Ülkeyi Erdoğan mı yönetiyor muhalefet partileri mi?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’a göre ülkemizde ““iş yok, aş yok” diyen kimse yok, bunlar muhalefet partilerinin uydurması! Partisinin Çarşamba günkü grup toplantısında dedi ki:
“Şimdi bakıyorsunuz, sözde siyasi parti genel başkanı olarak çıkıp konuşanlara, durmadan hep iftira. Neymiş; millet açmış. Bundan bahsediyorlar. Biz tüm imkanlarımızı seferber ettik, elimizden geleni yaptık. Yapmaya devam ediyoruz. Milletimizden gayet güzel teşekkürler alıyoruz, bunlar millet aç diyor. Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin!” (9 Haziran)
Erdoğan’ın bu sözlerini duyunca “Erdoğan gerçekten de ülkede her şeyin güllük gülistanlık olduğuna, bütün ülkenin mutlu mesut neşe içerisinde yaşadığına, herkesin keyfinin yerinde olduğuna, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında falan olduğuna inanıyor, mesela ülkede her üç vatandaştan birinin işsiz olduğu gerçeğinden bihaber olabilir mi? Halktan bu derece kopmuş olabilir mi?” diye düşündüm.
Her üç vatandaştan birinin işsiz olduğunu gerçekten bilmiyor olabilir mi?
Beştepe’den biraz çıksa, halkın içine karışsa, halk ile göz göze gelmiş olsa ülkenin geldiği hali görmez miydi?
Gerçi “Evimize ekmek götüremeyecek duruma geldik” sitemini iki kez duydu.
***
İlk hadise: Malatya’da yaşandı. Minibüsçüler Odası Başkanı Mesut İnce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sayın Cumhurbaşkanım, işsiziz. Evimize ekmek götüremeyecek duruma geldik” diye dert yanmış, Erdoğan da “Allah, Allah… Bu bana abartılı geldi. Çok abartılı geldi bana” sözleriyle karşılık vermiş ve elindeki çay paketini Mesut İnce’ye uzatarak “Bu keyif çayı, bu çayı iç” demişti. (25 Ekim 2020)
“Evimize ekmek götüremeyecek duruma geldik diye dertlenen vatandaşa, devletin başı olarak Erdoğan’ın “bu keyif çayı, iç” diye karşılık vermesi kamuoyunun bir hayli tepkisini çekince, Mesut İnce’ye bir basın açıklaması yaptırıldı. Elindeki metinden Anadolu Ajansı’na özetle şu sözleri açıklamıştı: “Ben o sözü irticalen söylemiştim. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız da bu cümleme istinaden esprili bir dille ‘keyif çayı iç’ diyerek karşılık verdi..” (26 Ekim)
Cumhurbaşkanı Erdoğan da üç gün sonra partisinin grup toplantısı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada “Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye’de var mı? Siz buna inanıyor musunuz?” dedi. (28 Ekim)
***
İkinci hadise: Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Nisan 2021 tarihinde Huber Köşkü’ndeki makamına giderken yolunun üzerindeki minibüsçüler durağını ziyaretinde gerçekleşti. Erdoğan’ın “işler nasıl” sorusuna minibüs şoförü İbrahim Gülsoy’un cevabı “Sayın Cumhurbaşkanım yapacak bir şeyimiz kalmadı. Arabaları satacak duruma geldik. Odalarımız çalışmıyor” olmuş!.
Peki, Erdoğan ne demiş bu sorunları dinledikten sonra.
“İlgileneceğim…” (10 Nisan 2021, TRT Haber)
***
Tarabya’da çok değil 10 Nisan’da Erdoğan’a sıkıntılarını anlatan, arabalarımızı satacak duruma geldik, iş yapamıyoruz diyerek dertlerini anlatan minibüs şoförleri ve sayıları 10 milyonun üstüne çıkan işsizler…
Mesela Muğla Milas’ta 5 Mayıs’ta ‘Borcum çok, ödeyemiyorum, bu onursuzluğa dayanamıyorum’ diyerek yaşamına son veren çiftçinin, eşi, çocukları, yakınları…
Mersin’de “Kaç gündür siftah etmeden dükkan kapatıyorum” diyerek yaşamına son veren 58 yaşındaki esnafın, eşi, çocukları, yakınları..
İzmir’de “dayanacak gücüm kalmadı” diyerek yaşamına son veren 59 yaşındaki kahvehane esnafının, eşi, çocukları, akrabaları…
Erdoğan’ın “Neymiş, millet açmış. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Aç dolaşanları buyurun siz de doyurun” sözlerini dinlediklerinde ne düşündüler acaba?
CHP milletvekili Gamze Taşçıer’in paylaştığı verilere göre, 2021 yılının Ocak ayında 94, Şubat ayında 99, Mart ayında 112 kişi, Nisan ayında ise 129 kişi ekonomik kriz nedeniyle hayatına son verdi. (5 Mayıs)
Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Erdoğan’ın muhalefete “Buyurun o zaman aç dolaşanları siz de doyurun” demesine.
Sayın Erdoğan muhalefet ve iktidar partisi arasındaki farkı bilmiyor olamaz, değil mi?
Muhalefet partileri Meclisin içinde ve dışında iktidar partisi ile mücadele eder. Hükümetin yanlışlarını, eksiklerini yakalar ve seçmenlere hükümetin yetersizliğini göstermeye çalışır. Hem de var gücüyle. Kamuoyu nezdinde hükümet partisi yıpransın diye olanca gücüyle çalışır, en iyi kadrolara kendisinin sahip olduğunu topluma göstermeye, ikna etmeye çalışır.
Bir nevi hükümetin komiseri, bekçisidir.
Muhalefet partileri hükümet partilerinin aparatı, eksiğini, gediğini tamamlayacak, hükümetin yardımcısı değildir.
***
Sayın Erdoğan ülkeyi yöneten ya da işsizliğin, enflasyonun, ekonomik krizin sebebinin muhalefet partileri olduğunu düşünüyor da olamaz!
Halkın evine ekmek götüremeyecek raddeye gelmesinin müsebbibi olarak muhalefet partilerini görüyor olabilir mi?
Her üç vatandaştan birinin işsiz olmasına CHP’nin ya da İYİ Partinin sebep olduğunu!?
Bütçe açığını muhalefet partileri verdirmiş olabilir mi?
Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini, doları, faizi kontrol etmek için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını muhalefet partileri harcamış olabilir mi? Ülke kaynaklarını muhalefet partileri eritmiş, muhalefetin ekonomi politikası yüzünden ülke bu kadar dış ticaret açığı vermiş olabilir mi?
Devletin kurumlarını partizanlarına, yandaşlarına ödül olarak dağıtan muhalefet partileri olabilir mi?
Ülkeyi, ekonomiyi kim yönetiyor? Ülkenin ekonomi politikalarını kim belirliyor?
***
Erdoğan 2001 tarihinde AK Parti Genel Başkanı olarak gittiği bütün şehirlerden hükümeti “erken seçime” zorlayan açıklamalar yaptı. Halkın güvenini kazanmış bir hükümetin bir an önce iş başına gelmesi için “Aklıselimin gereği kısa sürede erken seçimdir. Seçim, illa seçim” diyordu. Dönemin hükümet yetkilileri “Millet aç. Dürüst yöneticiler tarafından yönetilmek halkın hakkıdır. Bizi açlığa mahkum edenler, bunun hesabını vermelidir” diyen Erdoğan’a “Millet açsa biraz da sen doyur, bizim elimizden bu kadarı geliyor” demedi. Erdoğan şehir şehir dolaştı “Açlık sizin kaderiniz değil. Ekonomik kriz, ülkemizin edilgen duruma düşürüyor, dışarıda itibar kaybına, bunalıma neden oluyor. Tek çare seçime gitmektir” propagandası yaptı. (8 Ekim 2001, Kayseri)
***
Üzülerek ifade etmeliyim ki Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra Erdoğan’ın halktan koptuğuna, ülkenin gerçekleriyle bağını hepten kopardığına kesinkes kanaat getirdim.
“Neymiş, millet açmış” sözleri, “Ankara’ya mahkum olmuş bir iktidar olmayacağız” diyen Erdoğan’ın Ankara’ya mahkum olduğunun, milletin sesine, sorunlarına kulağını tıkadığının bir delilidir.