Barışın Şarkısı
Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay güz gittik; bir de baktık bir arpa boyu yol gitmişiz. Masal değil bu, neden uyuyorsun? Anlatılan senin hikayen.
Binlerce yıl ilerlettik medeniyeti el birliğiyle. Ateşi yaktık, odunu kırdık, suyu taşıdık. Toprağı sürdük, çitleri çaktık, sınırları çizdik. Taşı kestik, şehirler kurduk, şiirler yazdık. Denizi aştık, tüneller kazdık, trenler yaptık. Sonra arkamızı dönüp bir baktık: Habil’le burun burunaydık.
Üstelik artık Kabil’i görmüyorduk bile. Başkalarının çıkarları için uydurulmuş masallar uğruna öldükçe sermayenin çarklarına yağ oluyordu bedenimiz.
Hâlâ olmadı, savaşı yenemedik.
Yine de ümitsizliğe kapılmayalım, arpa boyu da olsa yol kat ettik. Hem belki de ilerlemek için Habil’i hatırlamak gerekliydi. Göreceğiz.
Otoriter rejimlerin, ırkçı reflekslerin ve emperyal rüyaların yükselişinin yeni savaşlara yol açma riski bir süredir masamızda duruyordu. Bu hamasi, radikal ve aptal yöntem pervasızca yükseldi gözümüzün önünde.
Şimdi tarihsel referanslarla başka ülkelerin topraklarına göz dikmenin, tarihi geçmiş rejimlerini ve ideolojilerini korumak için gerginlik çıkarmanın saçmalığıyla yüzleştik.
Bizler uzun zamandır savaşın ne bela bir şey olduğunu biliyorduk zaten. Dünya’nın her yerindeki acıyı kendi içimizde hissettik. Ancak bu kez Avrupa halkları da savaşı yakından izledi.
Bu, barışın sesini yükseltmek için son şans olabilir.
Yabancıyı düşman görmeyen, insan hayatını önemseyen, barış içinde bir arada yaşamak isteyen kesimlerin daha yüksek sesle söylemesi gerekiyor barışın şarkısını. Umarım bu süreç, başta Putin olmak üzere tüm otoriter rejimlerin yıkılması ve yükselen aşırı sağın yerle bir olmasıyla sonuçlanır.
Demokrasi, barış içinde bir arada yaşamak için bulduğumuz en iyi yöntem. Otoriter rejimleri yıkıp manipülasyonların önüne geçebilirsek halkların savaşmak istemeyeceğine inananlardanım. Otoriter rejimleri ve radikal eğilimleri yıkmak için önemli bir fırsat yakaladık.
Barış için kolları sıvayalım.