Trump Erdoğan’ı övüyormuş gibi yaparken…
ABD Başkanı seçilen Trump, görevi devralmadan gerçekleştirdiği ilk basın toplantısında Esad rejiminin devrilmesine ilişkin sorulara verdiği yanıtta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şöyle “akıllı” böyle “zeki”, öyle “güçlü” adam övgülerine boğmuş... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasıl da “büyük”, “güçlü” ve “bugüne kadar savaşlarda yıpranmamış bir askeri gücü var” pohpohlaması yaptıktan sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çok iyi anlaştıklarını dile getirmiş…
Ve “Esad rejiminin devrilmesinin arkasında Türkiye var. Türkiye Suriye’yi dostane olmayan bir şekilde ele geçirdi. Oraya giren insanlar Türkiye tarafından kontrol ediliyor” iddiasında bulunmuş…
Dostane olmayan yöntemler sözüne “Olsun, bu da savaşmanın başka bir yolu” açıklığı getirmiş, Erdoğan’ı “Bunu binlerce yıldır istiyordu ve başardı” diyerek tebrik eder gibi görünen sözlerini “Kimse gerçekten kazananın kim olduğunu bilmiyor ama bence Türkiye kazandı” diyerek bitirmişti.
Tuhaf, garip, övüyor mu, yeriyor mu, dostluk mu gösteriyor hedef mi gösteriyor belli olmayan bir açıklamaydı.
Trump’ın Erdoğan’a övgü sözleri iktidar kanadını, medyasını pek bir mutlu etti. Trump’ın sözlerinin sağına soluna bakmadan büyük puntolu sevindirik manşetler attılar.
Beş yıl önce aynı Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı hadsizliği görmezden, duymazdan gelen, resmen sağır sultanı oynayan, Trump Erdoğan’a “aptal olma” dememiş gibi davranan iktidar kanadı ve medyasının mutluluğu şaşırtıcı mıydı?
Değildi elbette.
Trump’ın açıklamasını ölçen, biçen, sağına soluna bakan Beştepe sonunda övüyormuş gibi görünen bu açıklamanın muazzam bir hinlik barındırdığına, Trump’ın bu açıklamasının gelecekte ülkemizin hayrına olmayacağına karar verdi.
***
Dışişleri Hakan Fidan Al Jazeera’ya verdiği röportajda Trump’ın “Türkiye’nin dostça olmayan ele geçirme” iddiasını şu sözlerle tekzip etti:
“Suriye’yi Türkiye ele geçirmedi. Suriye halkı için bu yaşanan bir ele geçirme değil. Eğer ele geçirme durumu varsa o da Suriye halkının iradesinin yönetimi ele geçirmesidir.”
Suriye’deki durumu bu şekilde nitelendirmenin “ciddi bir hata olacağını” söyleyen Fidan, röportajında Türkiye’nin Suriye’nin kontrolünü ele geçiren bir bölgesel güç olarak görülmesinin Türkiye’nin isteyeceği bir şey olmadığının altını çiziyor.
Nitekim Beştepe İletişim Başkanlığı resmi internet sitesi Hakan Fidan’ın tekzibini “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu hafta başında düzenlediği bir basın toplantısında Ankara’yı övüyor gibi görünen açıklamalarda bulunan Trump’ın ‘ele geçirme’ iddiasını yalanladı” sunumuyla yayınladı.
***
Liyakat, ehliyet ve devlet adamlığı kriterinin devlet kurumları için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunun güzel örneklerinden biri de Hakan Fidan’dır.
Kanlı Esad rejiminin devrilmesinde Türkiye’nin mutlaka katkısı olmuştur ama bu katkısını, rolünü 1’e 10 katarak, 10’a 100 katarak davul zurna “biz yaptık, biz yaptık” naraları atmadan, süreci itidalli, sağduyulu bir şekilde yönetiyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tam bir devlet adamlığı ilkesiyle hareket ediyor.
Bu kadar itidalli davranmasının sebebi özgüvendir. Çünkü gerçekten arka planda başarısı hanesinin ne olduğunu bilen bir devlet itidalli davranır, kendini ortalara atmaz.
Zaten gören görür kimin ne olduğunu ve ne yaptığını.
O yüzden Hakan Fidan başından beri “Türkiye böyle bir sürecin parçası olmadı. HTŞ’yi biz devreye sokmadık. Harekat başladıktan sonra HTŞ ve diğer muhalifler tarafından hareket başladıktan sonra, bunun en kansız, en problemsiz, en maliyetsiz bir şekilde olması için yoğun çaba gösterdik. Ama onun öncesinde hiçbir ülkeyle veya grupla bir araya gelip böyle bir planlama ve çalışma içinde olmadık” açıklamaları yapıyor.
Türkiye itidali elden bırakmamalı. Bugün övülerek sarf edilen Suriye’de olup bitenin arkasında Türkiye var açıklamalarının yarın başa bela olmayacağının hiçbir garantisi yok.
Elbette Suriye’nin inşasına Türkiye’nin rolü, sorumluluğu büyük olacak. Nitekim HTŞ lideri Colani de verdiği röportajlarda “Yeni Suriye devletinin inşasında Türkiye’nin önceliğinin olduğunu, rolünün büyük olduğunu” söylüyor.
Tam da bu sebeplerle itidali elden bırakmamak gerekiyor.
***
Babadan oğula zulüm mirasıyla devam eden altmış yıllık Baas diktatörlüğünün devrilmesinde kimin katkısı varsa sağ olsun, var olsun. Bu sevinilecek bir gelişmedir. On binlerce insan hayatını kaybetti. Esad rejimi çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden katliamlar yaptı. insalık dışı işkenceler yaptı. Milyonlarca insan evinden ocağından oldu. Sednaya Hapishanesi Esad rejiminin insanlıktan nasibini alamamış vahşi bir zalim olduğunu ortaya koyuyor. Zulümle abat olunmuyor.
Artık Suriye’de eli kanlı katil, diktatör Esad dönemi bitti.
Suriye’de yeni bir yola giriliyor…
Belirsizlikleri, soruları, amaları, fakatları içinde barındırıyor.
HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani Esad rejimini devirdiği günden bu yana dünyaya sesleniyor, ılımlı mesajlar veriyor.
Colani, birinci önceliklerinin ülkede hızlı bir istikrar ve elektrik, yakıt, gıda, barınma gibi temel hizmetlerin sağlanması olduğunu, bütün bunları çözüme ulaştırırken eş zamanlı olarak yargı, ordu, polis, güvenlik alanlarında reformlar için çalışmalara başladıklarını anlatıyor.
Verdiği röportajlarda kişisel özgürlerin garanti altına alınacağını, özgürlüklere saygılı olacaklarını, bireylerin haklarına saygı göstermenin medeni bir ulus inşa etmenin temel taşı olduğunu, kadınların giyim ve görünüşlerine herhangi bir müdahalede bulunmayacaklarının altını kalın kalın çiziyor.
Suriye’nin bundan sonra “tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir yönetim sistemiyle” yönetilmeyeceği mesajını veren Colani hukuk ve kurumlara dayalı bir devlet sistemi kurulacağını belirtiyor “Suriye kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor” diyor.
Yıllarca halkına her türlü zulmü çektiren Esad istibdadına son verdiklerini söyleyen HTŞ lideri Colani “Bu diktatörlüğe son vermiş olmak bizim için büyük bir nimet ama aynı zamanda üzerimize büyük bir sorumluluk yüklüyor” diyor.
Verdiği mesajlar muhteşem. Suriye halkı için hayal ötesi, cehennemden çıkan halka cennet gibi bir ülke tablosu çiziyor Colani.
Ama bütün bu sözleri, ılımlı mesajları henüz bütün Türkiye dahil olmak üzere ABD ve AB ülkelerinin çoğunun “terör örgütleri” listesinde yer alan ve HTŞ’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmasını isteyen lider olarak söylediği şerhini düşmek lazım.
Çünkü şimdi ne söylediğinden ziyade terör örgütleri listesinden çıktığında söyleyecekleri önemli olacak. Yarın Suriye’yi yönetmeye başladığındaki tavırları önem kazanacak.