Ekonomide çözüm problemin içinden mi çıkacak?
Yazıya en baştan biraz siyaset katmak için ilk soru: Ekonomide yaşananlar başta olmak üzere son dönemde ortaya çıkan sorunları halihazırdaki hükümet çözebilir mi? (Malum, siyasi iktidarın böyle bir iddiası var. Daha önce ekonomide bir sıkıntı olduğunu inkâr ediyorlardı, son zamanlarda ise “Tamam, bizim de kusurumuz var ama bu sorunu ancak biz çözebiliriz” diyorlar.)
Bu da ikinci soru: Yaptığı hiçbir işte rasyonel davranmayan bir aktör kendi akıl dışı davranışlarının sonucu olan bir olumsuzluğu ortadan kaldırmak için rasyonel bir adım atma niyetini ifade ettiğinde burada “rasyonel ihtimal” söz konusu adımın atılması mıdır?
Alın size dört dörtlük bir paradoks!
Paradoks, sözlük tanımına göre “Mantıksal olarak hem doğruluğu hem de yanlışlığı kanıtlanabilen önerme.”
Buna karşılık, “Mantıksal olarak ne doğruluğu ne de yanlışlığı kanıtlanabilen önerme” şeklinde bir tanım da yapılabilir pekâlâ.
Mantık el kitaplarında paradoksun ne olduğunu anlatmak için iki yüzünde iki ayrı cümle yazılı olan bir kâğıt parçası örneği verilir. Kâğıdın bir yüzünde “Bu kâğıdın diğer yüzündeki cümle doğrudur” yazısı varken, diğer yüzünde ise “Bu kâğıdın diğer yüzündeki cümle yanlıştır” yazmaktadır.
Bunlardan hangisinin doğru, hangisinin yanlış ifadeler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Söyleyemeyiz. Daha doğrusu tek tek söyleyemeyiz. Çünkü söz konusu ifadelerden biri yanlışsa öbürü doğru, biri doğruysa diğeri yanlıştır.
Bizim örneğimizdeki “Yaptığı hiçbir işte rasyonel davranmayan aktör”ün durumu da sanki böyle…
Bir yandan, rasyonel bir adım atma niyetini beyan ettiğine göre atacağı adımın da rasyonel olması beklenir. (Çünkü bu beyan da rasyonaliteye dahildir. Eğer akla mantığa uygun olmayan bir iş yapacağım deseydi akla mantığa uygun olmayan bir söz söylemiş olurdu. Akla uygun davranacağım sözü ise akla uygun bir ifade.) Diğer yandan ise daha önceki adımlarının hiçbirinin bu nitelikte olmamasına bakılarak bahse konu kişinin yine bu beyanının hilafında bir eylemde bulunacağını söyleyebiliriz.
*****
Peki, “Ben daima yalan söylerim” diyen bir kişinin bu sözü doğru olabilir mi?
Olamaz herhalde. Çünkü daima yalan söylüyorsa daima yalan söylerim derken de yalan söylüyor olması gerekir. Bu durumda ise daima yalan söylediğine dair ifadesi doğruyu yansıtıyor olamaz. Demek ki daima yalan söylememektedir. Böylece bir yalanı ortaya çıkmış olması dolayısıyla “daima” doğru söylüyor olması da mümkün değildir. Daima yalan söylediği doğru olmasa da “en azından bazen” yalan söylediği ise kesindir.
Gelgelelim bazen yalan söylediğine göre bazen de doğruyu söylüyor olmalıdır. Dolayısıyla söylediği herhangi bir söz doğru da olabilir yalan da. Bunlar içinde yalnızca daima yalan söylediğine ilişkin iddiasının doğru olmadığını bilebiliyoruz. Diğerlerini peyderpey ele alıp değerlendirmek gerekir.
Giritli filozof Epimenides “Tüm Giritliler yalancıdır” demiştir. Ancak kendisi de Giritli olduğu için bu sözün de yalan olması icap eder. Bu sözün yalan oluşundan ise tüm Giritlilerin yalancı olmadığı ortaya çıkar. Öyleyse Giritliler arasında yalnızca Epimenides’in yalancı olduğunu bilebiliyoruz.
Fuzuli’nin herkesçe bilinen “Ger derse Fuzuli ki güzellerde vefa var/Aldanma ki şair sözü elbette yalandır” şeklindeki dizelerinde de benzer bir “söz sanatı” vardır. Şairlerin sözü yalansa Fuzuli de şair olduğuna göre onun da söylediklerinin yalan olması gerekir. Bu durumda “şair sözü elbette yalandır” sözü de yalan demektir. O halde şair sözü yalan değildir.
Ne var ki şair sözü yalan değilse Fuzuli de bir şair olarak doğruyu söylüyor demektir, yani şair sözü elbette yalandır.
****
Son olarak, güncel siyasi çağrışımlara da açık bir başka paradoks örneği:
Literatürde “Catch-22 paradoksu” diye anılan hikâyenin kaynağı Amerikalı yazar Joseph Heller’ın Catch-22 (Türkçe çevirisi: “Madde 22”) isimli romanı. Romanın kahramanı İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD Hava Kuvvetlerinde görevli bir pilottur. Kullandığı uçak, tabiri caizse uçan tabuttan farksız olan savaş karşıtı pilotumuz bu görevi yapmaktan kurtulmak için bir yol bulur. ABD Hava Kuvvetlerinin eylem talimatnamesinin 22. maddesinde pilotların “karşılaştıkları tehlikeleri değerlendirebilmeleri için akıl sağlıklarının yerinde olması” şartı vardır. Bu durumda romanın kahramanının görevden alınması için doktora baş vurup deli olduğunu söylemesi yeterli olacak demektir.
Ne var ki aynı yerde görevli bir başka pilot arkadaşı kahramanımızın hayallerini yıkan bir akıl yürütmeyle mukabele eder bu plana: İyi ama bu tehlikeli görevi yapmak istemediğini söylüyorsan aklın başında demektir. Çünkü aklı başında adam bu uçaklarda uçmayı istemez. Deli olsa ister. İstemediğine göre deli değildir, akıllıdır. Dolayısıyla doktordan deli raporu alamazsın.
Siz ne dersiniz, alamaz mı?