İmamoğlu kazanmadı, AK Parti kaybetti. Ama…
İstanbul seçiminin yeniden yapılacağı 23 Haziran’a gün sayılırken bir taraf Binali Yıldırım’ın icraatçı kimliğini öne çıkararak, öbür taraf ise Ekrem İmamoğlu’nun uğradığı haksızlığı gündemde tutarak seçmenin tercihini etkilemeye çalışıyor. Bu çerçevede “Kürt seçmenin kilit rolü”nden çokça söz ediliyor; “AK Parti küskünleri” diye zikredilen bir kesimin yaklaşımlarının sonucu değiştirme ihtimali dile getiriliyor; Saadet’in alacağı veya DSP’den gelecek oyların ince ince hesabı yapılıyor.
YSK’nın iptal ettiği seçimi Ekrem İmamoğlu 13 bin küsur oy farkıyla önde bitirmişti. Dolayısıyla AK Parti açısından kapatılması imkânsız olmayan bir fark olarak görüldüğü anlaşılan bu sayının hangi kaynaklardan temin edilebileceği hususu üzerinde duruluyor.
Gerçi hem toplumdaki havaya baktığınızda hem de yakın zamanda gerçekleştirilen bazı kamuoyu araştırmalarına göz attığınızda görülen tablo farkın İmamoğlu lehine açıldığı şeklinde. Toplum tarafından CHP adayının haksızlığa uğramış görülmesi, mağdur edilmiş olduğuna inanılması bunun en önemli sebebi herhalde.
Mesela benim ciddiyetine ve profesyonelliğine güvendiğim Optimar’ın araştırmasına göre İmamoğlu’na destek şu anda yüzde 52 oranında; 23 Haziran’da Yıldırım’a oy verme niyetinde olanların oranı ise yüzde 48... Yani arada 4 puan fark var. Yaklaşık olarak 250-300 bin kadar bir oy farkına karşılık geliyor bu oranlar.
31 Mart’ta sandığa gitmeyen seçmenin ikna edilmesi durumunda bu farkın bile kapanması mümkün AK Parti açısından. En azından aritmetiksel olarak. Önceki seçimde sandığa gitmeyenlerin çoğunun AK Parti (ve MHP) seçmeni olduğuna ilişkin analiz ve hesaplamalardan yola çıkılarak bu kesime “Mesajınızı aldık, bundan sonra sizin istediğiniz şekilde davranacağız” sözü verilmek suretiyle bir “geri dönüş”ün sağlanabileceği düşünülüyor. AK Parti’nin kampanyasında da bu yöndeki yaklaşımı veya bu stratejinin izlerini görebiliyoruz zaten.
***
Ne var ki iktidar partisinde bu stratejiye bel bağlayanların görmediği veya görmezden geldiği bir gerçek var: Sandığa gitmeyen vatandaşların tamamı AK Parti seçmeni olmayacağı gibi toplumda “apolitik” diye adlandırılan çok geniş bir kesimin ise sandığa getirilmesi düşüncesi de fanteziden ibaret…
İşte bu yüzden AK Parti cephesi İstanbul seçiminde “Kürt seçmenin kilit rolü”ne daha fazla dikkat sarf ediyor. Hem Millet İttifakı adayına oy vermiş olan HDP seçmeni hem de AK Parti’ye küsmüş olduğu düşünülen bir kısım “muhafazakâr Kürt”lerin kazanılması için çeşitli yollar araştırılıyor.
Ancak burada da bir açmaz var: HDP seçmenini çekmek için kullanılacak yöntemler Cumhur İttifakı’nın mevcut seçmeni üzerinde ters etki yapabilir. Bunun için iktidar partisi temsilcileri Esenyurt, Küçükçekmece, Bağcılar gibi ilçelerde Kürt seçmene birebir ulaşma stratejisini uygulamaya koymuş durumdalar. Buna göre Binali Yıldırım’ın genel kampanyasında yatırım, proje, icraat gibi kavramlar işlenecek ama vatandaşlarla birebir temaslarda bölgenin özelliklerine uygun özel mesajlar verilebilecek.
***
AK Parti’nin bu stratejisi sonuç getirir mi bilmiyorum ama yaklaşım çok gerçekçi. Zira rakamlardan ve yüzdelik oranlardan bu kadar çok söz etmişken hatırlatmak lazım ki Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun 31 Mart’ta aldığı oy sayısı aslında bir yıl önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet adaylarının toplam oyundan daha fazla değil. Siyasi şartların farklılığı realite ama böyle bakıldığında İmamoğlu’nun muhalefet blokuna karşı taraftan ekstra oy getirmiş olmadığı söylenebilir. Demek ki AK Parti’nin seçim başarısızlığı daha ziyade kendi parti tabanındaki kayıptan kaynaklanıyor.
Dolayısıyla AK Parti’nin eski seçmenini yeniden kazanmaya yönelik stratejisi gerçekçi. Ancak 31 Mart’ta ortaya çıkan sonuç karşısında sergilenen ve bugüne kadar sürdürülen tutum küskün seçmenin yeniden kazanılması bir yana, kamuoyu araştırmalarına bakacak olursanız, seçimde Binali Yıldırım’a oy vermiş bir seçmen kesiminin bile tercihini değiştirmesine yol açmış görünüyor.
31 Mart’ta İmamoğlu kazanmamış, AK Parti kaybetmişti. Kamuoyu anketlerinin bulguları doğru çıkarsa 23 Haziran’da hem AK Parti kaybetmiş hem de İmamoğlu kazanmış olacak.