Muhalefet sorunu
Dün arabamla yollardaydım. Radyonun düğmesine bastım; Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’nin “ana muhalefet partisi lideri” rütbesiyle yaptığı konuşmayı dinledim. Rusya’dan özür dilemenin, İsrail’le yapılan anlaşmanın “kanına dokunduğu” hamasetiyle; “sen kimsin”li, “adama böyle yedirirler söylediklerini diktatör bozuntusu”lu sokak ağzıyla; vıcık vıcık bir popülizme abandıkça abanıyordu.
Eski sert politikayı “eleştiriyordu” bir yandan. “Gazze’ye yardım gemisi göndereceğim savaş gemileri nezaret edecekler dedin yapamadın; kendim gideceğim dedin onu da yapamadın” diyordu. Hem dış politikada temkinli konuşmak gerektiğini söylüyor, hem de söylediklerini yapmamış olmanın hesabını soruyordu. “Gazze’ye savaş gemilerini göndermeliydin” mi, “bunu hiç söylememeliydin” mi diyordu, belli değildi? Sonra bugüne sıçrıyordu. “Mavi Marmara’da öldürülenleri sattın; hiçbir şey almadan İsrail’le anlaştın” diyordu. “Rusya hava sahamızı ihlal etti ne özrü” diye soruyordu. Başında eleştirdiği sertliği “haklı” gösterdiğinin farkında değildi.
Ne dediği belli olmayan, ucuz siyasi rant iştahıyla atıp tutan; zoraki, eğreti bir gurur ve heyecan gösterisi…
Sözün başı bir telden, sonu başka telden çalan darmadağın bir mantık…
Sorun Kılıçdaroğlu’nun kendisinde değil elbette. Sorun, büyük bir sosyolojinin içine sıkışıp kaldığı ideolojik evrende. Ayrımcı, şovenist kültürel kodlarına esir düşmüş; demokratik meşruiyeti tanımayan, uzlaşıcı siyasetlere izin vermeyen, öfkeli, içe kapanmış, katılaşmış bir ruh halinin yarattığı politik bir bedel bu.
Demokratikleşmeyi zorlayan, barışçı, birleştirici bir muhalefet üretemiyor bu damar. Tarihsel kökleri izin vermiyor. Sadece “lider değiştirme” operasyonunu hatırlamak bile bu sosyolojinin verimsizliğini, umutsuzluğunu anlamamıza yeter. Kendi tarihiyle yüzleşmek, zamanın ruhuna açılmak, köklü biçimde kulvar değiştirmek o derece açık dayatırken, tek bir sözcü çıkartamadı içinden. Mıh gibi yerine çakıldı kaldı.
Hala Ege’nin şehirleri, sokakları; metropollerin kalburüstü mahalleleri; “içki yasaklarından”, “başörtülülerin her yeri sardığından”, “Kürtlerin şehirleri doldurduğundan”, “Suriyelileri aralarına sokmayacaklarından” söz eden insanlarla dolu. Erdoğan’ın da çok tanıdık, çok bilindik nedenlerle yüklenmekten hiç imtina etmediği açık sinir uçlarıyla, köşelerinde umutsuzca yaşıyorlar.
Siyasetin gerektirdiği vizyonerliğe; makul bir “doğru”, “yanlış” cetveline; iktidar politikalarına seçici yaklaşmaya; yanlış bulduğunu eleştiren, gerektiğinde destekleyen esnekliğe izin vermeyen bir duygusal katılık ve akli çölleşmeyle karşı karşıyayız.
Bugün iktidarın dış politikada yapmaya çalıştığı çok önemli manevrada tanık oluyoruz bu körlüğe. Dün de Kürt sorununda yaşadık aynı şeyi. Bir yıldır ağır yıkımlarla süren savaşa karşı Kılıçdaroğlu’nun “politikası”, hükümetin yürüttüğü barış sürecine yüklenmek oldu: “PKK’nın silahlanmasına göz yumdunuz”; “İmralı’yı muhatap aldınız”… Bunları söyledi “muhalefet lideri”. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında da tıpış tıpış gitti oy kullandı.
Ne dış politikada ne de Kürt sorununda asla doğru yerden eleştiremiyor. Ne önerdiği belli değil.
Yapamaz, çünkü O, dönüştürücü cesaretin; ancak ciddi liderlik kapasitesiyle göze alınabilecek risklerin adamı değil. O’na yolu açan, ayakta tutmaya çalışan güçlerin de fıtratı böyle büyük oyunculuğa uygun değil. İlk günden beri Cemaat- laikçi ulusalcılık- reaksiyoner milliyetçilik arasında bir koalisyona; dış baskılara ve Kürt ulusallaşmasının hırpalayıcı etkilerine yatırım yaptılar. Oyunu Erdoğan’ın yalnızlaştırılması üzerine kurdular. Haziran seçimlerini siyasetin normalleştirilmesinin değil, iktidarı tasfiye hayallerinin fırsatı olarak gördüler. “Yüzde altmış blok” illüzyonuyla Kasım’da duvara çarptılar.
Şimdi Türkiye iktidar eliyle önemli dış politika değişikliklerinin eşiğinde.
Ve biz yine görüyoruz ki, bu ülkenin iktidar sorunundan çok daha büyük bir muhalefet sorunu var…
NOT: Yine katliam... Her şeye rağmen insanlığın, bu ölçü tanımaz alçaklığının, cinnetinin yanında, onu alt edecek bir iyiliği ve cesareti de taşıdığına inanıyorum. Bugünler geçecek ama bu acılar unutulmayacaktır. Unutulmamalıdır. İnsanlığın başı sağolsun.















aynen
Yanıtla (0) (0)Sizin deyiminizle bİr RTE fobisi(düşmanı) olarak bazı yazılarınızı okuyor bazılarınıda sinir sistemimin zedelendiğini görünce yarıda bırakıyorum.Bu günkü Kılıçdar oğlu için yazdıklarınıza aynen katılıyorum hatta eksiğide var.....Benim ATATÜRK 'te başka bir bakış açım yok .yani devrimleri taa o zamanlardan üle insanımızın bilhassa kadınlarımızı uygar ülkelerin(Batı)daki hemcinsleri gbi gerek giyiminde gerekse fikrinde hür olmalarını seçme ve seçilme haklarını medeni ülkelern kadınlarından önce vermesini(Ki Suudi Arabistanda araba kullanmasıbile yasak)1923 ten beri ülke yok olmuştu diyen cahillerin ve intikam için 2023 ü takvim olarak belirleyip Dn eksenli kara çarşaflı türbanlıinsanları sede benden diye 2 ye bölen Bizi dinimizden soğutan (ki bizde rauhban sınıfı yok) Allah ile kul arasında kalmaysı gereken ibadetö bugünki şaklabanlıklara topluma dayatan ve bundan rant ve oy kazanan ve bizim için demokrasi bir tramvaydır yeri gelince duraktan imneriz laikise halkımız istemezsa elbette rafarandumla kalkabilr diyen bir zihniyet ortaçağın karanlıklarına götürmek isteyen ve bunu din ve ALLAH ile kullanan bir zihniyeteten yana çıkanları anlamakta güçlük çekiyorum..İran dada sol devrimi bir gecede mola devrimi ne dönüşmüştü.Ben İst yazları adaya gitmekteyim tüm araplarla özellikle erkekleri ile konuşuyorum ne güzel ne hür ülkeniz var ahhh kaşka bizde öyle olabilsek diyen arapları görüyorum..Ne yazıkki bunu anlamayan kafalar ile dolu.ülkem.Ben dindarlara saygım vardır ister Müslüma ister gayrı müslüm isterse ateist olsun deist lere da yakınım ama DİNCİ lere asla (her dinde yobazlar bunu halkı kandırmak için kullanır nitekim Yaşar Nüri hoca ölünce yobazlar göbek attılar.Dünyada özellikle Türki'yede en büyük sömürü ve karşılığında oy ve rant getiren başka bir meslek yoktur.Sizi gibi yazar olmadığım için gelişi güzel oradan buradan konularıda karıştırıyorum beklki..Yazılarınıza gelince görüşüm halkı anlayacağı dilde değil üst sınıfa hitap edecek şekilde yazmaktasınızı onun için belli bir kitleye ve sempatizanlara hitap etmektesiniz.zaman zaman eleştiride de bulunuyorsunuz ama sonuç aynı..CHP seçmeniyim yıllarca ona oy kullanan ve %25 barajını aşamamış kitlenin bir seçmeniyim. Ama çoğunluk demek iktdar ise de azınlık olarak doğrusuyla yanlışıyla bu kitle bir gün iktidar olursa ki çok zordur o zaman ülke uygar ülkeler arasında yerini alır..Bizim ligim arap ligidir bu kafalarla avrupa ligine almazlar .bizi...ANK gelsem sizinle sabahlara kadar konuşmak isterdim.ama Mehmedin sağlık sorunları var zaten en fazla 2 gece kalaırım ..ama dabvet ediyor ama ben rhssızlık duyuyorum..o yaştaki insanlar sevselerde arkadaşları istemezler......bu yazdıklarıma hiç karşılık alamıyorum boşunada oabilir .ama sinirlenmeden bazı grşlerimi belirttim.Arkadaşlarınızın neden sizi terk ettiklerini güzel yazmışsınız.AKıl tutulması değilse ...savunmanızın amacı da belli değil.Menfaat desem o değil demişsiniz nedir nedir Anlıyamadım gitti ....SEVGİLERİMLE
Yanıtla (0) (0)chp kürt sorununun çözümü için TBMM yi başından beri işaret ediyor hala aynı yerde duruyor iktidar ne yaptığını galiba kendiside bilmiyor iktidar dış politikada tam bir çuvallama yaşıyor
Yanıtla (0) (0)artık yalnızca muhalefet surunu değil, hem muhalefet hemde iktidar sorunu var
Yanıtla (0) (0)bu kadar kutuplaştırılan,toplumun farklı kesimleri arasına bu kadar nifak tohumları sokulan,mezhep ayrılıkları siyasete malzeme yapılıp sürekli kaşınan bu ülkede, o kafa kesicilerin yapabileceği korkunç işleri hayal bile edemeyiz.Bir an iç huzurun sağlanması,herşey ben bilirim mantılğından ivedilikle vazgeçilmelidir,bizim gibi düşünmeyenlere ampati kurmadığımız sürece,bize yol köprü huzur getirmiyor.
Yanıtla (0) (0)Selamlar, Chp'ye iyi muhalefet doğru solculuk hükümet nasıl eleştirilir dersi vermişsiniz, ülkemiz adına önemli bir mesele tabi. Ancak hükümetin dış politika tutarsızlıklarını, iflaslarını doğru argümanlarla eleştiremeyen muhalefeti ele aldığınız kadar, bir kanaat önderi olarak iktidara da aynı iflası kamikaze olmamayı veya sözünün arkasında olmayı falan öğretseniz hangisi kendisi sizin için makulse artık. Yani yazıdan anladığım son 4-5 yılda yaşana dış politika enkazının sorumlusunu CHP olduğu gibi bir şey oluyor. O açıdan şaşkınım.
Yanıtla (0) (0)