Tahran Zirvesi’nden ne istedik ne aldık?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran dönüşü açıklamalarından iki ihtimal çıkıyor.
Ya Putin’le Reisi’ye kızıp yine Biden’a söyleniyor.
Ya da yine ABD’ye söyler gibi yapıyor ama Rusya’yla İran anlasın istiyor.
Konu, Suriye ile PKK ve YPG’ye her geldiğinde olan neyse, tekrarlanıyor yani.
Astana Üçlü Zirvesi’nin yeni bir sınır ötesi harekata kapı açıp açmadığı soruluyor uçakta.
Erdoğan’ın cevabını, maddeler halinde aktarıyorum:
1-”Başından itibaren de konuştuğumuz şey şu; sınırdan 30 kilometre güneye kadar, buralardaki terör örgütleriyle mücadelemizde Rusya’nın da İran’ın da bizim yanımızda olmasını istiyoruz. Burada bize gerekli desteği vermelidirler.”
Demek ki, henüz destek vermiş değiller.
2- “Bunu burada gerek Sayın Putin’e gerek Sayın Reisi’ye de tekrar ifade ettik. Her ikisi de zaten yaptıkları açıklamalarda bu konulara vurgu yaptılar. Öyle zannediyorum ki, PKK/YPG/PYD konularında ayrı düşünmüyoruz.”
Üç lider de aynı fikirdeyse, Cumhurbaşkanı onlardan istediğini aldıysa neden hala “bizim yanımızda olmalarını istiyoruz”?
Ve zaten destek veriyorlarsa niye hala “gerekli desteği vermelidirler”?
3-”Yeni bir harekât konusu, milli güvenlik endişelerimiz giderilmediği sürece gündemimizde yer almaya devam edecek. Diğer taraftan bakıyorsunuz Amerika’nın oradaki elemanları, terör örgütü mensuplarına eğitim yaptırıyor. Bu eğitim esnasında rejimin bayrağını da orada bunlar dalgalandırıyorlar. Niçin? Güya aldatacak ya… Aldatabilirse… Bunu yemezler.”
Zirve Tahran’da, İran ve Rusya’yla yapılıyor.
Ama kabak, dönüp dolaşıp yine ABD’nin başına patlıyor anlayacağınız.
Başka sorulara karşılık Erdoğan, ABD’nin Suriye’de terör örgütlerini beslediğini, silahlandırdığını da yineliyor.
Hepsi ABD’nin başının altından çıkıyorsa... İran’la Rusya’nın bir kabahati bulunmuyorsa... YPG’yi, rejim bayrağını kullanarak korumaya almakta İran’la Rusya’ya edilecek bir laf yoksa...
Anadolu Ajansı’nın daha geçen ay, 5 Haziran’da geçtiği bu haber ne öyleyse:
“Terör örgütü YPG/PKK, Türkiye sınırına 18 kilometre mesafedeki Tel Rıfat ilçesini, Rus hava kuvvetlerinin desteği sayesinde Şubat 2016’da şiddetli çatışmaların ardından muhaliflerden aldı.
6 yıldır ilçe ve çevresini işgal eden YPG/PKK, Türkiye’nin askeri harekat gündeminin yoğunlaştığı zamanlarda Rusya’nın aracılığıyla rejimle yakınlaşma görüntüsü verdi.”
Haberin başlığını da vereyim:
“Terör örgütü YPG/PKK, Tel Rıfat’ta kendini rejim bayrağıyla kamufle etmeye çalışıyor”.
Dediğim gibi, iki ihtimal var.
Ya Erdoğan, Putin’le Reisi’ye kızıp yine Biden’a söyleniyor.
Ya da yine ABD’ye söyler gibi yapıyor ama Rusya’yla İran anlasın istiyor.
PUTİN'İ NASIL BEKLETTİ AMA!
İçeriği bir kenara bırakıp fotoğraflara bakarsanız, Tahran Zirvesi’nin başarılı geçtiği aşikar.
Kutlamak isteyene sebep mi yok...
Putin’i, görüşme odasında saniyeler boyu ayakta bekletme görüntüsü bile tek başına yeter.
Erdoğan’ı Kremlin’de, iki dakika kapıda bekletmesinin rövanşı alındı; sevinin, halaylar başlasın.
ÜLKEYİ BATIRAN SEÇİM RÜŞVETLERİ
Kılıçdaroğlu’nun söylediği, Erdoğan’ın yaptığı işlerle ilgili haklı bir endişe var.
İktidarla muhalefetin rekabeti, sorunu çözülen halk kesimlerine yarıyor, ne ala.
Ancak taşeronlara kadrodan memurlara 3600 ek gösterge verilmesine, emekliye ikramiyeden şimdi öğrencilerin KYK borçlarına ve sıradaki emeklilikte yaşa takılanların beklentilerine...Uzayıp gidiyor liste.
Deniyor ki; popülist seçim rüşvetlerinin sonu yok, ülke daha önce bol keseden dağıtma yarışında batırıldı, biri ne veriyorsa diğeri 5 katını vermeye kalktı, şimdi yine muhalefet matah bir başarıymış gibi iktidarla vaat yarıştırıyor, buna can dayanmaz...
Yabana atılacak bir eleştiri ve endişe değil.
Fakat...
Metin Külünk’ün tabiriyle kaynaklar betona gömülüp holginglere aktarılırken, büyük şirketlerin milyarlık vergi borçları defalarca silinip kolaylaştırılırken, kamu bankalarının yüzlerce milyon dolarıyla kayrılan iş adamlarına medya aldırılırken, zenginler servetine servet katarken, kur korumalı hesaplara sadece ilk 4 ayda Hazine’den ekstra 40 milyar liraya yakın para ödenirken batmadık da...
Fakir daha da fakirleşirken işçiye, memura, emekliye, öğrenciye yapılacak iyileştirmeler mi batıyor gözümüze!
Batacaksak, varsın bundan batalım.