Yalan söyleyen tarih utansın
CUMARTESİ YAZILARI
En başta Necip Fazıl, Sultan Aziz’in cinayet sonucu öldürüldüğünü savunan ve Yıldız Mahkemesi kararlarının doğruluğuna inanan geleneğin en parlak kalemlerinden biri olarak söz konusu literatürün gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak, aynı geleneğin diğer mensuplarına nazaran, mahlu’ padişah hakkında da olumlu kanaatlere sahip değildir:
“Abdülaziz tahtta... Mâli buhran son haddinde... Karadağ mes’elesi alevlenmekte. Herkes ayaklanmakta, Batı dünyası tepemize binmeye hazırlanmakta... İlk fermanlar: Valide Sultana bin kese maaş bağlansın. Şehzadelerin ‘Hazine-i Hassa’ dan verilen maaşları da, Sultan aylıkları gibi mâliye hazinesinden ödensin! Zavallı halk, daha Abdülaziz’in ilk tavriyle, onda vehmettiği Büyük İskender yerine, safi seksen, doksan kıyye çeken bir ahmak peydahlandığını görmeye başlamış ve memleketine mi, onun bönlüğüne mi ağlamak gerektiğini kestiremez olmuştur! Evvelki borçların yükünü karşılamak ve ‘kaime’ rezaletini kapatmak için, Londra’dan iki yüz milyon franklık bir istikraz... Haydi, tütün, tuz, damga, patent gelirlerinden yılda onaltı milyon frank tahsisi de devleti hacr altına almaktan başka manâsı olmayan ‘Düyûn-u Umumiyye’nin ilk hazırlığı...”
Midhat Paşa ve arkadaşları Necip Fazıl’a göre “Abdülaziz’i devirmek gibi dosdoğru bir işi yap-yanlış bir gaye uğrunda yerine getirirler.”
Yazarımız eski padişahın ölümüyle ilgili tartışmanın ayrıntılarına fazla girmeden mahkeme kararının doğruluğunu savunur: “Hâkimler ittifakla idam kararı veriyor. Karar, bütün kademelerden geçiyor ve nihayet vatan büyüklerinden, gerçek vatan kahramanlarından bir heyetçe de doğrulanıyor.” (NFK, “Ulu Hakan Abdülhamid Han”, bd, 1977)
***
Muhafazakâr kesimde çok okunan Mustafa Müftüoğlu’na göre “Abdülaziz Han, Eşekçi Ahmed’in oğlu Serasker Hüseyin Avni ile avanesi tarafından öldürtülmüş ve Sultan Aziz’in iki bileğinin damarlarını kesmek (!) suretiyle intihar ettiği (!) enti-püften bir raporla sözde tespit edilerek, bu rapor ‘Resmi tebliği’le birlikte yayınlanıp cinayet ört-bas edilmek istenmiştir!” (“Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Cilt 2”, Çile, 1979, sh. 88)
Günümüzün en popüler tarihçisi İlber Ortaylı da benzer görüştedir: “Ben öldürüldüğü kanısındayım. Çünkü Sultan Abdülaziz bir kere çok dindar. Dindar adamlar kolay intihar etmiyorlar. Abdülaziz yaşamayı seven biri... İddialar ikna edici değil… Fransızca bilmiyor, ama mesela İmparatoriçe Eugenie’le olan muaşakası artık bir sır değil. Çekici bir adam. Yani ne diye intihar etsin?” (“Tarihin İzinde”, Profil, sh. 33, 2008)
Anlaşıldığı kadarıyla popüler tarihçimiz bizzat araştırmış değildir konuyu. Araştırmış olsa daha makul ve mantıklı gerekçeler ileri sürerdi herhalde. Nitekim yukarıdaki sözlerinin devamında “Yılmaz Öztuna’nın hakikaten bir katkısıdır tarihçiliğe bu Abdülaziz olayının yorumu” diyerek referansını belirtmektedir...
Gerçekten de Abdülaziz’in hal’i ve ölümü meselesi üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmaların başında Yılmaz Öztuna’nın “Bir Darbenin Anatomisi” kitabı gelir. Defalarca basılmış, çok okunmuş ve dahası ilgili literatürü besleyen en mühim kaynak olmuştur bir roman akıcılığındaki bu eser. Ne var ki 400 küsur sayfadan oluşan kitabında neredeyse hiç dipnot kullanmayan ve tek bir (sayıyla 1) kaynak bile göstermeyen Öztuna, dayanağı meçhul birtakım iddialar ve rivayetler sıralayarak Sultan Aziz’in cinayet kurbanı olduğunu iddia ediyor. Ama ondan önce padişahı hal’ etmiş olan devlet adamlarını tek tek ve uzun uzun bize tanıtıyor; bunların ne kadar cahil, kindar, hırsız, beceriksiz, ırz düşmanı, “yoksulluktan gelen”, “Fransızca bilmeyen” kişiler olduklarını anlatıyor.
Mesela kitabın bir yerinde “Tuna Valiliği’nde hârikalar meydana getirdi. Çağın Avrupa ölçüsünde en muktedir umûmî valilerinden biri olarak kabul edildi. Eyâletine büyük bayındırlık getirdiği gibi, en küçük âsâyişsizlikleri bile disiplin altına aldı. Okullar, yollar, bankalar, fabrikalar yaptırdı” sözleriyle andığı Midhat Paşa’dan ilerleyen sayfalarda “Bu muhteris, akılsız ve gerçekleri kavramakta yeteneksiz vezir” diye söz edebiliyor.
Redif Paşa hakkında “Gafil, zayıf karakterli ve palavracı bir asker” tanımını kullanıyor. “Her türlü necâbet hissinden uzak, klasik bir ‘alçak adam’ tipi” diye tarif ettiği “Avni Paşa adındaki mahlûk” için “Irz düşmanı olduğu da yaygın rivayet hâlindeydi. Üstelik devlet parası çaldığı, bu para ile, yoksulluktan gelenlere mahsus lüzumsuz gösterişler yaptığı biliniyordu” diyor.
Kazasker Halil Efendi’yi “Yeni rejimde külâh kapmak sevdasıyla: Hal’ emr-i hayrına çarşaf kadar fetvâ yazarım, diyen yobaz” diye anıyor. Başka bir yerde de “aşağılık yobaz” diyor.
***
“Dini bütün bir Müslüman’ın böyle bir şeyi göze alamayacağı âşikârdır. Hele bütün Müslümanların başı olan bir halifenin böylesine bir günahı irtikâb edeceğine ihtimal verilemez” sözleriyle intihar tezine karşı çıkan Öztuna, “klinik psikopat olduğu muhakkak bulunan Avni Paşa’nın, Sultan Aziz’in öldüğünü görmeden rahat nefes alamayacağını” gerekçe göstererek padişahın öldürülmüş olduğu görüşünü savunur.
Olayın ayrıntılarına girildiğinde de benzer akıl yürütmeler yoluyla birtakım hükümlere varmaya çalışır. Mesela, cesedi inceleyen 19 hekim tarafından imzalanan ve olayın intihar olduğunu ortaya koyan rapor hakkında şunu söyler: “Doktorların birkaçı askerî doktor olmak bakımından seraskerin emrindeki subaylardır. Bir kısmı da seraskerin, nâzırların, Sultan Murad’ın doktorları ve dostlarıdır. Onları müşkül durumda bırakacak bir rapora imza koymak istemeyecekleri âşikârdır.”
Olay sırasında padişahın oda kapısının kilitli olması hakkındaki çıkarımı şudur: “Kapıyı ya dışarı çıkarken katiller kilitlemişlerdir veya herkes kapıdan çıktığı halde tek başına pencereden atlayan Cezayirli Mustafa tarafından içeriden kilitlenmiştir.”
Tarihçimizden öğrendiğimize göre, “Sultan Abdülaziz’in ablası Adile Sultan’ın, kardeşinin öldürüldüğü hakkındaki kanaatine öteden beri tarihçiler büyük ehemmiyet vermişlerdir. Gerçi Adile Sultan vak’a sırasında sarayda değil, kendi hususî sarayında oturuyordu… Fakat Adile Sultan, ağzından çıkan her sözün gerçek olmasıyla meşhurdu.”
Peki, öyleyse “Ağzından çıkan her sözün gerçek olmasıyla meşhur” olan bu kişinin niye mahkemede şahitliğine başvurulmadı? Çünkü, Öztuna’ya göre, “Yıldız Mahkemesi hazırlık sorgusunda vâlide sultanlar bile sorguya çekildiği halde, onun sarayına bir savcı göndermeye Sultan Abdülhamid cesaret edememişti. Zira savcıyı kabul etmeyeceğini biliyordu.”
“Bir Darbenin Anatomisi” kitabında iddianamenin dayandırıldığı senaryodaki tutarsızlıklar, sanık ve tanık ifadelerindeki mantıksızlıklar, yargılamadaki tuhaflıklar ya görmezden geliniyor ya da tevil edilmeye çalışılıyor. Herhalde bir “tarihçi”nin işi bu olmamalı.
Sonuç itibarıyla, aslında Yıldız Mahkemesindeki iddianameyi rahat okunan bir popüler tarih kitabı şeklinde yeniden yazmıştır tarihçimiz. Yalnızca cinayet senaryosunu rasyonelleştirme, biraz daha inandırıcı hale getirmek amacıyla ufak tefek değişiklikler vardır kitapta. Mesela cinayette Midhat Paşa’nın rolünün bulunmadığını açıkça söyler. Sultan Murad’ın da olaydan haberdar olmadığı kanaatindedir. Asıl suçlular “yoksul bir köylü çocuğu olan” Avni Paşa ile “cariyelikten gelme” Valide Sultan’dır.
Osman oğulları hanedanına ve monarşi kurumuna ruhî bir zaaf derecesinde yakınlık duyan tarihçimizin asıl öfkesini çeken husus bir padişahın kulları tarafından tahttan indirilmeye cüret edilmesidir: “Şehzâde Abdülhamid Efendi… Amcasının ve ailesinin nasıl kayıklara bindirilip zırhlıların açığından geçirilerek Sarayburnu’na çıkarıldığı sahnesini, hayatının sonuna kadar unutmayacaktı. Bu işi yapanları doğduklarına pişman edecek, cehennemleri başlarına geçirecekti. Kendisi de benzeri bir oyuna gelmemek için, otuz küsur yıl, milleti pek çok rahatsız eden bir sürü tedbir alacaktı.”
Görünen o ki özellikle cumhuriyet devrinde gelişerek reaksiyoner muhafazakarlığın ideolojik çerçevesine dönüşen “Hamidist” bakış açısı kendi meşruiyetini (ve mağduriyetini) dayandıracağı tarihsel bir zemin olarak söz konusu olayı değerlendirmeye çalışıyor. Ama aynı zamanda Türk sağında genel eğilim durumundaki Osmanlı tarihi veya Osmanlı kültürü gibi kavramları Osmanlı ailesiyle bir tutma yanlışı bu cenahın kalemlerinin birçok konuda abartılı bir defans pozisyonu almalarına yol açıyor.















Yavuz Sultan Selim), babasını öldürterek tahta geçti. Kardeşleri Ahmet, Korkut, Abdullah, Şehinşah, Şahsultan, Alemşah, Mahmut ve Mehmet'i olmak üzere 8 kardeşini boğdurarak öldürttü. Bunların tüm eş ve çocuklarını da öldürttü. Katil belli olduğunda ne yaptınız ki neyi tartıyorsunuz.
Yanıtla (0) (1)Sherlock Holmes, önce ipuçlarını, yani belgeleri inceler, sonra karar verirdi. Ama, siyasi hafiyeler, belge falan dinlemez. İdeolojilerine göre, belgesiz, bilgisiz hüküm yürütürler, Necip Fazıl, Yılmaz Õztuna gibi.
Yanıtla (3) (0)Akp dönemi saray tarihçileri tarafından yazılsa altın (!) devri olarak yazılır.Ama gercek nedir ? Ülkeyi 5 li cetelere peskeṣ cektiler ve saltanat hayatı yaṣadılar
Yanıtla (4) (1)Adam meclisi kapatıyor. Demokrat olan nasıl arkasında durur anlaşılır değil.
Yanıtla (0) (0)madem tarihten bahsediyoruz bir milyondan fazla anadolu ermenisinin 1915- 1916 arasında nasıl "buharlaştığını" da yazacağınız günü görmeyi isterim sevgilerimle
Yanıtla (5) (21)Haberimiz olmayan ama bilmemiz gerektiğini düşündüğün birşeyler varsa yaz.
Yanıtla (7) (1)Sn.Natali Abla iyi dersiniz..Ama dersinize iyi çalışmamışsiniz..Ana,baba günü etraf toz,duman katiller evlerimze girmiş ,,Gün olmuş hayatta kalma günü,,Biraz empati yapıniz lutfen.1000 seneden fazla komşuluk yapmışız,,biraz iteklemiş olabiliriz bazısını..Sırtımızı emniyete almak için. Hepsi bu..Ayrıca diaspora uflemesine değil. Bugün karşılıkli kazanıp konforlu yaşamak mümkün Erivan ile ve Orta asya koridoru (tarihi ipek yolu) ...kin,nefret ise CIKMAZ SOKAK..
Yanıtla (3) (1)Natali'ye cevap : Iyi de bizimkiler neden o güne kadar gül gibi geçinip giderken birdenbire saldırmışlar , sizinkiler bir haltlar yemis olmasın ? Bir diğer yanlış da o zamanlar bütün Ermeni vatandaşların sayısı zaten o kadardı ! Doğrusu ne biliyor musun kardeş , önce sizinkiler bizi sonra da bizimkiler sizinkileri katletmiş !
Yanıtla (3) (1)Katli gün gibi ortada aksi abesle iştikaldir oğlu veliaht yusuf izzettin efendiyi de enver öldürttü ona da bileklerini keserek babası gibi intihar etti raporu yazdırttı
Yanıtla (1) (1)Daha önce de yazmıştım, Osmanlı sarayı ahlaksızlığın bir bataklığıdır ! Ve ne yazık ki bizde ne Osmanlı ne de cumhuriyet tarihi gerçekleri yansıtmamaktadır , resmi ve yanlı tarihtir , kedi gibi kötülüklerin üstü hep örtülmüştür !
Yanıtla (9) (10)Olayları zamaninin sartlarina gör değerlendirmek lazım,racon keserek bilgi ogrenilmez
Yanıtla (4) (1)Dünyanın her yerinde monarşik düzenin sarayları toplumunun en elit kesimlerine ev sahipliği yapmış ve kültürün ve ahlak normlarının en üst düzeyde yaşandığı yerleridir ve devlet aklının muhafaza edildiği merkezlerdir.
Yanıtla (2) (3)Her konuya olduğu gibi tarihi olaylara bakımımız da ideolojik. Bir kesim ulu hakan diyor, diğer taraf istibdatçı kızıl sultan. Bunun ortası yok mu? Bir kesim Osmanlı hayranı bir kesim Osmanlı düşmanı...
Yanıtla (3) (0)Büyük savaşta yenilmiş olan devleti, yeniden organize edip tüm kayıplarına rağmen yaşatan aklı yetiştiren kültürel iklimi olgunlaştıran kişi Sultan ll. Abdülhamid. Nasıl, olmuş mu?
Yanıtla (0) (3)Osmanlının en çok toprak kaybeden padişahlarından birisi. 1,5 milyon km2
Yanıtla (4) (4)Mustafa Kemal doğmadan beş yıl önce ölen-öldürülen, sülalesinde kardeş, baba, amca katletmenin hiç eksik olmadığı bir padişahın ölümünde M Kemal izleri arayan cahillikle nasıl anlaşacaksınız, uzlaşacaksınız?
Yanıtla (6) (6)Atma ziyaaa:) Yorumlarda zaman makinesiyle geçmişe giden birinden bahsedilmiyor ama kedilerde sizofrence uydurma olduğu belli oldu:)
Yanıtla (3) (1)Osmanlı bitmiştir.Osmanoğulları, bu topraklardan yüz yıl önce sürgün edilmiştir.Aileden; temsilci,mirasçı yada taraf kalmamıştır.Hal böyle iken,osmanlıcılık oynayanlar kimi temsil etmektedir ? Öte yandan Din Allah'ın dır.Yeryüzünde milyarlarca müslüman çeşitli ülkelerde yaşamaktadır.Hal böyle iken,dincilik oynayanlar kimi temsil etmektedir.Bu yetkiyi onlara kim vermiştir ? Kümesten tavukları çalmaya çalışan tilkilerin oyununa gelmeyin.Ülkenize sahip çıkın.
Yanıtla (3) (1)Tarihi müktedirler yazıyor diye sorgulama yetisi kaybolmamalı, insan başıyla sıçan kafası arasında fark olmalı.Zaaflarına rağmen 1897 de atinaya girebilecek haldeki devletin Abdülhamit döneminde kaybettiği toprakları konuşanlar; 1912-1922 arası kesintisiz savaştaki toprak kayıplarını, 1.5 milyon şehidi ve atinalılarca bile işgale ugranmasini da sorgulamalı.Savaş sonucu hezimettir; Ç.kale, K.amare, Sakarya,Dumlupınar muharebeleri dışındakiler, Megiddo-nablus muharebesi gibi sayısız hezimetlerdir
Yanıtla (2) (1)Döneminde Mithat paşa ve arkadaşı dışında siyasi ölüm olmayan Abdülhamite; kızıl ,kan içiçi vs demek yerine sürgün edici vb mantıklı eleştiriler yapılsa;1925-1926 da pozitivist ittihatçılar(kemalistler), diğer ittihatçı kanatları(TCF ve partisiz ittihatçıları ) hain, suikastçi,saltanatçı vb iftiralarla idam etmeden mesela sürgün etseler(Abdülhamit gibi) ; şapka protescularını idam etmek yerine nezerate atıp sonra salmış olsalar;"herşeyi ben yaptım" yerine yapılan anlatılsa tepkisellik doğmazdı
Yanıtla (3) (2)Karar gazetesi gibi muhafazakar liberal gazete yazarları sürekli ve sadece muhafazakar mahalleyi eleştirip,özelleştiri vermelerini bekliyor.Muhafazakar mahalle son yıllardaki hata ve yanlışlardan dolayı tabiki özelleştiri vermelidir ama doksan yıl boyunca yaptıkları için kemalistler özelleştiri verdikten sonra.Kemalistlerin yanlışlarıdır,akp ve hdp gibi yanlışı çok olan partileri var eden.Kılıçdaroğlu yalnız kaldı, çoğunluk hâla 2011 öncesi kemalist bürokratik oligarşi zamanını militanca özlüyor
Yanıtla (3) (4)Düne kadar Lozan gizli anlaşmalarının ‘derin bilgisine’ sahip olan düzenbazlar bugün de bizleri tarih okumamakla suçluyor. Bu konuları bırakmak gerek artık.
Yanıtla (2) (3)Öldürüldü ya da intihar etti. İspatı bu gün için mümkün mü? Sizin yazdıklarınıza göre na-mümkün.O zaman gündeme getirmenizin gerekçesi nedir? Gündeminiz gerçekten harika ! Bir de Cem Sultan konusuna ya da Osman Gazinin amcası Dündar Bey konusuna girseniz..
Yanıtla (8) (7)Gündeme getirmenin sebebi aslında oldukça açık. Mesele ispat etmek de değil. Belki yazarın bu konudaki diğer yazılarını da okursanız daha iyi anlaşılır.
Yanıtla (0) (0)Resmi tarihin yalanlarına ve halka yapılan zulümlere tepki olarak ortaya çıkan, tepkisel tarih anlayışı mükemmel olmayabilir ama Resmi tarihin üstüne bina edildiği Nutuk başta olmak üzere,bilgilerin yanlışlığı ortadayken, sorunun kökenini konuşmaktan kaçanlar,sonuç olan tepkiselliğin ayrıntılarında sörf yapıyor.Son yıllarda müktedir olabilen hataları ve zaafları da ortada olan muhafazakar mahallenin sürekli eleştirisini yapan karar gazetesi yazarlarının çoğunluğu,90 yıl hakkında konuşamıyor bile
Yanıtla (10) (5)Adaletsizlikte yarışılmayacağı gibi Yanlışta da yarışılmaz.... çünkü o zaman arada fark kalmaz...
Yanıtla (3) (2)Resmi tarih yalanlarının eğitim ve propoganda imkanı, rejimin papağanları ve mankurtlarının çokluğu yanında; tepkisel tarih anlayışının duygusal yönü çok az sayılır.Yüzyıllık yalanlar tepkisel tarih anlayışının nedenidir; tepkisel tarih anlayışında hatalar var ama resmi tarihin herseyin yalan
Yanıtla (7) (2)Okura: Benim mahallem, sürüm veya lozanla hiç derdim yok ama senin sürünün de lozan diye sayiklayanlardan farki yok, ayni kalitesiniz
Yanıtla (2) (0)Çatıl! İnsanlara ve ailelerine hakaret eden ,lozan diye sayiklayan sürü ile sizin sürü aynı kalite benim için.Benim sürüm yok, asıl senin biraz utanman olsaydı; tanımadığın ,hakkında birsey bilmedigin insanları akp li yada dedigin tarz kişilerden sanmazdın.
Yanıtla (1) (0)Tepkisel bir yorum.
Yanıtla (1) (1)Suudi tarihçilerde Adnan kaşıkçının konsolosluğa girip evlenmektense intihar edeyim kendimi de orada bulunan kağıt kesme makinasıyla parçalayıp izim kalmasın diye fırına atıp küle döndüğünü yazacaklardır. dünya tarihi yalanlar ve muktedirlerin yazdığı tarihtir. onun için tarih kitaplarını masal tadında okumak lazımdır.
Yanıtla (5) (1)Türkiye'de tarihçilerin büyük bir kısmının kendilerini monarşiyle osmanlı hanedaniyla fazlasıyla aynileştirmeleri görüşü çok isabetli bir tespit. Peki bu tarihçiler! kitap okumayan ahaliye fikirlerini nasıl ulaştırdı? sorusu önem kazanıyor. Açık ki resmi/sivil din adamaları ve tarikatlar bu tarihçilerin! fikirlerini iştahla, dramasını da ilave ederek halka ulaştırdilar. Ortada gerçekten irdelenmesi gereken çok yoğun bir ilişki ağı var. Mesela K. Mısıroğlu'nun irtibatlı olduğu hoca şeyh bakılabil
Yanıtla (2) (2)Türk dizilerine Heredot Cevdet karakteriyle konu olmuş bir mevzudan bahsediyorsunuz. Sadece dinle ilgilinen değil çok farklı alanlarda yüksek eğitimli entelektüel hikaye anlatıcılar var her kesimden çevremizde.
Yanıtla (0) (0)1- " Beşer zulmeder kader adalet eder." "Ceza; suçun cinsindendir." -S.Abdulaziz 1875 de iflas etmiş ve borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etti. -Milletin en perişan yıllarında; sonunda çürüyen israflı donanma yaptırdı. - Kırım Savaşı devam ederken; Çırağan Beylerbeyi Yıldız Köşkleri gibi sarayları yahudi bankerlerden borç alarak yaptırdı. - İlk resmi faizli Bank Osmani' yi kurdu. - Kendi heykelini yaptıran ilk padişah.
Yanıtla (2) (1)2- - Avrupa' da 46 gün dolaşıp İslam ve Osmanlının izzetini ayakaltı etmiş ve bu ülkelerden borç alıp saraya maraya savutturmuş. - Çocukların küçük yaşta paşa yapıp üst görevlere getirip liyakatı bitirmiş. -Resim müzik güreş tiyatro kadın düşkünlüğü gibi görevi dışındaki işlere yoğunlaşmış. - Milleti yüksek enflasyon yüksek faizle perişan edip; ağır bunalım sonucu intihar eden ilk padişah olmuş görünüyor.
Yanıtla (2) (2)Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatını aydınlatamayan sağ muhafazakar kesim, Abdülaziz’in vefatı üzerinden tarih inşa ediyor. Arkadaşlar, daha devlet erkine gözünüzün önündeki vakaları aydınlatması için sivil baskınız yok. Sivil iradeyle hangi siyasi cinayet çözüldü şuana dek? Sağ muhafazakar kamuoyunun etkisiyle çözülen hangi cinayet var var? Sol da aynı bu arada. Hepiniz devlet ne derse o modunda olduğunuzdan; iradenizi tarihte arıyorsunuz.
Yanıtla (3) (4)Yani ne demek istedin KIRAS..
Yanıtla (2) (2)Son paragrafı okuyup anlamanız lazım.
Yanıtla (2) (2)son cümle çok yanlış.Sizin bakış açınızı da anlayamadım.
Yanıtla (1) (1)Abdülaziz vakasının bugüne etkisi yok ama Tcf ye ve saltanatın kaldırılması için ayrı önerge vermiş olan ikinci gruba hain, saltanatçı iftirası atarak; demokrasiyi,çok partili hayatı ortadan kaldırarak pozitivist diktatörlük kurmanın, toplumu kamplaştırmanın,etkisiyle tepkisiyle bugünkü seçimlere varıncaya etkisi çok.Osmanlı genelkurmayı 3 tane eyalet valisi yetkisinde ordu müfettişliği yaratıp, silsile halinde imzalandığı halde: "yetkileri kendim! yazıp! harbiye nazırına belirsizce imzalattım!"
Yanıtla (3) (1)İdeolojik peşin yargıların adeta çatıştığı bu konuyu bir tarihçi titizliğiyle irdelediğiniz yazılarınızı ilgiyle okudum.Bir okur olarak size teşekkür ederim.
Yanıtla (4) (2)Ermeni soykırımı adı altında tarihi olayı halen tam inandırıcı şekilde anlayamadık.Abdulhamit zamanını ve sonucu olan ölümünü tam inandırıcı şekilde anlayamadık.Yazık.Geçmiş ile deģil geleceğe bakalım.Atatürk'ün ölümü içinde aynı senaryolar yazılıyor.
Yanıtla (2) (1)Bu hayatta herkesi yani sizi çevreleyen yakın veya uzak bütün çevrenizi memnun etmeye ne zamaniniz ,nede ömrünuz yeter. Onun için kimsenin mutsuzluğuna gerekçe olmadan özgürce yaşamaya bakmak lazım.
Yanıtla (2) (1)Nisa Suresi, 93. ayet: Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Tüm kutsal kitaplar ‘Öldürmeyeceksin’ diyorken Anne sütü emen Çocuğu dahi öldürtmek Bu nasıl Müslümanlık? Bu hangi İslam? diye sormak gerekir.
Yanıtla (8) (2)"Haydi, tütün, tuz, damga, patent gelirlerinden yılda onaltı milyon frank tahsisi de devleti hacr altına almaktan başka manâsı olmayan ‘Düyûn-u Umumiyye’nin ilk hazırlığı...” Ne kadar tanidik ifadeler rahmetli NFK sanki bugunleri yazmis. "Londrada Tahkim"" nedir? Duyunu Umumiye'midir, Duyunu Umumiye hazirligimidir???
Yanıtla (6) (2)Tarih anlatımımızın bir ‘Hesaplaşma Tarihi’ olmaktan çıkması ve objektif bir muhtevaya kavuşması için,aşikar ki,bir kaç kuşak geçmesi gerekiyor.Bu tarih tartışmaları,okumaları ile yetişmiş olan kuşakların ‘kahir ekseriyeti’ subjektif hislerle yüklüdür.Naçizane ben,Mustafa Müftüoğlu,N.F.Kısakürek,Y. Öztüna gibi yazarların ‘rahle-i tedrisinde’ yetiştim fakat artık geriye dönüp bakarken doğruların kısmen doğru,yanlışların ise kısmen yanlış olduğunu rahatlıkla görebiliyor….Hakikat flu bir konumda.
Yanıtla (12) (1)Bu ülkede tarihi yazanlar, her devrin muktedirlerinin talepleri doğrultusunda yazmışlardır. Dolayısıyla ahlaki veya ilmi bir kaygı taşımaksızın , ideolojik kaygılarla tarih üretilmiştir. Fanatizm, saldırma, tahrip ve savunma psikolojileri tarih yazımına ve yayımına hakim olmuştur. Sonuç TARAFLARIN TAMAMI İÇİN YALAN SÖYLEYEN TARİH bir gerçek haline gelmiştir. Malesef Tarih subjektif bir bilimdir , nereden baktığın önemlidir ve tarihi her zaman muktedirler yazar.
Yanıtla (2) (0)Aslında iktidar şekli hiç değişmemiş.
Yanıtla (4) (1)Mithat paşa hakkında oztunanin söylediği şey tutarsızlık değildir. Mithat paşa çok iyi bir vali, çok kötü bir vezirdir. Bu neredeyse darbe mesel haline gelmiş bir kanaattir.
Yanıtla (1) (3)Gerçekleri kavrayamayan ve akılsız ve çok başarılı bir vali. Vali olarak başarısını gerekçelendirmiş. Tersini gerekçelendirme gayreti göstermiştir umarım.
Yanıtla (1) (1)Fransiz ihtilalinden etkilenenler neden padişahı gizli öldürsün. 16. Louis'e yapılan gibi sultanahmet meydanında asarlar, cumhuriyeti ilan ederlerdi. toplumsal tepkiden çekiniyorlar desen onu gösterir bir delil yok nitekim 2. osmanın akıbeti ortada. Öldürme niyeti olsa göstere göstere asarlardı. Komplo teorilerinin çekiciliğine çok kapılmamak lazım.
Yanıtla (5) (3)Sultan Abdülaziz halk nezdinde belirli bir popülariteye sahipti. İi Mahmud döneminde neredeyse İstanbulu ele geçirecek kadar etkili ve güçlü haldeydi Mısır. Sultan Abdülaziz Mısır'ı ziyaret edince halk sevinç gösterileri ile karşıladı. Askeriyede de ciddi bir ağırlığı vardı. Bunlarlq beraber, Yerine getirilen 5. Muradın düşük profilli birisi olmasını da göz önüne alırsanız, neden gizlice öldürülmesi gerektiğini anlarsınız
Yanıtla (1) (0)Yazar, Osmanlı devletine ve âl-i Osmana niyeyse bir kinlenmiş olmalı ki hiçbir tarihçinin dediklerini bir türlü kabullenmek istemeyip kendince anti tez oluşturma çabasında olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunun sebebi bir asırdır yeni rejimin Osmanlı düşmanlığı pompalaması neticesinde kafasında oluşan "tukaka Osmanlı" zihniyeti olmasın?
Yanıtla (7) (14)Sayın Yazar;kolay gelsin! 1. Abdülaziz'in kayınbiraderi Yzb. Çerkes Hasan'ın kabine baskını ve hatırladığım kadarıyla ikisi nazır toplam beş kişi olan değerli şahsiyetleri katlini de ele almalısınız. 2. Öztuna Saray kökenli bir Çerkes aile efradıdır. Çerkes Hasan katiliyle karabeti var mıdır? Tetkiki lazımdır. 3. Her halükarda, Öztuna'nınki bir bir "ilmiyye" intikamından ibaret, tarihçilikle alakasız bir kin kusmadır. NFK'in cehaletine karşılık ilim kisvesiyle bir intikam. Saygılarımla.
Yanıtla (4) (6)Bir lider dönemi uygulamaları hakkında ilkokul ortaokul kitapları dışında 3 kitap okumadan ömrünü tamamlayanların sevgisine inanılır mı. Ya bilimsel ve çağdaş olduklarına. Bilmeden sevmek dine inanmaktır ve bu zaten dindir. Lider de tanrı peygamber karışımı. Böyle yapan da zır cahildir. Peki böyleleri ülkemizde var mıdır. El cevap.. Yoktur.
Yanıtla (2) (6)Sn.Okur;yorumdaki fikirsel yaklaşıma,akıl çerçevesinden yaklaşım bakımından fevkalade buluyorum.Fakat din demişsiniz ya,bence bu İslam dışında olsa gerektir.Ki Kur'an'a bir tabu mantıgıyla yaklaşmamayı,anlayarak Kur'an okudugumuz zaman keşfederiz diya düşünüyorum.İçeriğe serpiştirilmiş Ayetlere bakarsak Allah müşriklerle,Resul aracılıgı ile tartışır,cezayıda hemen vermez,ahirete erteler!oysa kendisini Allah'ın temsilcisi görenler! derhal infaza yönelir.Allah'tanmı korkmak,Allah'cıdanmı?..Syglr.
Yanıtla (1) (2)Ahmet Cevdet Paşa tarafından , Sultan Abdülhamid'in emri ile yazılmış ve kendisine arz edilmiş, Sultan Abdülhamid 'e Arzlar (Ma'ruzat) kitabı, Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dönemini anlatıyor. Sultan Abdulaziz'in katledildiği düşüncesini aktarıyor. O dönemi yaşayan devlet adamının anlattıkları önemlidir düşüncesindeyim
Yanıtla (5) (0)Osmanli, saray - taht entrikalarinin - cinayetlerinin veya intiharlarinin, ozde tarihi...sn. yazari epeyce etkilemis..Fatih Sultanin, fetvasiyla - kanunnamesiyle, devletin bekasi...icin, kan akmasin diye bogdurularak katledilen !! sehzadeler, kardesler, ogullar, akrabalar icin de bir detayli makalesini gorebilirmiyiz ? 1 Murad - 1 Bayezid - 3 Murad ile baslayabilir. Kardes katli, yapilmasi gereken bir muesesedir diyen sn. Ilber Ortayli, hükümdarların keyfine bağlı bir olay değil diyebilir mi ?
Yanıtla (5) (2)