Batı yanlısı devlet kurulacak
Ralph Peters adında bir Amerikan yarbayı, 1 Haziran 2006 tarihinde “Armed Forces Journal ~ Silahlı Kuvvetler Dergisi”nde bir makale yayımladı. Makalenin ekinde çevremizdeki ülkelerin sınırlarını yeniden çizen bir de harita var. Bu harita o günden bu yana meşhur oldu. BOP haritası, diye tanındı. Bu haritanın iki ayrı NATO toplantısında “bir bakalım bakalım” diye ortaya çıkarıldığı ve her ikisinde de Türk subaylarının salonu terk ettiği yazıldı. Ralph Peters’in makalesinin, ABD Hava Kuvvetleri subaylarına tavsiye edildiği de yazıldı. Bunların kaçı doğru bilmiyorum ama makale hâlâ orada duruyor.
Bugünlerde dergiye yeniden bakarken dikkatimi çekti; Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin künyesinin ta başında, “ABD Hükümeti Yayını Değildir” yazıyor. ABD’de herhâlde yüzbinlerce dergi çıkıyor. Acaba niçin sadece bu yayının künyesinde böyle bir açıklamaya gerek duymuşlar dersiniz?
OKURYAZARLIK- RESME BAKARLIK
Okuryazarlık azaldıkça resme-bakarlık çoğalıyor. Ben Peters’in makalesinden konuşulduğunu hatırlamıyorum. Varsa yoksa BOP haritası ama acaba adam ne yazmış, merak eden yok. Yazının başlığı “Blood Borders ~ Kan Sınırları” idi. Alt başlığı da “Daha iyi bir Ortadoğu neye benzer.” Bir parçasının tercümesini aşağıya alıyorum. Tamamını merak edenler https://bit.ly/BOP-Makale adresinde bulabilir.
“En bariz adaletsizlik, Balkan Dağları ile Himalayalar arasındaki ünlü adaletsiz topraklarda bağımsız bir Kürt devletinin olmamasıdır. Orta Doğu'da bitişik bölgelerde yaşayan 27 milyon ile 36 milyon arasında Kürt vardır (rakamlar kesin değildir çünkü hiçbir devlet dürüst bir nüfus sayımına izin vermemiştir). Mevcut Irak'ın nüfusundan daha büyük olan bu rakam bile, Kürtleri kendi devleti olmayan dünyanın en büyük etnik grubu yapmaktadır. Daha kötüsü, Kürtlere Xenophon'un zamanından beri yaşadıkları dağları ve tepeleri kontrol eden her hükümet zulmetmiştir.
TÜRKİYE’NİN DOĞUDAKİ BEŞTE BİRİ İŞGAL ALTINDADIR
“ABD ve müttefikleri, Bağdat'ın düşüşünden sonra bu adaletsizliği düzeltmek için harika bir fırsatı kaçırdılar. Bir Frankenstein canavarı gibi uyumsuz parçalardan oluşan Irak hemen daha küçük üçdevlete bölünmeliydi. Korkaklık ve vizyon eksikliği nedeniyle başarısız olduk, Irak Kürtlerini yeni Irak hükümetini desteklemeye zorladık - ki bunu gönülsüzce bizim iyi niyetimize karşılık olarak yapıyorlar. Ancak özgür bir plebisit yapılsaydı, hiç şüphesiz: Irak Kürtlerinin neredeyse %100'ü bağımsızlık için oy kullanırdı.
Aynı şekilde, kimliklerini yok etme çabasıyla on yıllarca süren şiddetli askerî baskı ve "dağ Türkleri" olarak adlandırılarak kimliklerinin aşağılanmasıyla karşı karşıya kalan Türkiye'nin uzun süredir acı çeken Kürtleri de bağımsızlık için oy kullanırdı. Ankara'nın elindeki Kürtlerin durumu son on yılda biraz iyileşmiş olsa da baskı son zamanlarda tekrar yoğunlaştı. Türkiye'nin doğudaki beşte biri işgal edilmiş topraklar olarak görülmelidir. Suriye ve İran Kürtlerine gelince, onlar da bağımsız bir Kürdistan'a katılmak için acele ederlerdi. Dünyanın meşru demokrasilerinin Kürt bağımsızlığını savunmayı reddetmesi, medyamızı rutin olarak heyecanlandıran beceriksiz küçük icraat hatalarından çok daha kötü bir insan hakları ihmalidir. Bu arada, Diyarbakır'dan Tebriz'e uzanan Özgür Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasındaki en Batı yanlısı devlet olurdu.”
JEOPOLİTİK ZOR DEĞİŞİR
Bu kadar açık. Irak büyük çapta halledildi. Suriye’nin stratejik yerlerinden, Arap nüfus temizlendi. Peters’in makalesinin bir yerinde şu cümle yer alıyor: “Ah ve 5.000 yıllık tarihten bir başka kirli küçük sır: Etnik temizlik işe yarıyor.” Temizlik bitti, PYD/YPG binlerce tır silahla donatıldı, askerî eğitimle güçlendirildi. Şimdi sıra Bulgaristan’la Japonya arasındaki “En Batı Yanlısı Devlet”in Türkiye ve İran parçalarını inşa etmeye geliyor. Acelemiz yok. Yavaş yavaş. Ama şartlar uygun olduğunda hızlı hızlı.
Devlet gibi devletler, jeopolitik çıkarlarını ölçer, biçer ve belirler. Sonra yıllar hatta asırlar boyu o menfaatleri kovalarlar. Bazen yavaş, bazen hızlı; bazen açık, bazen gizli. Fakat jeopolitik kelimesindeki “jeo” yani yerküre değişmediği için menfaatler de pek değişmez. Değişen kısım “politik” kısmıdır.
Batı’nın yüz yıl önce, Sykes-Picot ile Sevr ile ifade ettiği çıkarları değişmedi. Hatta bunlardan da eski olanı, rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun ifadesiyle “Doğu’daki Endülüs” bakışı da değişmedi. Orta Doğu’da, büyük değil küçük devletler, “doğru boyda” devletler olmalı. O devlet tercihan Şii değil Sünni olmalı ki İran’ın kontrolünden uzak kalsın. Arap olmamalı ki ilerde İsrail için tehlike oluşturmasın. Türk olmamalı ki tarih boyunca olduğu gibi uğraştırmasın. Ya ne olsun? Bulgaristan’la Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olsun.