13 yıl önce 13 yıl sonra
Hep uçlarda dolaşıyoruz toplum olarak. Eski tabirle ya ifrat ya tefrit. Baktığımızda ya siyah görüyoruz ya beyaz. Aydınlarımız da öyle… Gri tonlarda buluşamıyoruz. Görüyorsunuz: Suriye iç savaşı gibi bir konuda bile iki uçta duruyoruz hepimiz. Esadçı, İrancı gibi sıfatlarla anılıyor bir taraf, öbür taraf emperyalizmin işbirlikçisi ilan ediliyor.
Oysa yalnızca iki farkı yaklaşım, iki ayrı değerlendirme var ortada. Hainlik, düşmanlık falan yok. İki farklı bakış açısı var. Bir de bu ikisinin ortası var. Çünkü her iki karşıt yaklaşımın da kendince haklı olduğu yanlar olabilir. Farklı yaklaşımlar hainlik, işbirlikçilik, uşaklık olmak zorunda değil.
Türkiye’nin 2011 hengamesinde Suriye iç savaşına müdahil olma şeklinin hatalı olduğunu düşünenlerdendim. O zaman bu görüşümü çeşitli vesilelerle yazdım, söyledim. Bir kesim bu yüzden beni -ve benim gibi düşünen başka kimi arkadaşları- “Suriye Devrimine” düşmanlık etmekle suçladı. Hatta hükümete bizlerin yazı yazmamızı engellemesi için çağrı yapanlar bile oldu.
Aslında o günkü hükümet de başlangıçta bizden çok farklı düşünmüyordu. Söz gelimi dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Esad’la saatler süren ikna görüşmeleri başka bir anlama geliyor olamaz. Zaten Ankara’nın orijinal politikası komşu ülkenin rejiminin normalleşmesi ve Türkiye üzerinden dünyaya açılması değil miydi?
Ancak Körfez ülkelerinin Ankara üzerindeki şiddetli tazyikleri ve ABD’nin belli belirsiz ümit vermesi sebebiyle bir politika değişikliğine gidildi. Siyasi iktidar bunun gerekçesini “Esad’ın silahsız protestocu grupların üzerine ateş açtırıp kendi vatandaşlarına karşı savaş başlatmış olması” diye açıkladı.
Haksız bir gerekçe değildi bu ama protestoculara ateş açılmasından neredeyse dört ay geçtikten sonra Şam’daki altı saatlik görüşme gerçekleşecekti. Türkiye elbette o tarihe kadar da olup bitenleri kenardan seyretmemiş, süreç boyunca Esad’ı kendi halkıyla savaşmaktan vaz geçirmek için uğraşmıştı. Ne var ki İran ve Rusya, tam aksine, Beşşar’ı “iktidarını ancak şiddet kullanarak koruyabileceğine” inandırmak için çabalıyorlardı.
Davutoğlu, 9 Ağustos görüşmesinde muhatabına sokaklardaki protestocu grupların evlerine dönmesini temin etme yolunun şiddet uygulamak değil, seçim sandığını ortaya koymak olduğunu söyledi. Bunun için Türkiye’nin elinden geleni yapacağını, Suriye’nin demokratikleşme ve dünyaya açılma hamlelerine destek vermeye devam edileceğini bildirdi.
Muhtemelen bunun için artık geç olduğunu düşünen Esad’ın nihai kararını ise iki gelişme belirledi: Davutoğlu daha Şam’a varmadan saatler önce Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bahreyn ülkedeki büyükelçilerini geri çağırmıştı. Türk Dışişleri Bakanı Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayından çıkarken İran Büyükelçisi Esad’ın ofisine giriyordu.
Körfez’in mesajı dolaylı savaş ilanıydı. Suriye’nin demokratikleşmesi gibi bir arzuları bulunmayan bu ülkelerin doğrudan müdahalesiyle silahlı eylemcilere dönüşmüş bulunan “sokaktaki protestocuların” evlerine dönmelerini sağlamak artık çok zordu.
Ankara ne yapacağına karar verecekti şimdi. İç savaşa engel olma çabası sonuç vermemişti. Bu durumda ya taraflardan birinin yanında yer alması ya da çatışmanın tamamen dışında kalması gerekiyordu. “Nusayri azınlığın baskısı altında ezilen Sünni çoğunluğun haklı davası” yanında yer almak tercih edildi. Siyasi iktidar bunu ahlaki bir tercih olarak savundu. Onlara göre zaten işin dışında kalmak milli çıkarlarımızın riske atılması olurdu. Oysa buradaki asıl motivasyon savaşın çok kısa sürede sona ereceği ve Esad rejiminin geleceğinin olmadığı öngörüsüydü. Bu sefer Libya’da olduğu gibi denklem dışında kalmak istenmiyordu. Ayrıca Körfezdeki “dostlarımız” müthiş bir baskı uyguluyordu üzerimizde. ABD ise “Siz başlayın, ben arkadan geliyorum” mesajı verip duruyordu.
Bütün bu faktörlerin etkisi sonucunda Suriye’deki kanlı iç savaşa biz de dahil olduk. Buna mukabil, Türkiye’nin bu işin dışında kalmasının hem daha ahlaki bir tutum olacağını hem de bu şekilde davranmakla komşu ülke ve bölge üzerinde daha fazla etki sahibi olabileceğimizi düşünüyordum ben. Benden farklı düşünenleri emperyalizmin maşası olarak da görmüyordum. Bugün gelinen noktada o günlere bakarak “Kim haklı çıktı” değerlendirmesi yapmaya da çalışmıyorum.
Gelgelelim o günlerde Suriye’nin bir iç savaşa sürüklenmesiyle sınırımızın öbür yanında bir “PKK devletinin” oluşması, bunun Türkiye’nin güvenliğine, iç barışına, toplumsal huzuruna etkileri vs. hiç hesaplanmamış ihtimallerdi.
Bize başlangıçta “Ne duruyorsun, Esad’ı devirsene” diyen Körfez monarşileri yalnızca muhaliflere para yardımı yapmakla yetinirken, bizim sahada Rusya ile karşı karşıya gelmemiz de hesaplanmamış bir sonuçtu. Akabinde Rusya ile aramızı düzelteceğiz diye S-400 satın almak gibi tuhaflıkların hem güvenliğimizi riske atacak sonuçlarını hem de ekonomik maliyetini hesaplayan da olmamıştı muhtemelen.
O günlerdeki -sonradan göçmen politikasızlığına dönüşecek olan- göçmen politikası da hatalıydı bence. Savaştan kaçıp bize sığınan o insanlar sınır bölgesinde teşkil edilecek kamplarda barındırılmış olsalar kısa bir süre içinde evlerine dönmelerini de mümkün kılacak bir siyasi çözümün bulunması belki kolaylaşabilirdi. Bunun yerine Suriyeli sığınmacıları başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki şehirlere yerleştirmek “hükümetin amacının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu” kuşkusunu uyandırdı bazı kesimlerde. Asıl amacın demografik yapıyı dönüştürmek olduğu iddialarının önü açıldı.
O dönemde bir başka kesim de Suriye’deki iç karışıklıklara Türkiye’nin müdahil olmasına karşı çıkıyordu ama onların gerekçesi Esad rejimini “İran ve Rusya tarafından temsil edilen anti-emperyalist direniş cephesi”nin bir unsuru olarak ayakta tutma ihtiyacıydı. (Konudan bağımsız olarak, Rus emperyalizminin tehditkâr yayılmacı politikaları sebebiyle zor bela Batı güvenlik sistemine dahil olmuş bir ülkenin aydınlarıydı bu görüşü savunanlar.)
Oysa 13 yıl sonra Esad rejimini ortadan kaldıran ölümcül darbe Moskova’dan geldi. Himayesi altındaki diktatörlüğü savunmadı çünkü. Peki, isteseydi Esad’ın devrilmesini önleyebilir miydi? Kısa cevap: Önleyemezdi ve istemedi. İstememesinin sebeplerinden biri Trump dönemine hazır olma gereğiydi. Ukrayna Savaşını bitirme sözü veren Trump işgal ettiği toprakların Rusya’nın elinde kalması gerektiğine hükmetmişti!
Suriye operasyonu her ne kadar “Trump öncesi ABD’nin” son dış politika hamleleri arasında yer alsa da buna gösterilecek reaksiyon yeni dönemin gidişatına da etki edebilirdi. Daha açıkçası, Suriye’de rejimi korumaya kalkışmak Moskova’nın eline geçen bir fırsatı kaybetmesine yol açabilirdi. Bir anlamda Kırım’ı elde tutabilmek için Suriye’yi verdi Putin. Bir başka açıdan bakılırsa, “vuruşarak çekilmek” yerine Suriye’nin gelecekteki yönetimleriyle de işbirliği imkanını koruyan bir hamle tercih edildi. Demek ki ortada bizimkilerin sandığı gibi “anti emperyalist mücadele” değil, pragmatist bir dış politika stratejisi var.
Neticede Esad gitti, HTŞ geldi. Ama ülke yönetiminin uzun süre bu örgütün elinde kalacağı öngörülebilir mi? Galiba hayal kurmamak lazım…
Bugün HTŞ’den gelen “Dini ve etnik farklılıkları bir yana bırakıp eşit yurttaşlık bilinciyle barış içinde yaşama” mesajları elbette çok olumlu ve çok önemli. Ancak içtenlikle söylendiği kabul edilse dahi nihayetinde ideali ifade eden bu sözleri hayata geçirebilmek kolay olmasa gerek. Türk toplumu bile 200 yıldır sürdürülen bunca modernleşme çabalarına rağmen böyle bir bilinç seviyesine ulaşabilmiş değil. Şöyle bir bakın etrafınıza, AK Partililer ile CHP’liler birbirilerini aynı milletin çocukları gibi görüyorlar mı?
Dolayısıyla geçtiğimiz 13 yıl boyunca birbirini boğazlayan Suriyelilerin bir gün içinde kardeş olduklarını, eşit haklara sahip vatandaşlar olduklarını anlayıp buna göre bir siyasete destek vereceklerini düşünmek mantıklı görünmüyor. Ülkede kalıcı bir “iç barış” sağlanamadığı takdirde ise bugün HTŞ’ye destek veren güçler başka seçenekleri denemek de isteyebilirler.
Türkiye’nin de bütün bu ihtimalleri göz önünde tutarak yoğurdu bu sefer üfleyerek yemesinde fayda var.















Haması destekleme politikamız da hatalı.
Yanıtla (12) (5)Hamas a terör eyleminden sonra destek olmamalıydık.
Hamas'a teslim olması rehineleri vermesi önerilmeliydi.
Sonuçtan mutlu değilsek hatalıyız demektir
yazıklar olsun böyle düşüncelere ,
Yanıtla (0) (0)zaten desteklemiyor ki , görünmüyor mu .?
Hamas terör örgütü ise topraklarını savunan herkes terör örgütü nasıl bir mantik
Yanıtla (0) (0)Sayın yazar,
Yanıtla (0) (1)En başından beri Suriye'de güvenli bölge olmasını isteyen Türkiye vardı ama batılıların belki bile isteye yanaşmamasından dolayı ülkemize giren Suriyeliler önce sınır hattındaki kamplara yerleştirildiler. Savaş uzayıp da bu insanların maliyeti artınca bari üretime destek olsunlar düşüncesi hakim oldu. O yüzden başka şehirlere gitmelerinin yolu açıldı. Ama denge sağlanamadığından, entegrasyon yapılamadığından vs. başka durumlar çıktı ortaya.
Yazar’dan alıntı:
Yanıtla (6) (1)“Nusayri azınlığın baskısı altında ezilen Sünni çoğunluğun haklı davası” yanında yer almak tercih edildi.
2009/ 2010 yıllarında çok sayıda Suriyeli Akdeniz kıyılarını turist olarak Araçlarıyla geziyordu. Gelenlerin mezhebiyle kimse ilgilenmiyordu. Iki ülke arasında çok güzel komṣuluk iliṣkileri baṣlamıṣtı. Isteyen gidip Emevi camiinde namaz kılabilirdi. Savaṣ yerine bu iliṣkilere devam edebilseydik, ṣimdi Ortadoğu ve Türkiye çok daha iyi bir durumda olurdu.
Seküler değiliz..! Hayata Maddi ve Manevi açıdan bakarız. Dunya fiziki beden için elzem..Ruh için Maneviyat huzuru Farz..Fakat görüşünüz doğru..Emperyalist rüzgarın etkilemedigi irade çok azdır.. Ne Esed hür ve özgür iradesi vardı. Ne muhaliflerde uzak görüşlü sabır ve amel...hemen şipşak oldu,bitti ile hiçbir istek gerçekleşmez..Hz.Peygamber s.a.v.Yillarca insanların akıllarına ve gönüllerine ahlak,edeb,Adalet,temizlik,merhamet,ilim.ve Hikmetle donatti..Son bir iki sene ancak de başarı geldi.
Yanıtla (0) (1)Suriye'nin sahibi dün Rusya idi. İran'da Rusya'nın kahyasıydı. Bu gün Rusya sahipliği, İran da kahyalığı kaybetmiş gibi görünüyor. Türkiye'deki iktidar iç politika gereği yeni sahipmiş gibi hava veriyor. Ancak PYD bölgesine giremeyişi bunun gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Yeni sahip ABD, kahya da İsrail olacak gibi, Türkiye'ye belgi kahya yardımcılığı düşer. Oda şüpheli. Ancak İsrail Golan tarafında yarı yarıya genişleyecek gibi...
Yanıtla (1) (0)Sayın yazar, siz baştan beri doğru düşünüyorsunuz. Güya iki gün içinde emevi camide namaz kılma hayalleri kuruyorlardı.13 yıl sonra kıldılar ama arkada kan, ölümler, gözyaşı, harap olmuş ve parçalanmış bir ülke var. Bizde de aşırı mülteci, fakirleşme, vasatlaşma, hamaset var. Bu savaşın kazananı oldu mu? İsrail ve pyd den başka. Suriye halkı Esat gitti daha özgür ve barış içinde mi olacak. Dilerim olur.
Yanıtla (11) (2)Otel odasi dahi bu kadar cabuk bosaltılamaz...koca ülkeyi anında her yere girip devraldılar nasil oldu bu...
Yanıtla (10) (0)Bunlari; Rus kargo uçağı ile Suriye'den kaçan vatansever Esed'a ve Esad rejiminin aslanlarına sormak gerek .
Yanıtla (2) (7)Hamas rehineleri serbest bırakırken her kes gördü kimin terör örgütü olduğu.
Yanıtla (5) (0)Vileda şapı ile tv lerde endam edenlerin cehaletlerine iyi bir cevap olmuş. Elinize sağlık. küresel tekelci finans kapitalin hukuk kural tanımayan ( tanımaz) uygulamaları, tüm toplumları dumura uğrattı. Dünya bir ucu rönesansa savrulmuş hal yaşıyor. Kilise havra cami hiç olmadığı kadar öne itilerek küresel çatışmalarda meşruiyet sağlanmaya çalışılıyor. Ortada anti emperyalist yok. Hepsi kapitalist. Suriye arena olarak kullanıldı. Devam ediyor. Demokrasi! Batı’da ırkçılık dincilik yükselişte.
Yanıtla (16) (3)Diğerlerini istemem ama dini değerlerin toplumlara hakim olmasını dilerim. İnşaallah dua niyetine geçer. Türkiyede pek göremiyorum ama Dünya için bu değerlendirme doğru olabilir. Hatta yakın bir gelecekte Batıda İslam devleti devletleri ortaya çıkabilir. Batı Batı diyenler inşaallah o günlerde de bu söylemlerini devam ettirir o müslüman devletler gibi İslamiyeti öne çıkarmaya soyunur. Çünkü çağdaş olmak lazım. Çağın değeri de İslamiyet.
Yanıtla (2) (17)ben yönetimin müslümanlığı konusunda bir şey diyemem,ama dini değerlere gerçekten değer verdiklerine asla inanmıyorum.alnı secdeye varıyor denirse,namazları namaz değilki,alnı nereye varırsa varsın derim.bu gibilerin elinde dini değerlerin uygulanacağınada inanmam.onlar kitabı duvara asar kendi hükümlerini dini değerler diye millete yuttururlar.o yüzden isteğinizin bu insanlarla olmayacağını ifade etmek zorundayım.
Yanıtla (1) (0)Batıda dincilik düşüşte ama ABD de Evanganlikanlarin devlet üzerinde etkisi yükselişte. Bu guruba en etkili neo muhafazakarlar ve siyonist Amerikalılar yakın bir ortaklık içindeler. Siyonistler 20 yıl öncesine göre bu ortakliga daha iyi entegre oldular ve amerikanin tavirlarindan bunu acikca gorebliyoruz. Gerçek dindarlar bu gibi entrikalar dan uzaklar ama çoğu zaman kendilerine yakın gördüklerine yönetiyorlar. Bu heryerde böyle.
Yanıtla (0) (0)Görüş olarak yazardan ayrı olsam da çok makulca yazilmis bir yazı tebrikler
Yanıtla (1) (0)Çok yerinde tespitler. Devlet akıl ile yönetilir, duygular ile değil. Ya da gönül coğrafyası türü hamasetlerle değil. İşte bu nedenlerle Davutoğlu da Erdoğan da yanlış yaptı ve hala yanlış yapıyorlar. Hiç bir şeyi ön göremediler, çünkü görmek istemiyorlar. Duyguları akıllarını bastırıyor. Akıl bir türlü devreye giremiyor. Başımıza başka belalar açmadan bu iktidarın değişmesi lazım.
Yanıtla (50) (4)Hemde acilen.
Yanıtla (15) (1)Ülkeyi bir- iki asır geriye götürdüler. Bu yanlışlarını göremeyecek kadar öngörüden yoksunlar. Yasaklar,yolsuzluklar,yoksulluklar, yağmacılıklar ve yağcılıkla tarihe geçtiklerini dahi anlamazlıktan geliyorlar.
Yanıtla (7) (2)Suriye politikasında evdeki hesap çarşıya uymamaya başladığı dönemde bunun sorumlusu olarak Davutoğlu gösteriliyordu, Emevi camsinde namaz kılacağız diyen Cumhurbaşkanı olduğu halde bu sözler de Davutoğlu'na maledildi. Şimdi Suriye'de vaziyet sureten Türkiye lehine gibi görünmeye başladı başlayalı, Davutoğlunun üzerine yıktıkları Suriye politikasına dört elle sahip çıkmaya, hatta biz haklı çıktık demeye başladılar. Hatta toplumdan takdir bekleyeme başladılar
Yanıtla (8) (1)AKP Erdoğan Zihniyeti Mill Şuurdan Yoksun Türk milletinin Birliği Bütünlüğü Huzuru Güvenliği Refahından Çok Uzakta Çıkarcı Tarafgirlik Ülkenin Kaynaklarını Mill Birikimini Toprağını Sata sata Bitiremedi. SOĞAN. PATETES. Mercimek ET Herşeyi İTHAL Ediyor.. Milyonlarca Göçmen Siğınmacı. Parayla Mafya Eroyin Karapara Mafyacılara Vatandaşlık Satışı. Ülkenin in Güvenliği Tehlikede DİKKAT. Ey Milletim.
Yanıtla (17) (4)Sayın Ö N Ç siz ne yaşıyorsunuz. 1993lerde ermeniler tarafından işgal edilen Azerbaycan toprakları ne zaman kurtarıldı, ermenilere ders ne zaman verildi . patates soğana devam edin
Yanıtla (1) (6)Daha bir hafta önce Esad'la görüşme talebinde bulunuldu! bölgede bu kadar ciddi gelişmeler oluyor biz ayakta uyuyoruz . Diyeceksiniz ki kendi ülkemizde ki darbe girişimini bile kimden öğredik
Yanıtla (8) (0)Elinor’s (eline sağlık olacak herhalde) Ibrahim bey, cok güzel özetlemissin.
Yanıtla (1) (0)Türkiyenin sizin gibilere gercekten cok ihtiyaci var ama malesef ülkede yüzde 1 bile degilsiniz.
Ne Bizim ülke den nede Suruyeden cokta bir umudum yok. Toplumlar oldugu gibi veya hak ettikleri gibi yönetilirler, ama toplumlarin degismesi malesef yüzyillari alabiliyor.
Rus işgaline karşı müttefik olarak mücadele eden Mücahit grupları ruslar çekildikten sonra birbirleri ile savaştılar sonuç şu anda Afganistan taliban denen kaba softa ham yobazların tahakkümünde.
Yanıtla (4) (0)Suriyenin de bu kaderi yaşamamasını dilerim.
Maalesef Batı 30 yıl süren din ve mezhep savaşlarını bıraktı. Haçlı birliğini kurdu ,neredeyse tek devlet oldu. Ders almadık Bölgemize taşıdık. Ne zaman biteceğini de bilmiyoruz. Aslında Peygamberimizin ölümü ile başlayan, mezheplere kişilere indirgenmiş bir savaş. Hepsi de sözde din ve İslam adına yapılıyor.İslam Birliği teşkilatımız var ama hiçbir işe yaramıyor. Ağıtçı teyzenin dediği gibi..Nedeyim de ne ağlayım /ölü bizim Olmayınca/ Böyle İslam kökümü gelir/ Milyon milyon ölmeyince...
Yanıtla (6) (0)1- Yine hülasatül hülasa bir değerlendirme sağolun varolun.
Yanıtla (1) (2)2- “Ameller niyetlere göredir, niyet bir iksirdir, baktığı şeyin mahiyetini değiştirir. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Niyet hayır akıbet hayır. ‘ innemel amali bilhavatım” sav buyurdu.
3- Muhterem Davutoğlu ve Erdoğan bu hadislerle hareket ettiler( mişler), bugün bu sonuca ulaştık. Zafer ve başarının yerini hiçbir şeyin tutmadığını yine gördük. Tarihi çarkımız dönmeye başladı. Emir en yukardan büyük makamdan….
Bu bir kültür meselesi, yalnız Suriye’ye has bir durum değil; Kürsüye oturan kalkmak istemiyor, rahmetli Demirel altı sefer gitti yedi sefer geldi, Kaddafi , Binali, Saddam, Mübarek, hepsi ömür boyu oturmak istiyordu. Bizde parti başkanı bile kolay kolay değişmiyor, kavga gürültü çıkıyor. Anayasa iki diyor, olmadı üç olsun, gene olmadı bu sefer dört beş olsun hikayesi var, bu ömür boyu kürsüye oturmak değil mi? . İsrail bu ortamda rahat edip kafasına göre takılmayıp ne yapsın?. Daha çok yolumuz!
Yanıtla (32) (3)aliye: ecevit o mecalsiz haldeyken bile koltuğundan kalkmayı hiç düşünmedi. kılıçdaroğlu desen tarihi yenilgilere rağmen hala muhalefet koltuğunu geri almak için mücadele ediyor. muhalefet koltuğu bile bu kadar önemliyse kıymetliyse iktidar koltuğunda oturana ne diyebilirsin ki. bu memleket sevgisi falan değil, sadece koltuk sevgisi, bağımlılığı.
Yanıtla (16) (1)Hem Kılıçtaroğlu Meral Akşeneri oyalayıp oyalayıp en sonunda kendi Cumhurbaşkanı adaylığını dayattı. Milletin alternatif olarak görebileceği bir partiyi sıfırlayarak Erdoğan'a alan açtı. Güya kendi koltuğa otıracaktı.Hesapsızlığı Erdoğan'ın koltuğunu sağlamlaştırmasına neden oldu. Yüzde 17ye çıkabilen bir Erdoğan alternatifini bitirdi.
Yanıtla (7) (2)Siyasi yasağı Baykal kaldırdı,senden Cb.olmaz.diyen Bahçeli başkanlık yolunu açtı.Kemal beyin.adaylik inadı Erdoğan'ın koltuğunu sağlamıştırdi. Tek başımada kalsam mücadele etmezsem Erdoganla diyen Akşener ben devlete son görevimi yaptım diyerek elini sıktı sarayda
Yanıtla (5) (0)Şimdi İsrail ne olacak bu müslümanların hâli diye içten içe mutlu oluyordur! Filistin'i bitirdi, Lübnan'da istediğini alıyor, Suriye'de istediği oldu! Filistin'e destek veren İran ve Suriye vardı onu da halletti !
Yanıtla (4) (0)Amerika’da başkandan sonra en önemli kişiler Milli Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanıdır.
Yanıtla (0) (0)Blinken ile Esenboğa Havalimanı’nın bir odasında görüşmek ve ağırlamak hangi mantığın ürünüdür?
Adamı sevin veya sevmeyin, doğru dürüst bir protokol dahilinde ağırlamak devletin itibarını zedelemez.
Amerika’da başkandan sonra en önemli kişiler Milli Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanlarıdır.
Yanıtla (0) (0)Beşar Esad Türkiye'ye hiçbir zaman zarar vermedi,işler şimdi bizim için daha kötü olacak o garanti.Sağcı faşist Netenyahu'lu İsrail ve ABD'nin desteklediği örgütler Türkiye için faydalı olur mu? Bizimkiler sevinç çığlıkları atarken İsrail müslümanlara acıyarak hedefine doğru yol alıyor.
Yanıtla (3) (0)İngiltere kralı sadece KOLTUKTA OTURABILIYOR (çünkü ağalık yaptigi koyleri var..Kanada,Avustralya,Y.zellanda vd ) ona özenenler çeşitli fikir.ve ideoloji altında koltukta oturmaya çaba gösteriyor ama sonunda mabadlarina tepik yiyerek düşüyor..Çünkü Büyük Ağa'nın koltukta oturmasi için etrafındakilerin surekli yer degistirmesi (düşmesi) lazim..Kalan hepsi DEDIKODU...Çünkü birileri Ağanın KOLTUGUNU TAŞIMASI lazim...Taşırken kendi aralarında kavga edecekler ki UYANMASINLAR...
Yanıtla (1) (2)Devrimler bölgesini komşularını ister istemez etkiler.İran Molla devrimi yıllarca ülkemizi etkiledi.Hizbullah özentileri Türedi, Humeyni posterleri asıldı. Cesaret aldı rejimini ihraca kalktı, bölgeyi rahatsız etti. Afganistan Molla rejimi benzeri Taliban Erdoğan iktidarı da fikrimiz zikrimiz Bir dediği halde ters tepti. Suriye'de benzer Devrim yapıldı. Herkes çekiniyor ve korkuyor.. Suriye halkı 10 yıldır mülteci sığınmacı olarak yaşıyor..Kısmen de olsa demokrasi ile tanıştı artık vazgeçemez.
Yanıtla (20) (1)Evet en aklı başında ve de aydınlatıcı aynı zamanda da bizi yönetenlerin ne kadar çapsız , basiretsiz , 1 metre ileriyi bile görmekten aciz insanlar olduğunun itirafı. Bu olaydan kimin karlı çıktığı da belli en fazla zarar eden de belli. Maalesef biz en fazla zarar eden olduk.
Yanıtla (13) (1)Ayrıca Suriye üzerinde uçan iki Rus uçağını vurduk , birisi düştü , pilotlar öldü , zamanla Putin 34 askerimizi şehit ederek bunun fena halde intikamını aldı.
Yanıtla (32) (2)Bütün bunlar , basiretsiz bir dış politikanın sonucuydu , kavga eden komşumuza arabulucuk yapacağımıza taraf tuttuk !
pilot ölmedi islamcı sultan murat tugayları tarafından paraşütle inerken öldürüldü. Rusya bunların cezalandrılmalarını istedi .Vuranlarda emir verenlerde belli zaten, televizyolara çıktılar.Türkiye bunu yapmadı. Sonuç; Karşılık olarak 35 askerimizi Rusya öldürdü. Ambargoyu yedin turizm battı, 2,5 milyon dolar ayrıca S-400 lere gitti.
Yanıtla (13) (3)Bir CHP li eski diplomat Çeviköz diye biri çıktı, bunları asla kullanamayacaksınız haberiniz olsun, F35 programından atılcaksınız dedi. Haklı çıktı.
Neden olaylar beni haklı çıkardı demeyeceksiniz?Bal gibi de öyle.Politikaların sağlaması ge4çekleşen olaylarla yani Tarihle yapılır.Suriye olayında da iktidarın politikasının yanlış olduğunu tarih bize gösterdi.Önemli olan tarihten ders alabilme ve haklı çıkanalara sen hakliymışsın be kardeş diyebilme, özür dileme ve istifa edip kenara çekilebilme erdemini gòsterebilmektir.Ancak ne iktidarda ne de yandaşlarînda bu erdemi göremiyoruz.Zarar az uz olsa sineye çekilir.Ancak çok büyük olunca çekilmez
Yanıtla (23) (3)100 bin göçmenden 1 tane bile fazla almayız diyen Davutoğlu bir kez bile hatalıyım demediği gibi bir de özür bekliyormuş. Pes!
Yanıtla (21) (2)15bin maaş alıp 20 bin kira ödemiyorsunuz, sadece başkentte 1150 oda diğer yerlerde ne kadar var bilinmiyor. 100 binlerce insan 1+0 evin kirasını ödeyemiyor 1+0 bir odaya veya eve razı onu bulamıyor ... ama başımızın üstünde yerleri var deniliyor tabi neden olmasın ekmeğini paylaşan değilsin , binlerce odaları da paylaşan değilsin...
Yanıtla (45) (5)Yabancı düşmanlığında zirve yapmışsın.
Yanıtla (7) (15)Göçmenler sigortasız, karın tokluğuna çalışıyor bu ülkede.
Kazandıklarıyla geçiniyorlar. İşverenlerin ahlaksızlığı ortada.
Bu zavallı insanlara düşmanlık, bu toprakların insanının yapacağı bir şey değil.
Söz konusu Kürtler olunca yoğurdu üflemek asla akıllarına gelmez. Zamnında Iraktaki Kürtlerde federasyon kurmaya çalışırken Türkiye’nin tepkisi aynıydı. Yani Pkk bahanesiyle tüm Kürt kazanımları tehdit olarak görülüyor. Erdoğan o zaman ben olsaydın Iraktaki Kürtlerin federasyonunu izin vermezdim demedi mi?
Yanıtla (1) (1)Suriye'de akşamdan sabaha ne olacağı belli değil, hanı bizde bir değim varya dereyi görmeden paçaları sıvamak diye aynen öyle birşey.
Yanıtla (3) (0)Hani derler ya cemaat siz köye camı yapmak gibi bir şey, daha Suriye'de hükmet yok devlet yok biz kalkıyor elçi atıyoruz bence biraz daha beklenmesi temkinli olunması daha iyi olurdu
Yuzbinlerce insanin oldugu bir yerde eline kan bulanmis hic kimse kazandim diyemez.Yakin zamanda bu katlima ortak olanlarin hepsi ayni son bekliyor.
Yanıtla (11) (0)Yazar, CHP liler ile akp lilerin kendilerini aynı milletin insanı saymadıkları şeklindeki durum tespitini aşırı bulmaktayım.
Yanıtla (2) (4)Akp iktidarında bu yönde gidişat epey artmıştır. Buna rağmen her iki tarafın belki yüzde onu dışındaki büyük çoğunluk aynı milletten olma duygusu içindedir.
Ne üflemesi yangını daha da harlamaya çalışıyor mevcut yönetim. Suriye politikasının ne kadar doğru olduğunu, bu politikayı eleştirenlere hakaret etmeye devam. Daha düne kadar Assad'la görüşmeye çalışanlar muhalefeti Asad'la görüşme isteğini tarih bilmememle itham ediyor.
Yanıtla (13) (0)Ellerinize sağlık Hocam çok objektif bir değerlendirme olmuş, umarım sonuç Suriye ve Ülkemiz adına olumlu olur
Yanıtla (4) (0)Yazara bir bir katılıyorum.
Yanıtla (34) (2)Suriye politikası baştan başa hatalı idi.
Yeni osmanlı hayalleri
İtici güç oldu Suriye politikasın da
Şu “de” ile “da” eklerinin ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazılacağını bir türlü öğrenemediniz.
Yanıtla (5) (1)Sn Kiraz,
Yanıtla (1) (5)ZALİME, gücümüz yettiğince engel olmak,
İNANCIMIZ gereğidir.
ABD/İsrail/batı/İran; zulümlerini artırıyorsa,
mazlumlara yardımı artırmak,
inancı, milleti ne olursa olsun, bu dünyadaki en büyük eserimizdir.
Sokaklarda çöp karıştıranların da, başının üstünde yeri olsaydı ya.
Yanıtla (6) (0)Gayet sağduyulu bir yazı, teşekkürler. Ayrı düşünebiliriz ama hepimiz bu ülke huzurlu ise rahat ederiz. Gelişmiş ülkelerde politikacılar ve günlük siyaset bu kadar insan hayatına girmez.
Yanıtla (5) (0)Eğer Hafız Esad ve oğlu demokratik bir Suriye kurabilselerdi; bugün onbinlerce insan katledilmezdi. Emperyalistler de bu kadar at oynatamazdı. Ayrıca ülke de bölünmeyeceği gibi, terörist yuvası da olmazdı. Bu despot, krallık ve şeyhlikler demokrasiye geçmeden müslüman dünyada huzur bulamaz ve emperyalistler sömürmeye ve kargaşa yaratmaya devam eder. Huzurun ilací evrensel demokrasidir.
Yanıtla (22) (2)Musluman Ulkede DEMOKRASI, guzel bir temenni ama olmaz olamaz, yasadigimiz cografyanin sosyolojisi buna imkan vermez...
Yanıtla (8) (0)Bizi aptal yerine koymaya devam ediyorlar
Yanıtla (8) (0)Amerikalı bakanı en alt düzey de karşılamışlar
Şöyle böyle demişler.
ABD bakanı ne dedi söylemiyorlar.
PYD yi desteklemeye devam edecekler mi
İsrail işgali sürdürecek mi
Öğrenemiyoruz.
Sonra ABD basını yazdı
PYD desteklenecekmiş.
Carl won cjausewitsin düşmanın iradesi hakkında ki bilgileri bilmeyenler Şia ihlalinin ve İran'ın orta Doğu ve. Türkiye hakkındaki emellerini bilmeyenler.yavuz Selim'i bilmeyenler .Suriye hakkındaki politikaları eleştirmesinler.
Yanıtla (0) (4)Suriye'deki gelişmeleri laikçi ideolojinin ve mezhepçi siyasetin dar bakışıyla yaklaşanlar hala "tarihi yanılgı" içinde dönüp dolaşanlar! Artık laiklik elden gidiyor nakaratının tarihi işlevi sona ermiştir. Ne Türkiye'de ne de Suriye'de iş görür. Türkiye Suriye olmadı, ama Suriye Türkiye olacak!
Yanıtla (0) (7)GÜNAYDIN bir atasözümüz vardır sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer diye ülkeyi idare edenler yandaş basın yandaş TVler SURİYEYİ eserden savaşarak kurtarmış gibi zafer nağmeleri atıyorlarhele bir bekleyin kim ne yapacak yok hemen tezahürat emeği camisinde namaz bu kadar basiretsiz insanlar bu ülkeyi yönetiyor sonumuz hayrola EFENDİM
Yanıtla (7) (0)emperyalistler geri kalmış ülkeleri sömürürler çünkü öyle ayakta durabiliyorlar .Asıl mesele ise israilin hayalleri ve güvenliğidir ve bunda da başarıyorlar bu başarının nedeni de İslam coğrafyasında namaz kılan siyonizmin köleleri sayesindedir.....
Yanıtla (6) (1)Aynen katılıyorum
Yanıtla (3) (0)Benzer büyük zarar veren politika ekonomide işlendi.Nas denilerek 128 milyar dolar eritildi,ülke büyük bir ekonomik krize sokularak milli gelir yarıdan fazla eritildi.Enflasyonla milletin parası çalïndı.,dar gelirliler fakirliğe mahkum edilirken kimi yandaşlar da zengin edilidi ve sevetine servet kattı.Yanlış yaptıklarını anladılar döndüler o politikadan.Ancak sorumluluk sahibi değiller.Utanma sıkılma yok.Istifa edip erdem gösteremediler.Halk da yoğun propagandanın etkisiyle ceremesini kesmiyor.
Yanıtla (20) (0)Hamaset ve öngörülememezlik Türkiye’ye çok pahalıya mal oldu. Umarım bundan sonra popülist ve şovenizt politikaları bir kenara bırakıp daha realist bir dış politika izlenir…
Yanıtla (14) (0)Bu fakir Türk milleti milyonlarca Suriyeliye yillarca bakti. Suriyeliler TC'ye geldiklerinde, ülkede gecici olduklarini biliyorlardi. Artik ülkelerinde savas bittigine göre, ülkelerine dönüp, vatanlarini yeniden insa etmeliler. Bu kadar büyük ve homojen bir nüfusu hicbir ülke kabul etmez. Bunu ne zaman söylesek bize irkci, fasist diyorlar. Buradan AKP'li arkadaslara sormak istiyorum: Irkci ve fasist bir Türk olmamak icin ne yapmaliyiz? Hepsine vatandaslik verip, ülkeyi birlikte mi yönetelim?
Yanıtla (20) (0)AKP'nin 22 yillik iktidarinda yaptigi en büyük hata Suriye politikasidir. Hem kendilerine hem de ülkeye cok büyük zararlar verdiler ve eger AKP bu yanlista israr ederse, ki su ana kadar edecek gibi gözüküyor, TC sonsuza kadar degisecek ve bir gün, degisen demografi sonucu, Türk vatani olmaktan cikacak. TC'deki Suriyeli sayisi 6 milyonun üzerinde ve hicbirinin geri dönmeye niyeti yok. Vakit AKP hakliydi, haksizdi tartisma zamani degil, bu insanlari vatanlarina geri gönderme zamanidir.
Yanıtla (24) (2)İbrahim Kalın yerin de zamanında bir hamle yaptı. Hakan Fidan Suriye' de PKK ya yer yok dedi. Zaman bekleme zamanı değil.Atalar ne demiş baskın basanındır. Durmak yok misakı milli hedeflerine doğru yürümeye devam.
Yanıtla (1) (23)Havuz medyası bir kahramanlık hikayesi yazmaya çalışıyor ama hiç öyle değil. 13 yıl çok uzun bir zaman. yüzbinlerce insan
Yanıtla (31) (2)öldü. milyonlarca mülteci geldi ve çoğu gitmeyecek. Suriye'de ne kadar askerimizi kaybettik söylenmiyor. 200 milyar dolar zararımız oldu. fakirleştik. emekliler sürünmeye başladı. Ak parti birinci parti çıkmış. değer mi yani?
Tesbitlerinizin büyük bir bölümüne katılıyorum. Ancak: Türkiye ile Suriye arasındaki anlaşmazlık devletler arasındaki ankasmazluktan daha ileri boyuttaydı, insanın aklına; Esat ile Tayyip bey arasında başka bir problem ya da husumete sebep olacak bir olay mı oldu? diye geliyor..
Yanıtla (7) (0)Yüz yıl önce yeni bir paradigma kuruldu Türkiye bölgemiz ve dünyada..otuz yıl sonra bir daha..doksanlarda beraber yeniden..her seferinde Türkiye değişip dönüşmek zorunda kaldı..köklü degisimlerdi..şimdi yeniden..yüz yıl
Yanıtla (3) (4)seksen yıl otuzbes yıl önce büyük güçlerin rolü neyse bugün de o..ülke içi paradigma bu değişime göre donusecek .anayasa tarih anlatisi vd vd degisecek.ezberlerinizi unutun .
Zaman gösterecek bir zamanlar Özal'da 1 koyup 3 alacağız demişti.3 koyup 1 bile alamadık
Yanıtla (20) (3)Diktatör Esad gitti, misafirlik bitti"TÜRKİYE'NİN GERÇEK SAHİPLERİ 85 MİLYON VATANDAŞLARIDIR"