Kemal Karpat yalnızca tarihçi değildi

Dün devlet töreniyle son yolculuğuna uğurladığımız Kemal Karpat’ın ilk okuduğum eseri “Türk Edebiyatında Sosyal Konular” isimli çalışmaydı. Galiba 1980’lerin sonunda Cağaloğlu’ndaki kaldırım tezgâhlarından birinde görüp aldığım kitapçık Hoca’nın 1959’da Harvard Üniversitesinde sunduğu bir tebliğin metnini içeriyordu. Türkiye’deki sosyal ve siyasi gelişmeler üzerine bir tebliğ hazırlaması istenen Karpat’ın bunun yerine çağdaş Türk yazarlarının sosyal ve siyasi konuları nasıl ele aldıklarına dair bir sunum yapma talebi önce dirençle karşılaşmıştır. Üniversiteden gelen cevapta “biz olaya dayanan analiz istiyoruz. Muhayyile gücüyle yazılan yazılara ihtiyacımız yok” denilmiştir. Demek ki Harvard gibi bir yerde bile edebiyat sosyolojisi pek ciddiye alınmayan bir çalışma alanıymış o tarihlerde. Buna rağmen Karpat’ın ısrar ederek sunduğu tebliğ büyük ilgi uyandırır. Middle East Journal’da makale olarak çıkar. Ardından Türkçeye çevrilip kitap olarak yayınlanır. İşte benim Karpat’tan ilk okuduğum kitabın hikayesi...

Sonradan Ülkü Tamer’in anılarını okurken bu kitapla ilgili bir başka hikayeyle karşılaşacaktım. Meğer kitabı Türkçeye çeviren kişi geçen yıl kaybettiğimiz “Soğuk Otların Altında” şairiymiş. Ne var ki kitapta adının çevirmen olarak yazılmasını istememiş şairimiz. “Yazan Kemal Karpat, Çeviren Ülkü Tamer diye bir ibare tuhaf duracaktı. Bir Türk’ün eserini bir Türk’ün çevirmiş olması garip karşılanacaktı” diye açıklıyordu “Yaşamak Hatırlamaktır” başlığıyla yayımladığı anılarında bu tutumunun gerekçesini. Ama belki de kitabın içeriğinde şairimizi rahatsız eden bazı görüşler veya ifadeler olması da başka bir gerekçe olabilir tabii.

***

Gerçekten de edebiyatçı gözüyle bakıldığında Karpat’ın bazı hususlarda söylediklerinden ve konuları adeta üstünkörü ve ceffelkalem ele alışından rahatsız olmak anlaşılır bir durum. Zira Karpat detayları pek önemsemeden genel tabloyu analiz etme peşindedir. Mehmet Akif’in şiirleri hakkında söyledikleri aslında Akif’ten ziyade Yahya Kemal’in şiiri için geçerli hükümler mesela. Ancak söz gelimi bir edebiyat tarihçisi için affedilmez olan bu gibi kusurlar Türk edebiyatında işlenen konuları sosyal bilimci gözüyle ve kişilere değil anlayışlara bağlı olarak değerlendiren bir bilim adamı için hoş görülebilir şeyler. Çünkü burada önemli olan tek tek yazarların ne söylediklerinden daha fazla toplumsal gelişmelerin edebiyata nasıl yansıdığını veya edebiyatın toplumsal gelişmelerin seyrini ve mahiyetini anlamak açısından nasıl bir kaynak teşkil ettiğini görmek ve buradan birtakım açıklayıcı sonuçlar çıkarabilmek.

Keza değerli bilginimizin bazı aktüel siyasi hadiseler konusunda da zaman zaman savruk ve hatta düpedüz yanlış sayılabilecek ifadeler kullandığı bir gerçek. Burada da yapılan değerlendirmelere veya analizlere kişiler ve gruplar açısından değil ele alınan sosyal eğilimler ve anlayışlar bakımından odaklanmakta fayda var.

Ama zaten Kemal Karpat’ın özelliği toplumsal konulara daima üst bir noktadan, yani kuşbakışı bakması, bakabilmesi. Bu özellik eserlerinin hem avantajı hem de kusuru. Ele aldığı konulara tek bir disiplin açısından değil, aynı anda hem tarihçi hem de sosyolog ve siyaset bilimci gözüyle bakmasıyla açıklanabilecek bir özellik sanırım bu. Zira “İslam’ın Siyasallaşması” müellifinin yalnızca -kronikçi anlamında- tarihçi olmadığını, siyaset bilimci ve özellikle sosyolog kimliğinin ele aldığı konulara yaklaşımında asıl belirleyici olduğunu unutmamak lazım.

Yani toplumsal gelişmeleri tarihsel bir süreç içinde ve tabiri caizse büyük bir fotoğraftaki yeri itibarıyla görmesinden söz ediyorum detayları önemsemeyişi derken… Bir de tabii sosyal bilimcilerin eserlerinde “iki kere iki dörttür” şeklinde kesin bilgiler ve hükümler aramamak gerektiğini unutmamak lazım.

***

Edebiyat sosyolojisinden girdik konuya ama ne yazık ki Karpat Hoca bu sahadaki çalışmalarını pek derinleştirmedi. Sosyal tarih araştırmalarına ve zihniyet değişimlerinin siyasi dönüşümlere etkisi hakkındaki çalışmalarına daha fazla vakit ayırdı. Bunların dışında, kendisi de Dobruca’dan Türkiye’ye göç etmiş bir Kırım Tatarı olan Karpat’ın son dönem Osmanlı tarihindeki göç hareketleri üzerine yaptığı çalışmalar tam anlamıyla eşsizdir. “Osmanlı nüfusu” araştırmaları da göç çalışmaları gibi -adlandırma yanlış olmazsa- “tarih sosyolojisi” örnekleridir. Her iki konu hakkındaki en önemli akademik kaynaklar Karpat’ın çalışmalarıdır.

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum