Sıhhat bulmak için seyahat etmek şart değil; hava değişimi, seyahatsiz de mümkün.
Tebdil-i mekânda ferahlık var da tebdil-i iktidarda ferahlık olmaz mı!
Demokrasi el erkidir, halk yönetimi. Elitlerin 'bey erki'yle oligarşinin 'takım erki'nden farkı, eşitlikçi olması.
İktidarın el değiştirmediği düzende ise eşitlik, mutlaka bozulur.
Uzayan iktidarların bir seçkinler tabakası oluşur. Merkezden taşraya yayılan, iktidar gücü kullanan, düzenden pay alan ayrıcalıklı bir sınıf.
Bu imtiyazlı zümre de kendi içinde katmanlara ayrılır. Çıkar gruplarına, komitacılık oynayan takım içinde takımlara.
AK Parti elitlerinin bey erki, bugün en geniş sınırlarına ulaşmış durumda. Dışladıklarına verdiği rahatsızlık ve bunaltı da öyle.
Fakat beyzadelerin hepsini, bakanlar gibi bir kerede değiştirmek ne mümkün!
Çare bulundu; hangi partiye oy verirse versin, bütün vatandaşlar tabii AK Partili sayılacak. Erdoğan açıkladı.
CHP'lilik, Kılıçdaroğlu'nun alt kimliği olacak. HDP'lilik, Demirtaş'ın. İYİ Partililik, Akşener'in alt siyasi kimliği.
Doğal üst kimliklerindeyse 'AK Partili' yazacak.
Bozulan eşitlik, böyle düzeltilecek sanırım. Gayri milli ve ikinci sınıf vatandaş kalmayacak, ötekilikten kurtulacaklar.
HÜDA PAR'lının, DSP'linin; AK Parti listesine girerek aklanıp paklandığı gibi aklanacak, millileşecek diğer hainler de.
Tüm ayrıcalıklarıyla makbul, birinci sınıf vatandaşlığa, el erkinden bey erkine, halk tabakasından iktidar elitleri arasına terfi ettirilmiş oluyorlar.
Devrim niteliğinde bir olay. Vatandaşlık tanımını değiştirip Anayasa'nın 66. Maddesi'ne, "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes doğal AK Partilidir" yazmak gibi.
Artık halk kalmayacak. Herkes, tabii AK Partili olup seçkinliğin keyfini sürecek. İktidar elitliğinde eşitlenenler, ayrıcalıklarını doya doya yaşayacak. Bu bir.
İkincisi de AK Parti, demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırmaya devam edecek. Bu sözü de verdi Erdoğan.
İmamoğlu ve seçmenlerine, seçim müjdesi diye anladım. Seçimle geldi, seçimle gitmesi sağlanacak. Yargı eliyle önü kesilmeyecek. Bir ahmak lafı zorlanarak başkanlığı düşürülüp siyasetten yasaklanmayacak demek.
HDP'ye de müjde sanki. Erdoğan'ın eskiden inandığı üzere partileri halk açar, halk kapatır. HDP, mahkemede kapatılmayacak yani.
Üçüncü değişim vaadi ise kişi hükümeti olan Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle ilgili. Eksiklikleri, aksaklıarı düzeltilecek.
Değişim talebini karşılaması için, yetkileri tek elde toplama ve tutma ısrarından vazgeçilecek herhalde.
Erdoğan zaten MHP, HÜDA PAR, Yeniden Refah ve DSP gibi ortaklarla bakanları paylaşmaya da kapı açtı. Seçimden sonra "olablir" dedi.
Kime, hangi bakanlık düşerse düşsün; tek başlılık sisteminden çok başlılığa filli geçiş olur. Büyük reform.
Eski sistemin artıklarından, kamburlarından kurtulacak; Anayasa Mahkemesini kapatacaklardı. Reformdan kasıtları, daha önce buydu.
Ayrıca yüzde 50+1 ile Cumhurbaşkanı seçmek, işlerini zorlaştırıyordu. Diğer partilerle ittifaka zorluyordu. En çok oyu alanın kazanacağı bir güncelleme istiyorlardı. Sistemin tek başlı işleyişini değiştirmeden kendi işlerini kolaylaştırır diye.
Bu yöndeki reform arayışlarından dönülüyor olsa gerek.
Demek ki kuvvetler ayrılığını güçlendirecekler. Meclis ile yargının, Cumhurbaşkanlığı üstündeki denetim yetkilerini artıracak bir revizyona gidecekler.
Baktılar olmuyor, parlamenter sisteme dönmeyi de muhalefetin elinden alıp kendi vaatleri yapabilirler. Onların söylediği, AK Parti'nin yapmadığı ne kaldı. Yaparsa AK Parti yapmaz mı yine?
Erdoğan'a bir şans verilir de 14 Mayıs'ta seçimi kazanıp iktidara gelirse elbette.
Ortada bir yanlış anlama yoksa yaşasın; iktidara reform geliyor, değişim geliyor, ferahlık geliyor.
Bizim kuşağın çocukluğunda köye çerçi, mahalleye kalaycı, bohçacı gelmiş kadar sevindirici.
