İsimlerini verin....
Maşeri vicdan nedir?
Maşer Arapça bir kelime. Kamu, toplum, topluluk demek.
TDK’daki anlamına göre “Maşeri vicdan (mahşeri değil), toplumun bütün kesimlerinin benimsediği ortak değerler” anlamına geliyor.
Maşeri vicdan, “toplumsal vicdan” ya da “kamu vicdanı”dır.
Hayattaki pusulam, bana hiçbir haksızlık karşısında asla sessiz kalmamayı öğütleyen, yıllarını hukuka vermiş emekli bir yargıç olan babam Nurettin Albuga’ya sordum;
“sence maşeri vicdan ya da hukuki karşılığı ile kamu vicdanı nasıl oluşur?”
Dedi ki:
“Toplum yaşamında göz ardı edilemeyecek genel kuramdır kamu vicdanı. Hiç bir yönetim bu esası göz ardı edemez . Her icraatta kamu yararı ve kamu vicdanının tatmini esastır.
Maşeri ya da kamu vicdanı da yönetilenlerin yönetenleri murakabe ve kontrolleri sonucu oluşacaktır.
Yönetimin icraatlarının yasaya ya da tahammüle, halkın yararına uygun olup olmadığının toplumun fertlerinin her birinin kontrol ve murakabesi ile oluşan kanaat ve tatminleri sonucunda kamu vicdanı birikir.”
Kamu vicdanı aslında bu halk ve toplum yaşamının ta kendisi. Kamu yararına olmayan hiçbir icraat kabul görmez, kamu vicdanı tarafından reddedilir.
Yazıya maşeri vicdan ile girdim...
Çünkü Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan hem de yeni hakim ve savcıların Beştepe kura çekme töreninde:
"Adaleti sağlamanın ölçüsü sosyal medyada atıp tutan gerçek niyeti ve kimliği meçhul kalabalıkların tutumu değil kanundur nizamdır, maşeri vicdandır,” dedi.
Maşeri vicdan adaleti sağlamanın ölçütüdür, Erdoğan’ın açıklamasının bu kısmına katılırım ama maşeri vicdan esasen kimliği meçhul olan kalabalıkların oluşturduğu vicdandır zaten.
Erdoğan’ın “sosyal medyada atıp tutanlar” olarak ayrıştırdığı kimliği meçhul kalabalıklar, bu halkın kendisidir. Sosyal medyada paylaşılan görüşler de maşeri vicdana ait birikimler, iç döküşlerdir.
Ama bir taraftan da yönetenlerin icraatlarını, yönetilenlerin murakabe etmesidir.
Toplum, yolsuzlukların, cinayetlerin, uyuşturucu ticaretinin üzerinin nasıl pişkin bir pervasızlıkla örtüldüğünü söylenerek, sinirlenerek ve hayıflanarak izliyor.
Kirli, karanlık, çürümüş kurumları ve onların icraatlarını görüyor.
Erdoğan da maşeri vicdanın bu kısmını duymak, görmek istemiyor, “kimliği meçhul kalabalıklar” diyerek baştan reddediyor.
Ama olup biteni daha farklı izleyenler de var...
Sedat Peker, kendisine gelen bilgi, belge ve kayıtların “devletin içindeki namuslu görevliler tarafından ulaştırıldığını” söylüyor.
Daha önce de yazdığım gibi, tam bir 2. Susurluk kamyonu...
Devletin içindeki namuslu görevliler, namuslu olmayanları izliyor, kayda alıyor, öyle mi?
Devletin içinde hepimizi ilgilendiren ve ürkütmesi gereken bir durum var...
Anayasa Mahkemesi Başkanı, Anayasa’nın “kasten ihlal edilmesi” konusunda her fırsatta uyarılar yapıyor...
Yargıda, Anayasaya aykırılık konusunda verilen bir karara “direnen”, aykırılıkta ısrar ederek anayasayı “kasten ihlal eden” birileri nasıl olur?
Yargı içinde bu anayasal düzene bilinçli bir şekilde kast edenler kimler? Anayasayı kasten ihlal edenler adı üzerinde suç işleyenler...
Yargıda görev yapan ama Anayasa’nın 129 maddesi gereği anayasa ve kanunlara sadakatle bağlı olmamayı tercih eden kişiler.
Zaten suç da tam bu... Sayıları da çok fazla değil.
Bu noktada, anayasayı ve yasaları “kasten yok sayanlar” isim isim deşifre edildiklerinde suç işleyenleri toplum açıkça bilmeye başlar. Vergileriyle kimlere maaş verdiğini görür...
Toplumun buna baştan sona hakkı var...
İster, muhalefet cephesi deyin...
İster, anayasal düzen cephesi deyin...
İster, meşruiyet cephesi deyin...
Bu cephe, “devlete namusu ile hizmet etmeyenleri” kamuoyuna yönelik bir programla sistematik bir şekilde deşifre etmelidir... Bu görevi üstelenmelidir.
Resmi kurumlarda saklanarak, anayasal düzeni dinamitleyenleri bu toplum isim isim bilmelidir.
Bu cepheye şüphesiz Barolar, hukuksal vicdan sahibi tüm hukukçular, hukuk fakültesi dekanları, hocaları da katılmalıdır.
Devlette anayasayı imhaya yönelmiş görevliler var... Çürüme hızlandı...
Maşeri vicdan, devleti çökerten, insanların hayatlarını çalan bu suçluların hukuka hesap vermesini istiyor... Suçluların isimlerini bilmek istiyor.
Meşruiyet cephesi için bütün ülkede kampana çalma zamanıdır...
Suçlular, “maşeri vicdanın” kendilerini izlediğini iyi bilmeli...