Suriyelilere bakışımız neden değişti?

Aşağıdaki alıntılar, dün kaleme aldığım “Muhacirler ‘kaçak göçmen’ oldu” başlıklı yazıma gelen okur yorumları ile yine aynı yazıya yönelik sosyal medya paylaşımlarından... Mesaj sahiplerinin profillerine bakıldığında görülüyor ki bunlar özellikle dindar muhafazakâr kesimin Suriyeli mültecilerle ilgili duygu ve düşüncelerini yansıtıyor:

“Bıktık artık bu Ensar-Muhacir demogojisinden yeter artık. Sağıma bakıyorum Suriyeli soluma bakıyorum Suriyeli. Sokaklar Suriyeliden geçilmiyor.”

“Gitsinler demiyorum ama iktidar da devamlı ‘Biz 4 milyon kişiye bakıyoruz’ demesin. Bir çare bulunsun. AB bize toplam 6 milyar avro veriyor bunun için.”

“Biz Suriyelilere yurt olacağız diye uğraşırken kendi geleceğimizi, gençlerimizi kaybediyoruz. Çünkü onlara harcadığımız para...”

“Erdoğan ne demişti Suriyeliler için, ‘biz onlar için 40 milyar lira harcadık’ demişti. Kendi halkı açlıktan sürünürken emekliler aç gezerken insanlar ay sonunu getiremezken Erdoğan bu asalaklar için 40 milyar lira harcamış. Gel de isyan etme.”

“İktidar böyle davranırsa tabii bunlar kendilerini ‘şehrin sahibi’ hissederler.”

“Seçim sonuçlarından ders çıkartılmalı, Fatih, Zeytinburnu seçmeni “alın size Suriyeliler” diye haykırdı.”

“Yorumlardan anlaşıldığına göre millet bu Ensar-Muhacir saçmalığından bıktı. Ülkeyi sosyal çöplüğe çevirdiler.”

***

Bu yorumların iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu yorumlar Suriyeli mültecilerin artık dindar muhafazakâr kitlenin ‘gözüne battığını’ gösteriyor.

Peki, göze ne batar? Gözüne batacak kadar gözün yakınında duran...

Artık diyorum, çünkü bir yıl öncesine kadar bu kadar gözlerine batmıyordu...

Eminim bu yorumları yapan kişiler, yanı başımızda cereyan eden insanlık dışı zulümler karşısında yürekleri sızlayan insanlardı. Evlerini barklarını geride bırakarak kapımıza gelen Suriyelilere Türkiye’nin kapılarını sonuna kadar açmasını takdirle de karşıladılar. Canlarını kurtarmak için zulümden kaçan insanları “ekmeklerinin düşmanı” olarak da görmediler, bilakis “bir somun ekmeği” paylaşmak istediler. Nitekim ocakta pişen aşlar, eve giren ekmekler paylaşıldı da...

Türk halkı bu insanlara kardeşçe bir yaklaşımla kucak açtı. Bunun altını hassasiyetle çizmemiz gerekiyor.

Bu kadar büyük sayıda bir sığınmacıya Türkiye’den başka ev sahipliği yapacak başka bir ülke de yoktu.

O yüzden Suriye politikası artısıyla eksisiyle eleştirebilir, aşırı hamaset diliyle hatalı ve yanlış hesaplar yapıldığı söylenebilir ancak Türkiye’nin mültecilere yönelik “açık kapı” politikası ülkemizin yüz akıydı. Türkiye “açık kapı” politikası ile bütün dünyaya insanlık dersi verdi.

İnanç ve kültürümüzdeki “Ensar-muhacir” ahlak anlayışı da Suriyelilere insanca ve yardımseverce bakmamıza büyük katkıda bulundu.

Toplumun bir kesimi ırkçılıkla bir kesimi ise sadece AK Parti düşmanlığı yüzünden mültecileri düşman olarak gördü.

Dokuz yıldır dile getirilen, gündemde tutulan bir düşmanlık büyüdü. Bazı şehirlerimizde Suriyeli mültecilerin dükkanlarına, yaşadıkları evlere saldırılar oldu. Suriyeli kadınlar arasına tacize uğrayan, öldürülen, darp edilenler oldu. Yaşandı bütün bunlar.

Ancak bütün bunlar yaşanırken en azından muhafazakar dindar AK Partili seçmen kitlesi Suriyeli mültecilere yönelik yapılan bu insanlık dışı yaklaşımları kınadı. Durumdan pek hoşnut olmasalar ev sahibi nezaketi içinde davrandılar ve hoşnutsuzluklarını dile getirmediler. Her “Suriyeli istemiyoruz, defolup gitsinler” korosu sahneye çıktığında can havliyle kapımıza gelen bu insanları celladına teslim etmek isteyen bu kesimi en sert sözlerle kınadılar, ayıpladılar.

***

Peki şimdi ne oldu da dindar muhafazakâr AK Parti tabanı bile isyan noktasına geldi. “Suriyeli istemiyoruz, defolup gitsinler” korosuna katılmaya başladılar?

Ne oldu da Avrupa’da ortaya çıkan ırkçılığı, yabancı düşmanlığını kınayan bizler bu noktaya gelmeye başladık?

Suriyeli mültecilere kapılarımızı sonuna kadar açtık ama mülteciler konusunda maalesef esaslı bir şey yapamadık.

Aradan dokuz yıl geçti. Türkiye’de dört milyonun üzerinde mülteci var.

Ancak bütün bunlara rağmen hala Türkiye’nin esaslı bir mülteci politikası yok. Rehabilitasyon ve entegrasyon çalışması yok. Yerleşim planlaması yok. Göç Bakanlığı yok. Bu insanların hiç değilse bir kısmının ülkelerine geri dönüşünü sağlamaya yönelik bir politika zaten yok.

İşte bunlar olmadığı için artık AK Parti tabanının önemli bir kesimi bile Suriyeli mültecileri “ekmek düşmanı” olarak görüyor, ülkemizde istemiyor.

Mültecilere yönelik entegrasyon politikaları bu yüzden vardır. Bu yüzden devletler ülkesine aldıkları mültecilere çalışma, eğitim, sağlık, barınma gibi imkanları sağlar. Ülkesindeki mültecileri sıradanlaştırır. Görünmez kılar. Normal şekilde, ülkesine kendi tercihiyle gelmiş yabancı statüsüne sokar.

O yüzden devlet yöneticileri ve liderleri her gün kameralar karşısına geçip kendi vatandaşlarının gözüne soka soka mültecilere yapılan yardımlar, devletin sağladığı imkanlar üzerinden hamaset yapmaz.

Bir devlet yapması gerekenleri yapmalıdır.

Ancak bolca hamaset yapıldı. Popülizm yapıldı.

Ekonominin bu kadar kötü olduğu, işsizliğin tavan yaptığı bir dönemde iktidar yetkilileri sabah akşam çıkıp “Suriyeli mültecilere” yapılan yardım miktarlarını açıklarsa...

Devamlı “ümmet” üzerinden hamaset yapılırsa...

Bu söylem vatandaşta bir gün tersine döner... Ve mültecilerin yaşadığı zorluklara bakmaz, onu “ekmeğinin düşmanı” olarak görmeye başlar...

Aman dikkat diyorum; toplumda öyle bir sorumsuzluğa sürüklenmeyelim, artık devlet de üzerine düşen ‘toplumsal organizasyonu’ yapsın.

YORUMLAR (147)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
147 Yorum