Bir köfte-severin zor günleri…
Bir yabancı ülkedeki öğrencilik günlerimizde, orada yıllarını geçirmekte olan bir başka öğrenciyi eve kahvaltıya davet etmiştik. Davetli, masaya gelen ekmeği görünce derhal tepki göstermişti. Ekmeğin yapımında domuz yağı kullanıldığını ileri sürerek…
“İleri sürerek” deyişim boşuna değil. O ülkeye ayak basar basmaz elimize tutuşturulan bir listeden ‘helal olmayan’ maddeler kullanılan markaların isimlerini öğrenmiş, onlarla aramıza mesafe koymuştuk.
Ekmeğin markası o listede bulunmuyordu. Yine de, yıllarını o ülkede geçirmiş birinin verdiği tepki yüzünden, midemin ağzıma geldiğini hatırlıyorum.
Başka müslüman ülkeler insanlarının farklı olduğunu düşünmem için sebep yok; bizim ülkemiz insanı için ise iddialıyım: Dince ‘haram’ edilmiş yiyecek-içecek maddelerinin tüketimi konusunda gevşek olanlarımız bile, ‘domuz eti’ konusunda hassastırlar.
Yabancı ülkelerde lokantalara gidildiğinde menülere bu gözle bakılır, aksine bir bilgi yoksa dahi, garsona hassasiyet aktarılır…
Ülkemizde ‘domuz eti’ eksenli tartışmalar yaşandığını ise hatırlamıyorum.
O muhabbet şimdilere nasip oldu.
Devletin denetimle görevli birimleri, değişik illerde çeşitli yiyecekleri yerinde tarayarak, bazı markaların üretimlerinde ‘domuz eti’ kullanıldığını tespit etmişler.
Ürettiklerine yasak sayılan farklı maddeler katanlar arasında -bu işleme ‘tağşiş’ deniyor- zeytinyağı, baharat gibi gıda maddelerini üreten markalar var; ama yıllar içerisinde o tür iddiaların doğru olabileceğine kendimizi alıştırdığımız için, onlar fazla etkili olmadı.
Ancak ‘domuz eti’ farklı…
En az o kadar önemli olan bir başka özellik de, listedeki üretiminde ‘domuz eti’ kullanan markalar arasında, bildik bir firmanın da bulunması…
Köfteci Yusuf’un…
Ülkenin dört bir tarafında yüzlerce şubesi bulunan Köfteci Yusuf’a uğramamış, köftelerinden tatmamış herhalde fazla insan yoktur.
Hem ucuz, hem de lezzetli bilinir köfteleri…
Aslında “Bilinirdi” demem gerekiyor. Şehirler arası yolculuklarımızda uğrak noktalarımızdan biriydi; ancak beş yıl kadar önce uğradığımızda, yediklerimizin eski lezzette olmadığı kanaatine yine ailece varmıştık.
Kendi hesabıma “Çok şube, az kaliteye yol açmış” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Kendisini tanısam uyarmak da isterdim.
Yediklerimizde olmaması gereken bir katkı bulunabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Bu sebeple de, önce sosyal medyaya ve internet sitelerine marka adı bulunmaksızın düşmüş ‘domuz eti katkılı köfte’ haberinin, ardından teftiş raporuyla Köfteci Yusuf olarak ilanını kuşkuyla karşıladım.
Kendisini aklatmak için sosyal-medyadaki çırpınmalarını izleyince, en yakın çevresinden başlayarak yanlış yönlendirmelere muhatap biri olarak görüyorum Köfteci Yusuf’u…
Hakkında olumsuz teftiş raporu çıkacağını anlar anlamaz, yayınları engellemek için, mahkemeden haberlere erişim yasağı kararı çıkartması akıllıca bir davranış mıdır?
Akıl kendi aklıysa, olayı hafife alıyor demektir. Başkasının aklıysa, o kişi dostu olamaz.
Masumiyetini savunmak için dört-beş gün beklemesine ne demeli?
Savunmasını kendisine güven üzerine dayandırması da öyle…
Yüzlerce şubeye her gün yollanan tonlarca et ürünü köftelerin üretilme sürecini merak ederim. Etlerin nereden elde edildiği, hangi süreçlerden geçirilerek köfte haline getirildiğini de. Üretimin şubelere ulaştırılması da ayrı bir merak konusu olabilir.
Yeterli mi?
Değil elbette.
Nümünelerin alındığı şubelerde teftiş raporuna geçen süreçte neler yaşandığı da önemli. Herhalde etrafta kameralar vardır.
Onun yerinde olsam, derhal, hiç vakit kaybetmeden, Türkiye’nin her tarafındaki müşterilerinin haberlerden oluşmuş kuşkularını ortadan kaldırmak için, gerçeği bütün boyutlarıyla ortaya çıkarmak amaçlı bir heyet oluştururdum.
Elbette kendisinin bileceği iş.
Gölgeleri suçlamak yerine konunun üzerine gitmesinde yarar var.
Konuyu şimdiye kadar kimsenin el atmadığı bu yönüyle ele almamın bir sebebi bulunuyor: Eski bir müşterisi olduğumdan, bu defa da, midem ağzıma geldi.
Ayrıca, kısa süre sonra iade-i ziyarete gittiğimde aynı ekmeği ikram ettiğini görünce, evimize konuk gelmiş ve midemizi ağzımıza getirten olayı bir yabancı ülkede bize yaşatmış olan ‘dost’ görünümlü insanın hemen boğazına sarılmıştım.
Nedense kendisini bize ‘bizden daha müslüman’ tanıtmak istemişti.
Bir köfte-sever olarak, ’domuz eti’ katılmış köfte yediğime inanmak istemiyorum.