay bir şekilde tahsil edebileceği bir hukuk sistemine de ihtiyaç var.
Türkiye’deki alacak tahsilat hukuku ve sistemi, en iyi sisteme sahip OECD ülkeleriyle benzeş olduğu için Bankalarımızın, alacaklarını tahsil etme sistemiyle ilgili büyük şikayetleri yok. Memnuniyet seviyesini NPL’lerin (sorunlu alacakların) düşük olmasından da anlıyoruz.
Özet ve sonuç: Türkiye’nin eğitim sistemi ve hukuk düzeni, ekonomide yapısal reform yapmak için bir engel teşkil etmiyor.
Peki, niçin yapılmıyor?
Siyasetin zihinsel yapısı, Hükümet ve şirketlerde yönetim zaafiyeti, hissedarlarda başarısızlık korkusu, bazı denemelerin başarısızlıkla sonuçlanması vs. vs.
Görüldüğü gibi Türkiye’de her çözümü boşa çıkaracak beklenmedik oranlarda değişik faktörler var. Etkili bir yapısal reform için uygulayıcıların yetkinliklerine ilaveten, adanmış ve cesaretli bir siyasi anlayış da şart görünüyor.
Türkiye’nin hakkaniyetli bir Anayasa şemsiyesi altında tam demokratik bir hukuk devletine kavuşması hepimizin dileği. Hatta demokrasimizin kalitesini artırmak için mücadele vermek de hepimizin görevi.
Oyalanmamak lazım; reform yapmak bir hayat tarzına dönüşürse, gün gelir daha yüksek kalitede bir demokrasi için de toplum, diğer alanlarda reformlara girişebilir.
Öbür türlü, “önce tam demokratik bir düzen, sonra da yüksek kaliteli bir eğitim, akabinde de yapısal reform yapma” önerileri bana, sorunlarla yüzleşmekten kaçış ve “olabilirliği değil olmayabilirliği” ispatlama anlayışı gibi görünüyor.















Bunu kim umursuyor. Atı alan Üsküdari geçti.
Yanıtla (0) (0)Türkiye’de yapısal reform tam demokrasi, eğitim reformu ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasıyla mümkün olabilir.” başka yol yok..
Söylediğini yapmak için 23 sene yeterli bir süre galiba. O zaman sorumuz iktidara.
Yanıtla (2) (0)Niçin 23 senede bunu başaramadı?
Düşük teknoloji ürünler üreten fabrikalar en çok istihdamı sağlayan fabrikalardır. Yüksek teknolojik ürünleri üreten fabrikalarda ise eğitimi yüksek kapasitesi fazla olan az sayıda istihdam vardır. Eğer üretim şeklimizi yüksek teknolojik ürünler üreten fabrikalara evrilmesini istiyorsak meydana çıkacak olan atıl iş gücüne iş bulunması lazım. Bence bu da tarım ve hayvancılığı kalkındarmadan mümkün değil. Mevcutta tarım ve hayvancılık yapan sayısı azalmaktadır, tarıma el atmadan bu iş olmaz.
Yanıtla (2) (0)0' hesap öyle yapılmaz.
Yanıtla (6) (1)ABD ve AB' de kaç üniversite mezunun burslu doktora'ya kabul edilebilecek ona bak.
_Koç, Sabanci'dan; bir kaç burslu öğrenci, toplam 10
_ODTÜ , Bilkent'ten ilk 10'a girmiş mühendislik mezunu, toplam 50-100
_ITÜ ve Yıldız Üniversitesi' nde kendi imkanlari ile Ingilizce ogrenmis, 5-10 öğrenci.
_Boğaci Ünv.'den, 20 artık o da şüpheli ya neyse.
Ümit onlarda, onlar da gider gelmez.
Önce Ingilizce, sonra doğru dürüst eğitim.
Ya! Işte böyle.
Doktora zaten burslu kardeşim. Master demek istedin sanırım.
Yanıtla (0) (0)Satır satır okudum. Katılıyorum. Çin örneği ortada. Kore öyle, Japonya öyle, 2. Dünya Savaşı sonrasi Fransa öyle. Yüksek teknoloji, sanayi Hüdai nabit yetişmiyor. Destek ve ortam gerek. Artı konu tuttuktan sonra stratejik olarak rekabet edip kalıcı olarak ayakta tutmak gerek.
Yanıtla (3) (1)Gelişmekte olan hiçbir ülkedeki teknoloji şirketi Devlet desteği olmadan bu zamanki devlerle başedemez, kimse hayal görmesin. Önemli olan Devlet peşkeşe, yandaşa değil liyakata nasıl bakacak? Bizdeki hala ayakta kalan birkaç üniversite Renault, VW, Samsung gibi devlet şirketleri bu işi nasıl becermiş bunu incelesin.
Yanıtla (3) (1)Sayın Verçin segmenti falan yükseltme şöyle dursun düşürmesek ne mutlu.Zamanında nerde çürük üçkağıtçı şirket varsa onları kurtaralım diye kamudan özellikle bol kredi verdik bu krediler yatırıma gitmedi mersedeslere BMW’lere gitti sonunda krediyle birlikte battılar.Netice yedirdiğiniz hurmalar şimdi yüzümüzü tırmalıyor.
Yanıtla (2) (1)En büyük yapısal reform insan gücünün reforme edilmesidir. Bahsettiğiniz o teknolojiden bu teknolojiye atlamak kendi kendine olmayacak, onu iyi eğitimli, fikri hür, vicdanı hür, dünyaya açık, ahlaklı, disiplinli, adanmış insanlar yapacak. Bu alanda ileriye gittiğimizi söyleyebilecek kaç kişi var? Eğitim yaşı bakımından 20 yıl birkaç nesil demek, çöpe atılmış 20 yıl ve birkaç nesil var. Bizim için hayaller Güney Kore, mevcut insan gücümüzle ve bu kafayla gerçekler Kuzey Kore. Umut görmüyorum.
Yanıtla (3) (1)Sayın yazar devletin kutsal, insanların kurban olarak görüldüğü toplumlarda; eğitim belirli özelliklerde insan ve toplum inşa etme süreci değil; sınırı ve sınıfı belirlenmiş kalıplarda aynı tornada makina üretme sürecidir. Biyolojik, dinsel, etnik, ilkel, ataerkil akıl bunun dışında evrensel bir eğitim felsefesi oluşturamaz.
Yanıtla (1) (1)Kara para gecikir. Belki hiç gelmez.
Yanıtla (0) (0)Aynen katılıyorum
Yanıtla (0) (1)Bugün İngiltere Roll Royce Uçak Motoru yapıyorsa ....Nasıl yapıyor.
Yanıtla (1) (0)(İngiltere Bilimler Akademisi 1660 ds kurulmuş.. Oxford ve Cambridge Üniversiteleri 1200 lerde kurulmuş. )
Yukardaki makale lafı uzatmadan eğmeden bükmeden, halimizi izah etmiş. .
Tavsiyesi; Güçlü Üniversite
++
Ayrıca bize örnek olacak ve onlar ne yaptıysa yapabileceğimiz bir Güney Kore var. .
1.Siyaset endüstriye bulaşmasın
Yanıtla (3) (1)2.Devlet sermayesiyle 100 adet Netaş, Tele taş vb örnekler gibi teknoloji şirketi kurulsun, bunların yönetimi otonom olsun
3.150 cıvarında kontrolsüz,rastgele siyaseten verilmiş teşvik, vergi indirimi vb gözden geçirilsin en fazla 20 kaleme düşsün 4. Geri teknoloji ile üretim yapan şirketlere dijitalleşme planı ve teşviği verilsin
Yapma be kurdum. Kurdular telekomu verdiler elin adamına kabloları sattı gitti. 100-200 kurduğun yere minesotalı NY Texas ohayo İLLERİNDEN BİLİMUM PÜÜFF noktalarına hemşehrileri okul arkadaşları damatlar krısının sülalesi.. yerleşir, hergün iki ihale üç toplantı ve hüpletilen toplantı katıldım parası… milletten çıkar kaatt kaat:(
Yanıtla (4) (3)İLO- UNESCO öğretmenlik statüsü belgesi. MB gerçekten öğretmenlik meslek kanununu yapmak istiyorsa bu belgeyi hayata geçirsin. Sorunu kökten çözmüş olur. Görüyorum ki; dert başka. Mesleğin yıllar içinde az da olsa olan kazanımlarını yok edip onu iş gören durumuna getirmek istiyor. Mesleği elinden alıyor. Sonuç ne olur. Dölüm atölyesi Çalışanı gibi tek tip insan yetiştiricisi olur. Bu Afganistan’ı bize aratır olur. Farklı kültürlerin sabit kafayla çatışmasına neden olur. Bakanın bir titri makales
Yanıtla (0) (2)Bardağın dolu tarafını da,boş tarafını da gören güzel bir yazı.Öldük,bittik,battık yazılarından gına getirdik.
Yanıtla (3) (2)"Gerekirse bu on üniversitemiz klonlanarak (şaka) sayıları artırılabilir." diyorsunuz şaka yoluyla -, ama gerçek şu ki bu on üniversitemize ne eder-ne yaparsak diğer ahbap-çavuş üniversitelerine benzetiriz diye çaba sarf ediyoruz. Ne demişti ünlü düşünürümüz Eğitimli insanların sayısı artıkça afakanlar basıyor beni. Cahil insanların Ferasetine güveniyorum demişti bir prof titri olan.
Yanıtla (5) (0)Herkes eğitimci değil ama, %99 fırından ekmek alır. Okul yada rakam (enflasyon kur vb ile) ilgisi %999 maşallah. Eğitim ile ilgili kanun düzenleniyor!.. tvde biden tramp tartışılıyor:(( benim meslek-eğitim konu sunda brüt değil NET’im:
Yanıtla (0) (1)OSB kendi elemanı için XX Odaları vasıtasıyla okulunu masrafını planını hökümata bildirip elini silindir altına KOYACAK!
Bu bölgeler bedavaya yakın satın alınacak devletten!! (Odalar borsalar alsın isterse).
Batıda teknoloji üretn gençler nereli blyrmsnz?
Hayret bu kalitedeki gazetede bunları yazıyor olmak ,hangi reform dan bahsediyorsun çalma, çırpma, dingonun ahırı, vur patlasın, çal oynasın aha sana reform burası Türkiye bundan çıkış yok?
Yanıtla (4) (1)Lale devrinden beri reform yapıyoruz. Hala batının ahlakını değil ilmini alalımdan öteye geçemedik. Keşke iş ahlakını da alsaymışız. Yurtdışından sanatçı, bilim adamı, CEO getiriyoruz bir tek politikacı gelmiyor. Onları da getirip tam yetki versek ülkeyi daha kötü yönetmezler herhalde.
Yanıtla (6) (1)Adalet hukuk olmadan, AİHM kararları uygulanmadan, hiç birşey düzelmez
Yanıtla (4) (3)sayin yazar son 22 yildir bu ulkeyi yoneten Tayyip bey ve ekibi icin Egitim dediginiz zaman ; kendisine oy verecek kendileri gibi dusunen kitle yaratmak anlamina geliyor. Hukuk dediginiz zamanda yaptiklari hukuksuzluklarin ustunu ortecek bir duzenlemeden bahsediyorlar.
Yanıtla (9) (0)Üniversitede akademisyen olmak için gerekli yabancı dil seviye puanını %70 e düşürdüler. Orta seviye bir dil ile araştırma yapılamaz. Birçok prof. doc unvanlı hocanın yayınlanmış bir eseri yok. Böyle hocaların olduğu üniversite her hangi bir uluslararası siralamay giremez.
Yanıtla (4) (1)üniversitelerin hepsi ahbap cavuş üniversitesi
Yanıtla (7) (0)ana baba evlatlar hepsi aynı bölümde "hoca" olmuşlar
bir nevi aile saadeti yaşıyorlar
Turkiye' nin gelismis ulkelerle arasindaki temel fark (ve temel sorunu) bilimsel zihniyetin gelismemis olmasi. Istediginiz kadar egitim verin bilimsel (metodolojik ve elestirel) zihniyet gelismemisse etkili sorun cozebilecek sistematik ve olculebilir (dolayisiyla gelistirilebilir) bilgi uretemezsiniz. Universitelerde binlerce akademik egitimin (bilimsel/elestirel zihniyetin gelistirilmesi) ne oldugunu bilmeyen ogretim gorevlisi var. Sonuc: koseli dusunen, az gelismis kafalar, azgelismislik ulke.
Yanıtla (7) (1)