HSK’nın sürgün ettiği hakim sayısı iki değil…
19 Haziran tarihli yaz kararnamesiyle 5 bin 426 hakim ve savcının yerini değiştiren Hakimler ve Savcılar Kurulu, Kaşıkçı Davası’nın Suudi Arabistan’a devredilmesi kararına muhalefet şerhi düşen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir’i Kahramanmaraş’a, Gezi Davasındaki mahkumiyet kararlarına muhalefet şerhi yazan hakim Kürşad Bektaş’ı da Tokat’a sürmüştü.
Kurul, Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Halit Kılıç’ı da Trabzon’a sürmüş.
Peki, Hakim Kılıç hangi davanın hakimiydi?
Ne karar verdi de HSK’nın radarına girdi?
***
26 Kasım 2021 tarihinde “siyasi ve askeri casusluk” suçlamasıyla gözaltına alınan DEVA Partili Metin Gürcan hakkında verdiği “tahliye kararları”, hakim Halit Kılıç’ın iktidarın dolayısıyla HSK’nın radarına girmesine neden oldu.
Yargının durumu ortada; HSK eliyle siyasi iktidarın vesayeti altına alınmış durumda. Kurul, yargıçların üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor.
Siyasetin yargıyı kuşattığı bu dönemde Hakim Halit Kılıç’ın başına gelecekleri bilerek ve göze alarak hukuka uygun olarak “tahliye” kararı vermesi oldukça kıymetlidir.
***
Kısaca Metin Gürcan davasında neler yaşandığına bakalım:
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Metin Gürcan hakkında “siyasi ve askeri casusluk” suçlaması ile bir iddianame hazırlamış, Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi, iddia edilen suçların nasıl oluştuğunun iddianamede delillerle açıklanmaması, gizli olduğu iddia edilen bilgilerle ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından söz konusu bilgilerin gizli olup olmadığı hususunun sorulmaması gibi eksiklikler nedeniyle iddianameyi iade etmişti.
Hakim Kılıç’ın “iddianamenizi düzgün hazırlayıp gelin” kararı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı için sürpriz olmuş olmalı.
Başsavcılık iade kararı üzerine yeniden bir iddianame düzenledi ancak mahkemenin “eksik” bulduğu hususları tamamlamadan Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi, mahkeme bu kez iddianameyi kabul etti ve Milli Savunma Bakanlığı’na, İç İşleri Bakanlığı’na, Savunma Sanayi Başkanlığı’na iddianamede suç unsuru olduğu iddia edilen bilgilerin gizli olup olmadığı hususunu soran bir müzekkere yazıp gönderdi.
Yani mahkeme savcılığın işini yaptı.
İçişleri Bakanlığı ve Savunma Sanayi Başkanlığı kendilerine sorulan hususların gizli bilgi olmadığını, daha önce de bu bilgilerin basın yayın ve internet ortamlarında ifşa olduğunu, birtakım bilgilerin ise kendileri tarafından açıklandığı cevabını yazdı.
Mahkeme sorularını tam olarak yanıtlamayan Milli Savunma Bakanlığı’nı cevap vermeye, görüş bildirmeye zorlamış. Resmen hukuku yerine getirmek için ısrarlı davranmış Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi.
Ve Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Halit Kılıç 11 Haziran’daki ikinci duruşmada Metin Gürcan hakkında “tahliye” kararı verdi.
Savcılık Metin Gürcan’ın tahliye kararına itiraz etti, 27. Ağır Ceza Mahkemesi savcılığın itirazını yerinde bularak 12 Haziran tarihinde tahliye kararını bozdu.
Bu sahneler çok tanıdık geliyor değil mi?
Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi 15 Haziran gününe yeni bir duruşma açarak bir kez daha “tahliye” kararı verdi. Mahkemenin bu kararı oy birliği ile verdiğini yazalım.
Ve HSK Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Halit Kılıç’ı Trabzon’a sürdü.
***
Görüştüğüm yargı çevreleri HSK’nın bir atama kararnamesinde olan biteni anlamak için o kararnamenin en az 15 gün incelenmesi gerektiğini söylüyor. Hangi hakimin atamasında sıra dışılık var, hangi savcı ya da hakim ödüllendirilmiş veya dosyadan el çektirilmiş…
Kararnamelerde binlerce isim yer alıyor, bu isimlerin atanma gerekçelerini tek tek tespit edilmesi gerçekten kolay değil.
Ancak yeni isimler ortaya çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.
***
Ankara’da konuşulan bir diğer isim de Ankara Bölge Adliyesi Mahkemesi 25. Daire Başkanı Vedat Yıldırım. Tazminatlar konusunda verdiği kararlar iktidar tarafından beğenilmediği için başkanlıktan alındığı ve Ankara Hakimliğine gönderildiği…
Yine bu kararnamede başsavcılık tecrübesine sahip olmayan savcıların, başsavcı olmaya kıdemi yetmeyen düşük sicile sahip bazı isimlerin yazdıkları iddianamelerin ödülü olarak metropol şehirlere başsavcı yapıldığı…
İktidarın hoşuna gidecek kararlar verecek isimlerin kritik görevlere getirildikleri, görevlerini kötüye kullandığı için soruşturma geçiren ve soruşturması devam eden bazı isimlerin kritik görevlere getirildiği iddiaları var.
Yargı çevrelerinden bunlar konuşuluyor…
***
HSK’ya yakın kaynaklardan bu iddiaları anlatırken Avrupa Konseyi’nin yolsuzlukla mücadele organı GRECO, bağımsız ve özerk olması gereken HSK’nın mevcut yapısının Avrupa standartlarıyla uyumsuz olduğunu açıkladı.
GRECO, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından belirlenen üyelerden oluşması ve üyelerinden hiçbirinin hakim ve savcıların kendileri tarafından seçilmiyor olması bağımsız ve özerk yargıya ilişkin Avrupa standartlarıyla çelişiyor diyor.
HSK’nın eski yapısı da çok iyi değildi, önemli sorunları vardı… Asıl mesele şu: HSK’nın üye yapısı farklı kaynaklardan seçilerek oluşmuş bir çoğulculuğa sahip olsaydı, bu tür atamalar yapılabilir miydi?
Ülkemizde hakimler ve savcıların “coğrafi teminat”ı olsaydı iktidarın hoşuna gitmeyen kararlar veren hakimler başka illere sürgün edilirler miydi? Bir gecede haberleri olmadan baktıkları dosyadan el çektirilir miydi?
İktidarın eli bu derece HSK’nın üzerinde olabilir miydi?
Gördüğünüz gibi temel sorun Hakimler ve Savcılar Kurulu. Yargının bu derece siyasallaşmasının, yargıya güvenin zedelenmesinin sebebi HSK’dır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Mayıs 2019 tarihinde Beştepe’de alayı vala ile “hakim ve savcılara coğrafi teminat” getirdiklerini duyurmuş, müjdelemişti. Şöyle demişti:
“Hakim ve savcılar için coğrafi teminat getiriyoruz. Mevcut tayin sistemi mesleki verimliliği olumsuz etkiliyor. Coğrafi teminat, hakim ve savcıların isteği olmaksızın çalıştığı yerden başka bir yere tayin edilememesi anlamına geliyor…”
Kaç yıl geçti aradan? İktidar hakim ve savcıları güvence altına alan “coğrafi teminat” kanunu çıkarttı mı? Hakimler için coğrafi teminatı getirdi mi?
Sadece söylemde kaldı. İktidarın “coğrafi teminatı” getirmeyeceği o gün de açıkça ortadaydı. Dönemin adalet bakanı da “coğrafi teminat” kanunu çıkartmayacaklarını, bunun sadece söylemde kalacağını biliyordu muhtemelen.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarı yargının bağımsız olmasını istemiyor. Hakimlere “coğrafi teminat” getirmenin ne anlama geldiğini en iyi iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan biliyordu çünkü.
Verdikleri kararlardan dolayı sürgün edilen bütün yargıçlarımızı böylesi zor bir zamanda hukuka sahip çıktıkları için kutluyorum.