Yargıdaki bilek güreşi

Bir bardak suda fırtına koparılıyorsa asıl mevzu başkadır.

TİP'li Can Atalay hapisten seçime girmiş, sakınca görülmemiş, milletvekili seçilmiş, hiçbir yasal engelle karşılaşmamış ama tahliye edilip Meclis'e gönderilmiyor.

Seçime girmesi serbest de kazanması mı yasaktı!

O da bireysel başvuru hakkını kullanmış.

Anayasa Mahkemesi ikidir, Anayasa'nın açık hükümlerini göstererek haklarının ihlal edildiğine ve tahliyesine karar veriyor.

İlgili ceza mahkemesi de Anayasa'ya göre bağlayıcı ve zorunluyken bu karara uymayıp, topu her defasında Yargıtay'a atıyor.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise ikidir, AYM'yi Anayasa'ya uymamakla suçlayıp kararı, haşin bir reddiye ile tanımıyor.

Peki Yargıtay; neye dayanarak AYM kararını yok sayıyor, ortada mecburen uymayı gerektiren bir hukuki karar olmadığını nereden çıkarıyor, derseniz...

Getirdiği örnek, Anayasa'mızdan değil Pakistan Anayasa Mahkemesinin bir kararından. Bir de varsayımlardan.

Hani AYM'nin, mevcut yetkilerle isterse seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanı'nı bile düşürebileceği, siyaseti dizayn etmeye soyunabileceği varsayımlarından.

Çünkü Pakistan'da AYM, İmran Han'ın güven oylamasından kaçmasına izin vermemiş ve "Meclis'te çoğunluğu ele geçiren muhalefet"çe Başbakanlıktan düşürülmesini sağlamış.

Sanki Pakistan'da muhalefet, silahla Meclis çoğunluğunu ele geçirdi. Onun için de AYM'leri, milli iradeye darbe vurmuş, siyasete antidemokratik bir müdahalede bulunmuş oluyor.

Öyleyse Türkiye'de de AYM, sözüm ona keyfi yetkilerle bir sabah kafasına esip aynısını yapabilirmiş. Bir başvuruyu sonuçlandırırken seçimin geçersizliğine bağlayarak Cumhurbaşkanı'nı düşürmeye kalksa kim durduracakmış!

Oysa tersi. Pakistan'da antidemokratik zorlamalarla kural dışına çıkılmasını ve dolaylı darbeyi önleyen, AYM.

Türkiye'de bir idari hak ihlali kararından seçim iptaline nasıl gidileceği ise muamma. Mantıksal bağ yok, sebep sonuç ilişkisi kurmak zor.

Ayrıca mümkün olsa bile Yargıtay, AYM'yi durdurma görev ve yetkisini nereden alıyor? Anayasa'dan değil, hiçbir yerinde yazmıyor. Asıl keyfi yetki kullanımı bu değil mi?

Şu da var; Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM'ye zehir zemberek bir suçlamasını da tekrarlıyor. Terör örgütlerinin söylemiyle, ağız birliği yaparcasına kendisini hedef alıyormuş!

Yine durum, tersyüz ediliyor gibi. Bilâkis bu gerekçe, AYM'yi hedefe koyup kapatılmasını savunan bir siyasi ağzı çağrıştırmıyor mu?

Karardaki dil ve tavır, iktidar ortaklarının bir kanadıyla örtüşürken diğerinin kulağına 'âdeta' kar suyu kaçırıyor.

YANLIŞ ANLAŞILDIYSA YARGITAY DÜZELTMELİ

AYM, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına en büyük tehdit ve tehlike mi; bu mu ima edilmek isteniyor? Ve Erdoğan'ı bundan koruyacak olan da Yargıtay mı?

Pakistan'dan örnek, bin dereden su da getirilse pek inandırıcı ve ikna edici değil. Hukukilikten uzak ve zorlama.

Yani kriz yapay, bir taraf hem suçlu hem güçlü ama hangisi?

Muhalefet, Yargıtay'ı sorumsuz buluyor.

Şunu söylüyorlar: Antidemokratik müdahale ile siyaseti dizayn etmek, Anayasa'yı askıya almak, yargı darbesine ve jüristokratik yargı vesayeti kurmaya kalkışmak asıl AYM'yi ve Anayasa'yı tanımamakla olur.

Spekülasyonları hiç sormayın.

Yok, eğer Yargıtay durdurmazsa AYM öcüsü ham yapar, iktidardan eder, diye korku verip Cumhurbaşkanı'nı yanlarına çekmeyi amaçlıyorlarmış da... Yok, Can Atalay ve Sinan Ateş davaları üzerinden iktidar ortakları birbirine mesaj veriyormuş da... Yok, siyasilerin bu iç iktidar mücadelesi, AYM ile Yargıtay'ın bilek güreşi olarak yansıyormuş da... Yok bilmem ne...

Bağımsız ve tarafsız değil de siyasetin güdümünde mi ki iktidarın iç çekişmeleri, yargıya yansısın. Nereden türetiyorlarsa artık bunları.

Yalnız, konunun Can Atalay ya da AYM ile Yargıtay'ın yetki kavgası olmadığı da ortada. Bu kadar büyümesini, buraya vardırılmasını açıklamaz.

Üstünler tepişirken altta ezilenler, sadece hakları çiğnenenler mi? Hayır. Adâlet eziliyor. Hukukun üstünlüğü, Anayasal düzen, yargıya güven, öngörülebilirlik, imaj ve itibar da kurban gidiyor. Hepsi yerle bir.

Ne uğruna, ülkeye yazık etme pahasına değer mi!

Velev ki birileri mesajlaşıyor, birbirlerine dumanla bir şey demeye çalışıyor... Duman çıkarmak için adâlet de yakılır mı! Yangında ilk kurtarılacakken yargı, ateşe atılır mı!

Adâletin üstüne titrenmemesi, akıl alır şey değil.

Ne derler bilirsiniz; her istediğini söylersen istemediğini işitmeye de hazır olmalısın.

O yüzden Yargıtay'ı da haksız zan altında bırakan tüm bu çıkarsamaların, yanlış anlamadan kaynaklandığına inanmak istiyorum. Fakat bunları ben gideremem, yine Yargıtay giderebilir.

YORUMLAR (42)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
42 Yorum