Seçim ne zaman erken olur

Türkiye önemli bir seçime giderken önemsiz (!) bir detay görmezden geliniyor. Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili hukuki mesele. Anayasanın hükmü açık: Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ne var ki bu konuda ne muhalefet ne basın ne akademisyenler ve aydınlar itiraza gerek duyuyor.

Bu tutumun da çok anlaşılabilir bir sebebi var: Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı konusunda son sözü YSK söyleyecek. 2019’da İstanbul belediye seçimlerinde aynı zarfa atılan dört oydan üçünü geçerli birini geçersiz sayıp seçimi iptal kararı alan kurumun bu konuda nasıl bir hüküm açıklayabileceği tartışma konusu değil. Bundan dolayı muhalefet partileri zaten engel olamayacakları bir hukuksuzluğu gündeme getirerek iktidar cenahının “Bizi sandıkta yenemeyeceklerini bildikleri için yargı katakullisiyle liderimizin önünü kesmeye çalışıyorlar” propagandası yapmasına fırsat vermek istemiyor.

Aydınların ve akademisyenlerin de yaklaşımı üç aşağı beş yukarı aynı minvalde. “Nasıl olsa yargı gücü ellerinde, bunlara itirazın kıymeti harbiyesi yok. Şimdi yegâne yapılacak iş seçimde bu sistemi değiştirmek” düşüncesini savunuyor çoğu.

Oysa bu konu iktidar açısından bu kadar basit bir mesele değil. Biliyoruz ki Cumhur İttifakı’nın kendi seçim hedefinde bile meclis çoğunluğunu sağlama maddesi yok artık. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilseler ne ala. Dolayısıyla böyle bir dönemde Erdoğan meşruiyet tartışmasını yük olarak taşımak istemeyecektir. Son dönemde dile getirilmeye başlanan erken seçim konusuyla ilgili sürpriz “açılım”ın bir ayağını da bu endişe oluşturuyor olmalı.

Biliyorsunuz, iktidar ortakları erken seçime çok net bir şekilde karşı çıkıyorlardı yakın zamana kadar. Hem Erdoğan hem de Bahçeli “Seçimler yasa çerçevesinde kesinlikle 18 Haziran’da olacak. Hiç kimse boş hayale kapılmasın” diye konuşuyorlardı.

Bahçeli önceki gün “Seçimler ister zamanında yapılsın ister erkene alınsın. Biz iki seçeneğe de varız” dedi. Dün de Erdoğan "Seçim tarihi öne çekilecek mi" sorusuna “Kamuoyunda ne görüşülür ne konuşulursa hepsi bizim gündemimize gelir” cevabını verdi. Bunun anlamı erken seçimin artık iktidarın gündeminde olduğudur. Hatta kamuoyunda ve kulislerde tarih de konuşuluyor. 14 Mayıs’tan söz ediliyor. 1950’de Demokrat Parti’nin “Yeter! Söz Milletin” sloganıyla girip kazandığı tarihî seçimin yıldönümü. Özellikle Erdoğan’ın bu türden sembolik anlamlara önem verdiğini biliyoruz zaten.

Ancak bugünkü siyasi ve toplumsal tablo itibarıyla Cumhur İttifakı açısından pek uygun bir tarih sayılmaz. Çünkü AK Parti iktidarının bilhassa geçtiğimiz on yıl içinde tutturduğu yolun giderek sarpa sarmasının oluşturduğu tepkiye cevap verebilecek bir sembolizm değil buradaki.

Dış politikada milli çıkarların, ekonomide rasyonel anlayışın, bir bütün olarak ülke yönetiminde kurumsal geleneklerin ve hukukun devreden çıkarılmasının yol açtığı ağır tabloya gösterilen tepki aslında bugünkü iktidara “Yeter! Söz Milletin” dedirtecek bir durum. Rakip siyasi blokun adının Millet İttifakı olması da ayrıca talihsiz bir rastlantı!

Fakat 14 Mayıs 2023 günüyle ilgili asıl mesele bu tarihin taşıdığı sembolizmin değil, bizzat yürürlükteki Anayasanın ürettiği bir durum. İktidar mensupları Erdoğan’ın üçüncü defa aday olabilmesi için seçimlerin erkene alınmasını bir yol olarak görüyorlar. Çünkü Anayasada “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” hükmü var. Yani bu durumda mevcut cumhurbaşkanı görev süresi tamamlanmadan seçime gitmek zorunda kalacağı için üçüncü defa aday olmaya hak kazanmış olacak. Gerçi bir seçimin hangi şartlar altında “erken seçim” sayılabileceğine ilişkin hukuki bir tartışma da var ama bunun anayasadaki “Bir kimse bu görevi en fazla iki defa yapabilir” hükmünün doğurduğu tartışma kadar etkili olmayacağı düşünülüyor.

Buna mukabil, bir zorluk daha var. Erken seçim kararının meclisten alınabilmesi için gerekli sandalye sayısına Cumhur İttifakı sahip değil. Bunun için muhalefetin destek vermesi lazım. Muhalefet partileri ise 6 Nisan’dan sonra yapılacak bir seçime onay vermeyeceklerini söylüyor. Bu tarih iktidarın Altılı Masa ittifakını zora sokmak amacıyla çıkardığı seçim kanununun yürürlüğe girme tarihi. Yine anayasaya göre bir seçim kanunu kabulünün üzerinden bir yıl geçmeden yapılacak bir seçimde uygulanamaz.

Bu durumda, Meclis’ten erken seçim kararı çıkartılamazsa ne olacak? Cumhurbaşkanı’nın mevcut meclisi feshederek seçim kararı alması mümkün. Ancak anayasa meclisi seçime götüren tarafın cumhurbaşkanı olması durumunda üçüncü dönem adaylığı için kapı açmıyor. Yalnızca erken seçimin Meclis tarafından alınması durumunda bundan Cumhurbaşkanı mağdur olmasın diye yeniden adaylığı izin veriyor.

Diğer yandan, yeni anayasaya göre Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi olup olmadığı da tartışmalı bir konu. Aslına bakarsanız 116. maddedeki “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır” fıkrası yeterince açık. Ancak bizzat Erdoğan, mevcut anayasa referanduma götürülürken “Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi yok” demişti.

O günlerde “Cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi yok… Nerede var bu yetki, gösterin diyoruz. Yok. Ya yalan söyleme, dürüst ol” gibi çok sert ve iddialı ifadeler kullanmıştı. Hatta ana muhalefet liderine seslenerek “Anayasa değişikliği teklifinde cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi olduğunu ispat et, ben cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim” demişti.

Şimdi çıkıp bu yetkiyi kullanırsa ne olur peki? Bence bir şey olmaz. Ancak vaziyet göründüğünden çok daha karışık.

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum