Sloganla yönetmek...

İşinizde tek başınıza değilseniz artık bir yönetim şekline ihtiyacınız var demektir. Hatta tek başına kalsanız dahi kendinizi yönetmek bile gerekebilir.

Yönetmenin önemli adımlarından biri de ekip kurmaktır. Hem bilgelik hem de aynı yönde gidebilecek bir kurumsal yapı gerekir. Başarı bireysel görülse de aslında iyi bir kurumsal ekip çalışması arka planda olmalıdır.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan “Eskiden AK Parti’de bir slogancılar, bir de icraatçılar vardı. Sonra icraatçılar gitti geriye slogancılar kaldı” demişti.

Bu örneği neden verdim?

İki gelişmeden bahsedeceğim: İlki şu meşhur enflasyon faiz teorimizden. Daha da açarsak teorimiz şöyledir: Faiz bir giderdir. Dolayısıyla faizin yüksek olması maliyetleri artırır ve enflasyon baskısı oluşturur. O nedenle enflasyonu düşürmek istiyorsak faizleri düşürmemiz gerekiyor.

İşte bu teori yüzünden ülkemiz yıllardır büyük bir fatura ödemektedir. Gerektiği zaman faizleri yükseltemediğimiz için geriden gelerek daha yüksek faiz ödemek zorunda kalıyoruz.

Hatırlayın 2017-2018 yıllarını. Merkez Bankası açık faiz artıramadığı için piyasalar gerilmiş ve sürekli kur & enflasyon sarmalına girmiştik. Nihayetinde Haziran seçimlerinden sonra Merkez Bankası açık faiz artımı ile oranları yüzde 24,0’a çektiğinde piyasalar durabilmişti.

Benzer olay o kadar çok yaşandı ki, hangisini sayalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan danışmanlarını ekonomiden sorumlu bakanı ile değerlendiriyordu.

Hani şu “Dolar şuraya çıkarsa gelin yüzüme...” diyebilen ekibi.

İkinci meselemiz ise çözüm yolları hakkında. Sorunu tespit ederek çözmek yerine sloganla sorunu örtmek tercih ediliyor.

Örneğin ülkede gıda fiyatları artışı bile şer güçler, iç hainler vs gibi gerekçeler üretilerek çözülmeye çalışılıyor. Oysa sorun sistemsel ve herkesin kaybettiği bir düzen.

3 örnek verdim:

1-Tarlada para etmeyen ürünler raflarda ateş pahası.

2-Nüfus artışının oluşturduğu ihtiyacın 2 katı konut yapılmış ama konut fiyatları ve kiraları artıyor.

3- 8.4 milyon işsiz var ama çalışacak işçi bulunamıyor.

Bu 3 temel nokta ülkenin yönetilemediğini açık göstergesidir.

Bir yerde hem varlık hem de yokluk nasıl çekilebilir? Biz bunu S-400 meselesinde de yaptık. Hem aldığımız füzeleri ambara kaldırdık hem de F-35’ten olduk.

Kaybet-kaybet modeli makus talihimiz haline geldi,

Slogan ile yönetmek aslında işin en kolay yolu ama maalesef rakamlar sloganla oluşmuyor. Bugün TL’nin değer kaybına bağlı pahalılık toplumda çok ciddi sorun haline geldi. Bunun yanına yüksek işsizlik eklendiğinde toplumun bu yükü kaldıracak hali kalmadı.

Bir süredir kredi kullanımı ile örtülen sorunlar da açığa çıkıyor. Borcunu ödeyemeyenlerin sayısı yılın ilk 6 ayında geçen yıla göre nerede ise iki kat artarak 603 bin kişiye yükseldi. (Önceki 345 bin)

Bu çok ciddi bir sorun.

Kredi-faiz ekseninde çözülmeye çalışılan sorunların birikimi sürekli yığılıyor. Bu yığılmalar aynı zamanda kurumsal çöküşle beraber oluşmaktadır.

Meydanlarda Diyanet Başkanı ile sloganları süslemek evlatlarımıza nasıl gelecektir? Onların dertleri nasıl hafifleyecektir? Çünkü onlar Hazine garantili müteahhitlere de çalışacaklar. Yaklaşık 200 milyar dolar yükümlülükleri şimdiden oluştu bile.

Şimdi önümüzde kritik eşik var.

Merkez Bankası ne yapacak? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdim dediği sinyal ne olacak? Yoksa piyasaların ve ekonominin gerekleri mi yapılacak?

İşte durumumuz böyle...

Gerçeklikten kopuk ve sloganla yaşamak.

Bakalım aç karnına bu slogan sistemi ne kadar daha çekilecek? Meydanları takip ederek göreceğiz.

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum