Milletin üstüne devlet yıkıldı

Çok büyük bir felaketle sınandık, sınanıyoruz. Memleket mahşer yeri gibi. Acımız sınırsız. Bu büyük acıya bir nebze teselli teşkil edebilecek şey milletimizin ilk andan itibaren gösterdiği yüce gönüllü dayanışma oldu. Herkes bir şeyler yapmak için çırpınıyor. Kimi yardım topluyor, kimi yardımları organize ediyor, kimi bunları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya uğraşıyor, kimi arama kurtarma çalışmalarına katılıyor… Diğer yandan, yurtdışından gelen destek mesajları, dualar, yardımlar, afet bölgesinde canla başla çalışan kurtarma timleri “insanlık ölmemiş” dedirten güzellikler.

Gerçekten gözleri yaşartan bir kardeşlik ahlakı, bir dayanışma ruhu, bir iyilik duygusu kaplamış durumda bu acılı ülkenin semalarını. Ama ne yazık ki millet bu felakette sergilediği örnek dayanışma ruhuyla nasıl bir millet olduğunu gösterirken “devlet” de aslında ne durumda olduğunu gösterdi. Daha doğrusu kendisini “devlet” diye göstermeye çalışan “siyaset”...

“Böyle bir günde” aklın da vicdanın da insanlığın da gereği öncelikle enkaz altındaki kardeşlerimizin kurtarılması için çabalamak, bu yolda elimizden her ne geliyorsa yapmaktan geri durmamak olmalı. Buna karşılık dayanışmanın erdemini, ortak aklı, kardeşlik ve birlik duygusunu çoktan defterinden silmiş olan birileri ortak derdimizi, ortak acımızı siyasi çekişme konusuna dönüştürmekten imtina etmediler. Çok ucuz, çok ilkel bir yaklaşımla süreçteki eksiklerin, ihmallerin, beceriksizliklerin ve bu büyük felakete bütünüyle hazırlıksız, plansız, koordinasyonsuz yakalanmanın ayıbını örtmek için işi siyaset zeminine çekmeye uğraştılar, hâlâ da uğraşıyorlar.

Mesela “böyle bir günde” Twitter’ın kapatılması yalnızca yanlış bir siyaset yolu değil. Aynı zamanda kötülük. Bu platformun en fazla işe yaradığı bir süreçteyiz. Yardım organizasyonları burada yapılıyor. Nerde neye ihtiyaç olduğu buradan öğreniliyor. İnsanlar yakınlarından haberdar oluyor. Ben bu itirazımı -VPN üzerinden girdiğim- Twitter’da dile getirdiğimde “Böyle bir günde siyaset yapıyorsun” diye suçlandım!

Oysa birçok kişi “böyle bir günde” siyasetin kirine pasına bulaşmış olmamak için hükümetin eksiklerini, yanlışlarını, ihmallerini dile getirmekten bile geri durdu. Bilge siyasetçi Temel Karamollaoğlu bu durumu çok açık ifade etti. Üçüncü gün, artık dayanamadı ve “Acılıyız, hüzünlüyüz ve artık aynı zamanda kızgınız da! İlk saatlerden beri biz, siz işinizi yapın diye sustuk; siz ise ne susuyor ne de işinizi gereği gibi yapıyorsunuz!” diyerek birçoğumuzun duygularına da tercüman oldu.

İnanılır gibi değil ama iktidar mensupları depremin ilk gününden beri boyuna muhalefete çatıyorlar… İlk önce Cumhurbaşkanı afet yönetimindeki eksikleri eleştiriler hakkında “Haysiyetsiz”, “Namussuz”, “Şerefsiz” gibi ifadeler kullandı. Sonra AK Partili bir eski vekil deprem bölgesinde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na sataşıp, “İngiliz uşağı! Defol buradan” diye bağırdı. Ardından AK Partili bir milletvekili, belediye binası ve personeli de enkaz altında olan CHP’li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanını hedef alarak, “Koordinasyona çağırıyoruz gelmiyor… Bunun hesabını siz vereceksiniz millete. Ülkenin en büyük afeti sizsiniz” şeklinde tweet attı.

90’lı yılların başörtüsü mağduru olarak daha hakkaniyetli olması beklenen bu vekil hanımefendiye hiç kimse sormadı, “Çağırıyoruz, gelmiyor ne demek?” diye… Belediye Başkanı sizin emir kulunuz mu? Kaldı ki adam size aylarca yıllarca adeta yalvarmış, “Gelin bu konuda belediye ile merkezi hükümet eşgüdüm içinde çalışsın” demiş, tam beş buçuk yıl önce deprem riskine karşı Hatay’da kentsel dönüşüm çalışması başlatmak için yaptığı başvurulara bugüne kadar cevap bile vermemişsiniz. Bakanlarınız gelen yazıları sümenaltı etmişler. Onun yerine belediye meclisindeki üye çoğunluğunuzu kullanarak “muhalif belediye başkanının” iş yapmasını engellemeye çalışmışsınız. Şimdi de adama “en büyük afet sizsiniz” diyorsunuz. Pes!

Gelgelelim, muhalefet belediyelerini bir yandan bize yardımcı olmuyorlar diye suçlarken, öbür yandan da bunlar bir şey yaptığında rahatsızlık gösteriyorsunuz. Halbuki “böyle bir günde” herkesin karınca kararınca elinden gelen yardımı, desteği, katkıyı vermesi gerekmiyor mu? İstanbul belediyesinin İskenderun limanındaki yangını söndürmek için, Ankara belediyesinin Hatay havaalanının onarımı için katkı vermesine; İzmir belediyesinin yardım organizasyonu yapmasına niye kızıyorsunuz?

“Böyle bir günde” tuhaf bir telaşla “Hayır, hayır! Hatay havaalanındaki onarımı Ankara belediyesi yapmıyor, İskenderun limanındaki yangını İstanbul belediyesi söndürmedi” diyerek ortaya atılmak normal mi?

Çok daha ilginci, “Devletin yapamayacağını bir belediye mi gelecek yapacak? Siz kimsiniz?” diye seslendi seçilmiş bir siyasetçiye atanmış bir memur. Ona da “Siz devlet değilsiniz bir defa, hükümetsiniz. İkisi farklı şeyler” diye cevap veren olmadı.

Belki de bu salvolara cevap verilmediği için daha çok kızıyorlar, çünkü belli ki deprem felaketini siyasi kavga konusu yaparak kendi seçmenlerinin öfkesini başka tarafa yönlendirebileceklerini, sorumluluklarının konuşulmasına engel olabileceklerini, halka hesap vermekten kurtulabileceklerini düşünüyorlar. İşte unun için “Gün birlik günü, siyaset zamanı değil” diyecekleri yerde, yaraları sarmak için yardım eli uzatan herkesi kucaklayacakları yerde, “Aman, bizden başka hiç kimse bir şey yapmasın, yapamasın” diyorlar. Mamafih bu tavır ne akla uygun ne de vicdana. Bu yol yol değil.

“Böyle bir günde” sustuğuna bakmayın, zamanı gelince konuşacak millet. Üstüne yıkılan şeyin beton molozundan ziyade yanlış yönetim olduğunu, altında bırakıldığı enkazın aslında kendini devlet diye göstermeye çalışan marazi bir siyaset olduğunu milletin görmemesi, fark etmemesi mümkün mü?

Tek kişilik merkeziyetçi yönetim inadıyla AFAD dışında hiçbir kuruluşun yardım ve kurtarma hizmeti vermesine tahammül edemeyen, kendi ordusunun askerini bile ilk iki gün afet alanlarından uzak tutan bir zihniyetin ortaya koyduğu hasar tablosunu kutuplaştırma örtüsüyle örtemezsiniz. Meseleyi laiklerle dindarların, sağcılarla solcuların kavgası diye gösteremezsiniz bu saf millete. Milletimiz saftır, aptal değil...

YORUMLAR (312)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
312 Yorum