Okullar ve Dergiler

Yayın yönetmenliğini yaptığım Serçe Edebiyat Dergisi ile her yıl okullarda söyleşiler yapıp öğrencilerin dergiciliğe ısınmasını, ilgilerinin peşinden gitmesini sağlamaya çalışıyoruz. Müfredatla ufku sınırlanan, tüm hayallerini sigortalı bir işe girdikten sonraya erteleyen öğrencilere “tam zamanı şimdi” diyoruz.

Edebiyat dersinde gördükleri Monna Rosa şiirini Sezai Karakoç’un 19 yaşındayken yazdığını bilmiyorlar mesela. Bu yüzden yazdıkları şeylere güvenemiyor, onu paylaşamıyorlar. Edebiyat, Türkçe, Dil ve Anlatım derslerimiz öğrencinin derdini anlatacak kadar dil bilgisine sahip olmasına yetmiyor. Edebiyat dersi adıyla yüzeysel bir edebiyat tarihi anlatılıyor. Okuma listeleri verilip bunlardan sınav ediliyor. Bu yöntemlerin ne kadar sıkıntılı olduğu ise yeterince tartışılmıyor. Çünkü eğitim, eğitimcilerin değil de politikacıların gündemiyle şekilleniyor.

Eğitim kökenli Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk bu sorunları çözebilir mi, inşallah. Ben bu sorunları tartışacak değilim. Çünkü eğitimci değilim, sadece ilgilendiğim alanda gördüğüm sorunu söyleyebilirim. Çözümün daha çok tartışılması için elimden gelen budur.

***

Liselerde okulun iklimini müdürler belirliyor. Müdürler kötü bir bürokrat gibi değil de iyi bir eğitimci gibi okula gelirse o hava okula siniyor.

Birçok okulda öğrenciler bizi davet ediyor fakat okul yönetimi devamlı zorluk çıkarıyor. Yapılacak her iş için resmi bir dünya evrak, görüşme, toplantı, ıvır zıvır talep ediyorlar. Biz, davet eden öğrencilerin hatrına bu süreçleri en iyi şekilde çözmek için uğraşıyoruz fakat birçok yerde okul müdürünün sosyal etkinliğe “fazladan iş” gözüyle baktığına üzülerek şahit oluyoruz. Tepeden gelmediyse onu durdurmak görev sanılıyor, çok tuhaf.

Öğrenci sevdiği yazarları, okuduğu dergiyi okula davet ediyor. Öğrencinin sevdiği yazar var. Yani öğrenci düzenli kitap okuyor, dergi takip ediyor. O öğrenciye Onur Belgesi vermesi gereken idarelerin bu işe engel koyduğunu görmek insanı yıkıyor. Üstelik bu duvarı birçok yerde öğretmenler de aşamıyor.

Kültür sanattan koparılmış bir eğitimin nasıl bir faciaya yol açtığını konuşacak değiliz, gazete takip eden insanlar bunu zaten bilir. O yüzden şimdi kötüyü bırakıp iyi örneklere geçelim. İyiyi söylemek, onu çoğaltır diye düşünüyorum. Çoğalması umuduyla anlatıyorum.

En köklü liselerimizden biri olan Pertevniyal Lisesi dergi anlamında da çok başarılı. Okulun alanlarına göre birçok dergisi var, ayrıca tek bir sınıfın çıkardığı Gözlük Dergisi de oldukça kaliteli görünüyor. Müthiş bir edebiyat zümresine sahip olan okulda hem öğretmenler hem de Müdür Zekeriya Arslantürk Bey, öğrencileri bu konuda destekliyor. Öğrenciler de çok güzel sorular soruyor, meseleye iyi yaklaşıyor. Üstelik sadece edebiyat alanında da değil, çizimde de çok başarılılar. Beyza İpek ve Sema Sümengen, bu okuldan mezun olup dergimizde çizerlik yapan yetenekli iki isim.

Bir diğer bayraktar okul ise Maltepe Kız A.İ.L. Burada okulun kültürel - sosyal ikliminin oluşmasında Müdire Cemile Erkan Hanım büyük rol oynuyor. Atölyeler kuruyor, okula yazarlar getiriyor. Bu okulun mezunu, dergimizin editörü Tuba Nur Sucu da bu okulda bu ortamın oluşması için çok çalıştı. Yaklaşık 20 öğrenciden oluşan gönüllü öğrenci grubu bu çalışmalar sayesinde birçok yazarla tanıştı, “okur-yazar” olma yolunda büyük adımlar attı.

Tuba Nur Sucu, Dergiler Birliği’nin okul dergileri biriminin kurucu başkanıydı. Bu birim sayesinde, dergi çıkaran öğrenciler birlikte hareket ettiler ve çok verimli çalışmalar yaptılar. Bu birim aracılığıyla tanıştığım Güngören İTO A.İ.H.L. ‘nin dergici öğrencileri de çok yetenekli, Kördüğüm isimli harika bir dergi çıkarıyorlar

Bazen iş okullar değil öğretmenler üzerinden gidiyor. Mesela şu anda Şehit Muhammed Fazlı Demir İ.H.L’de görev yapan Gamze Ulupınar Hoca, hangi okula geçse bizi mutlaka davet ediyor. Gittiğimiz okullarda öğrencilerinin hocaya bakışında bir parıltı olduğunu görüyoruz. Hoca da onlar için elinden geleni yapıyor, bu sevgiyi hak ediyor.

Okula gittiğimizde bize teşekkür için bir sürpriz yapmak istemişler ve Serçe Edebiyat Dergisi adına ağaç dikmişler. Bundan güzel incelik olur mu?

Benzeri bir çalışma da Kırımlı Fazilet Olcay Anadolu Lisesi’nde gerçekleşiyor. Aysen Eraydın Hoca, öğrencilerinin kültür sanat ilgisini artırmak için elinden geleni yapıyor. Aysen Hoca onlarla birlikte okuyor, yazıyor. Müfredatın dışına çıkıyor, güzellikleri gösteriyor.

Mezunu olduğum Pendik Fatih Anadolu Lisesi’nde ise edebiyat öğretmeni Saliha Yüksel ve Müdür Yardımcısı Engin Çelik bu çalışmalar için kapılarını her zaman açık tutuyor. Öğrenciler de sosyal faaliyetlere öyle aç ki hemen ilgiyle, heyecanla karşılıyorlar.

Milli Eğitim Bakanlığı bu çalışmaları gözden kaçırmamalı, öğrencileri ve öğretmenleri teşvik etmeli. Bu işlerle ilgilenen idareciler, öğretmenler mutlaka ödüllendirilmeli.

Dergiciliği öğrenen bir öğrencinin okumayı, yazmayı, araştırmayı, derlemeyi, konuşmayı, düşünmeyi, taşınmayı, tanışmayı, tartışmayı, üretmeyi, sunmayı öğrendiği fark edilemiyor. Bu yüzden kitap okuma saatlerimiz var ama dergi okuma saatlerimiz yok. Öğrenciler, onlarca yıl önce yazılmış kitapları ve eski tartışmaları takip ediyorlar. Bugünün sorunlarını tartışan gençlik için dergicilik çok iyi bir araçtır. İlgili öğrencileri yakalamak lazımdır.

Bir öğretmenler günü vefası olarak bazı hocaları anmak istedim. Bir harf öğreten tüm hocalarıma sonsuz saygılar.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
5 Yorum
  • KARAR OKURU / 27.11.2019 09:31

    "Aklın nuru fünunu medeniyedir. Vicdanın ziyası ulumu diniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder."Yani akıl ancak pozitip ilimlerle aydınlanır. Vicdanın ışığı ise din ilimleridir. İkisi birleşince hakakata ulaşırız. Yani biri birisiz olmaz. Her ikisinede ekmek, su ve hava kadar muhtacız.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 27.11.2019 09:27

    İlim ve irfan yuvası olan, olması gereken eğitim müesseselerini Atatürk ilke ve inkılaplarına mahkum ederseniz, varacağımız yer, işte burasıdır. Okullarımızı ideolojik manada hak din olan İslam dininede mahkum edemezsiniz. Zaten bu inancımızada aykırı olur. Okullarımız her türlü ideolojilerden azad edilmelidir, kurtarılmalıdır. Eğitim sistemimize halihazırda tahakküm(hükmeden) Atatürkçülüktür. Kurtarılmalıdır. Ama yerinede İdeolojik manada İslamı koymamalıyız. Bu sefer İslam tahakküm aracı olur. Okullarımıza akıl, mantık, ilim hakim olmalı. Başka şeyler değil.

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin / 27.11.2019 09:20

    Edebiyat dünyayı kurtarır.İnsanları insan yapar.Yola devam.Okullara,müdürlere siyaset karıştırmassak,hocalarımız,müdürlerimiz daha verimli olur

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 27.11.2019 09:17

    Resmi ideolojide herkes Atatürk'ü övmek ve sevmek zorundadır. Zorla güzellik olur mu? Demirel bir ilkokulu ziyaretinde, Atatürk'ü sebepsiz sevmekten bahsetmişti. Kişi birisini niçin sevdiğini bilmez mi? Sevelim, ama niçin sevelim? Bunu bilmeye hakkımız yok mu? Evet istiklâl savaşının muzaffer başkumandanıdır. Evet devletimizin kurucu lideridir. Ama aynı zamanda İstanbul fethinin sembolü olan Ayasofya camisine ve nice camilere kilit vurmuştur. Kur'an'ın emri olan ve aynı zamanda farz olan tesettürü yasaklamıştır. Daha nice dinimize aykırı icraatları var. Bu icraatları sebebiylede sevelimmi?

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 27.11.2019 09:07

    Ben 25 yıllık bir öğretmen olarak diyorum ki: Okullarımızda hakiki manada eğitim ve öğretim yok. Çocuklarımıza resmi ideoloji dayatılıyor. Başka bir şey yok maalesef. Atatürk:"Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür" gençlik idealinden bahsetmiş. Lâkin o da tek tip eğitim sistemini mecburi kılarak, ilerlemenin önünü tıkamıştır. Bir devletin bekası kurucu lider olsa bile, bir kişinin ideolojisine mahkum edilir mi? Edilirse olacağı bu.Atatürk'le ilgili çalışmalar akıl, mantık ve bilimsellikten uzak, sadece hamaset nutuklarından ibaret. Maalsef.

    Yanıtla (0) (0)