Uzayda mahsur bırakmasın Allah
Müebbet alıp Yargıtay'ın bozmasıyla tahliye edilen askeri ögrenci, Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etmiş. Meclis'te. "Harbiyeli annesi" Melek Çetinkaya ile birlikte.
CHP lideri, "FETÖ şakşakçısı anneyle darbe girişimine katılan oğlunu ağırlamak"la suçlanıyor.
Bay Kemal gerçek yüzünü göstermiş, yine FETÖ'den yana olmuş, FETÖ'cülüğü bir kez daha ortaya çıkmış.
Sanırsınız; Harbiyeli öğrencileri yargı kararıyla serbest bırakan Kılıçdaroğlu. Annelerinin hapislik suçu varken delilleri de o yok etmiş.
Milattan önce yargıda, poliste, orduda örgütlenip kumpaslar kurarken FETÖ'ye aldanmaktan da CHP sorumlu.
Her madalyonun iki yüzü var. FETÖ'yle mücadele madalyonunun da.
Birinde, yetki ve sorumluluk sahiplerine aldanma hakkı tanınıyor. Öbür yüzündeki emir kulu öğrencilere tanınmıyor.
İki yüzü birbirinden, milat çizgisi ayırıyor güya.
Fakat milat esnetilebiliyor. Kimin, hangi yüzde kaldığını ve milattan yararlanıp yararlanamayacağını belirleyen görünmez bir çizgi daha devrede.
Çizgiyi çizen taraftaysan, darbe girişimiyle suçlanan general bile olsa adil yargılanma hakkı isteyebiliyorsun. Değilsen bu hakkı savunmak, seni de darbecilerle aynı tarafa düşürüyor.
Bir anda, Sovyetler dağılırken Mir uzay istasyonunda mahsur kalan kozmonota dönüşüyorsun.
Sergei Krikalev'in, Dünya'da dönecek bir yeri yoktu. 1991'deki kargaşada akıbeti belirsizdi, aylarca bekleyecekti.
Sense bu karmaşada kurunun yanında yaş da yanmasın istediğin için, madalyonun ön yüzüne geçemiyorsun, arka yüzde asılı kalıyorsun.
Karakterlerin bazısı, madalyonlarınsa tamamı iki yüzlüdür.
Krikalev, madalyonun bir yüzünden yola çıkmıştı. O gökteyken Sovyetler dağılınca, yerdeki yüz değişti.
FETÖ'yle mücadele madalyonu döndüğünde ise yalnızca yüzler değişmedi, yerler de karıştı. Eski destekçileriyle karşıtları bir anda ters yüzlerde buldu kendini.
Sorun şu; Pensilvanya'nın eski destekçilerinden gecikip miladı kaçıranlar oldu.
Ama yeni yüze geçince kapıyı arkalarından öyle sıkı kapattılar ki, artık yargıda aklananı bile oraya almıyorlar.
"Yargı kararı yetmez" diyorlar, "nereden bileceğiz kripto FETÖ'cü olmadığını, bunlar çok sinsi teörist, melek sandık şeytan çıktılar, suret-i haktan görünmek için her kılığa giriyorlar..."
Huyu kurusun, madalyonlar böyledir işte...
Bir yüzünde ekonomimize ha bire saldırdığını söylediğiniz dış güçlerle, öbür yüzünde samimi şakalaşabilirsiniz.
Bir yüzdeki can düşmanı, öbür yüzdeki sevgili dost çıkabilir.
Madalyonların cilvesi, aynı anda mümkün kılar bunları.
Fakat alık ile allak, bütün ses benzerliklerine rağmen aynı madalyonun iki ayrı yüzü değildir. Bu ikisini karıştırmamak gerekir.
Alık; budala, sersem, ebleh kimseye denir.
Allak ise sözünde durmaz, güvenilmez, aldatıcı...
Tutamayacakları sözleri anlaşmamıza yazdırmayan İsveç'le Finlandiya'nın, alıklık ettiği söylenemez.
FETÖ'yü 'terör örgütü' saymadılar diye yarın onları, sözlerini tutmamakla, allaklık etmekle suçlamak da bu yüzden zor.
İktidardaki siyasetçilerimizin 'terörist' dediğine, gözü kapalı 'terörist' demeyi reddediyorlar. Meclis'teki partiler dahil, bütün muhalefete karşı bu suçlamayı siyaseten kullanabildikleri için. Yargı kararı aramaksızın, kime 'terörist' diyecekleri belli olmadığından.
Dünü dünde, Bay Kemal'i ters yüzde bırakıp Batı'daki dostlarıyla bugün madalyonun aynı yüzünde takılma arzularına gelince...Mümkünatı, iktidarın terör tanımını hukuka sabitlemesine bağlı sanki.
Şarkımız Sezen'den: "Ahbap çavuşlar".