Üstü uzay altı Kürt böreği
Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, ekim başında Azerbaycan’daki kongrede müjdeyi vermişti.
‘Çatlasalar da patlasalar da biz de varız’ demek suretiyle, uzay yarışında yerimizi almakla kalmayacaktık. Kongreye ev sahipliği, dünya uzay cemiyetindeki konumumuzu da yükseltecek, âdeta yukarı taşıyacak bir adımdı.
Bu sıçramanın bir de gastronomi boyutu, olmaz olur mu!
Milli uzay hamlemiz, gastronomide de bizi öne geçirecekti.
Hans’la George enflasyona ezilerek aç yatar, akşama ne yiyeceklerini düşünürken biz, uzayda astronotumuzun ne yiyeceğini tartışmaya açmıştık bile.
Uzay Ajansı Başkanı Yıldırım, Haziran 2022’de Sabah’a açıklamıştı. Artık ilk astronotumuzun beslenme çantasına ne koyacağımızı tartışmaya gelmişti sıra.
Önerim, Kürt böreği yollanmasıydı; sıcağı sıcağına yazmıştım.
Uzaya Türk mutfağından bir ikram gönderme fikri, heyecan vericiydi.
Araştırmıştım; Fransız astronotun favorisi, çikolatalı kekti. Şef Alain Ducasse hazırlıyordu.
Bizim astronotun tercihi, neden Rengo Mehmet’in mutfağımıza kazandırdığı Kürt böreği olmasındı ki?
Anadolu mutfağının yerli ve milli lezzetlerinden biriydi, sonuçta. Eksiği yok, fazlası vardı. Milli Uzay Projesi’ne dahil olmaya ziyadesiyle layıktı.
Altı üstü boş börek, neresi fazla, derseniz...
Uzaya, öyle canınızın çektiği her yemek gönderilemiyordu. Kurutulmuş, dondurulmuş, az, öz ve doyurucu olması gerekiyordu.
Evet, belki pudra şekeri, yer çekimsiz ortama elverişli değildi, tozu dağılırdı.
Fakat Kürt böreği sade de yenebiliyordu, içi boştu. Neden hamal böreği, dendiğini unutmayalım. Sırf ucuzluğundan gelmiyordu, bir amele öğünü olarak tok da tutmasındandı.
Şartları karşılamaz mıydı?
İstanbul’a, 1800’lerde memleketim Bingöl’den göçen ustalar getirmiş. Onlardan Rengo Mehmet’e mal ediliyor.
Dünyaya açılabilecek bir tat, mutfağımızı uzayda temsile ve tanıtmaya münasip bir adaydı.
Gerçi şunu da not edelim...
Haziran 2022’de, Kuşadası Sokak Festivali’nde de uzay gastronomisi konuşulmuştu. “Mars’a gidersek ne yiyeceğiz” sorunu, şimdiden masaya yatırılıyordu.
Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Açıköz, Mars’ta yetiştirilebilecek şalgam, kabak, patates gibi 8 besin sıralamıştı.
Ancak Mars’a gitmeye daha zaman vardı, beslenme çantası sonra da hazırlansa olurdu.
Milli astronotumuzun kumanyasına Kürt böreği koymakta hâlâ ısrar ediyordum.
“Hatta uzay yolcumuz, istasyondaki bir haftalık misafirliği sırasında oradakilere de bundan ikram etsin”, isteniyordu madem... Batı damağına da uygundu, yadırgamazlardı.
Tabii uzay istasyonuna gidiyor, Mars’a değil, hassas cihazların tozlanmaması için pudra şekersiz olması şart.
Neticede ilk astronotumuz, Ocak 2024’te kısmetse yola çıkacak.
Bizim de uzay yolculuğumuz nihayet başlıyor.
Milli astronotumuz, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 2 hafta kalacak. Misafir olacağı istasyon, 5 devlet ajansına ait.
Ev sahipleri, sıradaki seferlerinde bizi de yanlarında götürmeyi ve ağırlamayı kabul ettiklerine, olay çıkarmadıklarına göre onlar da kıskançlığı uzatmayacak, demekti.
Fakat sorunumuz, beslenme çantası hazırlamakla bitmiyordu. Astronot yerine Türkonot mu, gökmen mi, ne diyeceğimizle de sınırlı değildi.
Uzaydaki yerimizi sağlama alırken dünyadaki yerimizden pek iyi haberler gelmemesi, beni kaygılandırıyordu.
2002’de gerimizdeyken Romanya; kişi başı milli gelirde arayı açarak bizi sollamış, 15 bin doları aşıp dünya 56.’sı olmuştu. Türkiye ise 50 yılın en düşük sırasına, 79.’luğa gerilemişti.
2002’de arkamızdan gelen Vietnam da bilgi-iletişim teknolojileri, çip ve elektronik ihracatında bizi geçip 5’e katlamıştı.
Dünyadaki iddiamızı da korumakta fayda var, diye aktarmıştım.
Dünya uzay cemiyetinde yukarı taşınıyoruz, derken şimdi de ‘Kürt böreği mi, küt böreği mi’ tartışması, Meclis’e taşınmasın mı!
Hâlâ oralardaymış, daha onu bile aşamamışız. Altı kaval, üstü şeşhane olmayacaktı. Altı Kürt böreği, üstü uzay olacaktı. Hepsi o, ne vardı takılıp kalacak!