Ezanı protesto etmek
Beyoğlu’ndaki 8 Mart Dünya Kadınlar günü yürüyüşünde “ezanın protesto edildiği” iddiası hakkında, gösteriyi düzenleyenler ve katılan gruplarca yapılan açıklamalarda özetle “Ezan protesto edilmedi… Islıklar ezana değil, kadınların yürüyüşlerini engelleyenlereydi… Polisin yürüyüşe müdahalesine karşı ıslıklarla düdüklerle protesto yapıldığı sırada okunmaya başlanan ezan duyulmadı” deniyor.
Olayın görüntülerini baştan sona izlediğinizde açıklamaya hak veriyorsunuz zaten ama ben kendi adıma makul bulmasam da bu açıklamaya inanmak isterdim. Çünkü bir toplumun ortak değerleri olmazsa hiçbir şeyi olmaz. Öyle bir topluluk modern anlamda bir millet olamaz en başta. Hasbelkader aynı yerde toplanmış bir kalabalıktan ibaret kalır.
Bu topraklar üzerinde barış içinde yaşamak, insan haysiyetine yakışır bir hayat sürmek istiyorsak, çocuklarımızın dünyasının bizim dünyamızdan daha iyi bir yer olmasını arzu ediyorsak millet olmak -veya millet kalmak- zorundayız. Milleti millet yapan ortak değerlerin yıpratılmasına, bunların milletin ortak değeri olmaktan çıkarılmasına izin vermemeliyiz.
Bayrak hepimizin bayrağı, İstiklal Marşı bütün kesimlerin değeri. Yunus Emre gibi... Mimar Sinan gibi… Milletin bağrından çıkmış olan Mehmetçiğimiz milletin tamamının askeri. Bu değerleri sahiplenme kavgası bu değerlere zarar verir.
***
Bilhassa ülkenin seçkinleri milletin ortak yönlerini öne çıkarmaya, farklılıklarımızı mümkün olduğunca geri planda tutmaya çalışmalıdır. Bu topraklarda bir arada yaşayan toplulukların “tasada ve kıvançta ayrılmayan” bir millet olmasını -veya millet olarak kalmasını- arzu ediyorlarsa...
Bu milletin Müslüman kimliği ise üzerine titrenmesi gereken bir hususiyet. Bunun tartışma konusu yapılması, siyasetin nesnesi olması hepimizi endişelendirmeli. Unutmayalım ki ülkemizde bugünkü keskin siyasi ve sosyal kutuplaşma vaktiyle bu kimliğin üzerine yeterince titrenmediği için bu derece büyüdü. Açık söylemek gerekirse, cumhuriyetin ilk yıllarındaki laikleşme politikalarının zecri metotlarla gerçekleştirilmeye çalışılması bu politikaların Müslüman kimliğine yönelik bir tasfiye çabası olarak algılanmasına sebep oldu.
Oysa Müslümanlığımız 1923’te inşa edilen “ulus-devlet”in esasıydı. Lozan’da imzalanan mübadele antlaşması Türkiye’deki anadili Türkçe olan Karamanlı Hıristiyanların Yunanistan’a gönderilmesini, Yunan topraklarındaki ana dili Türkçe olmayan Girit Müslümanlarını ise Türkiye’ye getirmeyi öngörmüştü. Bunun sebebi kurduğumuz “ulus-devlet”in aslında Osmanlı sistemindeki “İslam milleti”ne dayanmasıdır. Bu da doğaldır. Türk milleti kavramının etnik değil milli bir kimlik ifadesi oluşunun da esası budur.
***
Her ne kadar devletimiz anayasal anlamda laik de olsa milletin kahir çoğunluğu Müslüman olduğu için ezan da ortak değerimiz. Haddizatında biliyoruz ki dindar olmayan kişiler veya gayrimüslim Türk vatandaşları da ezanı dini mahiyetinin haricinde en azından ortak milli kültürümüzün vazgeçilmez bir unsuru olarak benimserler.
Saba makamında okunan sabah ezanı, hicaz makamındaki ikindi ezanı, uşşak veya hicaz makamlarında okunan yatsı ezanı yalnızca bu topraklardaki İslam kimliğinin değil bizim estetik varlığımızın da nişaneleri.
Elbette her toplumda birtakım marjinaller çıkar, bunların toplum genelinde karşılığı olmayan tavır ve eylemlerinin doğrudan kamuoyu tarafından yokluğa mahkûm edilmesi beklenmelidir. Bu çerçevede ezana saygısızlık bu milletin sağduyu sahibi hiçbir ferdinin hoş göreceği veya izin vereceği bir davranış olamaz. Burada siyasi görüş farklarının veya parti tercihlerinin ayrıştırıcı bir rol oynaması da sözkonusu olamaz.
Ne var ki böyle bir konunun seçim süreci içinde bulunmamız dolayısıyla gündelik siyasetin tartışma konusu olması çok tehlikeli bir durum. Böyle zamanlarda siyasetin heyecanına ve gerilimine kapılarak millet bünyesinde kapanmayacak yaralar açılmasına yol açmaktan kaçınmak gerekir.
Siyasi partilerin amacı toplumun tamamını kendi programlarına destek olmaya çağırmak, herkesi ikna etmeye uğraşmak, milletin bütününü kucaklamak olmalı. Bugün şu partiye oy veren vatandaş yarın bu partiye de oy verebilmeli. Siyasi partiler arasındaki mücadele toplum kesimleri arasında bir savaşa dönüşmemeli.