Aşı salgını nasıl etkiler?
Salgında R0 (R-sıfır) diye bir sayıyı hemen herkes duydu. Virüsü kapmış bir kişinin, ortalama kaç kişiye bulaştıracağını belirten sayı bu. Aslında R0, hiçbir tedbir alınmamışken bir vakanın kaç kişiye bulaştıracağının ölçüsü. Kısıtlamasız hâlde bu sayı mesela 2 iken kısıtlamalarla 1’in altına inebiliyor. O zaman da yayılma azalıyor ve sıfıra doğru gidiyor. Hani nüfustaki her insan başına en az bir çocuk doğmazsa, veya her ailenin en az iki çocuğu olmazsa ülke nüfusu azalır ya... Daha önce bu işleyişi çekirdek reaksiyonuna benzetmiştim. Parçalanan her atom çekirdeğinden çıkan parçalar gidip iki çekirdeği daha parçalarsa atom bombası oluyor. Sadece bir çekirdeği parçalayabileceği ortamı yaratırsanız, reaktör olur. Ortalamada birden azsa, tepkime söner.
SATRANÇ USTASI BİLGE
Her hastanın kendinden başka iki kişiye bulaştırması patlamadır. Bir efsane vardır. Şaha satrancı öğreten bilgeye şah, masallardaki âdet veçhile, dile benden ne dilersin, der. Alçakgönüllü görünümündeki açıkgöz bilge, boynunu bir yana eğer ve satranç tahtasının ilk karesine bir buğday tanesi, ikinciye iki, üçüncüye 4, sonra 8, 16 buğday tanesi diye devam etmesini, toplamı da lütfetmesini ister. Şah, bu çok mütevazı dileğe şaşar ama kabul eder. Sonra ülkedeki buğday stokunun bu dileği karşılayamayacağı anlaşılır. Öyle ya, sadece 64’üncü karede 2’nin 63’üncü kuvveti kadar buğday vardır. 10’un önüne 19 sıfır koyarak görebilirsiniz bu sayının yaklaşık değerini.
Şimdi R’yi düşürecek önlemleri biliyoruz ve eksik de olsa alıyoruz. Mesela sınırlarda karantina, içerde hijyen, kalabalıktan kaçınma, maske ve sosyal mesafe… Bunlar tam uyulduğunda, işi bitirir. Sokağa çıkma yasağı, zorla uygulanan bir sosyal mesafe tedbiridir.
Gelelim aşıya. Toplumun büyücek bir yüzdesi, aşı marifetiyle bağışıklık sağlamışsa, mesela yarısında bağışıklık varsa, hastanın bulaştıracağı o her iki kişiden birine hiç bulaştırmamış gibi olacaktır. Sürü bağışıklığı denilen, hastalık geçirilerek sağlanan bağışıklığın da sonucu aynı. Bir kişinin binlerce kişiye bulaştırdığı hâller de var ama bunlar da ana fikri bozmuyor. Ancak, yeterli yüzdenin 50 değil 70 olduğu söyleniyor. %70 doğru ise, toplumun bu kadar büyük bir kısmının hastalığı kapmasını beklemek pek akıl kârı değil. Zaten sürü bağışıklığı yoluna giden İngiltere ve İsveç, bundan vaz geçmiş görünüyor.
HIZLI EVRİLEN VİRÜS
Bir not daha eklemek isterim. Hastalığın sağladığı bağışıklığın aylarla sınırlı olduğu söyleniyor. Aşının sağlayacağı bağışıklık da öyledir muhtemelen. O hâlde aşılama işini pek de zamana yaymamak gerekiyor. Hele araya, aşının bağışıklık sağladığı süreye yakın vadeler koyarsanız, hiçbir zaman hedeflenen oranlara ulaşamayabilirsiniz. Hani Ocak’ta %40’ı aşıladığınız diyelim. Ne yazık ki bu oranı sağlayacak bir siparişimiz, yani Ocak’ta 65 milyon doz temin edecek imkânımız yok. Öbür parti yıl sonuna sarkarsa, ilk aşılananların bağışıklığı azalmaya, yok olmaya başlayacaktır. Böyle aralıklı iki %40 toplanıp %80 etmez. %40 olarak kalır. Hesapları, mevcut aşıların kişi başına iki doz gerektirdiğini göz önüne alarak yapınız.
Kaldı ki hızla evrim geçiren virüse karşı çok mümkündür ki seneye yeni aşılar yapılacaktır. Grip aşısının her sene yeniden çıktığı gibi. Evrim düşmanlarını çatlatmak için “mutasyon” demiyorum, inadına evrim diyorum. Zaten mutasyon bir virüsün başına gelen bir şey. O mutasyon bir avantaja sahipse ve çoğalırsa, evrim demek daha doğrudur.
Şimdi krıtik soruya gelelim. Aşı olup olmamak kişinin seçimine bırakılacak bir şey midir? Aşı olmak Korona Virüsü’nden koruyorsa, olmam diyen, kendi rızasıyla hastalığa yakalanmaya razı oluyor. Bırakın olsun. Hasta olursa da olsun. Kendi hayatı.
AŞI OLMAYAN KENDİNE ZARAR- MI?
Maalesef iş o kadar basit değil. Tepeden bakınca, yukarıda anlattığım %70’in tutturulması hedefi var. Bu sağlanamazsa, aşı ancak geçici bir önlem olur. Vaka sayısını sıfıra yakın bir yerlere indiremezsiniz.
Tepeden değil de yakından bakarsak, aynı gerçeği şöyle anlatabiliriz: Kişinin virüsü alıp vücudunda çoğaltmayı kabulü sadece kendisini tehlikeye atmaz. Başta yakınları, iş arkadaşları, temasta olduğu herkesi tehlikeye atar. O kadarla da kalmaz. O tehlikeye attıklarının çevresini de tehlikeye atar… Satranç tahtasındaki buğdaylar böyle çoğalır. Kategorik olarak aşıyı reddedenleri, komplo teorileriyle veya başka uçuk sebeplerle aşıya karşı çıkanlar yalnız kendilerine kötülük etse neyse; yakınlarına ve bütün topluma kötülük eder.
Nasıl dostum Bill? İkna ettim mi dersin? Hadi gayret, çipleyelim şunları. İstihkakımı da lütfen ayakkabı kutusu içinde yolla. Bizde gelenek budur.
MADALYONUN ÖBÜR TARAFI
Aşı şarttır. Ancak zamanında, yeter sayıda ve doğru aşı şarttır. Çin aşısına haklı sebeplerle muhalefet edenler de var. Daha pahalı olduğu hâlde niçin üçüncü dünyanın talip olduğu aşıyı alıyoruz? Niçin bu tek seçeneğimiz? Niçin faz-3 denemeleri sonuçlanmadan ithalat taahhüdüne giriştik? Nihayet, 30 milyon doz ancak 15 milyon kişiyi aşılayabilecekken niçin bu sayıda kalındı? 30 milyon bile olsa, ne zaman teslim edilecek? (Son günlerde 50 milyon telaffuz ediliyor gerçi, bu da ancak 25 milyona yeter.) %70 bağışıklık için 120 milyon doz lazım. Ve hepsinin mesela bir ay içinde gelmesi gerek. Aşı olmayacakları çıkarsanız da %70 yine %70’tir. Bir bedava maske vakası daha yaşamayalım?
Son olarak tıp dışı bir soru: Bu işte aracı firma var mı, yok mu?
Ve yazı dışı bir dilek: Bütün okurlarıma 2020’den daha güzel, sağlıklı, başarılı bir 2021 dilerim. Sevgilerimle.