Görünürde suç unsuru yok ama yine de suçlu!
Hukukta “görünürde suç unsuru” olmadan suç, bunun da cezası olur mu? Ama biz de oluyor işte.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi “Zaman Gazetesi Davası”nda gazeteci Mustafa Ünal’ı mahkeme dosyasında suç unsuru olmadığı halde 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin bu kararını onadı.
Peki, Mustafa Ünal’a verilen bu cezanın siyasi değil hukuki karar olduğunu söylenebilir mi?
Birkaç hafta önce Mustafa Ünal’dan bir mektup aldım. Gündem bir hayli yoğun olduğu için şimdi paylaşıyorum.
Sayın Ünal mektubunda “Yargılamanın hiçbir aşamasında adaleti göremedim. Hatta adaletin kokusunu bile alamadım” diyor.
Zaman gazetesi davasında Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Nuriye Ural, Şahin Alpay, Orhan Kemal Cengiz, Lalezar Sarıibrahimoğlu, Ali Bulaç gibi isimlerin de aralarında olduğu 11 kişi yargılandı. Ve neredeyse 11 kişi arasında neredeyse cezaevinde sadece bir kişi kaldı, Mustafa Ünal.
Bir mahkemenin “görünürde olmayan suç unsuru olmasa da” diyerek verdiği hapis cezasının hukuki olduğunu söylemek mümkün mü?
O mahkemeye sorulmaz mı? Suç unsuru olarak delil saydığınız 8 köşe yazısında “görünürde suç unsuru” yoktu madem, peki o zaman siz neye göre 10 yıl 6 ay hapis cezası verdiniz?
Dosyaya koyamadığınız, gizlilikteki “görünmeyen suç unsuru” nedir?
Şunu söylemeliyim ki bugün özellikle FETÖ davalarında hangi dosyaya el atılsa, bu dönemde yaşanan adalet sorunlarını anlatan tipik bir dava örneği niteliği taşıyor maalesef. Soralım adalet sorunlarını anlatan kaç tipik dava dosyası olur? Her dosya adalet sorunlarıyla dolu olabilir mi?
Dünyanın hiçbir yerinde hukukta böylesi garabetler yaşanmaz.
Ama bizim ülkemizde yaşanıyor. Yaşanıyor çünkü hukuk sopa olarak kullanıldığında, yargı siyasallaştığında hem hukuk yara alıyor hem de toplumun geniş kesimlerine yayılan adalet mağduriyetleri oluşuyor.
Yargının siyasallaşması sadece bu devrin sorunu değildir, ülkemizin kronik sorunlarından biridir. Her siyasi parti muhalefetteyken yargının siyasallaşmasından şikayet etmiş, iktidara geldiklerinde yargının siyasallaşmasına, hukukun sopa olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerini vaat etmişlerdir ama iktidara geldiklerinde ise istisnasız bütün siyasi partiler yargının en çok siyasallaşan halini sevmişlerdir. Yargı her dönem siyasi partileri cezbeden bir güç olmuştur.
19 yıllık AK Parti iktidarı dönemine yine kendi iktidar ama muktedir olmadığı dönemlerinden bir örnek verelim.
2012 yılında dönemin başbakanı Erdoğan Danıştay Binasının açılış töreninde şöyle demişti:
“Yargının siyasallaşmasının karşısında ilk duracak olan biz oluruz. Biz yargının siyasallaşmasının, anayasal ve yasal sınırlarının aşılmasının bedelini bir insan, bir vatandaş, bir siyasetçi olarak da, hükümet olarak da, her türlü keyfilik ve dayatmanın faturasını hayatımızın çeşitli safhalarında ödedik. Erkler arasındaki ilişkinin sağlıksız şekilde kurulmasının, yargının siyasete müdahalesinin de yargıyı siyasallaştırmaya dönük siyasi müdahalelerinin de ülkeye ne büyük zararlar verdiğini gördük, yaşadık.” (4 Nisan 2012)
Evet, bu ülkede yargının siyasallaşmasının, hukukun sopa olarak kullanılmasının, yargının ideolojik kararlar vermesinin ağır bedelini ödeyen isimlerden biridir Sayın Erdoğan. Yargının siyasallaşmasının bir ülkeye nasıl zararlar verdiğini de bilir.
Siyasallaşmış bir yargı demek hukuk devletinin sonu demektir, bedelini bütün bir toplum öder.
Ödüyoruz da nitekim. Ekonomi çöküyor. Demokrasi yok oluyor. Ülkemizin itibarı zarar görüyor. İktidar yetkilileri her platformda, her fırsatta “itibardan tasarruf olmaz” diyorlar. Onlar tabii ki “itibardan tasarruf olmaz” diyerek başka şeylerden bahsediyorlar. Ancak yaşanan hukuksuzluklarla ülkemizin itibarı yerle yeksan oluyor.
***
Yargının gücünün ele geçmesi kimseye bir fayda sağlamamıştır. Bugün güçlü iktidar partisi AK Parti olur yargıyı ele geçiren yarın başka siyasi iktidar partisi olur. Sonuçta aklını ve vicdanını bugünün siyasi gücüne kiralayan yarın farklı mı davranacaktır? İradesine ipotek konulmasına müsaade ederek yasaları kendisine çizdiği sınırları aşan yarın aşmayacak mı?
Yassıada Mahkemelerinden bu yana yargının siyasallaşmasının ceremesini çekiyoruz. Öyle görünüyor ki çekmeye de devam edeceğiz.
Bugün yargıdaki siyasallaşmanın boyutunu anlatmak, geçmişle mukayese etmek mümkün mü? Değil, çünkü hiçbir dönemde böylesi yaşanmadı.
Yerel mahkemelerin AYM kararlarını, AİHM kararlarını uygulamadıkları, açıkça kafa tuttukları, direndikleri başka bir dönem var mı?
Mahkemelerin verdikleri kararların bir uçtan başka bir uca savrulduğu başka bir dönem var mı? Dün aynı dosya aynı kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları veren yargı sistemi yarın aynı dosya, aynı kişi hakkında bu kez beş altı yıl hapis cezası verebiliyor.
Aynı dosyada yargılanan ve dosyadaki en hafif suçlamalara sahip biri hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararı çıkıyor, daha ağır suçlamaların olduğu dosyada ise tahliye kararı çıkıyor.
***
Ünal mektubunda altını çizdiğim satırlar şöyleydi, paylaşmak isterim:
“Yıllarca Ankara gazeteciliği yaptım. Herkesi tanırım. Ankara’da derdiğimi anlatacağım bir muhatap bulamadım. Bulamıyorum. Tanıdıklarım adalete karşı kör ve sağır. Benim de adaletten başka talebim yok. Kimseden merhamet, acıma beklemiyorum. Suçsuz olduğumu en iyi Ankara’dakiler biliyor. Yargılama sürecinde hiçbir somut suçlamanın muhatabı olmadım, ‘Değil mi ki Zaman’da yöneticilik yaptı. Elbette vardır bir suçu’ diye bakıldı. İddianamede savcı “görünürde suç unsuruna rastlanmayan yazılar” tespiti yaptı. 8 yazımın başlığı verildi. Ek klasörlerde yazılarımın metinleri dahi yoktu. Sözlü ve yazılı taleplerime rağmen yazı metinleri dosyaya konulmadı. Şaka değil, gerçek. Suç yok, şüphe yok, delil yok. Ama ceza var. Hem de en yükseğinden.”
Sayın Ünal durumunu uzun uzun anlatıyor. İçim acıdı. Yüreğim sızladı. Şunu söylemeliyim ki her gün cezaevlerinden mektuplar alıyorum. Her bir mektup yürek sızısı.
Yazıların sadece başlıklarının girdiği bir dava dosyası!
Savcı Ünal’ın yazılarını “darbeye teşebbüs” suçu iddiasıyla iddianameye koyuyor ama sadece yazıların başlıklarını. Yazıların içerikleri yok.
Sözlü ve yazılı taleplere rağmen yazılar dava dosyasına konulmamış!
Mahkeme Mustafa Ünal’ın Zaman gazetesinin temsilci olmasını suç delili saymış!
Yerel mahkeme yazı başlıklarına bakarak 10 yıl 6 ay hapis cezası veriyor, Yargıtay 16. Ceza Dairesi de mahkumiyet kararını onuyor!
Şimdi soruyorum. Yargı bağımsız ve tarafsız olsaydı. Hakimler başlarına bir iş gelmeyeceğinden emin olsalardı…
Ceza hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç yaşanan hukuksuzların sebebini şöyle anlatmıştı:
“Hakim güvencesinin mevzuat temeli yürürlükten kaldırılınca, bir hakim verdiği karar nedeniyle, hukuken sorunlu olup olmadığına bakmaksızın, sadece siyasetin duyarlılığı ile bağdaşmadığı için, hemen yer değiştirme işlemine tabi tutulabilmektedir. Hakimlerle ilgili yer değiştirme işleminin kolaylaştırılması, hakimden istenen kararın alınmasının önünü açtı. Yer değiştirme işlemine tabi tutulma endişesi, hakimlerin, siyasetin beklentileri doğrultusunda karar vermeye itmektedir. Vicdanının sesini dinleyerek karar vermekten uzaklaştırılan hakim, karakter olarak rahatlıkla satın alınabilir bir kişilik kazanmaktadır. Bu da toplumda yargıya olan güveni sarsmaktadır.” (19.10.2020)
Şimdi hakimler kendilerini güvencede hissetselerdi, vicdanlarının sesini dinleyebilselerdi hukuka uygun kararlar verebilselerdi Mustafa Ünal ve Mustafa Ünal’ların davalarından mahkumiyet kararları çıkar mıydı?
Bir yanda bu hukuksuzluklar yaşanırken, iktidar yetkilileri içeride ve dışarıda ülkemize saygı duyulmasını istiyorlar ve Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyorlar.
Bu hukuksuzluklar yaşanırken iktidar Türkiye’nin hukuk devleti olduğuna inandırabilir mi?
Ne demişti Sayın Erdoğan 2012 yılında yargının siyasete, siyasetin yargıya müdahalesinin ülkeye büyük zararlar verdiğini gördük, yaşadık.
Peki, ama bütün bunlar neden yaşanıyor o zaman?















Her gazeteci bir sefer bu sıkıntıları dile getirse çok şey değişir. Teşekkürler Elif ÇAKIR:
Yanıtla (1) (0)Sayın Çakır;bu milletin dünüyle bu günüyle korkarım yarınlarda da olan,olacak olan en büyük yarasına çok ama çok açiķ seçik bir şekilde parmak basmışınız,el ve kaleminize sağlık.İnsan şunu düşünmeden edemiyor,bu kadar yüksek dozlu,İslam gibi bir degere sahip olmasa idik acaba halimiz ne olurdu ve o kadar garip bir durum ki bu durum İslamı değerleri ilan etmiş kesimin iktidarında daha korkunç halde,insanın yarınlara ilan güveni daha da bir azalıyor malesef ve üstelik bir de hala sayğı bekliyorlar
Yanıtla (0) (0)E Elif hanım sizde biliyorsunuz ki destur şu hiç bir şey olmamışsada mutlaka bir şey olmuştur , bunun üzerine söz söylenirmi tövbe tövbe,
Yanıtla (0) (0)Sayın Elif hanım,
Yanıtla (1) (0)Türkiyedeki hukuksuzlukları bir örnek ile dile getirdiğinizden dolayı çok teşekkürler. Üzücü olan ise 5 seneden beri bu hukuksuzluklar icra edilirken, onbinlerce aile parçalanırken (baba bir hapishanede, anne başka şehirdeki bir hapishanede, çocuklar sanki öksüz ortada) sizin ancak bu zulmü yeni görmenizdir. Yine de Allah razı olsun. Hayırlı ramazanlar.
Sayın Elif Çakır hanımefendiyi cesaretinden dolayı tebrik ediyorum. Bugün Türkiye'de böyle bir yazıyı yazmak bile CESARET istiyor.
Yanıtla (1) (0)"Mazlumun, haksızlığa uğramış kimsenin duasından sakın: çünkü onun duası ile Allah (c.c)arasında perde yoktur."
Yanıtla (2) (0)Hadis-i Şerif
Böyle böyle avunalım, zaten. Hiçbir şey yapmayalım. Her adaletsizliği Allah'a havale edelim...
Yanıtla (1) (0)Hakaret, Küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yanıtla (0) (1)Hiç bir zaman dini duyarlılıkla yönetilen toplumlarda adalet olmamıştır. Çünkü bütün kötü uygulamalarını "Allah'ın emri böyle yapacak bir şey yok" şeklinde özetlemişlerdir ve evrensel değerlerin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur o toplumlarda. O nedenle de bu toplum dindarlaştıkça hukuksuzluklaşacaktır. Buna alışmamız gerekecek.
Yanıtla (13) (6)Adamlarda yüzlerce yılın tecrübesiyle laik sistemi kurmuşlar. Ancak birkaç aklı evvel dini bu işlere bulaştırınca böyle oldu. Mesele türban değil, olay siyasidir dendiğinde hiç dikkate alınmadı.
Yanıtla (9) (4)Türban siyasi. Peki. İran'da da siyasi o zaman. Orada baş örtüsü zorunlu. Oradakiler de siyasi diyecekler. Doğru. Haksız, hukuksuz bir rejim var orada. Sorun siyasi. Bizde başörtüsü problemi olduğunda da aynı İran'daki gibi siyasi bir problem vardı. Yasaklarla bir yere varılmaz. İdeolojiler (ne olduğu önemli değil) biz çıkmaza götürür. Yönümüz Avrupa (Fransa hariç) olmalı. Seküler, ama kişilerin inançlarına (alevilik, yahudilik, islam, ateism vs) saygılı. Millete dayanan, ideoljilere değil.
Yanıtla (2) (0)Sizin deďiğinize göre dindar olmayan toplumlarda adaletin iyi işlemesi gerekir. Peki böyle bir genelleme yapılabilir mi? Böyle bayağı düşüncelerin barındığı bir toplum iç dinamiği itirbariyle adaleti temin edecek bir vasata ulaşabilir mi? Toplumlar kendini değişdirmedikçe kaderleri de değişmeyecektir. Böyle basma kalıp düşünceliler yüzünden bugün bu durumdayız anlayacağınız vesselam.
Yanıtla (4) (3)Dindar olmayan toplumda adalet vardır evet...
Yanıtla (3) (1)Dindar görünen toplumlardan daha iyi olduğu kesin.
Yanıtla (3) (2)Din ile aďaletsizliği yanyana kullanmanızı sağlayan şey bu günkü iktidar zannımca. Benim tepkim iktidar yüzünden dine yada dindarlığa saldırılmasınadır. İktidar ne kadar kendini dindar bir konumda gösterse de dinin ve dindarlığın temsilcisi görülürse ve akp üzerinden dine dil uzatırsanız bu ancak akp nin iktidarda kalmasını sağlar. Azcık aklınızı kullanmazsanız sizin gibiler de hep muhalefet naraları atmakla kalırsınız. Akp iktidarının yolunun taşlarını döşeyen zihniyet bunu yapmıştı geçmişte...
Yanıtla (0) (0)"......buna ali$mamiz gerek " derken dindar iktidarlar devam edecek demek istersiniz degil mi bay "Karar okuru"? Kisacasi, bu iktidar devam edecektiri aciktan söyleyemeyince, artik bunlara ali§in demektesiniz. Yok kalsin, demokrasi bir gün mutlaka gelecektir
Yanıtla (0) (0)Nazi dönemi hakim ve savcılarının yargılanmasındaki hukuk geliştiren Alman Ceza Hukukçusu Gustav Radbruch "Hakimlerin ve savcıların en büyük suç delili verdikleri kararlardır" diyor.
Yanıtla (4) (0)Yargı mensupları kısa dönem menfaatlerini değil uzun dönem çıkarlarını düşünerek karar vermeli. Zamanla utanacakları hiç bir karara imza atmamalı. Onlarınki can da karar verdiklerininki patlıcan mı?
Hizmet Hareketi,Cemaat,Camia,Paralel Devlet,Haşhaşi,Silahli Terör Örgütü,Fetö...
Yanıtla (0) (0)Hangisine inanacağımı şaşırdım.Bu nasıl bir örgütmüş yahu bu kadarı bilinmesine rağmen bir gece sonrası yüzbinler suçlu ilân ediliyor?
BİR HAKİM SADECE YER DEĞİŞTİRME KORUSUYLA BÖYLE KARARLAR ALMAMASI LAZIM
Yanıtla (5) (1)Bazen de kendi üst tribünlerine “bak bende fetö avcısıyım” mesajı verip terfi vb menfaat için de yapılıyor.
Yanıtla (2) (0)2012 yılında dönemin başbakanı Erdoğan ın Danıştay Binasının açılış töreninde yaptığı konuşma ile bugün yaşananları yanyana koyduğumuzda siyasetçilerin taşıdıkları sıfatlardan hangisi en ön plana çıkıyor? Düşündüm biraz inanın yüzüm kızamaya başladı.
Yanıtla (2) (0)Çukurovada pamuk yetiştirmek zor, riskli ve pahalıdır. Adil adaleti, hukuku uygulamak, kurallara uygun karar vermek, çok kolaydır.
Yanıtla (3) (0)Yeni Türkiyenin adaleti bu
Yanıtla (1) (1)Elif Hanım FETÖ melun bir örgütmüş ,ana çatı davaadan biliyoruz ki sanıkların % 95 ten fazlası yurtdışındaymış,onları getirip cezalandıramıyan adalet,eşegini dövemiyen semerini dövermiş denir ya Türkiyede bulduğu sempatizanları,uysa da uymasa da diyerek cezalandırdı. Melun bir adam da olsa Fetöyü sevmek suç değil,suçlu olmayanları cezalandırmaya kalkarsanız,görünen bir suçu olmadığı halde mahkumiyetine diye absürt kararlar verirsiniz,buna da ADALET (!) dersiniz
Yanıtla (1) (0)"Hakimlerle ilgili yer değiştirme işleminin kolaylaştırılması, hakimden istenen kararın alınmasının önünü açtı. "
Yanıtla (6) (24)Yani Sn. Yazar, ikametiniz değişmesin diye suçsuz bir insanı zindana atabilecekseniz veyl size!
İşlenen suçları minik bahanelere dayandırmayın...
Minik bahaneler mi ?
Yanıtla (13) (0)Yüzbinlerce insan ,
Yüzbinlerce feryat ,
Hemde aynı konuda
Aynı suçlanma,
Aynı kararlar...
Minik bahaneler
Öylemi ?
Bence kınama, başına
gelmesin.. zordur
Zordur işlemediğin
Suçun cezasına maruz
Kalmak.. zordurrrr.
Niyazi Bey'i yanlış anladınız.Yer değiştirme cezası gibi önemsiz bir cezadan kaçmak için ,suçsuz bir insanın tüm hayatını karartan cezalar verilemez.Yer değiştirme cezası,o haksız verilen cezaların bahanesi olamaz diyor.Çok ta doğru diyor.Sevgiyle kalın.
Yanıtla (0) (0)Tuz koktuysa şayet, buz gibi mafya larımız vardır... Geçmişte olduğu gibi devreye girer çek ve senetlerinizi tahsil ederler. Dert ettiğiniz şey bu mu?...
Yanıtla (1) (0)Bu şartlarda İşinden atılınca aç kalmamak için Türkiye'de hakimlik yapacak kimseler ek bir meslek edinmeli.
Yanıtla (3) (0)İşin adalet tarafında olduğunuz için teşekkürleri hak ediyorsunuz.
Yanıtla (5) (0)Elif hanim hukuksuzluklari dile getirdiginiz icin tebrikler .Adaletin olmadigi yerde hicbirsey olmaz.Onun icin yerlerde sürünüyoruz.
Yanıtla (5) (0)Bahsedilen husus binlerce mağduriyetten sadece bir tanesi....inanıyorum ki; kısa bir zamanda benzer iddianame ve kararlar ibret alem için kitap haline getirilecektir....Ama iş işten geçecektir....
Yanıtla (2) (0)Soruyorum...
Yanıtla (13) (0)Fetö ile fotografı olan
Akp li milletvekilleri,
Olimpiyatlarda fetöye
Selam saygı hürmet
gönderen Akp li ler..
TV ekranlarında ve
TBMM kürsüsünde
Kamer GENÇ "fetö
Cemaat değil, örgüt"
dediğinde rahmetliyi
Dövmeye kalkanlar
"Fetöye bu ülkenin
Değeridir" diyebilenler
İnsafa gelin, vijdana
gelin. Söndürün bu iltisak, irtibat, suçu ile yanan ateşi..
Bu ateşin yaktığı yüz
binler, aileleri ve ser
sefil çocukları var.
Ateştir, sönmezse
Heryeri yakar...
Yandas gazete “PKK dan darbeci General’lere selam” diye baslik atmis. Hukuk ve adalet olsa boyle bir sey olamazdi.
Yanıtla (3) (0)Elif hanim.illa mektup alipta bunlari yazmaniz gerekmiyordu. Aclik grevinde hayatini kaybeden muzisyenlere O.Kavala,ya S.Demirtas,a F,Ustundag, ya daha nice hukuk magduru olanlarada ayni duyarliligi gostermeniz gerekmiyordu. Onlardami size mektup yazmaliydi. Zaman gazetesi yazarina gosterdiginiz hassasiyeti diger magdurlarada gostermeniz sizi yuceltir.
Yanıtla (2) (0)Hücreler zindanlar Mustafa unallarla dolu öğretmenler başörtülü gözlemciler memur işçi öğrenci polis asker doktor hepsini hangi birini nasıl sayayım içi binlerece boş dosyalar dan hapis yatanlar yatmak içi ceza alıp sıra bekleyenler Yargıtay denilen saray tasdikcisi yüce makamın!!!! kararını bekleyen binler. Bende binlerde biriyim.
Yanıtla (3) (0)Hakimlerin rahat karar vermemelerinde siyasetçilerin yargıya müdahalesi sebep gösteriliyor. Hukuk fakültelerinde hukuk tarhi ve etiği dersleri veriliyor mu bilmiyorum ama verilmeli. Mesleğine bu kadar emek veren hukuk adamları ceza-mükafat gibi faktörlerden etkilenmemeli. Siyasiler hakimleri zaaf içinde görürlerse elbette etkilemek isteyeceklerdir. Cübbenin cebinin ve cübbelilerin de korkusunun olmadığını gördüklerinde müdahaleden vazgeçerler. Bu bir hukuk değil karakter sorunudur.
Yanıtla (6) (1)Katılıyorum hakimler siyasi görüşleri inançları ne olursa olsun hep birlikte kendilerini siyasi veya başka bir güce kullandırmama iradesini gösterebilse sorun çözülür ama maalesef az bir kısım bile buna izin verirse diğerleri de bu konuda dayanışma olmadığından korkabiliyor. Kendini hiç kullandırmamış ve kullandırmayacak bir çok hakim de bu süreçte fetö bahanesi ile meslekten atıldı
Yanıtla (11) (0)Hakim ve savcı efendiler Türkiye'de kimsede olmayan ayrıcalıklar elde ettiler. Adeta rüşvet verir gibi hiç bir meslek memuruna verilmeyen zamlar döne döne bunlara verildi. Emeklilik haklari da dudak uçuklatir. Türkiye'nin imkanları belli. Az diye demogoji yapan bile oluyor. Atmış gibi komik bir puan ile atanani bile var. Karşılığinda ne veriyorlar? Adalet mi? Bu arda Fetö ülkeye büyük kötülükler etti.. Bu da bilinsin. Kimse aklamasin. Adı geçen yazarı ve suçlamaları ise özel olarak bilmiyorum.
Yanıtla (1) (0)Bu ülkede herzaman ilk duruma ayak uyduran yargı camiası olmuştur olmaya da devam eder şüpheniz olmasın.
Yanıtla (6) (0)Yüreğinize, kaleminize sağlık, sessiz vicdanlarin sesi olmuşsunuz...
Yanıtla (13) (0)hsyk 'nin yüksek olan ki elzemdir haktır vicdandir adalettir çünkü orası bir çok kişiden oluşan kuruldur. Tuttu siz de kimsiniz yüksek olan benim diye ismini değiştirdi bu olmamalıydı anayasa mahkemesini de sevmiyor ha yüksek baskomutanlik desen hoşuna gider hakkimdir der.
Yanıtla (2) (0)Sayın elif hanım bu hukuksuzluğu Adalet ve kalkınma partisi getirdi, aynı hukuksuzluğa kendilerinde düşecek bunuda biliyorlar. Güç ellerinden gidiyor, adaletin olmadığı ülkemde adalet arama sırası adalet ve kalkınma partisinde.
Yanıtla (23) (1)hakim ve savcıların bağlı olduğu kurul hakimler savcılar kurulunun üyeleri nasıl seciliyor haberiniz varmi işte bu kurul hakim savcıyi sürme aylıktan kesme meslekten ihrac etme görevden alma yetkileri var hakedene bu yetkileri kullansın ama kurul üyelerinin görüşlerine veya siyasilerin düşüncelerine ters bir karar veren hakim ve ters bir mütalaa veren savcının başına neler geldiği bilinirken uyumlu karar verenlerinde nasıl ödüllendirildiği ortadayken(anayasa mhk. üyeligi vs) yargıya kim güvenir?
Yanıtla (7) (1)Bu ulkede ‘Devletin kesdigi kol acimaz’ diye bir deyim vardir. Boyle bir deyim gelismis ulkelerin hic birinde yok. Turkiye, Erdogan’dan once de berbat bir yonetime sahipti, simdi ise cok daha kotu.
Yanıtla (7) (1)Sayın yazar, FETÖ olayında binlerce vatandaşımız mağdur duruma düşmüşlerdir. Bir hukuk devletinde bir insan gurubundan intikam almağa yer yok. İşlenen bir suç kanıtlanması gerekir. .Ülkemizde Fetö mağduriyetleri sosyal bir olay olmuştur. Muhalefet partileri bu olaya sırtlarını çevirmeğe ve bizi ilgilendirmez demeğe hakları yok.
Yanıtla (13) (0)15 temmuz'da darbe
Yanıtla (23) (1)girişiminde bulunup
250 insanı şehit eden
hainlere her türlü ceza
müstehaktır.
Ancak; iltisak, irtibat ve
terör örgütü üyeliği
gibi çok ağır cezalar
verilip, insanların
bugününe ve yarınına
İpotekler konuluyor.
Açlığın ve sefilligin
yürek yakma halleri yaşanıyor, yazıktır, günahdır, Fetöcülük
suçundan yırtmak için
İllede fetöyle yan yana
fotoğraf olması,
yada olimpiyatlarda
mikrofonla bağırarak
selâm gönderme
görüntüleri olmasımı
gerekiyo
Sayin Elif Hanim yazınızın bir yerinde "Şimdi hakimler kendilerini güvencede hissetselerdi, vicdanlarının sesini dinleyebilselerdi hukuka uygun kararlar verebilselerdi Mustafa Ünal ve Mustafa Ünal’ların davalarından mahkumiyet kararları çıkar mıydı?" demissiniz. Insanları saçma sapan sebeplerden yıllarca içerde tut, işlerinden aşlarindan et. Sonra neymiş " hakimler, savcilar karar verirken güvencede değilmiş " Siyasiler bu kadar hukuksuzluğun, insan hakkı suçunun en büyük müsebbibi, ama , amasi
Yanıtla (2) (0)İç işleri bakanindan başka bakan varmi ya? Memlekette
Yanıtla (11) (0)......herkes 128 milyar $ nerde diyor.
.............adalet bakani varmi?
.............varsa nerede ?
..............DİYEN VARMİ?
................YOK.........
olmayan adaletin bakani olurmu?
.......olmaz......
Elif hanım, “iktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar” kaidesi gereğince bo-zul-du-lar. Bu kadar uzun süre iktidarda kalıp bozulmayan bir lider örneği bana gösterebilir misiniz. Gelişmiş demokrasilerde bir şahsın iki dönemden fazla ülkeyi yönetmesine izin verilmez. Bunun sebebi hikmeti ne ola ki. Koltuğu koruma uğruna, daha düne kadar birbirine ağzı alınmayacak laflar edenler, bugünkü kanka olmuşlar. Sözün bittiği yerdeyiz maalesef.
Yanıtla (4) (0)