Muhalefet artık ‘çözüm dili’ne geçiş yapmalı
Altı parti liderinin 12 Şubat zirvesinde verdikleri fotoğrafın anlamı ve önemi üzerine çokça konuştuk. Bunun bir dönüm noktası olduğunu söyledik. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını vurguladık… Bu girişimin konjonktürel ve geçici bir işbirliğinden ibaret kalmayıp Türk siyasetinde kalıcı sonuçlar doğurabilmesi için aktörlerin neler yapmaları gerektiğini tartıştık. Muhtemelen bunları değerlendirmeye önümüzdeki süreçte de devam edeceğiz…
Yalnız, muhalefet partilerinin bugün artık yapmaları gereken başka önemli işler de var. Türkiye’nin mevcut şartları çerçevesinde altı partinin bir araya gelmesi çok değerli. Ahlatlıbel’deki yuvarlak masada oturan aktörlere siyasetin ağırlık merkezini değiştirme gücü sağlayabilecek değerde bir stratejik hamle bu.
Gelgelelim bu partilerin ekonomik ve siyasi buhran içindeki ülkenin kanayan sorunlarını nasıl çözeceklerine dair somut bir program ortaya koyabilmeleri gerekli. Anketler de gösteriyor ki ülkedeki kötü gidişattan şikayetçi olan vatandaşın oyu muhalefet blokuna akmadığı gibi iktidar blokundan kopuş da artmıyor. Hükümetin politikalarından bizar durumdaki kitlelerin alternatif arayışı içinde olmayışları, böyle bir dönemde muhalefet partilerine beklenen teveccühü göstermeyişleri, en fazla kararsızlar kümesine yığılmaları normal bir durum sayılamaz.
Belki altı muhalefet partisinin bir araya gelmiş olmasının yaratacağı sinerji bunu bir parça değiştirebilir ama yalnızca iktidarın yanlışlarını göstermek, kötü yönetimden çıkış zorunluğunu işaret etmek yetmeyecek bu aşamadan sonra.
Memlekette işlerin iyi gitmediğini herkes görüyor zaten. İktidar partileri bile bunu kabul ediyorlar. Hatta son zamanlarda dış güçler bahanesini de eskisi kadar kullanmıyorlar. Şimdi söyledikleri şu: “Evet, ülkede ciddi sorunlar var. Ama bu sorunları çözecek olan yine biziz. Ne yapacaklarını bilmediğiniz kadrolara emanet etmeyin devleti…”
Demek ki mevcut iktidarın sergilediği kötü yönetimden şikayetçi olan halkın muhalefet partilerine teveccüh göstermesi için bunların “ne yapacakları” konusunda iyi kötü bir kanaat sahibi olması gerekiyor.
***
Bu durumda muhalefet kadrolarının “iktidar ülkeyi kötü yönetiyor” demenin ötesinde bir şeyler söylemesi lazım. Örneğin, son günlerin en can yakan meselesi olan elektrik faturaları hakkında “Ben faturamı ödemiyorum” çıkışı dikkat çekici ama çözüm içeren bir yaklaşım değil. Bugünkü sorunların çözümünü bugünkü iktidarın bulmak zorunda olması başka bir konu, muhalefetin iktidar alternatifi olarak görülebilmesi için iş başına geldiğinde nasıl bir yönetim sergileyeceğini anlatmak zorunda olması ayrı bir konu...
Bu saatten sonra hükümetin yaptığı yanlışlara reaksiyon göstermekten ibaret bir muhalefet tarzından daha aktif ve daha çözüm odaklı bir siyaset diline geçme zarureti olduğu görülmeli.
Muhakkak ki belirli konulara ilişkin hazırlıkları var muhalefet partilerinin. Her birinde alanına hakim tecrübeli ve uzman kadrolar var zaten. Bilhassa ekonomideki sorunların çözümü hususunda hemen her muhalefet partisinde yeterliklerine güvenebileceğimiz ekiplerin mevcudiyeti ortada. Ne var ki makro boyuttaki veya teknik düzeydeki hazırlıkların kamuoyunun diline tercüme edilerek duyurulmasında eksikliklerin olduğu da inkar edilemez. Dahası ekonominin dışında tarım, eğitim, dış politika gibi belli başlı alanlarda da nasıl bir alternatif sunulduğu önemli. Çünkü devlet yönetme sorumluluğunu üstlenmeye talip olanların içeriği belirlenmiş program vaatlerini ve gelecek vizyonlarını bir bütün olarak görmek isteyecek seçmen. Yalnızca bugünkü iktidarın yaptıklarının yol açtığı badirelere işaret etmek bu iktidarın yerine geçmeye aday olanların sandıktan vize almalarına yetmeyebilir.
Muhalefet partileri seçim ortamının gelmesini de bekliyor olabilirler millete sunacakları programın ayrıntılarını veya ülke vizyonlarını bütünlüklü bir şekilde açıklamak için. Ancak bu yaklaşım iki bakımdan yanlış. Seçim sathımailine çoktan girildi aslında. Öyle olmasa ittifak çalışmalarına da girilmezdi. Kaldı ki altı partili ittifak girişiminin epeyce gecikerek başlatıldığını ve bu gecikmenin telafisi için hızın artırılması gerektiği de söylenmeli. İkincisi, siyasi kadrolarla ilgili bir algının zihinlerde teşekkülü için sandığın ortaya gelmesini beklemek yanlış olur.
***
Diğer yandan, bu vesileyle bir başka yanlışa da işaret etmek gerekiyor: Bazı muhalif aydınların yaptığı gibi, sürekli “Muhalefet yetersiz, muhalefet başarısız” diye konuşup durmak da memlekete fayda getirecek bir tutum değil. Yetersizliklerin veya eksiklerin ne olduğunu ve bunların nasıl giderileceğini ortaya koyup tartışmaya açmak yerine yalnızca birtakım soyut şikâyetlerle gündemi meşgul eden bir “muhalif aydın” tipolojisi bu ülkeye bir şey kazandırmaz.
Her şeye rağmen şu gerçeği teslim etmek gerekir: 2018 seçiminde gerçekleştirilen ittifak 2019’da yerel seçim başarısını temin ettiği kadar bir muhalefet mekanizmasının sağlıklı işleyişi konusunda da yolu gösterdi.
Yine bu sayede mevcut iktidarın yürüttüğü “Biz gidersek dindar insanlar kazanımlarını kaybederler… Öteki partiler gelirse FETÖ’ye veya bölücü teröre karşı sürdürülen mücadele terk edilir” şeklindeki ideolojik hassasiyetleri harekete geçirmeye yönelik propaganda büyük ölçüde etkisiz hale getirildi. Bilhassa altı partili kompozisyon tek başına bu iddiaları çürütmek için yeterli bir tablo sunuyor zaten. Gelinen nokta ciddi bir başarı muhalefet bloku açısından.
Mamafih büyük bir maharetle “muhalefete muhalefet” etmeyi elden hiç bırakmayan iktidarın salvolarına cevap verebilmek “aktif” bir siyaset değil. Bunu yaparken başka bir şey daha yapmaları lazım: Kadrolarını, programlarını, vizyonlarını bugünkü sorunlarla eşleştirmek suretiyle teker teker ve somut bir şekilde kamuoyuna duyurmaları ve daha da önemlisi sorunlardan şikayet eden değil çözüm yolu gösteren bir siyaset diline ağırlık vermeleri…