Kurumlar devletinden şahıslar devletine
Devlet denilen sosyal organizasyon bilebildiğimiz kadarıyla aşağı yukarı beş altı bin senedir var dünya üzerinde. Yani pek yeni bir icat sayılmaz.
Bazı düşünürlere göre suç işleyenleri cezalandırmak için, bazılarına göre ise insanlar arasındaki kargaşa ve çatışmalara engel olmak için bir otorite ihtiyacından doğmuştur devlet kurumu. Başka bazı düşünürler ise devletin insan topluluklarının oluşmasıyla, yani toplumsal hayatın ortaya çıkışıyla birlikte kendiliğinden oluştuğu kanısındadırlar.
Altı bin yıl önce Mezopotamya’da kurulan ilk şehirlerden bu yana temel işlevi değişmeyen devletin birçok özelliği de aynı kaldı. Ancak bundan birkaç asır önce çok önemli bir özelliği tarihe karıştı: Yöneticilerin kişisel tutumlarına bağlı olarak işleyişi. Şahısların kontrolü altındaki kurumlar yerine kuralların ve kurumların kontrolü altındaki yöneticiler modeli öne çıktı.
Modern devlet denildiği zaman daha ziyade demokratik katılıma/temsile ve ortak kimliğe dayalı milli devlet kastedilir ama şahıslar yönetiminden kurumlar yönetimine geçiş de önemli özeliklerinden biri bu yeni siyasi organizasyon modelinin.
Batı Avrupa’da burjuvazi 16. yüzyıldan itibaren “yönetme hakkını taşıdığı kandan alan” asilzadelerin gücünü sınırlamak ve yönetimin daha rasyonel bir zemine kavuşmasını sağlamak için devlet idaresinin anayasaya ve diğer yasalara bağlanmasına, bu arada kurumların kendi tüzel kişilikleriyle yetki ve sorumluluk üstlenmesine destek olmuştu.
***
Osmanlı imparatorluğunda ise bu eğilim biraz daha geç bir tarihte, 18. yüzyılda ortaya çıktı. Bizde burjuvazi olmadığı için bürokrasi bu işe öncülük yaptı. Bilhassa 17. yüzyıldan itibaren sadrazam, şeyhülislam, kazasker, defterdar, beylerbeyi, ocak ağası gibi yüksek devlet görevlilerinin yönetim ve karar alma süreçlerinde yetkilerini valide sultan ile hasekiler başta olmak üzere nedimler, musahipler ve hatta dalkavuklar gibi saray mensuplarıyla paylaşmak zorunda kalmaları Saray’a karşı kurumların özerkliği mücadelesinin itici gücü oldu.
“Kadınlar saltanatı”nın resmen sona erdiği 1656’dan sonra sivil ve askeri bürokrasi -denebilirse- devlet yönetiminde alabildiğine özerk bir ağırlık kazandı. Ama yönetim yine de şahıslara bağlıydı. Sadaret merkezi Sadrazamın konağıydı. Sadrazam değişince Sadaret merkezi de değişiyordu. Onunla beraber Sadaret kadroları da tabii. Aynı durum bütün yöneticiler için geçerliydi. Kurumsal gelenek ve kurumsal tecrübe değil, hâlâ kişisel donanım ve birikim önemliydi.
Modern anlamda kurumsal yönetime geçiş uzunca bir zaman aldı. Daha sonraki Başbakanlık kurumunun nüvesini oluşturacak olan Babıali’nin kuruluşu yukarıdaki tarihten tam yüz yıl sonra, 1756’da gerçekleşti. Tanzimat’tan hemen önce, 1836’da Hariciye ve Dahiliye Nezâretleri, ardından da Maliye Nezâreti kuruldu.
O günden bu yana modern bir kurumlar devleti tecrübesine sahibiz. Gelgelelim, yakınlarda bu tecrübenin ve bu geleneğin köküne kibrit suyu döktük.
***
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla kodlanan ve “Türk tipi başkanlık rejimi” diye sunulan yeni yönetim modeli aslında en eski yönetim modelini geri getirdi.
İki asır önce şahıslar yönetiminden kurumlar yönetimine geçiş yolunda modern devlet revizyonunu gerçekleştirmiştik. Şimdi kurumlar yönetiminden tekrar şahıslar yönetimine döndük.
Bugünkü sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan için “hotkutür” (haute couture) tarzında tasarlanıp imal edilmiş olduğu malum. Ancak mesele yalnızca devlet başkanının yetkilerini mutlaklaştırıp kurumsal tecrübe ve iş bölümü geleneğini -ve bu arada modern devletin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı prensibini- terk ederek şahsi yönetim modeline (otokrasi) geçmiş olmamızdan ibaret değil.
Çünkü otokratik idareler yalnızca en üst makamı değil diğer devlet kadrolarını da kişiselleştiriliyor. Liyakatin yerini sadakat prensibinin almasının doğal sonucu olarak bürokrasinin her köşesinde minik otokratlar meydana çıkıyor.
Dahası, birtakım yüksek devlet görevleri şahısların başarılarına emanet ediliyor. Belki biraz farklı bir örnek olabilir ama geçenlerde yaş haddini doldurduğu için emekli olması icap eden Genelkurmay Başkanı’nın görevini beş yıl daha uzatmaya yönelik düzenleme de kurumsallaşma meselesini hatırlatan bir girişim.
Bugün itibarıyla söz konusu görevi mevcut başkandan daha iyi yapacak biri bulunmuyor olabilir. Ona bir şey diyemem. Ancak, doğruysa bunun da hem ilgili kurum hem de devletimiz açısından ciddi bir zaafın ifadesi olduğu söylenmek durumunda. Çünkü burada kurumsallaşamamış veya kurumsal yeterliğini kaybetmiş bir idare var demek oluyor bu açıklama. Yani acı bir itiraf…
Ama bundan daha acı olanı, modern devlet yapısının inşası yolunda iki asırdır dönüp dolaşıp başladığımız yerin gerisine gitmiş olmamız.















Öncelikle yazılarınızı genellikle okuduğumu ve beğendiğimi belirtmek isterim. Benim size hatırlatmak istediğim, gazetenizin dağıtımının gereğince yapılmadığına dairdir. Takdir edersiniz ki ne kadar iyi mal üretirseniz üretin, şayet alıcısına ulaşamıyorsa bir anlamı yoktur. Geçenlerde Kuşadası'ndaydım, üç gün boyunca aşağı yukarı her gazete bayiine sormama karşın tek bir gazetenize ulaşamadım. Öncesinde başkaca il ve ilçelerde de benzeri durumlarla karşılaşmıştım. Bilgilerinize
Yanıtla (0) (0)Sn.Kiras;kutluyorum sizi,son ikiyüz yıl en güzel özetlenmiş,bu yazıyla,ben Sn.K.Erdem'in 50 Yıllık Demokrasimiz kitabından ve Sn.Erdoğan'a duygusal güvenden hareketle,siz ve kamuoyunun Turk tipi bşk.lık sistemi denilen bu ucube sisteme destek verdim,anlattım.Meğer ne kadar yanılmışım,hele son birkaç yılda ülke ne hale getirildi,aslında güvenim beni yanılttı,ve benim gibilerin güveni suistimal edildi diye düşünüyorum.Biraz çok kayıp olsada,Sn.Erdoğan'a tşkrlr.aklmzı başımıza getirdi,brdha. asla.
Yanıtla (0) (0)Ya hocam.Önceden kurumsalmıydı.Tek kurum vardı.Devletten palazlanan ve devlet biziz diyen,Bürokrat hakimiyeti vardı.Parlementer sistemde, Siyasi partiler hikaye 50 yıldır ortalama 1.5 -2 yılda koalisyonlardan seçime gidilmiş.Devleti perde arkasından yöneten bürokratlar.Halka hesap vermezler.Bu ülkede 2 parti ülkeyi yönetmede kaosa sürüklerdi.Şimdi 7 parti.Vay anam var.Bürokratlar ellerini ovuşturuyorlardır.Bizlerde çanak tutalım.
Yanıtla (0) (3)Şu çok acı bir gerçek ki biz tam bir asırlık devlet oluşumunu ve emekleri bir referandumla ve bir günde çöpe attık ! Böylesine önemli ve karmaşık bir konunun halka sorulması aslında en büyük yanlışlık idi ! Bu konu referandum konusu değildi, teknik ve bilimsel olarak incelenmesi gerekiyordu. Bu , ülkeye yapılan en büyük ihanettir ! Ne zaman ve nasıl toparlanıriz, doğrusu ancak Allah bilir !
Yanıtla (1) (0)İbrahim bey; Haberlerde geçti , bundan böyle sıkıntı , mıkıntı, kalmayacak çünkü bütün çektiğimiz sıkıntıların sebebi bulundu , karada ölüm yok , İL sayımız 100- yazıyla YÜZ olacak , şimdi bu güzel haberi alan artık ekmek kuyruğunda beklese bile gam yemez, okuyunca gözlerim yaşardı, nasıl sevindim? Mazot 30 TL olmuş kime ne?……(!)
Yanıtla (2) (0)Mordern Türkiye'yi tebessüm ile şaşkınlığın kesiştiği noktadan kadraja almış bir yazı. Trafikte tutkulu bir şekilde korna ve selektör kullanan ama çarpıcı bir ısrarla sinyal kullanmayan sürücülere, ehliyet veren sistemde İbrahim Kiras seçme hakkınız olsa kurumsal yada kişisel vesayet, hangisini tercih edersiniz bir düşünün diyor sanki. İlk kurulan devlette bugün en gelişmiş devlet hangisi ise oda bir gurubun yada bazı kurumların vesayeti ile yönetiliyor.
Yanıtla (1) (1)İşin aslı şu ki ; kurum veya şahıs, DEVLETin tasallutundan BİREY nasıl korunacak!? En temelde yatan soru bu! 'Zorunluluklar' dışında ( tabi USsal olmak kaydıyla) hiçbir baskı, zorlama kabul edilemez.
Yanıtla (7) (1)Öyle bir soru sormuşsunuz ki, tekerleği yeniden keşfetmek niyetiniz var. Sorunuzun cevabı en azından yarım asırdır biliniyor. Gerek bireyin korunması, gerekse devletin sağlıklı biçimde kurumsallaşması açısından, insanlığın şu ana kadar verebildiği en iyi cevap: demokrasi; çoğulcu, seküler, insan hakları ve hukuk devletini içselleştirmiş bir siyasal demokrasi. Aydınlarımız ideolojik kalıplarını ve ön kabullerini aşıp, demokrasinin işlerliğine yoğunlaşsalar o sorular kendiliğinden cevap bulacak.
Yanıtla (10) (1)Yanıtınızı beğendim.
Yanıtla (2) (1)Sn.Feylosof;aynen katılıyorum.Sn.D.Acemoğlu'nun Dar Koridor çalışması,biraz hacimli olsada,çok şahane bir çalışma olduğunu düşünüyor ve Sn.Acemoğluna buradan teşekkür ve devamını bekleriz.Bendw şu ana kadar,detaylandırılmış,bilimselliği gelişmiş kurum,ehliyet ve liyakatı belgelenmiş kişilerle,hükümet hele ki,en başının sınırlandırılmasının şart olduğunu düşünüyorum.Tek afam asla ve katâ ne ve nasıl olursa olsun.Syğlr.
Yanıtla (0) (0)Muammer, küresel emperyalistler hakikatte devlet fikrini çöpe atmıştır. BM'nin yapısı buna en büyük delildir. Küresel emperyalist 5 devletin (!) Bütün Dünya'dan büyük sayıldığı, daha doğrusu hakiki devletlerin yok edildiği bir ortamda demokrasiden ne kadar bahsedebilirir. Biz Türkiye'de hayat tarzımız elden gidecek diye üretilen yapay bir endişe ile oyalanırken küresel emperyalist büyük resim, bize gülüyor.
Yanıtla (2) (2)Bu, haute couture, başkanlık sisteminin, üstelik kimin için olduğunu bile bile onay veren ve seçmeni de yonlendilerenlerin hala ciddi bir özeleştiri yapmadan konuştuklarını ve yazıp cizdiklerini görüyoruz. Koca bir ülkeye yaşattılarini görüp duydukları rahatsızlığı dile getirseler bile affedemeyiz. Bu vebali ölünceye kadar tasiyacaklardir.
Yanıtla (2) (1)Haklısınız. Lakin, şu ucube dönem, insanlarda öyle bir keyifsizlik ve boşvermislik yaratıyor ki; merak duygusu, araştırma, öğrenme, kalkınma, vesaire olumlu şeylere yönelim köreliyõr. Ve; "haydi bakalım, inceldigi yerden kopsun" kültürümüz oluşuyor. Neticede; haydi bakalım, hayırlı olsun!
Yanıtla (4) (0)Bazı yorumlarda fabrika ayarlarına, bununla da Cumhuriyetin ilk yıllarına geri dönmekten bahsediliyor. Görülüyor ki, kemalist ideoloji de kendi asr-ı saadetinin nostaljisi içinde bir başka muhafazakarlığa hapsolmuş durumda. Tarihin dinamiklerine kapalı, 21 yy. şart ve gereksinimlerini dikkate almayan, yeni açılım ve söylemler üretemeyen her ideolojik yapı, statükocu, statik ve doğmatiktir. Siyasal İslamcılar kadar Kemalistler de, geçmişin ihyasına değil, geleceğin kuruluşuna odaklanmak zorunda.
Yanıtla (4) (2)14.04, Bana göre de haklı bir Kemalist eleştirisi yapmışsın. Ama bunun meşrulaştırmak için ille de bir İslamcı eleştirisi yapmaya kendini mecbur hissettirmişsin.
Yanıtla (1) (1)Hayırlı olsun. Yaklaşık 2 yıl önce Kaymakamlıkta bir Müdürlüğe gittim. Bir yetkili ile muhatap olmam gerekiyor sordum. Siz ne zamandır bu işi yapıyorsunuz. Aldığım cevap: "Ben bu SEKTÖRE yeni geldim" Allah u Ekber Allahu Ekber. Devletin bır Müdürlüğünü SEKTÖR zannediyor. Varmı yapacak bişey bence yok. Sizce Rus Oligarklardan bahsetmek yerine birde bizim Oligarklarımızı yazsanız bizde bilsek ona göre kendimize sektörel yön versek.
Yanıtla (6) (1)Siyasette "ben" lafının ve şahsiyetlerin öne çıkmaması neredeyse imkansız. Hoş olmasa da işin gereği bu. Demirel de "ben/benim" lafını çok kullanır, egosunu hissettirir, bundan hiç hoşlanmaz, eleştirirdim. Ama o hiç değilse, siyasi retoriği bile ölçülü kullanır, kendisiyle dalga geçmeyi bilirdi. RTE egosu ve kavgacı dili ile, bütün gidenlere rahmet okuttu. Olmaz olmaz... Lakin, Türkiye, devletin ve milletin bir şahsa ipoteklenmişliğinin bundan daha aşırısını görmez kanaatindeyim.
Yanıtla (3) (1)Hep okuduk,hep anlatildi bize kac bin yillik devlet gelenegimiz var,oyle yerlesmis boyle koklu kurumlarimiz var.bunlarin degistirilip devletin zayiflatilmasini isteyen dis gucler ve saltanat pesinde yerli isbirlikcilerin buyuk bir senaryosu gerekiyordu.15 temmuz ve sonrasinda ortaya konan senaryo sayesinde devlet dis guclerin istedigi gibi bir grubun eline gecti ve tarihinin en zayif durumuna dusuruldu.a.s haline getirilen devlet vasiflarini kaybedip kucuk bir anadolu beyligine donustu.
Yanıtla (2) (1)Su an ulkede uygulanan politikalar sonucunda maddi olarak ulkenin kaynaklari batiya akarken manevi olarak buyuk bir erozyon yasanmaktadir.devlet borc bataginda gelecegini ipitek ettirmis gecmisini satmis durumda.bae ve suud karsisinda para icin sutu dokmus kedi gibi.tek adam yonetimi olmasaydi bunlarin hic biri olmazdi.
Yanıtla (2) (1)Sahislar devletine 15 temmuzdan sonra gecilmeye baslandi.erdogan 15 yemmuz bize Allahin bir lutfu dedi;ondan sonra 15 temmuz bahane edilerek devletin butun kurumlari tasfiye edildi,akabinde partili kisiler yerlerine yerlestirildi ve akp devletlesti.15 temmuz olmasa idi erdogan tek adam olamayacakti.bir kesim halk sanal alemde turkiyede ne olup bittiginden habersiz yasiyor.
Yanıtla (5) (1)Merhum Mevlana İdris’in ANAYASA kitabından: Madde 1-DEVLETİN DİNİ ADALETTİR(Hz. Ali) Madde 7:BAYRAĞIMIZ:GECE GÖKYÜZÜNE YETERİNCE BAKINCA GÖRÜLÜR. AZİZDİR. Madde 21:YÖNETİM SİSTEMİ HUSUSUNDA HALKIN TALEBİ VE MUTLULUĞU ESAS OLUP;SERBEST SEÇİM VE REFERENDUM TEMELLİ OLMAK KAYDIYLA….. Madde 30:YARGI OLAĞANÜSTÜ BAĞIMSIZ OLUP,YALNIZCA ADALET İÇEREN YASALARLA BAĞLIDIR. Madde 32:ASGARİ ÜCRET DEĞİL AZAMİ ÜCRET ESASDIR. diğer maddeler için bir adet bahsi geçen kitaptan temin ediniz lütfen.
Yanıtla (7) (8)Yorumumu beğenmeyenler: Oturun siz de bir müstakil Anayasa yazın lütfen. Belki sizin de ‘kişisel bir parlamentonuz’ olur ki sahip çıkmaktan üşendiminiz demokrasimiz yeniden hayat bulur,dirilir ve yücelir. Başkalarından beklenen fedakarlıkları tek tek hepimiz yapmadıkça ‘Tek Kişilik Yönetim’lerden kurtulabilir miyiz sanıyorsunuz?
Yanıtla (3) (9).....Hoşaftan anlamayana ÇARE YOKTUR..
Yanıtla (1) (2)Değerli Nuri Gören, yorum değil, alıntı yapmışsınız. Alıntınız ise, bir Anayasa taslağından değil, Mevlana İdris'in satirik bir kitabından. İdris'in satırlarının, gerçek bir Anayasa'ya nasıl tercüme edilebileceğini yazarsanız, hem yorum yapmış olursunuz, hem de üzerinde tartışma imkanı buluruz.
Yanıtla (2) (1)Şahsım devletine döndük bu millet birkaç yılda Anyayı Konyayı öğrendi. Dün bugünden iyi, bugün yarından iyi. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.
Yanıtla (3) (1)Sistemin sorunu şu: perinçek başkan seçilirse ne olacak?
Yanıtla (2) (0)İpotek Eğer batının en başarılı ülkesini görürsen Şu an İngiliz milletler topluluğu 37 müstemleke ile İngiltere krallığıdır. Adama tapu bile vermezler. Avam kamarası kraliçeye aittir her şey kraliçeye aittir. O ne izin Verirse o kadarını alırsın Kodlarına dikkat et kim yüklemiş neden yüklemiş Nasıl yüklemiş.
Yanıtla (0) (2)Sanırım gazteci,,sadece gazteci olarak KONFORLU yaşam suremez...önemlidir şikayetlerimize çare olarak...
Yanıtla (0) (0)Şahsın adını bataktan çıkarmak için "Türkiye'nin senedini bize verin, size para verelim" diyenin kölesi olacaklar.
Yanıtla (4) (1)Herkes ileriye biz geriye!
Yanıtla (2) (1)“Ama bundan daha acı olanı, modern devlet yapısının inşası yolunda iki asırdır dönüp dolaşıp başladığımız yerin gerisine gitmiş olmamız.” ……evet yetmez ama evet diyerek biz açtık!
Yanıtla (30) (7)Hayir bilakis herseye hayir dediginiz icin biz yetmez ama evet dedik. Hem nobran, hem cahil, hem de korsunuz. AKP uzaydan inmedi, sizin yapriklariniza tepki olarak once iyi basladi sonra maalesef bozuldu. Ama sizin gibiler AKP iyiykende ayni turkuyu cigirtiyordunuz, Marmaray'a bile karsi ciktiniz. Eee ne demisler, "Bir adama kirk iyi dersen iyi kirk gun kotu dersen kotu olur" Hala da derdiniz ayni, acinacak kadar kafaniz calismiyor.
Yanıtla (5) (34)Başkalarına hakaret ederken kendini anlatıyorsun; zeka, bilgi, birikim değil ama tam kurnazlık. Bu tür toplumları ve bireyleri bitiren hastalık.
Yanıtla (9) (2)Avrupa'dan yazan şu yazını düzeltsen iyi olmaz mı? Okuduklarını ve duyduklarını da yazman gibi anlıyorsan, vah vah ülkeye, vatan kimlerin oyuyla kime teslim edilmiş....
Yanıtla (3) (1)Turkiye dusmanlarinin hemen hepsi ellerini avusturup duruyorlar biliyorlar Reis ulkeyi ne hale getirdigini ortada birsey birakmamis.
Yanıtla (1) (2)Maalesef tüm devlet kurumları bilinçli olarak ya tahrip edildi ya kapatıldı ya da bozuldu.
Yanıtla (3) (2)Sayın kiras yazılacak o kadar çok şey var ki, bu Cumhuriyeti kuranlar iş olsun diye kurmadi.
Yanıtla (3) (1)İş olsun diye küvetler ayrılığını getirmediler.
Hilâfeti padişahlığı iş olsun kaldirmadilar.
Bizim insanımız da kul olmasın , birey olsun vatandaş olsun.
Yönetenler başına buyruk hareket etmesin denetlenir kontrol edilebilir olsun diye cumhuriyet kuruldu.
Orta doğu yönetim şekilleri ortada .Onun için diyoruz ki fabrika ayarlarına dönelim .
O Aslan, meramını iyi anlıyorum, temelde sana katılıyorum da, ancak şu “kurucu ayarlar” sözünü kullanırken dikkatli olmak lazım, “kuvvetler ayrılığı” ve “partisiz cumhurbaşkanı” gibi kavramlar ne 1921, ne de 1924 anayasalarında vardır. Aslında ironik bir şekilde, gerçek anlamda demokratik diyebileceğimiz ilk anayasa 1961 anayasasıdır. Bence Türkiye’nin tarihindeki tek demokratik ve gerçek anlamda özgürlükçü anayasasıdır o…
Yanıtla (4) (0)Eski yönetime döndüler demişsiniz. Dönüş tam gerçekleşmedi. Bunların hayallarini daha eski bir yönetim modeli süslüyor.
Yanıtla (4) (2)Haklısınız, ancak "eski" değil çok daha eski. Fakat "eski" dediklerinde de istediklerini almak kaydıyla.
Yanıtla (0) (0)Geçmişte elini öptükleri, bugün vatan haini ilan ettikleri aşağılık fetö ile birlikte bu ülkenin temel taşları ile oynadılar. Aralarına kara kedi girince AKP Türkiye'yi bitirme planını yalnız uygulamaya devam ediyor. Bu halk uyanmaz ise bu işi başarmaları uzun sürmez.
Yanıtla (4) (1)Ülke nasıl kurtulur??? Temelin babası hastalanır , doktir3,ay ömrü kaldı der...,3,ay sonra ölür..Fadime de hastalanır doktor 3,ay ömrü kaldı der..Temel bak Fadime3,ayda ne yaparsak yasarsak kardir der sabah aksam yataktan çıkmazlar...3,ay geçer Fadime güzelleşir gençlerdir turp gibi olur...
Yanıtla (1) (0)Sayın kiras bu ülkede cumhuriyetin kazanim ve değerlerini bilemedik, çünkü bu değerler bize Atatürk sayesinde altın tepside sunuldu,bu değerler için bir bedel ödemedik. Bu ülkenin yüzde sekseni birey vatandaş olamamış , kendini devletin sahibi değil yöneticinin kulu ümmeti olarak görüyor.
Yanıtla (6) (1)Böyle olacağı belliydi, bu sisteme geçmeden önce hem akp ye hem mhp ye mail attım, yapmayın etmeyin, memlekete kıymayın dedim, ak partıye ek olarak böyle olursa partının kurumsal kimliği kalmaz, kaçınılmaz son, sizi de bulur dedim, dikkate almayacakkarını bilsem de, dedim
Yanıtla (2) (1)Erdoğan’ın ülkeyi yönetemediğini,ülkemizin her gün geriye gittiğini artık herkes görüyor.Erdoğan gitmeden de bu ülkenin düzeleceği yok.Heyecan ve karamsarlığa gerek yok ilk seçimde göndereceğiz inşallah.
Yanıtla (5) (0)Şekere yüzde 67 zam geldi. Böylece son 10 ayda şeker yüzde 540 zamlanmis oldu. Savaş yok ama ülkede şeker kıtlığından kaynaklanan zam var. Daha bunlar iyi günlerimiz mi acaba.
Yanıtla (2) (1)Şahsım devleti ve bağlılıklarını sunanlar.Kamu yönetimi fakülteleri konuyu iyi incelesin...
Yanıtla (1) (1)Ülkeyi bitirdiniz ekonomi bitik çevre bitik eğitim sağlık bitik yedniz bitirdiniz ülkeyi yazık.
Yanıtla (17) (1)